CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu "En büyük devrimci Hz. Muhammed. Mütedeyyin insan Hz Muhammed'e inanıyorsa artık o da devrimcidir" dedi.
Akşam gazetesinden Ercan Sarıkaya'nın "En büyük devrimci Hz. Muhammed'dir" başlığıyla yayımlanan (20 Ağustos 2012) Kılıçdaroğlu söyleşisi şöyle:
En büyük devrimci Hz. Muhammed'dir
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin ve İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ile birlikte AKŞAM'a bayram ziyaretinde bulundu. Ziyaretinde birçok soruyu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, mütedeyyin kesimle neden iftarda bir araya geldiğini, neler konuştuğunu, liberallerin AKP'den neden koptuğunu ve Türkiye'nin dış politikadaki açmazlarını aktardı.
İşte Kılıçdaroğlu'nun değerlendirmeleri:
CHP'NİN DİNE KARŞI OLMADIĞI GÖRÜLÜYOR: Toplumun her kesimiyle bir şekilde bir araya gelip oturup konuşuyoruz. Kimseyi ötekileştirmiyoruz. Toplantılarda kimseden oy istemiyorum, 'CHP'ye oy verin' demiyorum ama 'bizi tanıyın' diyorum. CHP'nin insanlar için neyi düşündüğünü anlamalarını istiyorum. Yıllar yılı CHP'nin dine karşı bir parti olduğu algısı yaratılmak isteniyor. Bu algıyı kırmak için çalışıyoruz. Bunun böyle olmadığını biliyoruz. Bize 11 milyon insan oy veriyor, her kesimden oy alıyoruz. Biz CHP olarak sosyal demokrasiyi savunuyoruz. Sosyal demokrasinin ana felsefesi 'komşusu açken tok yatan bizden değildir' görüşüdür. Siyasal açıdan da dini açıdan da baktığınız zaman karşılığı var.
MÜTEDEYYİN İNSANLAR AYDINDIR: CHP; okuyan, hayatı sorgulayan, inançlı, inancını siyaset ve ticarete alet etmeyen mütedeyyin kesimle yıllarca iyi bir diyalog kuramadı. Şimdi zaman zaman bir araya geliyoruz. Oturup konuşuyoruz. CHP'yi görüyor ve diyorlar ki 'CHP buysa bizim bir sorunumuz yok.' İnsanların inançlarına ve dünya görüşlerine saygı duyuyoruz. Kendimizi bu kesime anlatmamız gerekiyor. CHP olarak mütedeyyin kesimle çok daha sıcak ve samimi bir ilişki kurmamız gerekir. Mütedeyyin kesimi muhafazakar kesim olarak görmüyorum. Bu kesim; aydın, okuyan, hayatı sorgulayan, olaylara sağlıklı bakan ve inançlı insanlardan oluşuyor. Ben mütedeyyinleri aydın olarak görüyorum. Mütedeyyin kesimi; CHP'ye mesafeyle bakan ve zaman zaman söylemlerinden tedirginlik duyan ve CHP'nin kendisini iyi anlatamadığı kesim olarak görüyorum.
SAĞIRLAR DİYALOĞU YAŞANDI: Biz mütedeyyin kesimle bir araya gelmek ve konuşmak durumundayız. Biz onların duygularına hitap ediyoruz. Bizim söylemlerimiz de onlara yabancı söylemler değil. Bütün mesele, bir araya gelip konuşmadık. Bir sağırlar diyaloğu içinden 3. kişilerin haberleriyle birbirimizi tanımaya çalıştık. Bu algıları yıkacağız, yıkmak zorundayız. Türkiye yeni bir sentezi yapmak zorunda. CHP olarak bunu biz yapacağız. Herkesin inançlarına, kimliğine saygılı Türkiye'nin sorunlarına kilitlenen ve bu sorunları sağduyuyla çözen bir sentez. Biz bunu yaptığımız zaman toplumun geniş bir kesiminden destek bulacağımızı düşünüyoruz. Niye bizi desteklemesinler niye bize oy vermesinler?
