Ankara'daki barış mitingi öncesinde meydana gelen ve en az 97 kişinin hayatını kaybettiği katliamı değerlendiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, "elimizde canlı bombaların listesi var" şeklindeki açıklamasını eleştirerek, "Elimizde liste var diyorlar, bunu Sayın Davutoğlu’na sormak isterim. O listede bu 2 canlı bomba var mıydı, yok muydu? Varsa daha büyük bir felaket var" dedi.
"Sorumluluk sahibi olanlar gerekçe üretmezler, gereğini yerine getirirler" diyen CHP Genel Başkanı, "Liste var ama bomba takmadıkları için yakalayamıyoruz. Ahmet Şık kitap yazdığı için tutuklandı, gencecik çocuklar aylarca hapislerde kaldı, yüzlerce, binlerce örnek gösterebiliriz. Bir yönetici başarısızlığına gerekçe üretmeye başladıysa, yönetme erkini kaybetmeye başlamıştır" diye konuştu.
"Yeni eylem yaparsa diye IŞİD'i telafuz etmekten korkuyorlar"
Türkiye'nin içinde bulunduğu duruma mevcut dış politikanın sebep olduğunu söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanı’na bir mektup yazdım, Türkiye’nin Orta Doğu politikalarının yanlış olduğunu söyledim. Bugün yaşadıklarımızın sebebi de yüzde 99.99 bu. IŞİD’i telafuz etmekten korkuyorlar. Ya yeni eylemler yaparsa diye, istihbarat zafiyeti var" ifadelerini kullandı.
Türkiye'deki istihbarat güçlerinin terör örgütlerini takip etmek yerine başka şeylerle ilgilendiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, "Türkiye güçlü bir ülke ama siz istihbarat elemanlarını IŞİD yerine bize aykırı olan gazetecileri, politikacıları takip edin, rapor getirin derseniz Türkiye bu noktaya gelir. İzlediğimiz yanlış dış politikanın hesabını insanlar ölerek ödüyorlar. Türkiye Orta Doğu bataklığının göbeğinde" dedi.
"Neden Türkiye, neden gencecik çocuklarımız, neden barış isteyenler bombalanıyor?"
CNN Türk-Kanal D ortak yayınında CNN Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat'ın gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarının satır başları şöyle:
"(Patlama haberini nasıl aldınız?) İstanbul'da açılışlarımız olacaktı. Kadıköy Belediyesi'nin bir etkinliğiydi bu. Arkadaşlar hazırlıkları yapmışlardı. Sabah Okan Bey aradı ve Ankara Garı'nda bir patlama olduğunu ve yaralıların olabileceğini söyledi. Diyarbakır'daki patlamanın bir benzeri gibi, çok sorun yaratmayan, birkaç yaralıyla sona erebilecek bir şey gibi düşündüm. Sonra çok sayıda ölünün olabileceği ifade edildi. Hemen aradım, televizyondan da ailece izliyorduk zaten, biraz ürkerek. Ardından Arzu Çerkezoğlu'na bağlandım, o bana daha vahim bir tablo olduğunu sçyledi. Hemen Kadıköy'de bir toplantı yaptık, seçim etkinliği yapmamızın mümkün olmadığına karar verdik. Gelen sayılara ihtiyatla davrandık. Sonrasında yaptığım konuşma, hayatımda yaptığım en zor konuşmalardan birisiydi. Hemen Ankara'ya döndüm, bir toplantı yaptık, neler yapabileceğimizi değerlendirdik.
Olay şu, sadece beni ya da sizi değil, tüm Türkiye'yi etkileyen bir olay. Neden Türkiye, neden gencecik çocuklarımız, neden barış isteyenler bombalanıyor?
