CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de demokrasi eksikliği olduğunu belirterek aydınlara seslendi. Kılıçdaroğlu, "Önce aydınlar bunu bilmeli. Oturuyorsunuz sabahtan akşama CHP’yi eleştiriyorsunuz. Biz mi sizin işinize son verdik" dedi.
Partisinin bu haftaki gurup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İmralı görüşmeleri ve çözüm süreciyle ilgili hükümete eleştirilerde bulundu. Diyarbakır'daki Nevruz mitinginde okunan Öcalan'ın mektubuyla ilgili konuşan CHP lideri Erdoğan'ı '76 milyonu Öcalan'ın ağzına bakmaya mahkum ettin hiç utanmadın mı' sözleriyle eleştirdi.
CHP lideri bugünkü konuşmasında hükümete demokrasi önerisini sunarak biran önce bu konuların anayasal güvence altına alınabilmesi için hükümete çağrı yaptı.
Kılıçdaroğlu, gruba yaptığı konuşmasının şunları söyledi: Sorun sadece siyaset kurumunun bir araya gelmesiyle çözülecek sorun olmaktan çıkmıştır. Toplumsal uzlaşma sorun demek, derinliği olan sorunu çözmek demektir. O zaman ne olacak sadece siyaset toplumunun değil, STK’ların da işin içinde olması gerekir. İlk kez siyaset kurumuyla sivil toplum problemi çözmek için bir araya geleceklerdi. Böylece Türkiye’de altyapı oluşmuş olacaktı.
Tarih bizi haklı çıkaracak
Devlet hiçbir zaman meşru zeminlerin dışına çıkmayacaktı. Ana hedefimiz buydu. Ama bu hedef hem sayın Başbakan hem diğer siyasi parti liderleri tarafından sabote edildi. Yolu yöntemi öneren de biziz. Tarih yine bizi haklı çıkaracak.
Bizim için var olan bir sorunun çözümü toplumsal uzlaşmayla olacaksa bu yolla olmalıdır. Diyorlar ki sizin önerinizle AKP’nin önerisi aynı. 180 derece birbirinden farklı. Asla aynı değil. Gerçekleri Araştırma Komisyonu, uzlaşma komisyonu’na bağlı olarak çalışacak, siyasi iradeye değil. O nedenle bizim önerimizle onların önerisi arasında fark var.
Yurttaşlarım unutmaması gereken bir hatırlatmayı yapmak isterim. 16 Şubat 1999. Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getirildiği tarihtir. Öcalan yakalandı getirildi, PKK’nın bütün unsurları yurtdışına çıktı. Türkiye’de terör sonlandırıldı. 2002’ye kadar kimsenin burnu kanamadı. Yurttaşlarıma soruyorum. 2002’den 2013’e ne oldu? Nasıl bu PKK’nın silahlı öğeleri Türkiye’ye nasıl yerleştiler? İktidarda kim vardı? Onun adı Recep Tayyip Erdoğan mıydı acaba?
Bülent Ecevit’in yaptığına bakın, Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığına bakın. Sosyal demokratların yaptığına bakın, AKP’nin yaptığına bakın.
CHP barışa karşı diyorlar
Barışın üç ayağı vardır. Birisi hukuk devleti ve demokrasidir. İkinci ayak insan hakları ve özgürlüklerdir. İnsan haklarının sınırlandığı bir yerde barıştan demokrasiden söz edemezsiniz. Üçüncü önemli ayak toplumsal uzlaşmadır. Demokrasinin kendisi bir uzlaşmadır zaten.
Devlet hukukun dışına çıkmaz, çıkanları cezalandırılır. Bize diyorlar ki bunları dile getirdiğimizde CHP barışa karşıdır diyorlar. Hiçbir çocuğumuzun gencimizin kadınımızın saçının teline dahi zarar gelmesini asla istememiştir ve istemeyecektir.
İfade özgürlüğünü, medya özgürlüğünü ayaklar altına alacaksın. Sonra bana demokrasi dersi vereceksin. Sana İsmet İnönü gibi ‘Hadi canım sende’ demek benim görevimdir.
Hiç kimsenin haberi yok
Hiç kimsenin yapılanlardan haberi yok 5 kişi dışında. AKP milletvekillerine soruyoruz gelişmelerden haberiniz var mı? Siz kapıkulu musunuz? Kapalı kapılar ardında terör örgütüyle oturacaksınız, anayasa görüşmeleri yapacaksınız. TBMM’yi noter gibi göreceksiniz, bunu asla kabul etmiyoruz.
Sizi susturuyorlar, yazdırmıyorlar, işinizden attırıyorlar. Oturuyorsunuz sabahtan akşama CHP’yi eleştiriyorsunuz. Biz mi sizin işinize son verdik?
