Dünya

KIBRIS'TA BARIŞ VE ÖZGÜRLÜĞÜN 37. YILI LEFKOŞA (A.A)

14 Temmuz 2011 15:18
-KIBRIS'TA BARIŞ VE ÖZGÜRLÜĞÜN 37. YILI LEFKOŞA (A.A) - 14.07.2011 - Yunan Cuntası'nın 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak (Enosis) amacıyla Makarios'a karşı düzenlediği askeri darbeden 5 gün sonra Türkiye'nin garanti anlaşmalarına dayanarak 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs'a yaptığı Barış Harekatı'nın bu yıl 37. yılı. Harekatla özgürlük ve bağımsızlığına kavuşan Kıbrıs Türkü, her yıl coşkuyla Barış ve Özgürlük Bayramı'nı kutluyor. Bu yılki kutlamalara Türkiye'den Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılması bekleniyor. Türkiye'nin devlet ve hükümet düzeyinde temsil edileceği törenlerde, dünyanın çeşitli bölgelerinden gelecek konuklar da Kıbrıs Türkünün özgürlük coşkusunu paylaşacak. Kıbrıs'ta bir dönüm noktası olan, Kıbrıs Türk halkını katliamlardan kurtaran, barış ve özgürlüğe kavuşturan 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı'nın 37. yıldönümü 20 Temmuz Çarşamba günü kutlanacak.  Kıbrıs Türk halkı, büyük bedeller ödediği uzun mücadelesinin sonunda 37 yıl önce özgürlüğe ve barışa kavuşmasının coşkusunu, Barış ve Özgürlük Bayramı törenleriyle yeniden yaşayacak. 1963'ten itibaren yoğunlaşan Rum saldırılarına karşı 11 yıl boyunca direnen Kıbrıs Türk halkının imdadına, Garanti ve İttifak Anlaşması'ndan kaynaklanan yetkiyle 20 Temmuz 1974 sabahı yetişen Türk Ordusu'nun başlattığı Mutlu Barış Harekatı'nın yıldönümü nedeniyle KKTC genelinde törenler ve kutlama etkinlikleri düzenlenecek. Harekat sırasında Kıbrıs Türk halkının özgürlüğe kavuşması uğruna şehit düşenler de anılacak. -KIBRIS'TA NEREDEN NEREYE- Kıbrıs'ta 1923-1960 dönemi Kıbrıslı Türkler için en zor dönemlerden biridir. Bir yandan İngilizler'in baskısına bir yandan da Rumlar'ın tedhiş eylemlerine hedef oldular. 1923 yılında oluşturulan yasama meclisi 9 Rum, 3 Türk ve 6 da İngiliz Hükümeti tarafından atanan 18 üyeden meydana geliyordu. Bu, Türkler'e yapılan bir haksızlıktı. 1925 yılında da meclis 12 Rum, 9 İngiliz ve 3 Türk üyeden oluşturularak haksızlık büyütüldü. Rumlar, Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlama hedefi olan Enosis'i gerçekleştirmek için ilk isyanlarını 1931 yılında yaptı. Bunun üzerine meclis fes edildi ve 1933 yılında 4 Rum, l Türk üyeden oluşan Danışma Meclisi kuruldu. Bundan sonra da Rumlar'ın Enosis için çalışmaları hızlanarak sürdü. Rumlar, 1950'li yıllarda Yunanistan'ın öncülüğünde self-determinasyon (kendi kaderini tayin etme) hakkını kullanmak için BM'e başvurdular. Bu istekleri adada iki ayrı toplumun yaşadığı hatırlatılarak reddedildi. -EOKA'YI KURDULAR- Rumlar Enosis'i gerçekleştirmeye hukuken imkan olmadığını anlayınca l Nisan 1955'te EOKA terör örgütünü kurdular ve Türkler'e karşı kanlı cinayetlerine başladılar. Makarios ve Albay Georgios Grivas'ın önderliğindeki bu örgütün amacı, İngiltere'yi adadan atmayı müteakip Türkler'i katlederek Enosis'i gerçekleştirmekti. Buna karşı Türkler de kendilerini koruma ve Enosis'e engel olmak maksadıyla önce VOLKAN Teşkilatını, daha sonra da l Ağustos 1958 tarihinde Türk Mukavemet Teşkilatı'nı (TMT) kurdu. Eoka'nın terör faaliyetleri sonucu Kıbrıslı Türkler göç etmek zorunda kaldı. Bu dönemde NATO ve BM'in girişimleri ile İngiltere-Türkiye ve Yunanistan arasında çeşitli diplomatik temaslar yapıldı ve 11 Şubat 1959 tarihinde 27 maddelik Zürih Anlaşması imzalandı. 