Kimsesiz Hayvanları ve Doğayı Koruma Derneği Başkanı, Türkiye’nin ilk hayvan hakları merkezi kurucusu Metin Yıldırım, “Belediyelerin şu an çözüm olarak gördüğü yöntem ya hayvanları dağ başlarına atmak, ya zehirlemek ya da toplu katliam. Kayseri'de bunu yaşadık. Kayseri Belediyesi 800 tane köpeğimizi canlı canlı gömerken suç üstü yakalandı, videoları çekildi. Açmış olduğumuz dava süreci sonrasında aldığı para 62 bin lira!” dedi.
Yıldırım, hayvanlar için başlattılan yardım kampnayalarının git gide daha fazla ranta dönüştürüldüğüne dikkat çekti. Yıldırım, “Bacakları kesilen iki aylık yavru köpek ölmeden önce, hastaneye yatırılması sonrasında, yardım kampanyaları başlatıldı. Hayvanın tedavisi için gerekli olan ilaçlar, tıbbi araçlar derken yardım ilanları açıldı. Ve iddialara göre bir günde 100 milyon civarında yardım toplandı. Ne yazık ki sosyal medyada, bu tip korkunç olaylardan rant elde etmek amaçlı, bağış toplayan oluşumlar git gide artıyor” ifadelerini kullandı.
Birgün'den Meltem Yılmaz'a konuşan Yıldırım, halihazırdaki hayvan hakları yasa tasarısının, belediyelerin katliam yapmasının önünü açtığını belirtti.
Yıldırım, sözlerini şöyle devam etti:
“Belediyelerin zaten şu an çözüm olarak gördüğü yöntem ya hayvanları dağ başlarına atmak, ya zehirlemek ya da toplu katliam. Kayseri'de bunu yaşadık. Kayseri Belediyesi 800 tane köpeğimizi canlı canlı gömerken suç üstü yakalandı, videoları çekildi. Açmış olduğumuz dava süreci sonrasında aldığı para 62 bin lira!”
Türkiye genelinde milyonlarca başıboş hayvan olduğuna dikkat çeken Yıldırım, “şu an Türkiye’de 3 milyondan fazla başıboş köpek var. Oysa, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 2018 genelgesinde belediyelere kısırlaştırdıkları her kedi-köpek için, kısırlaştırma başına 65 TL para ödeyeceği belirtiliyor ki bir kısırlaştırmanın maliyeti 15 lira. Yani belediyelere aslında ciddi bir destek bu. Fakat hiçbir ildeki belediye bunu yapmıyor” ifadelerini kullanıyor.
Sakarya’da ayakları kesilen ve sonrasında hayatını kaybeden yavru köpek, kafası kesilip karnından yavruları alınan inek ve daha niceleri… Bu korkunç vahşet olayları karşısında vicdanı olan herkes isyan ediyor ama bu tip olaylar ne yazık ki birkaç gün konuşulup unutuluyor…
Evet ne yazık ki. Unutuluyor ama çok daha önemlisi, bu hayvanlar ve bu vahşet olayları, bugünlerde en çok rant için kullanılıyor. Azımsanmayacak bir sektör oluşmuş durumda. Bakın, son olarak, ayakları kesilen iki aylık yavru köpek ölmeden önce, hastaneye yatırılması sonrasında, yardım kampanyaları başlatıldı. Hayvanın tedavisi için gerekli olan ilaçlar, tıbbi araçlar derken yardım ilanları açıldı. Ve iddialara göre bir günde 100 bin lira civarında yardım toplandı. Ne yazık ki sosyal medyada, bu tip korkunç olaylardan rant elde etmek amaçlı, bağış toplayan oluşumlar git gide artıyor. Bu yolla, hayvanların sırtından milyarlarca para kazanılıyor; bu şekilde villalar alan, lüks araçlar alan pek çok “hayvan sever” kuruluş ve dernekler var.
Hayvanlara bu kadar rahatça eziyet edilmesi ve onlar üzerinden bu derece rant elde edilmesinin temel sebebi yasal boşluk herhalde…
Elbette. Ülkemizdeki 2004 yılında çıkarılan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu var. Bu kanuna göre hayvana şiddet sadece para cezası öngörüyor. Size bir örnek vereyim; Tavşanlı'da geçen yıl 10 bin tane köpeğin itilaf edildi. Ve Veysel Çeken adlı belediye çalışanı, bu katliamı kendisinin yaptığın itiraf etti. "Başkan ve yardımcısının talimatıyla, bir gün içinde 10 bin tane köpeği öldürdük, tüfekle vurduk" diye itirafları var. Bunun karşılığında biz yargı süreci başlattık ama Tavşanlı Cumhuriyet Savcılığı takipsizlik kararı verdi. Genelde yandaş belediyelerin bu tür yasa ihlalleri karşısında aldıkları bir ceza yok.
10 bin köpeği gözünü kırpmadan öldürebilecek kadar cani, hasta ruhlu bir kişilik, insanlara, çocuklara da zarar vermez mi? Yani cana kast eden bu şahıs, toplum için tehlike değil midir?
Elbette, bu konuda bilimsel, resmi veriler var. Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan çalışmalarda, seri katillerin geçmişinde mutlaka hayvana şiddet uyguladığı ve bu şiddetin daha sonra insana dönüştürdüğü ortaya çıktı.
Hayvanseverlerin sık sık gündeme getirdiği hayvan hakları yasa taslağı, uzunca bir süredir bekletiliyor. Zaman zaman, şimdi olduğu gibi şova dönüştürülüyor. Peki pratikte ne oluyor?
