Gündem

Kılıçdaroğlu: Sivil ölüme mahkûm edilen insanların da demokrasiye ihtiyacı var

Kemal Kılıçdaroğlu su tartışmaları hakkında, "Su üzerinden bir toplum ayrışır mı Allah aşkına?" diye sordu

05 Ekim 2019 10:07

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin 27.dönem 2. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılış konuşmasını yaptı. Ankara'da Valilik tarafından iptal edilen KHK'lıların buluşması hakkında konuşan Kılıçdaroğlu, "Yaşadıkları sıkıntıları kamuoyu ile paylaşacaklar ama yasaklıyorsunuz neden? Neden korkuyorsunuz? İktidar olanlar korkar mı? İktidar olanların korkmaması lazım" ifadelerini kullandı. Su tartışmalarına da değinen Kılıçdaroğlu, "Su üzerinden ayrışma olur mu? Özellikle AK Parti'li, ülkücü kardeşlerime sesleniyorum. Su üzerinden bir toplum ayrışır mı Allah aşkına?" diye sordu.

Jandarma ekipleri, toplantı öncesi otel ve çevresinde geniş güvenlik önlemi aldı. Toplantının yapılacağı salonda, bombaya duyarlı özel eğitimli köpek ile arama yapıldı.

Kılıçdaroğlu,  aynı saatlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmaya başlaması üzerine konuşmasını yarıda kesti.

Eski CHP milletvekili Barış Yarkadaş, kişisel sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, AKP ve CHP yöneticileri tarafından parti liderlerinin konuşmalarının çakışacağı sebebiyle anlaştığını; Kılıçdaroğlu'nun saat 10:00'da Erdoğan'ın ise 10:45'te kürsüye çıkmasının kararlaştırıldığını yazdı. Ancak Yarkadaş, Erdoğan'ın bu anlaşmaya uymayarak Kılıçdaroğlu ile aynı zamanda konuşmaya başladığını belirtti.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

Değerli arkadaşlarım bugün, dünya öğretmenler günü, bizleri yetiştiren topluma kazandıran hayat standartımızı yükselten, daha iyi düşünmemizi sağlayan öğretmenlerimize şükran borçluyuz. Bu vesile ile bütün öğretmenleri, dünyadaki bütün öğretmenleri saygıyla anıyoruz.

"Sivil ölüme mahkûm edilen insanların da demokrasiye ihtiyacı var"

Öğretmenler gününü anarken az önce bir haber geldi. Kanun Hükmünde Kararname ile görevlerine son verilen öğretmenler, çocuklarımızı eğitmek yetiştirmek için çaba harcayan ama Kanun Hükmünde Kararname ile görevlerine son verilen öğretmenler. Bütün arzumuz adaletsizliğin son bulması. Adalet varsa hepimiz için olmalı, bir grup için adalet bir grup için adaletsizlik olmamalı. Toplum kaynaşacaksa, düşüncelerimizi rahatça ifade edeceksek mutlaka Kanun Hükmünde Kararname ile görevlerine son verilen herkesin durumunun yeniden gözden geçirilmesi lazım. Bazıları ayrıcalıklı bazıları ayrıcalıklı değil. Neden bu tür farklılıklar ortaya çıkıyor doğrusunu isterseniz anlamakta zorluk çekiyoruz. Kanun Hükmünde Kararname ile görevlerine son verilenler İstanbul’da bir toplantı yapacaklardı, Ankara’da bir toplantı yapacaklardı. O toplantı da yasaklandı. Yasal bir toplantı, Bir araya geliyorlar oturacaklar dertlerini anlatacaklar. Yaşadıkları sıkıntıları kamuoyu ile paylaşacaklar ama yasaklıyorsunuz neden? Neden korkuyorsunuz? İktidar olanlar korkar mı? İktidar olanların korkmaması lazım. Her alana düşünceye saygı göstermeleri lazım. Kanun Hükmünde Kararname ile görevlerine son vermişsiniz ama onlar bir araya gelmek istiyorlar, belki de bizim bilmediğimiz haksızlıklara dile getirecekler karşılaştıkları. Dolayısıyla demokrasi varsa sadece bizim için değil Kanun Hükmünde Kararname ile görevlerine son verilen, açlığa mahkûm edilen, sivil ölüme mahkûm edilen insanların da demokrasiye ihtiyacı var. Onlar da düşüncelerini dile getirmeliler.