19 Şubat 1959'da ise Londra'da iki toplum liderinin de katılmasıyla Londra Anlaşması imzalandı. Kıbrıs Anayasası ile İttifak ve Garanti anlaşması da 15/16 Ağustos 1960 tarihinde imzalanarak Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu. 16 Ağustos 1960 tarihinde 650 kişilik Türk Alayı ve 950 kişilik Yunan Alayı Mağusa Limanı'ndan adaya çıktı. Bu anlaşmaların ve anayasanın esasları özetle şöyle: -''Kıbrıs bağımsız bir cumhuriyet olacak, Cumhurbaşkanı Rum, cumharbaşkan yardımcısı Türk olacak; -Resmi dil Türkçe ve Rumca olacak; -Yasama yetkisi yüzde 70 Rum, yüzde 30 Türk'ten oluşan temsilciler meclisinde olacak; -Cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkan yardımcısının ayrı ayrı veto hakları bulunacak; -Yürütme organında 7 Rum, 3 Türk bakan görev alacak; -Anayasanın temel maddeleri hariç Türk ve Rum üyelerin ayrı ayrı 2/3 çoğunluğu ile tadil edilebilecek; -İdare yüzde 70 Rum, yüzde 30 Türk nisbetinde olacak; -Kıbrıs'ın, yüzde 60'ı Rum, yüzde 40'ı Türk olmak üzere 2000 kişilik bir ordusu bulunacak; -Cumhurbaşkanı ve yardımcısı tarafından müştereken tayin edilecek 2 Rum, l Türk ve l tarafsız üyeden oluşan bir yüksek mahkeme kurulacak; -Kıbrıs'ın 5 büyük şehrinde Türkler'in ve Rumlar'ın ayrı belediyeleri bulunacak; -Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında bir garanti ve ittifak anlaşması imzalanacak ve bu anlaşma anayasa hükmünde olacak; -Kıbrıs'ın herhangi bir devlet ile tamamen veya kısmen birleşmesi veya taksime dönüşmesi, bağımsızlığın kalkması olarak kabul edilecek; -Her toplum kendi kültür ve dilinde eğitim görecek, bu hususta anavatanlarınca desteklenebilecek; -Dışişleri, savunma ve maliye bakanlıklarından biri Türklere verilecek. Garanti anlaşmasında ise Türkiye, İngiltere ve Yunanistan, anayasa ile kurulan düzeni garanti ediyor, müştereken veya ayrı ayrı müdahale hakkına sahip oluyordu. -KANLI DÖNEM: 103 TÜRK KÖYÜ BOŞALTILDI- Kıbrıs'ta 1960-1963 dönemi Kıbrıs Cumhuriyeti'nin hukuken var olduğu dönem olmakla birlikte adada sorunlar devam etti. Rumlar daha başlangıçtan itibaren, Türk ve Rum ortaklığında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'ne inanmamışlar, kurulan düzeni Enosis için bir atlama tahtası olarak görmüşlerdi. Türkler, baskı ve silah zoruyla cumhuriyetten dışlandı. Kıbrıs'ta 1963-1974 dönemi, Kıbrıslı Türkler için kan, gözyaşı, katliam, toplu mezar ve göç olarak tarihe geçti. Kıbrıslı Türkler 11 yıl süren bu acı dönemde adanın yüzde üçüne sıkıştırıldı. 21 Aralık 1963'de, Kıbrıslı Türklerin imhasını ögören '' Akritas Planını'ı uygulamaya koyan Rumlar, ilk saldırılarda sadece Lefkoşa'da 92 Türk öldürüldü. Yaralıların sayısı ise 146 idi. Tarihe ''Kanlı Noel'' olarak geçen Lefkoşa saldırısında, Binbaşı İlhan'ın eşi ve 3 küçük çocuğu banyo küvetinde katledildi. Rumlar saldırılarına, 25 Aralık 1963 tarihinde Türk savaş uçaklarının ihtar uçuşuna kadar devam ettiler. Savaş uçaklarının ihtar uçuşundan sonra Lefkoşa'daki saldırılar yavaşladı. Fakat köylerde şiddetlendi. Rumlar 26 Aralık'ta ilk büyük katliamlarını Ayvasıl'da yaptı ve 9 Kıbrıslı Türkü katletti. Esir alınan köylüler, elleri bağlandıktan sonra, katledilerek, toplu mezara gömüldü. l Ocak 1964 tarihinde Makarios, Garanti Anlaşmasını tek taraflı olarak iptal ettiğini açıkladı. Bu dönemde 103 Türk köyü, katliamdan kurtulmak için daha büyük Türk köylerine göç etmek zorunda kaldı. 24 Şubat 1964 tarihinde Ruslarla bir anlaşma yapan Makarios, turist taşıma maskesi altında adaya silah taşımaya başladı. Bu arada 5000 kişilik bir ordu kurdu. 