Hükümete sesleniyorum. Siz demokrasi konusunda samimisiniz? İnsan hakları konusunda samimi misiniz? Eğer öyleyseniz bazı önerilerim olacak.
1-Özel yetkili mahkemeleri kaldıralım, gelin kaldıralım. Sıkı yönetim mahkemesi, DGM bunları bırakın. Efendim biz kaldırdık, halkı kandırmayı bırakın artık.
2-Özel yetkili mahkemeleri kaldıralım ama 2006’dan bu yana verilen kararların tamamını yeniden görüşülmek üzere doğal mahkemelere gönderelim. Çünkü bu mahkemeler baskı aracı olan mahkemeler, Recep Tayyip Erdoğan’ın sopa olarak kullandığı bu mahkemeler. Yeter mi yetmez.
3-Milletin seçtiği milletvekillerini hangi gerekçeyle siz hapislerde tutuyorsunuz? Millet onları parlamentoda görev alsın diye seçti. Açın kapıları o milletvekilleri gelip parlamentoda görev yapsın.
Yeter mi? Yetmez.
Yeter mi yetmez!
4-Uzun tutuklamalar var. Her hakimin keyfine bağlı. Şikayet ediyor muyuz ediyoruz. Kim ediyor? Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, HSYK birinci başkanı, siyasi partilerin liderleri. Niye çözülmüyor? Demokrasi mi istiyorsunuz, insan haklarına saygı mı istiyorsunuz? Getirin değiştirelim. Yeter mi? Yetmez.
5-terör suçunu gelin yeniden tamamlayalım. Kalem tutan adamla elinde silah tutan adamı nasıl aynı kefeye koyarsınız? Yazarı çizeri gazetecisi hapiste. Ne diye? Terörist diye. Silah elinde olan? O da Recep Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşı. Yeter mi? Yetmez.
6-Anayasamızın 54. Maddesi var. Şöyle diyor: Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri düzenleyebilir. Ne yapmamız lazım? Buyrun gidin bir yürüyüş yapın bakayım, cop biber gazı yersiniz. Bırakın millet yürüsün. Niye yapmıyorsunuz bunu? Yeter mi? Yetmez.
7-Özel yetkili mahkemeler yüzünden pek çok üniversite öğrencisi atıldı, tutuklandı, hapse konuldu. O anneler babalar çocuklarını üniversiteye hangi umutlarla gönderdi? Demokrasi mi istiyorsunuz, özgürlük mü istiyorsunuz. Bu ayıba son vermeniz lazım. Getirin buna da son verelim. Yeter mi? Yetmez.
8-Siyasal partiler yasasını getirin değiştirelim. Açıkça söylüyorum. Lider suntasına son verelim diyorum. Açıkça söylüyorum, Recep Tayyip Erdoğan’a da çağrıda bulunuyorum. Milletin vekillerini milletin kendisi seçsin. Yeter mi? Yetmez.
9-Yeni cezaevleri inşaasından söz etti Başbakan. İçimde uhdedir ve bir demokrasi ayıbı olarak görüyorum. Diyarbakır’a gitti, size modern bir hapishane yapacağım dedi. Hangi çağda yaşıyoruz? Siz gerçekten barış ve demokrasi mi istiyorsunuz? Bırakın o cezaevini. Diyarbakır Cezaevini demokrasi ve insan hakları müzesi yapalım. Yeter mi? Yetmez.
10-Şu Uludere işi. 34 tane bu ülkenin yurttaşı katledildi. Üstünü kapatıyorlar. Hangi özgürlükten, barıştan söz ediyorsunuz? Çözüm mü? Getirelim Uludere Komisyonu’nu. Katledenleri çıkaralım, bir demokrasi ayıbından bu ülkeyi kurtaralım. Ama sen getiremezsin, sen demokrasiyi içine sindirememişsin hala. Yeter mi? Yetmez.
Bu ülkeyi kurtaralım
11-Bir demokrasi hırsızlığı yaşanıyor memlekette. Vatandaş A partisine oy veriyor, B partisi de milletvekili çıkarıyor. Bu oy hırsızlığıdır. Gel şu barajı kaldıralım, ya 5 yapalım ya 1 yapalım. Adam gibi demokrasiyi yapalım. Oturup terör örgütüyle bunu konuşacağına adam gibi parlamentoda konuş sen. Yeter mi? Yetmez.
12-Herkesin inancına saygı göstereceksin, herkes nerede ibadet yapmak istiyorsa orada imkan sağlayacaksın. Sen bunu yapabiliyor musunuz?
Bana demokrasiden, insan haklarından, barıştan söz edeceksin? Yeter mi? Yetmez.
