Karar yazarı Hakan Albayrak, anayasa değişikliği referandumuyla ilgili olarak "Yeni sistemde Recep Tayyip Erdoğan veya başka bir cumhurbaşkanı buna er veya geç tevessül edecektir’ diye ümit ediyorum. Nasipse 16 Nisan’daki referandumda oyumu her şeyden evvel bu ihtimale vereceğim: 'Evet'" dedi.
Albayrak, "yeni sistem teklifine 'evet' veya 'hayır' demeyi vatana sadakat ile vatana ihanet arasında bir tercih gibi gören kimi 'Reisçi' çevrelerin propagandasının kendisine uymayacağını" ifade ederek "Bunların 'Evet'çiliğini sevimsiz buluyorum" görüşünü dile getirdi.
Hakan Albayrak'ın "Referanduma dair" başlığıyla yayımlanan (25 Şubat 2017) yazısı şöyle:
AK Parti ve MHP’nin getirmeye çalıştığı cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkan CHP’nin dediklerine hiç itibar etmiyorum.
HDP’nin bu yöndeki argümanları da umurumda değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a topyekûn ve kayıtsız şartsız muhalefeti marifet belleyen, “Seni başkan yaptırmayacağız” sığlığını yüksek siyaset zanneden kimselerin “Hayır”ında hikmet aramam.
Beri tarafta yeni sistem teklifine “Evet” veya “Hayır” demeyi vatana sadakat ile vatana ihanet arasında bir tercih gibi gören / gösteren kimi “Reisçi” çevrelerin propagandası da bana uymaz.
Bunların “Evet”çiliğini sevimsiz buluyorum.
Hele, siyasi mücadelede ahlâk tanımayan ve FETÖ’cülerin mücadele yöntemlerini (yalan, iftira, haysiyet cellatlığı) benimseyen kimselerin “Evet”çiliğini hepten sevimsiz buluyorum.
Erdoğan ve AK Parti’yi ne kategorik olarak reddeden ne de kayıtsız şartsız destekleyen, iktidarın şu veya bu uygulamasına destek olmayı da karşı çıkmayı da zül saymayan, doğru bildiklerine doğru ve yanlış bildiklerine yanlış diyen iyi niyetli kimselerin “Hayır”cılığı bana o FETÖ’vari kimselerin “Evet”çiliğinden daha sempatik geliyor.
Sadece sempatik değil, sıhhatli bir çoğulculuk bakımından faydalı da geliyor.
Peki benim tercihim ne?
“Evet” mi “Hayır” mı?
***
Bu devletin “anayasa”sından hazzetmiyorum.
Kelimeyi tırnak içine alışımdan da anlaşılacağı üzere, “anayasa”yı telaffuz etmek bile tuhaf geliyor bana.
Öteden beri söylediğim gibi, ideolojik dayatmaların yer almadığı kısa ve öz bir “devlet beyannamesi”ni tercih ederim.
‘İsmim Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşlarımın cümlesine hizmet için varım, idare şeklim ana hatlarıyla şöyle şöyledir, gerisi milletin temsilcileri tarafından yapılacak kanuni düzenlemelere kalmış’ gibi bir şey…
Orasını burasına değiştireceğiz diye uğraşmayıp “anayasa”yı olduğu gibi çöpe atmalı, yerine “devlet beyannamesi”ni koymalıyız.
Tamam, yine “anayasa” denecekse de razıyım, yeter ki milleti CHP diktatörlüğü döneminden kalma paradigmadan tamamen kurtarsın.
Teklif edilen yeni sistem (ki milli iradenin ensesinde boza pişirsin diye 27 Mayıs Cuntacıları tarafından kurulan “Anayasa Mahkemesi”ni milli iradeye bağlamayı da öngörmekte) bu değişime halihazırdaki sistemden daha elverişli görünüyor.
‘Yeni sistemde Recep Tayyip Erdoğan veya başka bir cumhurbaşkanı buna er veya geç tevessül edecektir’ diye ümit ediyorum.
Nasipse 16 Nisan’daki referandumda oyumu her şeyden evvel bu ihtimale vereceğim: “Evet”.
Daha dolaysız bir demokrasi için de oyum “Evet”.
Hükümette çift başlılığın sona ermesi için de...
Siyasi istikrar için de…
***
Bunlar hukuk devletinin teminatı değil tabii.
Yönetimde adaletin teminatı da değil.
Referanduma sunulan “anayasa” değişikliği paketi, eski Türkiye’ye ait kötü alışkanlıkların tümüyle terk edileceğini, mesela siyasi iktidar eliyle devlette, iş hayatında, basın-yayında yeni oligarşilerin oluşturulmayacağını -veya çoktan oluşturulmuş olan yeni oligarşilerin yıkılacağını- müjdelemiyor.
Ama bu gibi konular, bence, sistemin değişip değişmemesiyle alâkalı değil, maşeri vicdanın o yahut bu sistemde kuvveden fiile çıkıp çıkmamasıyla alâkalı konulardır; halihazırdaki sistem tartışmasından bağımsız olarak ele alınmalı.