Cumhuriyet tarihinde hayvan hakları adına çıkan ilk yasa 2004 yılında AKP tarafından çıkarıldı. Fakat bu yasa içi boş bir yasa. Düşünün ki ülke genelinde belediyeler, havyan hakları ihlalleri yapıyor. Hayvanları dağa, taşa atıyor, resmen açıkça öldürüyor, zehirliyor, itilaf ediyorlar.
Sizin önerdiğiniz nedir? Nasıl bir yasa?
En önemli gördüğümüz konu şu: Hayvana şiddet ve kötü muamelede, kim veya kimler tarafından yapılırsa yapılsın, en alt sınır üç yıl olmak üzere bir hapis cezası getirilmesi lazım. Hükümetin şu an hazırlamış olduğu taslakta, hapis cezası gelecek ama bu cezalar alt seviyede. Yani, yine paraya çevrilebilecek. İkincisi; belediyelerin hapis cezası alması konusunda engelleyici bir madde var. Yani belediyeler yapmış olduğu hayvan hakları ihlallerinden dolayı ancak Orman Su İşleri’nin şikayeti sonrasında hakkında dava açılabilecek, vatandaşın veya derneklerin şikayeti işleme konulmayacak. Bunun değiştirilmesi lazım.
Yani bu taslak yasalaşırsa, katliam yapan belediyelerin yargılanmasının büyük oranda önüne geçilecek.
Evet, belediyelere “sen istediğin gibi hayvanları öldürebilirsin” deniyor. Belediyelerin zaten şu an çözüm olarak gördüğü yöntem ya hayvanları dağ başlarına atmak, ya zehirlemek ya da toplu katliam. Çukurlar açıp iş makineleriyle hayvanları diri diri gömüyorlar. Kayseri'de biz bunu yaşadık. Kayseri Belediyesi 800 tane köpeğimizi canlı canlı gömerken suç üstü yakalandı, videoları çekildi. Açmış olduğumuz dava süreci sonrasında aldığı para 62 bin lira! Bir diğer konu, kaçak hayvan üretiminin yapıldığı binlerce çiftlik. Bu çiftlikler son derece denetimsiz. Buralarda neler yaşandığını kimse bilmiyor.
Bir de kısırlaştırma meselesi var değil mi, yıllardır bir türlü çözemediğimiz?
Aynen öyle. Bakın, şu an Türkiye’de 3 milyondan fazla başıboş köpek var. Oysa, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 2018 genelgesinde belediyelere kısırlaştırdıkları her kedi-köpek için, kısırlaştırma başına 65 TL para ödeyeceği belirtiliyor ki bir kısırlaştırmanın maliyeti 15 lira. Yani belediyelere aslında ciddi bir destek bu. Fakat hiçbir ildeki belediye bunu yapmıyor.
Neden yapmıyor?
Genelde Türkiye'de belediyeler bünyesindeki veteriner hekimlerin büyük birçoğu iş yapmadan maaş almaya alışmış. Tembellik, çalışmamak, bütün sebep bu. Yoksa belediye için ciddi bir kaynak bu. İstanbul Büyükşehir Belediyesini örnek alalım. Bünyesinde çalışan 50-60 tane veteriner hekim var. Her biri günde onar tane kısırlaştırma yapsa, bu beş yüz tane köpeğin kısırlaştırılması demektir. Rakama vurduğunuz zaman bu günlük rakam gelir olarak 25 bin lira, ayda 750 bin lira. Zaten bu tip faaliyetleri genelde Dünya Bankası destekliyor.
Sorunun bir başka ayağı da barınaklar, değil mi? Barınaklar ne durumda?
Bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Barınak, hayvanların toplu olarak yaşayacağı ve yaşamını idame ettireceği bir yer değildir. Mevcut yasada, sadece hasta, bakıma muhtaç hayvanların kalabileceği bir yerdir. Ama Türkiye’deki barınakların bana göre yüzde 98’i ölüm kampı. Kışın Ümraniye Barınağına gittiğiniz zaman o yavru köpeklerin soğuk beton üzerinde, bir aylık köpeklerin öldüğünü gördüm ben.
Medyada gördüğümüz vahşetler dışında, görmediğimiz ne gibi mağduriyetleri var Türkiye’de yaşamak zorunda olan hayvanların?
En büyük mağduriyet petshoplardan heves uğruna hediye amaçlı alınan ve sonra sokağa bırakılan hayvanlar. İkincisi; hemen hemen her yerde sokaktaki hayvanlarımız aç ve perişan. Belediyeler şimdi modern, yer altı çöp konteynırları kurdu ama bu defa da hayvanlar çöpten dahi beslenemiyor. Bu ülkede en çok zulme uğrayanlar kediler, köpekler olduğu için öncelikle bunu gündeme taşıyoruz ama atlar da zulme uğruyor, civcivler diri diri makinelerin içerisine atılıp öldürülüyor. Türkiye’deki kesimhanelerin yüzde 95’i kaçak. Yanı sıra, nesli tükenme durumunda olan hayvanlar kaçak avcılar tarafından yok ediliyor.
Pitbull dövüşleri son dönemde giderek daha sık duyduğumuz bir sorun. Bu, büyüyen bir sektör mü?
Bunların genelde sosyal medyada kapalı grupları var, orada organize oluyorlar. Örneğin Niğde iline bağlı bir ilçede bir turnuva düzenleniyor. Milyonlar kazanılıyor.
Polis de çok önemsemiyor. Bu ülkede insan haklarını önemseyen bir anlayış yok ki hayvan hakları önemsensin. Bunun dışında, denek hayvanlarının ticareti de had safhada. Amerika'da bazı derneklerle Türkiye'deki derneklerin ortak çalışmasıyla golden’lar gidiyor. Bu kişiler köpek başı 6 bin 500 dolar alıyorlar.