Gündem

Can Dündar: Komisyon'daki AKP'liler 'hepimiz Rıza'yız, gerekirse önünüze yatarız' dedi

Can Dündar: Şimdi Genel Kurul’da ‘Hepimiz Rıza’yız’ diye bağıracaklar

06 Ocak 2015 10:03

TBMM Soruşturma Komisyonu dört eski bakanın Yüce Divan’a gönderilmesine ‘hayır’ derken, Cumhuriyet gazetesi yazarı Can Dündar,Dünkü Komisyon toplantısının özeti şu: ‘Hanginiz Rıza Zarraf’ sorusu sorulduğunda, AK Partili milletvekilleri teker teker ayağa kalktı: ‘Benim Rıza Zarraf!’ ‘Hayır, benim!’ diye haykırdı” dedi.

Dündar, bugünkü yazısında “Devrik İçişleri Bakanı gibi, ‘Ona dokunamazsınız. Gerekirse önüne yatarız’ dediler. Vicdanlarını bastırıp siyasi kariyerlerini yere serdiler. Böylece komisyon, gerçek Rıza’yı bulamadan dağıldı. Hepsinin ‘Rıza’ olduğu anlaşıldı” ifadelerine yer verdi.

Can Dündar’ın Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (6 Ocak 2014) nüshasında yayımlanan, “Hepimiz Rıza’yız!’ Dediler” başlıklı yazısı şöyle:

 

‘Hepimiz Rıza’yız!’ Dediler’

 

Dünkü Komisyon toplantısının özeti şu: 
“Hanginiz Rıza Zarraf sorusu sorulduğunda, AK Partili milletvekilleri teker teker ayağa kalktı: 
“Benim Rıza Zarraf! 
“Hayır, benim!” diye haykırdı. 
Devrik İçişleri Bakanı gibi, “Ona dokunamazsınız. Gerekirse önüne yatarız” dediler. Vicdanlarını bastırıp siyasi kariyerlerini yere serdiler. 
Böylece komisyon, gerçek Rıza’yı bulamadan dağıldı. 
Hepsinin “Rıza” olduğu anlaşıldı.

***

Bence AK Parti, siyasi olarak kendine yakışanı, taktik olarak da doğru olanı yaptı. 
Suç”, 4 kişinin üzerine yıkılamayacak kadar büyük ve kapsamlıydı. 
MİT’in bilgisi dahilinde, devletin zirvesinin gözetiminde, Başbakan, bakanlar ve oğullarının refaketinde yürütülmüş bir süreçti. 
“Ortaklaşa bir eylem” söz konusuydu yani... 
Bu ortak suçun, “suçüstü yakalandılar” diye 4 bakanın üzerine yıkılması haksızlık olacaktı.

***

Mehmet Metiner de haklı: 
Baştan bu işe hiç kalkışmayacaklardı. 
“Bakanların Zarraf’la ilgisi ortaya çıkarsa bu durum, Hükümet aleyhine kullanılabilir”denilen MİT Raporu’nu yok sayacaklardı. 
“Bu bize yönelik bir darbe girişimidir” zırvasını daha erken akıl edip bakanları hiç görevden almayacaklardı. 
Böylece onların, “Bu işleri Erdoğan’ın talimatıyla yaptık” demesine ve durumu açık etmesine meydan bırakmayacaklardı. 
Hazır konuyla ilgilenen savcıları, polisleri, hâkimleri, gazetecileri işlerinden etmişken o kirli para ticaretine de en 
baştan, “Devlet Sırrı” damgası vuracaklardı. 
Meclis’i hiç işe karıştırmayacak, Komisyon filan toplamayacak, durduk yerde bu tartışmaları ısıtmayacaklardı. 
Üyelerinin büyük çoğunluğunu kendileri atamış olsalar da Yüce Divan ihtimalini göze almayacak, “cüce divan” haline getirene dek yok sayacaklardı. 
Boşa yoruldular; ama neyse; hiç değilse epey vakit kazanmış oldular.

***

Şimdi Genel Kurul’da bu kez hep bir ağızdan, “Hepimiz Rıza’yız” diye bağıracaklar. 
Rıza ve ortaklarının suçlarını, “hakara makara”cıların dinle alayını, rüşvetleri, para sayma makinelerini, ayakkabı kutularını, “Harama bulaşanın kolunu koparırız” palavrasını yutacaklar. 
Sıfırlayın” fısıltısını bastıracak şekilde, “Darbe... darbe” diye sıralara vuracaklar. 
Karşılığını gelecek seçimde ve sonrasında alacaklar. 
Mademki suçu, kendi rızalarıyla topluca üstlendiler, Rıza’larıyla topluca yargılanmayı da hak ettiler.

Ben de gitmesem, olur mu? 
Dünkü Komisyon kararı, hukuk alanında yeni bir imkânın kapısını açtı. 
Madem birkaç siyasetçinin “Biz arkadaşlarımızın suçlu olduğuna inanmıyoruz.Mahkeme başkanına güvenmiyoruz. Suç varsa da kendi aramızda hallederiz” demesi yargılanmamak için yeterli oluyor; bu ayrıcalıktan hepimiz yararlanabilmeliyiz. 
Mesela benim Cumhuriyet’te yayımlanan “Arkadaş’ın Babası” başlıklı, 25 Aralık yolsuzluğu yazı dizim nedeniyle bu ay sonunda “Arkadaş Bilal Erdoğan ve “Babası Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılmış bir davam başlayacak. 
Acaba birkaç milletvekili de benim için, “Biz arkadaşımızın yazısında suç olduğuna inanmıyoruz. Mahkeme başkanına da pek güvenmiyoruz. Yazıda tek tük hakaret varsa, biz hallederiz” filan dese de ben mahkemeye gitmesem; olur mu?