"Bütün annelere sesleniyorum, bu olayı sonlandırmak sizin elinizde"
(9 yaşındaki Veysel Atılgan'ın ölümü) Torunumu düşündüm, o da aynı yaşlarda, o da okula gidiyor. Evlat sevgisi, ortak bir sevgidir. Evlat acısı, biz de şöyle bir söz vardıri, Allah kimseye evlat acısı vermesin diye. Dün Malatya'da genç bir çocuk boynuma sarıldı ağlıyor; ona nasıl üzülme diyeceksin. Fidan gibi çocuklar kaybedildi. Bu acı olayı, derinden hissetmenin ötesinde bir duygu bu.
Biz bu acıları sonlandırmak zorundayız. Annelere bakıyorum, perişan vaziyetteler. Bir baba, “ağlamayacağım, bombayı atanları sevindirmek için ağlamayacağım, dik duracağım” dedi. Bir bedel ödendiyse o bedelin tüm Türkiye için ödendiğinin farkında o baba. Bir evladı yitirmek nedir. Buradan tüm annelere seslenmek istiyorum. Çocuğunuzun ne kadar değerli olduğunu en iyi siz bilirsiniz, hangi şartlarda yetiştirdiğinizi en iyi siz bilirsiniz, baba biraz ilgilenir ama çocuk hasta olduğunda anne acıyı derinden hisseder. Bu annelere bu acıyı hissettirene lanet osun diyoruz. Ne adına yapıyorlar bunu! Ölen çocuklar hepimizin çocukları. Bütün annelere sesleniyorum, bu olayı sonlandırmak sizin elinizde, acıyı gözyaşını bitirmek sizin elinizde. Bu kararlılığınızı sürdürün, bizim bu acıları dindirmemiz lazım. Acıdan, gözyaşından artık bıktı bu ülke.
"Neden bu dosyalara gizlilik kararı konuyor, hangi gerekçeyle?"
(Davutoğlu’yla görüşme, Bakanlar Kurulu sonrası yapılan açıklama) IŞİD’le işbirliği yapan ya da yan kuruluşu olan bir örgüt ismi bana gelmişti, Başbakan’a verdim. Bize gelen duyum bu, Sayın Başbakan, o ismi gerekli yetkililere verdi. Bazı açıklamalar yapıldı ama burada açıklamak mümkün değil. Neden bu dosyalara gizlilik kararı konuyor, hangi gerekçeyle? Bizim doğruları öğrenme hakkımız yok mu? Soruşturmada hiçbir sorunumuz yok. Soruşturma elbette ki gizlilik içinde olacak, failleri hemen oturun açıklayın demiyoruz. Yargı sürecinde davaya gizlilik kararı koyuyorunuz, neden? IŞİD’in nasıl bir örgüt olduğunu biliyoruz, onlara bunlar yaramaz çocuklardır diyenleri de biliyoruz.
"Bu işte asıl sorumlu hükümettir, çünkü Türkiye'yi yöneten hükümettir"
(Korkuyor musunuz?) Hayır. Bakın, korkarsak terör ya da terör örgütlerine hizmet etmiş oluruz. Onlar toplumları sindirmek isterler, korku dağları yaratarak sindirmek isterler. Korkmayacağız, buna hakkımız da yok zaten. O babanın dediği gibi dik duracağız, aynı duruşu herkesin göstermesi lazım. Üzüntülüyüz, derinden üzüntülüyüz ama korku asla. Bu ülkede ne kadar baskı ve yıldırma olursa olsun korkmayacağız. Bu ülkede neden korkacağız biz? Biz üstümüze düşeni yaparsak, tüm bunların hepsini aşarız.