13-Son zamanlarda bir moda çıktı. Gizli tanık, gizli takip. Demokrasilerde var mı böyle bir şey? Kişinin hayatı devletin güvencesi altındadır. Siz bunu darmadağan ettiniz. Tecavüzcü mü? Gizli tanık yaptınız, yalancı mı? Gizli tanık yaptınız. O yargıçlar ve savcılar da bunun altında kalacaktır. Yeter mi? Yetmez.
14-Nevruz Anadolu’nun geleneksel bayramıdır. Nereye giderseniz kutlanır. Baharın gelişini kutlarlar. Yasakladın sen nevruz’u gel bir barış estirelim. Bir huzur olsun. Sen istediğin zaman bakanların ateşin üstünden atlamasınlar. Gel kardeşim Nevruz’u da bayram yapalım. Yapar mı? Yapmaz. 19 Mayıs’ı 23 Nisan’ı yasaklayan zihniyetten demokrasi mi beklenir? Yeter mi? Yetmez.
15-Eğer bir ülkede medya özgürlüğü yoksa, vatandaşın haber alma özgürlüğü yoktur. Sen barış mı istiyorsun? Sen özgür bir medya mı istiyorsun? Gel kardeşim alt yapısını oluşturalım, medya özgür olsun. Senin talimatınla gazetecilerin işine son verilmesin. Kendi ayıbını kendi itiraf ediyor. Bari bunu söyleme. Kendin rezil oluyorsun, bari bizi bütün dünyaya rezil etme. Şu öneriyi yapıyorum. Medyanın özgürlüğü için yasayı çıkaralım. Her siyasi partinin lideri çıkıp, millete taahhütte bulunsun.
'Nasıl güveneceğiz biz?'
- Hal böyleyken, diyebilirler ki yeni mi aklınıza geldi? Hayır efendim, ne söylüyorsak hepsinin arkasında olduk. Bunların hepsiyle ilgili kanun teklifi vardır. Bizim sözümüz sözdür. Biz başkalarının yaptığı gibi bugün söyleyip ertesi gün sözümüzü değiştirmeyiz. Ne demiştim? Yalancıdan Başbakan olmaz.
Bütün bunlara rağmen hangi gazeteci ve televizyoncuyla karşılaşsam ‘Efendim CHP’nin çözüm önerileri nedir’ duymuyorlar bizi, görmüyorlar bizi. Üç maymunları oynamak medya mensuplarına yakışmaz.
- Bir Allah’ın kulu da kalkıp şu soruyu sormuyor. 11 yıldır iktidarda Recep Tayyip Erdoğan var, yarım sayfalık çözüm önerilerini gören var mı? Dönüyorlar CHP’nin çözüm önerileri hangisi? Bu kadar saçmalığı görmedim. Ne diyor Recep Tayyip Erdoğan “Bana güvenin” diyor. Her gün yalan söyleyen adama nasıl güveneceğiz biz?
- Recep Tayyip Erdoğan’a şunu sormak isterim. Bütün yurttaşları Abdullah Öcalan’ın ağzına baktırdın, bundan utanmadın mı? Biz güvenmiyoruz. Recep Tayyip Erdoğan’a ve hükümetine güvenmiyoruz. Oturacak adam gibi sorunu nasıl çözmek istiyorsa anlatacak. Medya bize saldırıyor. Neden CHP konuşmuyor. 300 milletvekili var onlardan tık yok. Niye söylemiyorsun? CHP’liler yeri ve zamanı gelince konuşurlar.
- Süreçten kimsenin haberi yok. Milletvekillerini bıraktım zaten, onların dünyadan haberi yok. Geçen gün biri söylemiş “Meclis’te sıkıldım sadece elimi kaldırıp indiriyorum” diyor. Parlamentoyu bu kadar aşağılamanın kimsenin hakkı var mı?
- Birşeyi daha hatırlatmak isterim. 2004 Erdoğan gitti Brüksel’e müzakerelere imza atmak için. Sağduyulu ses yine CHP’den çıktı. Ama bastı imzayı geldi. Bir gazetenin AB ile ilgili “Avrupa ihtilali” diyor. Bazı başlıkları okumak istiyorum.
- Peki ne oldu arkadaşlar? O rekorlar, ihtilaller ne oldu? Ne oldu AB? Derin bir hayal kırıklığı oldu. Sizi uyaran kimdi? Yanlış yapıyorsunuz diyen kimdi? CHP’ydi. Devlet adamlığı zor iştir. Devlet adamlığı olayları önceden tahmin edebilmektir. Şimdi ne diyorlar? Attığın imzanın gereğini yap diyorlar. Rum Kesimi’ne limanları aç diyorlar.