1964'ün Mart ayında Rum saldırıları yeniden şiddetlendi. Bunun üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), gerektiğinde Kıbrıs'a müdahale kararı aldı. BM Güvenlik Konseyi ise adaya Barış Gücü gönderme kararı aldı ve ilk Barıç Gücü (UNCYP) 14 Mart 1964 tarihinde adaya geldi. -ERENKÖY'E SALDIRDILAR- Bundan sonra Türkiye ve Yunanistan arasında çeşitli diplomatik temaslar yapıldı. Türkiye, Federasyon veya taksim istedi. Yunanistan ve Makarios her iki görüşe de karşı çıktı. Bu arada adada savunmasız Türkler'e saldırılar devam ediyordu. Haziran ayında Türkiye'nin adaya müdahalesi ABD Başkanı Johnson'un mektubu ile ertelendi. Rumlar 6 Ağustos 1964 tarihinde bir avuç üniversite öğrencisi mücahit ile Erenköylü mücahitlerin savunduğu Erenköy'e Grivas komutasındaki üstün kuvvetlerle saldırıya geçti. Bu saldırılar, Türk Hava Kuvvetleri'nin 9 Ağustos 1964 tarihinde yaptığı müdahale ile püskürtüldü ve Rumlar ateş kesmek zorunda kaldı. Bu muharebelerde Yüzbaşı Cengiz Topel'in uçağı düştü. Cengiz Topel paraşüt ile atladı, ancak Rum bölgesine düştü. Daha sonra Cenevre Sözleşmesi'ne aykırı olarak esir muamelesi gösterilmeyen pilotun iki kolu matkap ile delindi, sol gözü çıkartıldı, başının sol tarafına beton çivisi çakılan pilot, insanlık dışı davranışlarla hunharca şehit edildi. Müdahaleden sonra Türkler'e yönelik saldırılar azalmakla birlikte bulundukları bölgelerde tecrit edilip her türlü haklarından mahrum bırakılarak yok edilmelerine girişildi. -GEÇİTKALE KATLİAMI- Bu durum 15 Kasım 1967 tarihine kadar sürdü. 15 Kasım 1967 tarihinde Grivas komutasındaki Rum ve Yunan birlikleri Geçitkale'ye saldırarak katliam yaptı. 20'den fazla Türk öldürüldü. Lefkoşa-Limasol-Larnaka arasında stratejik bir noktada bulunan Geçitkale'nin Rumlar tarafından işgali ve buradaki katliamları, Türkiye'nin Yunanistan'a ültimatom verip adaya müdahale kararı almasına neden oldu. Bu müdahale de ABD'nin girişimleri ve bütün Türk isteklerinin Yunanistan ve Rum yönetimince kabulü sonucu yapılmadı. Soruna görüşmeler yolu ile çözüm aranmaya başlandı. Bu dönemde Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi kuruldu ve çeşitli kesintilerle 1974 yılına kadar sürecek olan toplumlar arası görüşmelere başlandı. -MAKARİOS TAKTİK DEĞİŞTİRDİ- Türkler'i silahla yok edemeyeceğini anlayan Makarios, 1967-1974 döneminde Türkler'e ekonomik ve sosyal baskılar uygulayarak adadan göçe zorlama ve bu suretle asimile etme politikasını uygulamaya başladı. Bu politika çok uzun vadeli olmakla birlikte riski yoktu ve başarı şansı da oldukça fazla idi. Makarios'un göç ettirme ve asimile politikası yavaş da olsa etkili oluyordu. Ancak EOKA'cıların Enosis için beklemeye tahammülü yoktu. Yunanistan'da  ''Albaylar Cuntası'' denilen cunta yönetimi devam ediyordu. Yunan Cuntası da Enosis için izlenecek yol konusunda Makarios ile aynı fikirde değildi. -15 TEMMUZ 1974 DARBESİ- 15 Temmuz 1974 tarihinde, Makarios'un taktiğini Enosis için ''uzun vadeli'' bulan ve bu hedefe bir an önce ulaşmak isteyen Yunanlı subayların komutasındaki Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO), Makarios'a karşı bir darbe yaparak Eoka'cı Nikos Sampson'u Cumhurbaşkanlığına getirdi. Esas hedefi Türkleri imha ederek kısa sürede Enosis'i gerçekleştirmek olan darbe karşısında Türkiye hemen diplomatik girişimlere başladı. Darbeyi fiilen destekleyen ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin anayasasını ortadan kaldıran Yunanistan ile görüşmeye gerek duymayan zamanın Başbakan Bülent Ecevit, diğer