Türkiye bölgede de dünyada da güçlüdür. Türkiye’de yönetim boşluğu var, bu olayların büyük bir kısmı yönetim boşluğundan kaynaklanıyor. Bizim korkacak bir şeyimiz yok. Bürokrasi, eğer üzerinde durulursa saat gibi çalışabilir, istihbarat eğer bırakılırsa görevini yapabilir. Bu işte asıl sorumlu hükümettir, çünkü Türkiye'yi yöneten hükümettir. Neden hükümettir, çünkü bürokratları atayan odur, istihbarat bilgileri hükümete gelir. İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, MİT, Başbakanlık. Bazıları devleti suçluyor, devlet bir tüzel kişiliktir. Siyasi partiler devlet olmak için değil, devleti yönetmek için gelirler. Siz devleti yönetirsiniz, bakanları, müsteşarları genel müdürleri atarsınız, yasal sınırlar içinde çalıştıkları sürece de sorun doğmaz. Varsa bir sorun, önlem almayanı bulursunuz, çıkarırsınız yargının önüne. Çağdaş demokrasilerde daha farklı bir süreç vardır, kişi kendini bilir ve görevi bırakır. Bakın Norveç’te, bir Türk kızı hayatını yitirdi, bakan istifa etti.
"Güvenlik açığı yoktur dediğiniz anda o koltukta oturamazsınız"
(Adalet Bakanı için mi diyorsunuz?) Adalet Bakanı diyemezsiniz, onu atayan o kişidir. Adalet Bakanı’nın istifasını istememin birinci nedeni surat ifadesi. İnsanda bir vicdan olur, vicdan azabı olur. 97 kişi, 2 kişi 2 kişi değil, çoğu çocuk, masum çocuklar. Siz gülerek güvenlik açığı yoktur diyorsunuz, güvenlik açığı yoktur dediğiniz anda o koltukta oturamazsınız. Güvenlik açığı yoksa 97 kişi niye öldü?
Başbakan’a söyledim bakanların görevlerinden ayrılmaları gerektiğini, ayrılmıyorlarsa azledilmeleri gerektiğini söyledim. Bu, toplumun vicdanını biraz rahatlatır.
"Sayın Davutoğlu’na sormak isterim. O listede bu 2 canlı bomba var mıydı, yok muydu?"
Çıkıp da 20 tane canlı bomba gömleği bulduk. İyi de gömlekleri bulmanız sizi sorumluluktan kurtarır mı? Bu gömlekleri kim giyecekti. Elimizde liste var diyorlar, bunu Sayın Davutoğlu’na sormak isterim. O listede bu 2 canlı bomba var mıydı, yok muydu? Varsa daha büyük bir felaket var. Görüşmede de bana bu söylendi. Bu listede olup olmadığı değil ama gömleklerin bulunduğunu söyledi Sayın Başbakan.
Sorumluluk sahibi olanlar gerekçe üretmezler, gereğini yerine getirirler. Liste var ama bomba takmadıkları için yakalayamıyoruz. Ahmet Şık kitap yazdığı için tutuklandı, gencecik çocuklar aylarca hapislerde kaldı, yüzlerce, binlerce örnek gösterebiliriz. Bir yönetici başarısızlığına gerekçe üretmeye başladıysa, yönetme erkini kaybetmeye başlamıştır. Sayın Davutoğlu bu noktaya geldi. Türkiye iyi yönetilmiyor. Biri çıksın da aksini söylesin. Ben de merak ediyorum, hangi yönden iyi yönetiliyor Türkiye? Ayrışmayan, beraber olmayan bir Türkiye nedir Allah aşkına? Ayrışan bir toplumun bizi buraya getirdiği açık ve net.
"Bugün yaşadıklarımızın sebebi, yüzde 99.99 Türkiye'nin yanlış Orta Doğu politikaları"
24 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı’na bir mektup yazdım. Türkiye’nin Orta Doğu politikalarının yanlış olduğunu söyledim. Bugün yaşadıklarımızın sebebi de yüzde 99.99 bu. IŞİD’i telafuz etmekten korkuyorlar. Ya yeni eylemler yaparsa, istihbarat zafiyeti var. Türkiye güçlü bir ülke ama siz istihbarat elemanlarını IŞİD yerine bize aykırı olan gazetecileri, politikacıları takip edin, rapor getirin derseniz Türkiye bu noktaya gelir.