"Seçimlerde güzel bir sonuç elde ettik"

Seçimlerde güzel bir sonuç elde ettik. Bazı illerde beklediğimiz sonuç olmadı ama güzel bir sonuç elde ettik. Yani seçimlerin birinci etabını tamamladık. Bu seçimlerde hepimiz berber çalıştık. İl başkanı, ilçe başkanı, belediye meclis üyesi, belediye başkanı, belediye başkan adayları, milletvekilleri hepimiz beraber çalıştık, parti meclisi üyeleri MYK üyeleri. Birlikte çalışmanın ve ortak ses çıkarmanın sonuçlarını elde ettik. Şimdi sıra geldi ikinci etaba. İkinci etaba da birlikte çalışacağız. İkinci etap derken milletvekili seçimleri, cumhurbaşkanlığı seçimleri olacak. Ve bu seçimlere aynı inanç ve aynı kararlılıkla yine aynı şekilde birlikte ortak ses çıkararak çalışacağız ve çaba harcayacağız. Tabi, “ne zaman” diyeceksiniz. Zaten başladık. Yerel seçimlerin bittiğinin ertesi günü başladık.

"Yaşanan ekonomik kriz bütün illerde derinden hissediliyor"

Eylül ayında 24 ile milletvekili arkadaşlarımızı grup görevlendirdi. 24 ile gittiler 24 ilde kanaat önderleriyle, sivil toplum örgütleriyle, ticaret odalarıyla, sanayi odalarıyla, emekli odalarıyla ve hemen hemen toplumun bilinen kesimleriyle görüşmeler yaptılar. O görüşmelerden sonra birer rapor verdiler. O rapora geçmeden önce hangi illere arkadaşlarımızı görevlendirdik; Adıyaman, Kars, Aksaray, Kastamonu, Bayburt, Kayseri, Çankırı, Kırıkkale, Çorum, Kırşehir, Düzce, Kilis, Erzincan, Konya, Erzurum, Nevşehir, Gaziantep, Osmaniye, Rize, Şanlıurfa, Trabzon, Uşak ve Yozgat’a arkadaşlarımız gittiler.

Kılıçdaroğlu, bazı illerde özelleştirilen fabrikaların kapatılması sonucu yeni işsizlik alanlarının oluştuğunu gördüklerini vurgulayarak, "Raporlara bunlar da yansımış durumda. Çorum'da çimento fabrikasının, Kilis'te tekel suma fabrikasının kapatılması, var olan işsizliği de birleştirmiş. İşsizlik bir taraftan derinleşirken, bu da aynı zamanda özelleştirmenin ne kadar gayriciddi yapıldığının göstergesi. Oysa özelleştirmenin amacı neydi? Daha fazla istihdam yaratmak, üretim sağlamak, büyütmekti ama tam tersi bir tablo ortaya çıktı. Bazı illerde Turizm Meslek Lisesi ve Endüstri Meslek Liselerine olan ihtiyaçlar da dile getirilmiş, özellikle ara eleman bulma konusunda." ifadesini kullandı.

Anadolu'daki illerin büyük kısmının üretimden koparıldığını, tüketen iller konumuna geldiklerini öne süren Kılıçdaroğlu, elektrik ve doğal gaza yapılan zamların kışın uzun sürdüğü Erzurum gibi illerde vatandaşın sırtında daha ciddi yük olarak ortaya çıkacağını söyledi.