MÜTEDEYYİN KESİMDEN OY ALIRIZ: Mütedeyyin kesim AKP'nin bu durumundan rahatsız. İnançları samimi olarak yerine getiren kişiler toplumun bugün içinde bulunduğu ortamdan, vurgundan, yolsuzluklardan, insan hakları ihlallerinden ciddi ölçüde rahatsız. İlişkiyi samimi kurarsak, eminim ki biz mütedeyyin kesimden önemli oranda oy alırız.
KILIK KIYAFETLE DAMGALAMAK ÇAĞDIŞILIK: İnsanlar yıllarca hep cümlelerle kılık kıyafetlerle ayrıştırıldı. Öğrencilik yıllarımda uzun favorisi olan solcu, bıyıkları sarkık ise MHP'li, sakallı olan gerici diye algılanırdı. Artık kılık kıyafet üzerinden insanları damgalamak çağdışı bir anlayış. İnsanların düşüncelerine bakacaksınız. Farklı düşünmekten de korkmamak gerekir. Hayatı sorgulamamız gerekir. Mütedeyyin insan hayatı sorgulayan insandır. Onu muhafazakarlık gibi dar kalıplar içine sokup, sen değişemezsin demek yanlıştır. Mütedeyyin insan değişimin önünü açan insandır.
AHLAK, TOPLUMUN ORTAK PAYDASI OLMALI: Mütedeyyin kesimle bir araya geldiğimiz iftarda ahlak vurgusu yaptım. Ülkemizde ahlakı korumamız gerektiğini vurguladım. Siyasal düşüncesi ne olursa olsun toplumun ortak paydasının ahlak üzerinde yürümesi gerekir. Ahlak öyle bir kavram ki içinde hem din hem siyaset hem bilim var. Bu kavramı, toplumun ortak paydası yaptığımız zaman toplumda önemli ortak zemini yakalamış oluyoruz. Siyasi ahlak çok önemli. Siyasetçi; vatandaştan toplanan vergileri harcayan kişi, ahlak temelinde topluma hesap vermesi gereken bir kesim. Burada hassasiyet olduğunu düşünüyorum. İkinci önemli olarak kul hakkına vurgu yaptım.
MİLYARLARI ETKİLEDİ: İftardaki konuşmamda Hz Muhammed'in devrimci kişiliğine vurgu yaptım. Bence Hz Muhammed en büyük devrimcidir. Milyarlarca kişiyi etkileyen bir insana siz devrimci demeyip kime diyeceksiniz. Mütedeyyin insan Hz Muhammed'e inanıyorsa artık o da devrimcidir.
ORTAK PAYDA LAİK SOSYAL HUKUK DEVLETİ: CHP'yi özgürlükleri seslendiren bir parti olarak görmek gerekir. Mütedeyyin kesimle yaptığımız toplantılarla ilgili farklı düşünenler olabilir. Bütün arkadaşlarımızla düşüncelerimiz örtüşüyor dersek doğru olmaz. Bu durumda kitle partisi olamazsınız. Anayasanın ikinci maddesi içinde demokratik laik sosyal hukuk devleti ilkesi çerçevesinde bakıyoruz. Ortak paydamız budur.
Ecevit çizgisinde olmaktan onur duyarız
Şu anki CHP'nin DSP çizgisinde olduğu yönünde konuşmalar oluyor. Tartışmalar oluyor. Bülent Ecevit bir halk adamıydı. Halka yakın siyaset yaptı. Ecevit’in CHP Genel Başkanı olduğu dönemlerde çok önemli oranda oy aldık. Ben onu sosyal demokrasinin önemli bir lideri olarak hep gördüm, düşüncelerinden yararlandım, halen de yararlanıyorum. Ecevit'in izlediği politikaya yakın bir politika izliyorsak bundan sadece onur duyarım. Ecevit'in muhafazakar kesimlere açılma politikasını izlemeye çalışıyoruz.