"MİT başka işler yaptığı için Türkiye bu noktaya geldi"
MİT başka işler yaptığı için Türkiye bir noktaya geldi. Hepsi demiyorum ama bir grup sadece iktidar partisine hizmet ediyor, bu da bizi rahatsız ediyor.
(Hakan Fidan'ın Davutoğlu'yla görüşmeye katılıp katılmadığı hakkında) Başbakan Hakan Fidan’ı çapırdı ama Genelkurmay’da toplantıdaydı, onun yerine İstihbarat Daire Başkanı çağrıldı. O bilgi verdi.
Bahçeli'ye: Şimdi değilse ne zaman bir araya geleceğiz?
(Bahçeli'nin CHP'nin görüşme teklifini reddetmesi) Özel bir tartışma alanı yaratmak istemem ama şunu sormaktan da kendimi alamıyorum. 97 kişinin hayatını kaybettiği bir dönemde siyasi parti liderleri bir araya gelmeyip de ne zaman gelecekler? Ben Davutoğlu’na da Demirtaş’la görüşmemesinin yanlış olduğunu söyledim, 6 milyon oy almış. Sadece terör değil, Türkiye’nin iyi yönetilemediğinin de örneklerini Davutoğlu’nun önüne koysaydık. Biz bunları söylemek zorundayız, yapmazsak görevimizi yerine getirmemiş oluruz. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın genelinde ülkenin geleceğiyle ilgili kaygı var.
Sayın Davutoğlu’na seçim hükümeti konusunu da söyledim. Seçim hükümetinde olsaydık belki terör olmazdı, doğru ama seçim hükümetinin sorunlara çözüm üretecek bir zamanı olmadı. Biz Davutoğlu’na 4 yıllık bir hükümet önerdik, gerginliği azaltalım, kavgayı önleyelim. Türkiye’nin 5 temel sorunu var, bunları çözeceksek 4 yıllık bir zaman dilimine ihtiyacımız var. Haksızlık olur seçim hükümetinde yer almamız. Bana bu kadar milletvekili vermedin, seni bir daha seçime götüreceğim diyorlar. Millet diyor ki, ben oyumu verdim. Biz üstümüze düşen bütün görevleri yaptık, milli iradeye saygıysa bunu yerine getirdik. Koalisyon için geldiler, hayhay dedik. Sorunları ortaya koyduk, buyrun çözelim dedik.
"IŞİD’in yuvalandığı yerler belli: İstanbul, Konya, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa…"
İzlediğimiz yanlış dış politikanın hesabını insanlar ölerek ödüyorlar. Türkiye Orta Doğu bataklığının göbeğinde. Radikal unsurların Türkiye’de uyuyan hücreleri var. Davutoğlu açıkladı ama ben açıklamadım özel bilgidir diye. Uyuyan hücreler örneği verdi, bunlar traşlı, kravatlı insanlar, bunlara talimat verildiği zaman gereğini yapıyorlar. Yoksa böyle fotoğrafını gördüğümüz gibi IŞİD militanları değil uyuyan hücreler. Zamanlamayı bekliyorlar ve eylem yapıyorlar. Türkiye’de IŞİD’in yuvalandığı yerler belli. İStanbul, Konya, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa… IŞİD’in militanları zaten Türkiye’de. Diyarbakır bombacısının annesiyle milletvekili arkadaşlar konuşuyor. “Defalarca polise gittim, hapse atın, bu ölmesin dedim” dedi, polis bir şey yapamayız demiş. Bu anne defalarca söylemiş, sonra oğlu Diyarbakır’da öldü. Bunun sorumlusu ülkeyi yönetenler. Onlar yönetiyor ülkeyi, ben yönetmiyorum.
MHP’den görüşmeyi ülkem adına talep ettim. CHP’ye oy vermiş 11 milyon vatandaşım adına talep ediyorum. Acıyı kanı gözyaşını bitirelim, ortak payda oluşturalım diye talep ediyorum. Eleştirebilirler beni ama biz bunları aşmak zorundayız.