garantör ülke İngiltere ile müdahale konusunu görüştü. İngiltere'nin birlikte müdahaleye yanaşmaması üzerine, Türkiye 19 Temmuz akşamı Garanti anlaşmasının kendisine tanıdığı tek başına müdahale hakkını kullanmaya karar verdi. Amacı, Kıbrıs'ta bozulmuş olan barışı tekrar tesis etmek; Kıbrıs Türk halkının can ve mal güvenliğini sağlamak, adaya adil bir düzen getirmek, ENOSİS'e engel olmak ve Türkiye'nin güney emniyetini sağlamak olarak özetlenen müdahele sonucu, Kıbrıs'ın her iki tarafında huzur güven ve barış geldi. -1. BARIŞ HAREKATI- Türkiye, 20 Temmuz 1974 günü, adaya müdahale ederek, uzun süredir devam eden çatışmalara, kan dökülmesine ve çekilen acılara son vermek üzere harekete geçti. 20 Temmuz 1974 sabahı başlayan Birinci Barış Harekatı, Türk birliklerinin Lefkoşa-Hamitköy-Gönyeli ve Pınarbaşı bölgelerine hava indirme, Girne'de Yavuz plajına da çıkarma yapmasıyla başladı. 21 Temmuzda Türk uçakları Rum mevzilerine karşı harekata başladı, 4'üncü Paraşüt Taburu ile birleşen Kıbrıs Türk Kuvvetleri, Lefkoşa Havalimanı ve Kaymaklı bölgesine taarruza başladı. Bu arada 2'nci ve 3'üncü Komando Taburları da Zeytinli istikametinde ilerledi. 22 Temmuz günü 3'üncü Paraşüt Taburunun taarruzu sonucu, Deliktepe düşerken, Türk birlikleri önce Girne'ye girdi, daha sonra Lefkoşa'ya yöneldi. Böylece Girne-Lefkoşa hattı birleştirildi. Türkiye, 22 Temmuz akşamı, BM Güvenlik Konseyi'nin ateşkes kararını kabul etti. -CENEVRE KONFERANSLARI - Ancak, 1. Barış Harekatı, Kıbrıs Türk halkının güvenliğinin sağlanabilmesi için yeterli olmaktan uzaktı. Kıbrıs konusunda garantör devletler, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan'ın Dışişleri Bakanları Cenevre'de bir araya gelerek, 25-30 Temmuz ve 8-13 Ağustos tarihleri arasında iki aşamada barış koşullarını görüştüler. -1. CENEVRE KONFERANSI- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 20 Temmuz'da aldığı kararla Garantör devletlerin derhal görüşmelere başlanmasını, bölgede barışın sağlanması ve Kıbrıs'ta Anayasanın yeniden tesisini öngörüyordu. Görüşmeler, garantör devletlerin temsilcileri arasında 25 Temmuz 1974'de başladı. Meselenin çözümü ile ilgili hususlarda taraflar arasında büyük görüş ayrılıkları bulunmasından dolayı, görüşmeler zaman zaman kesilme tehlikesi ile karşılaştı. Ancak, 30 Temmuz 1974 günü Türkiye'nin taleplerinin büyük bir kısmının taraflarca kabul edilmesi sonucu bir Protokol imzalandı. Varılan anlaşmaya göre: Bir güvenlik bölgesi kurulacak; Yunan ve Rum askerleri tarafından işgal edilmiş bulunan bütün Türk bölgeleri derhal boşaltılacak; Gözaltına alınan asker ve sivil personel serbest bırakılacak; Kıbrıs'ta barışın sağlanması ve anayasaya uygun hükümetin yeniden kurulması için görüşmelere devam edilecelek. Önemli bir gelişme de, Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Kıbrıs Rum Toplumu ve Kıbrıs Türk Toplumu olmak üzere iki Otonom idarenin varolduğunun not edilmesiydi. -2. CENEVRE KONFERANSI- 1. Cenevre Konferansı'nda sorunun çözümü için görüşmelere devam edilmesi karara bağlanmıştı. Bu Protokol çerçevesinde taraflar 8 Ağustos'ta Cenevre'de tekrar toplandı. Rum-Yunan ikilisinin, 1. Cenevre Konferansı sonucu imzalanan Protokolde öngörülen hususları reddeden bir tutum içine girmesi ve taahhütleri gereği yerine getirmeleri gereken işleri yapmayarak, özellikle de ateşkese uymamaları nedeniyle konferans olumsuz bir havada başladı. Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Konferansta özetle Kıbrıs'ın yüzde 38'ini kapsayacak federe bir Türk devleti savundu. İngiltere ve Yunanistan Dışişleri Bakanları ise bunu kabule yanaşmayıp zaman kazanmak için çeşitli oyunlara başvurdu. Yunanistan Dışişleri Bakanı Mavros ile Rum Yönetimi Temsilcisi Glafkos Klerides öneriyi hükümetleri ile temas edebileceklerini belirterek 32 saat süre istediler. Yunan ve Rumların istediği bu sürenin askeri hazırlıklar için vakit kazanmayı öngördüğünü anlayan Turan Güneş, 13 Ağustos akşamı Konferansdan ayrılarak, Ankara'ya ''Ayşe'nin tatile çıkabileceğini'' bildirdi. Bu, 2. Kıbrıs Barış Harekatı'nın başlangıç parolasıydı.  -2. BARIŞ HAREKATI- Türk ve Yunan temsilcileri ile birlikte Kıbrıs Türk ve Rum temsilcilerinin de katıldığı Cenevre Görüşmeleri'nde herhangi bir sonuç alınamadı. Rum tarafı 1. Cenevre Konferansı sonunda imzalanan Protokole uymadığı gibi yeni katliamlara girişti. 2. Cenevre Konferansı başlarken Rum ve Yunan ikilisi uzlaşmaz bir tutum sergilemiş, çeşitli oyunlarla zaman kazanmaya çalışmıştı. Bu durum karşısında Türkiye'nin müdahaleden başka bir seçeneği kalmamıştı. Türkiye, 14 Ağustos 1974'de 2. Barış harekatını başlattı. Bir taraftan Magosa, diğer taraftan Lefke istikametinde ileri harekata geçen Türk Silahlı Kuvvetleri, 16 Ağustos'ta biten 3 günlük bir harekat sonucu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin emniyetine ve ekonomik ihtiyaçlarına cevap verecek sahayı içine alan bugünkü sınırlarını çizdi. Yunanistan'ın acil toplanma çağrısı üzerine toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin ateş-kes çağrısına uyan taraflar, 16 Ağustos saat 16.00'de harekatı durdurdular. Kıbrıs Türk Barış Harekatı ile, Ada'da Türk varlığı ve Türkiye'nin ulusal çıkarları korundu; 1955-1974 yılları arasında Rum-Yunan ikilisinin baskı ve tehdidi altında yaşayan Kıbrıs Türk halkı, kendine ait olan vatan topraklarına kavuştu; Yunanistan ve Rumların ENOSİS hayalleri, bu harekatla sonlandı. Kıbrıs'ta, 16 Ağustos 1974'te saat 16.00'da başlayan ateşkes durumu halen devam ediyor. Soruna henüz siyasi bir çözüm bulunamadı. -KKTC VE ANNAN PLANI- Kıbrıs Türk halkı, 15 Kasım 1983'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni (KKTC) ilan etti. Kendi devletini kuran Kıbrıs Türkü, Kıbrıs sorununun çözümünü yönündeki çabalardan da geri durmadı. KKTC'nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ondan sonra gelen 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve mevcut Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, 1968'de Beyrut'ta başlayan çözüm müzakerelerini sırasıyla sürdürdü. Müzakereler halen Eroğlu ve Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas arasında devam ediyor. Kıbrıs sorununun çözümüne ilk kez 2004'de çok yaklaşıldı. Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümünü öngören ve dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın adıyla anılan Annan Planı, taraflara 11 Kasım 2002'de sunuldu. Plan, müzakereler sonucu beşinci kez değiştirilmesinin ardından, 24 Nisan 2004'de KKTC ve Kıbrıs Rum kesiminde eş zamanlı olarak halkların onayına sunuldu. Kıbrıs Türk halkı, yüzde 65 oranında ''evet'' diyerek çözüm planını kabul etti. Rumlar ise yüzde 76 oranında "hayır" diyerek reddetti. Böylece, Rumların reddetmesiyle, bir çözüm fırsatı kaçırıldı. Müzakereler 4 yıl kadar durdu ve ancak 2008'de yeniden başladı ve verilen kısa aralarla  devam ediyor. KKTC, Türk silahlı Kuvvetleri'nin sağladığı güven ortamında, anavatanı Türkiye'nin her alanda sağladığı destekle, ekonomik gelişmesini sürdürüyor.