"Karamsar tabloya teslim olma durumu söz konusu değildir"

Bu illere tekrar gidip görüşeceklerini aktaran Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin bir çıkışa ihtiyacı var. Bütün bu tablo karamsar bir tablo, bunu biliyorum ama bizim karamsar tabloya teslim olma gibi bir durumumuz söz konusu değildir. Biz bunu aşmak zorundayız ve aşacağız. Birlikte aşacağız, halkla birlikte aşacağız. Siyasi görüşü ne olursa olsun geldiğimiz nokta Türkiye'nin bu karanlık süreci aşma noktasıdır. Aşma noktasında en çok güven duyacakları parti de hiç kimse endişe etmesin, onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi'dir." ifadelerini kullandı.

"Hiç kimseyi inancından, yaşam tarzından ötürü ötekileştirmeyeceğiz" 

Kılıçdaroğlu, toplumun her kesimine çözümlerini aktaracaklarını vurgulayarak, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Türkiye, zengin bir ülke. Türkiye'nin parası, imkanları var. Üç tarafta denizleri, temiz havası, olağanüstü güzel iklimi, bereketli toprakları var. Neden Türkiye bu halde? Bunları aşacağız. Neden? Çünkü Türkiye iyi yönetilmiyor. Biz Türkiye'yi gerçekten de insan gibi yöneteceğiz, adaletle yöneteceğiz. Hiç kimseyi inancından, yaşam tarzından ötürü ötekileştirmeyeceğiz, herkesi kucaklayacağız, bu bizim boynumuzun borcudur. Bunu, bütün herkesin bilmesini isterim. Ayrışmamamız, bölünmememiz lazım. Bizim bir şekliyle toplumun her kesimini kucaklamamız lazım ama öyle bir noktaya geldik ki, içtiğimiz suda bile toplumu ayrıştırdılar. Oysa su azizdir, su bizim hayatımızın bir parçasıdır. Su üzerinden ayrışma olur mu? Özellikle AK Parti'li, ülkücü kardeşlerime sesleniyorum. Su üzerinden bir toplum ayrışır mı Allah aşkına? Su konusunda toplum ayrışır mı? Bu noktaya getirdiler toplumu. Biz bu noktadan toplumu alacağız, bir bütün haline getireceğiz."

"AK Parti yöneticileriyle tam üç defa görüştük"

CHP Genel Başkanının konuşmasını yarıda kesmesi hakkında CHP Grup Başkanvekili Engin Altay da basın açıklaması yaptı.

Altay, daha önce AKP Grup Başkanvekili ile konuşma saatlerinin çakışmaması konusunda anlaştıklarını belirterek, şunları söyledi:

"Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin tatile girdiği hafta 4-5-6 Ekim tarihlerinde TBMM Grubu olarak kamp yapacağını duyurmuştu. Bundan sanıyorum bir ay sonra da AK Parti aynı tarihlerde Kızılcahamam'da kamp yapacağını açıkladı. Bunda bir sorun yok. Gayet normaldir. Tarihler de makul tarihlerdir. AK Parti yöneticileriyle bu kamp öncesi tam üç defa görüştük. Tarihler çakıştığı için sayın genel başkanların basına açık konuşmalarının örtüşmemesi noktasında bizim her türlü özveriye de hazır olduğumuzdan bahisle onların saatini alıp, kendi saatimizi de onların saatine göre uyarlayalım anlayışı ile AK Parti Grup Başkanvekili ile temas ettik. Bana kendileri Sayın Erdoğan'ın 10.45-12.00 arasında kürsüde olacağını teyit alarak, kamptan sorumlu genel başkan yardımcısından da teyit alarak söyledim. Bir gün sonra tekrar ben bir daha teyit ettim. Bir değişiklik yok. Sayın Erdoğan, 10.45-12.00 arasında konuşacak. En kötü 10.30'da başlar. Bugün biz de ona göre sayın genel başkanımızın basına açık konuşmasını saat 10.00'a aldık. Ama üzülerek ibretle gördük ki, sayın genel başkanımız kürsüye çıktıktan sanırım üç dakika sonra Sayın Erdoğan kürsüye çıktı. Durum bundan ibarettir. Bence siyaset hep söylediğim gibi nezaket ve vicdan işidir. Bu nezaket dışı tabloyu sizlerin huzurunda aziz milletimizin takdirine sunuyorum."