(Seçimlerden sonra başarısızlık olursa istifa eder mi?) Duruma bakmak lazım. Genel Başkanlığı illa isterim diye bir düşüncem olmadı. Toplumun talebi oldu, üst makamların talepleri oldu bürokraside, teklif edildiğinde bile düşünüp kabul ettim.
(CHP Kürt sorununu çözebilir mi?) Samimi ve dürüst olacaksınız. Gizli, kişisel bir hesabınız olmayacak. “Başkan olacağım, sen de destek ver.” Halka anlatamayacağınız vaatlerde bulunmayacaksınız. PKK o yüzden açıkla tutanakları diyor. Bir de halka bilgi vereceksiniz. Onlar hatayı burada yaptılar.
(Abdullah Öcalan’ı dışarıda bırakarak mı çözeceksiniz?) Evet, kendi sorunumuzu kendimiz çözebiliriz. Sorunu bilmiyor muyuz, neden birinden fikir bekliyoruz. Birinci sınıf demokrasi neyse, aynısını getireceğiz ülkemize. Demokrasiden niye korkuyoruz. İnsanlar düşüncelerini rahatça ifade edebilsinler. Siz korkuyorsanız özgüveniniz eksiktir. Biri bir şey söyledi diye Türkiye batmaz. Bu sorunu çözemeyen politikacılardır, asıl sorun politikada. Zamanında çözmediler, gittikçe büyüdü bu sorun. Bu ülkenin kurucu partisi biziz, ülkenin geleceğinden, birliğinden ve bütünlüğünden biz sorumluyuz.
(Bahçeli’nin koalisyon açıklamaları) Kime mesaj verdiğini bilmiyorum ama Bahçeli’nin açıklaması önemli. Koalisyona açık olması güzel bir şey. Sayın Davutoğlu, koalisyon görüşmeleri için bize geldiğinde 2 kere MHP’yle de görüşmeleri gerektiğini söyledim. Koalisyon koşulları olur, Bahçeli hangi koşullarda evet der, bilemem.
Biz önce, 1 Kasım seçimlerini huzur içinde bir yapalım ve düşünerek sandığa gidelim. Ülkemizi, geleceğimizi düşünerek, bu tabloyu yapanları, hükümet kurma becerisi gösteremeyenleri demokratik yollarla cezalandıralım diye düşünüyorum.
"Darbeler döneminin bittiğini düşünüyorum"
(Darbe endişesi mi var?) Darbeler döneminin bittiğini düşünüyorum. Vatandaşın siyasetçiye olan güveni sıfırlanıyor. Vatandaş neden bizi sandığa zorla götürüyorsunuz diye soruyor. Vatandaşın Davutoğlu’na neden koalisyon kurulmadığını sorması lazım. Emekli için para yok diyorlardı, bu seçim maliyeti ne. Demek ki vardı para, biz de biliyorduk para olduğunu. Faturayı milletin cebine çıkarıyorsunuz. Benim dediğim oyu vermediniz, bak terörü hortlatıcam, bak kaos çıktı. E siz yönetiyorsunuz. CHP’ye oy vermeyin dolar fırlar, faizler yükselir diyorlardı; kendileri döneminde hepsi oldu. Vatandaş merak etmesin, o borçları sıfırlayacağız. Üretenin önündeki bütün engelleri kaldıracağız. İstihdam yaratacağız.
Pasoligi kaldıracağız. Getirilmesinin nedeni gençlerin fişlenmesiydi. Bu doğru değil. Demokrasilerde, 21. yüzyılda gençleri olağan şüpheli olarak görmek olmaz. Onlara ülkeyi sen yönetiyorsun dememiz lazım. Ülke yönetiminde olacak gençler, kendi temsilcilerini seçecekler, ilk yönetim deneyimini yaşayacaklar.