Adalet Yürüyüşü’nün 2. yıl dönümünde yürüyüşe dair açıklamalarda bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Adalet arayışımız hala devam ediyor" dedi.
Adalet Yürüyüşü’nün 2. yıl dönümünde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KRT, Tele 1, Cem TV, Halk TV, Türkiyem TV’nin ortak yayınına katıldı.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle:
- Gazeteciler, iktidara göre farklı düşünenler, tutuklanıyordu hapse atılıyordu. Bunlar artarak birikiyordu. Böyle bardağın içine düşen damlalar gibi.
- Muğla'dan iki belediye başkanımız da vardı, onlarla konuşuyorduk nasıl çözülür neler yapabiliriz diye. O sırada Enis Berberoğlu'nun tutuklandığını söyledi. Buna karşı bir şey yapılması lazımdı. Tabloya baktığınız zaman giderek ağırlaşan bir tablo vardı.
- İktidar bu baskıyı toplum sessiz kaldıkça giderek arttırıyor.
- Dolayısıyla ne yapalım diye uzun uzun konuştuk. Sonunda milletvekillerini topladık ve grup toplantısı yaptık genel merkezde. Orada bu yürüyüşün kararını aldık. Bunun kamuoyuna açıklanması gerekiyordu."
'Polisin yolu keseceği ifade edildi'
- Kocaeli’ne yaklaştığımız bir dönemde. İktidar Bolu’ya falan gidemez diyordu. Kızılcahamam’ı aşamazlar deniyordu. Kocaeli’ye yaklaşırken gişelerde polisin yolu keseceği ifade edildi. Böyle bir şey olursa gişelerde oturacağız dedik. Ama böyle bir engelleme olmadı, biz Maltepe’de yürüyüşümüze tamamladık.
- Adalet arayışımız hala devam ediyor. Türkiye'de adaletin olmadığını herkes biliyor. Bugün hapishaneler ağzına kadar dolu. Bir bilim insanı 'Barış Bildirisi'ni imzaladı diye hapse mi atılır, bir gazeteci yorum yaptı, haber yaptı diye hapse mi atılır? Bir gazeteciye saldıranlar ise savcının odasından güle oynaya çıkıyor.
- AKP Genel Başkanı Erdoğan bile Meclis'e adalet reformu getiriyoruz diyor. Onlar da adalet olmadığını bilmiyor.
Yola gübre döken kişi hakkında açıklama
- Bizi protesto etmek isteyen insanlar da oldu. Protesto edenlere hak hukuk adalet sloganını attık sadece. Herhangi bir şey yapmadık, el salladık onlara. Beni üzen olaylardan birisi Düzce'de yaşadığımız bir olaydı. Biz bir ailenin daveti üzerine yemeğe gitmiştik. Akşam o yemekten dönerken bir haber geldi 'yola gübre dökmüşler' diye. Üzüldük tabi sonra bunlar temizlendi. Orada AKP'li bir vatandaş bunu protetso etti 'doğru değil' diyerek. O kişi şimdi hapiste ve geçen gün bana bir mektup yazmış . O mektupta da özür diliyor, 'Bana hakkını helal et" diyor. Mektup da yanımda. İsmini izin verirseniz ben okumayayım, ondan izin almadım bu konuda. 'Sosyal medyada. maalesef iktidarın borazanlığını yapan TV kanallarında bu yürüyüşü DHKP-C'nin yürüyüşü diye duyunca bu işi yaptık' diyor. Sonuçta ben bayramda milletvekillerimi gönderdim gidin bayramını kutlayın diye. Ben de kendisine bir mektup göndereceğim. Ben kimseye kin ve öfke taşımam onun da beni protesto etme hakı var. Biz sonuçta insanız, düşüncelerimizi beğenmeyebilirler ama insanı tahrik edici düşüncelerden, söylemlerden kaçınmak lazım. Bu vatandaşımız da özür dileyerek kabahatini kabul ediyor.
TIKLAYINIZ- 'Adalet Yürüyüşü’nde yola gübre dökmüştü, Kılıçdaroğlu'ndan özür diledi
“Beni linç etmek için hazırlık yapılmış”
- Şehit cenazesinde beni linç etmek için hazırlık yapılmış. Savcılık görüntüleri bile incelemedi. Talimat verilmiş, ifadesini alın bırakın demişler. Gözleri dönmüş, bunları yaparlar ama linç girişimi affedilmez. Linç girişimi kavramı da benim değil. Oradaki bir bürokratın söyelediği bir kavramdır.
- İstanbul'da da bir şehir cenazesinde gelip kurşun atmışlardı. Başbakan oradaydı, devlet oradaydı ama devlet yoktu.
'İstanbul Havalimanı kaça mal oldu bilen yok'
- İstanbul Havalimanı, şehir hastaneleri, köprüler kaça mal oldu? Hiç kimse bilmiyor. Vatandaş bu soruyu soruyor, "Ticari sır veremeyiz" cevabı alıyor. Böyle bir devlet anlayışı olmaz. Devlet vatandaştan vergi toplar, onun hesabını verir.
- Adalet Yürüyüşü'nü hangi gerekçeyle yaptığımızı anlamayan insan, hızlı trenle de gidebilirsiniz der. Bu yürüyüş adalet için yapılan bir yürüyüş. Adalet talebini biz yüksek sesle dile getirdikten sonra vatanda da adalet talebini yüksek sesle dile getirmeye başladı. Çünkü bir adaletsizlik var Türkiye'de ve bu adaletsizlik toplumu rahatsız ediyor. Siyaseti rahatsız etmiyor çünkü bundan besleniyor. Siyaset zenginleşme aracı değil, halka hizmet etme aracı. 'Hızlı trenle git' diyor çünkü adalet arayışı yok, bir gemi aldım ikincisini nasıl alırım arayışı var.
- Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor. 82 milyon freni patlamış bir kamyona binmişiz, yokuş aşağı gidiyoruz. Dış politikada böyle, ekonomide böyle. Her şey bir kişinin iradesi üzerine inşa ediliyor. Sonunda fatura bu ülkenin vatandaşına kesiliyor.
'Erdoğan benimle canlı yayına çıkmaya cesaret edemez'
- 'Karınlarını doyuruyoruz, bize oy vermiyor' denilebilir mi? 82 milyon senin karnını doyuruyor. Hangi adalet, hangi ahlak?
- Türkiye bir dönem en fazla gazetecinin tutuklandığı ülkeydi. İstanbul'da Yeniçağ gazetesine saldıranlar bulunamadı. İktidarın güdümünde olan saldırılar bunlar. Yıllarca FETÖ ile mücadele eden Sözcü, Cumhuriyet gazetelerini FETÖ’cü olmakla suçladılar.
- İstanbul Seçimleri'nde oylar çalındı" dediler, "Elimizde kamera kayıtları var" dediler. Ama ortada hiçbir görüntü yok. Birşey yayınlayamadılar. Toplum büyük bir adaletsizlik olduğunu görüyor.
- Erdoğan benimle canlı yayına çıkmaya cesaret edemez.
- Kendi medyalarının izlenmediğini onlar da biliyor. Yarınki TV konuşmasının uygar bir ortamda geçmesini isterim. Nasıl bir İstanbul düşlediklerini anlatsınlar.