AKP bireysel özgürlükleri baskılıyor
Türkiye'de endişeli kesim, AKP’nin belli politikalarından, yaşam tarzına müdahale ettiği için ciddi rahatsızlık duyuyor. Belli yerlerde yaşam tarzına müdahaleyi açıkça görüyoruz. Mahalle baskısı deyimi boşuna kullanılmadı. Demokrasilerde bireysel özgürlükler çok önemlidir. AKP, bireysel özgürlükleri genişletmek yerine baskılıyor. Medya üzerinde, üniversiteler üzerinde, yargı üzerinde, vatandaş üzerinde baskı var. Vatandaş cep telefonuyla konuşmaya korkuyor. AKP özgürlükler bağlamında demokrasi bağlamında sınıfta kaldı.
Egosu yönetim boşluğu yarattı
Bir partide ortak akıl dediğimiz bir tablonun olması gerekir. Salt lider endeksli bir yapı olursa, liderin egosu, 'her şeyi ben bilirim, benim dışımda hiçbir otorite yoktur' görüşünü besliyor. Türkiye'de öyle bir sistem var. Başbakan egolarından dolayı hata yapıyor. Bu ego son bir yıldır Türkiye'de ciddi bir yönetim boşluğu yarattı. Başbakan'ın 10. Yıl Marşı'nda yer alan 'Demir ağlarla ördük' mısrasını hatırlatarak, 'Neyi ördün? Hiçbir şey ördüğün falan yok. Demir ağlarla Türkiye'yi biz örüyoruz' sözleri egosundan kaynaklanıyor. Egonuzu kontrol etmezseniz sadece bugünü değil geçmişi de göremezsiniz.
Davutoğlu 'küçük Enver'dir
Türkiye'nin Suriye konusunda bir çıkarı yok. İzlenen Suriye politikası yanlış. Erdoğan'ın Obama'yla yaptığı bir konuşma vardı: Esadsız bir Suriye sorun olur, Esad giderse Suriye parçalanır' demişti. Doğru bir yaklaşımdı. Ama sonra bu görüşten 180 derece döndü. Davutoğlu ile beraber döndüler. Davutoğlu ile dış politika gitmez. Çünkü Davutoğlu, Türkiye ve dünya gerçeklerinden kopuk. Siz Suriye'yi Irak gibi düşünemezsiniz. Suriye demek Rusya, Çin ve İran demek. Siz bütün bunları görmüyorsunuz sadece ABD'den aldığınız talimatla Libya benzeri bir operasyonla Suriye'de değişim hayal ediyorsunuz. Olamadı, olmaz. Bu iş kitap yazmaya benzemez. Hangi ülkenin Dışişleri Bakanı bavulla parayı başka ülkeye gönderir? Bu aşiret yönetimi. Davutoğlu küçük Enver'dir. Hayallerinin peşinde gidiyor. Hayallerle dış politika yapılmaz.
Liberaller AKP'den koptu
AKP'nin demokrat, özgürlükçü, insan haklarından yana olduğuna, demokrasi üzerindeki vesayetin AKP tarafından kaldırılacağına inanan bir grup aydın yıllar yılı AKP'yi destekledi ve yazdı. AKP'nin ilk zamanlar AB yanlısı görüntüsü vardı. Çok ciddi destek verdiler. Hatta bu görüş Batı'da da kabul gördü. Bugün geldiğimiz noktada AKP'nin farklı bir vesayet ve baskı kurduğunu liberaller de artık hissediyor. Baskı karşısında önce şaşkınlık yaşadılar. Sonra baskı altında olanların seslerini yakından duymaya çalıştılar. Gördüler ki ortada AKP'nin öyle özgürlük, demokrasi gibi bir hayali yok. Liberaller, AKP'nin bir vesayeti gerilettiğini ancak kendi baskıcı unsurunu, vesayet sistemini oluşturduğunu gördü. Şu anda liberaller, AKP'den büyük ölçüde koptu. Onların eleştirileri Başbakan'ı müthiş derecede rahatsız ediyor. Avrupa'da; CHP muhafazakar, statükocu değişime, dönüşüme karşı bir parti algısı vardı. AKP ise dönüşümden yana bir parti olarak algılanıyordu. Şimdi değişimci, dönüşümcü olarak algılanan CHP. AKP ise statükocu parti olarak görülüyor ve vesayetçi bir algı var.