İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Erkan Topuz, Vatan gazetesine verdiği röportajda gelişen tedavi yöntemleriyle, yakın gelecekte genetik kökenli kanserlerde riski yok etmenin mümkün olacağını belirterek, kanserle mücadelede en önemli unsurun sağlıklı beslenme olduğunu vurguluyor.
Bir araştırmada Ekvator’da yaşayan “Laron” cücelerinin kansere karşı bağışıklı olduğu ortaya çıktı. Gelecekte bu kişilerdeki gen araştırılarak kanserin tamamen ortadan silineceği iddia edildi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Buradaki olay, bu kişilerde büyüme faktörlerinin olmamasıdır. Büyüme faktörlerinin genellikle kanserojen bir etkiye sahip olduğunu biliyoruz. Büyüme faktörlerini gelişigüzel kullanmaktayız. Mesela, büyüme faktörleri hayvanlara verilerek süt oranları artırılıyor, yağlanmaları ve irileşmeleri sağlanıyor. Bunlar da dolaylı olarak insan vücuduna geçmektedir.
“Growth” faktör (büyüme faktörü), aynı zamanda insülinle beraber kan şekerinde de oynama yapıyor. İnsülinle birlikte büyük oranda şekerin düşüp yükselmesinin de kanserde önemli rol oynadığını görüyoruz. Beyaz şeker, en önemli kanserojen maddelerden bir tanesi. Diyabetiklerde genellikle bu şeker oynamalarında riskin daha fazla olduğunu biliyoruz.
Laron’lardaki “gen”in keşfedilmesi ile bütün kanser türlerinin yenilebileceği doğru mu?
Bu çok ileriki çalışmalarda “teorik” olarak düşünülebilecek şeylerdir. Genlerdeki oynamalarla belki ileride bir ümit ışığı doğabilir. Ama bizim yapacağımız genelde diyetlerde ve beslenme alışkanlıklarıyla kanseri uzaklaştırmaktır.
10-20 sene sonra, genetik oynamalarla, kanser türlerinin yenilebileceği açıklamasını makul görüyor musunuz?
Meme kanseri, kolon kanseri, “over kanseri” (kadın yumurtalık kanseri), prostat kanseri, en başta gelen genetik kanserlerdir. Tabii bunlarda erken tedbirlerle, gen faktörünün ortaya çıkaracağı riski yok etmek mümkün olabilir. Veya bu risk en aza indirilebilir. Bunlar da diyetle başlar. Eğer ailede bir “kolon, prostat, meme kanseri” veya “over kanseri” varsa, çocukluktan itibaren özel bir beslenme diyeti uygulamak gerekir. Gökkuşağının yedi rengini tüketmemiz lazım. Kırmızı etten, tuzlanmış gıdadan ve beyaz undan kaçmalıyız. Ayrıca trans olan margarinden de uzak durmalı. Muntazam hayat yaşamamız lazım.
Muntazam hayattan kastınız nedir?
Gece hayatı ve büyük yorgunluklar, büyük stresler vücudun bağışıklık sistemini yıkan olaylardır ve kansere zemin hazırlar. Sık sık grip geçirmek de kanser riskini artırır. Bu nedenle bünyemiz güçlü ve tehlikelere karşı vücudun bağışıklığı sağlam olmalıdır. Bu da ancak doğru beslenme ve muntazam bir hayatla olur. Aşırı alkol ve sigara tüketmek en büyük tehlike...
Gece çalışanlar en az 7 saat uyumalı, 3-4 öğün yemeli
Hangi meslek grubunda çalışanlarda kanser riski daha yüksek?
Toksit, boya, kimyasal madde üreten fabrikalarda çalışanlar, evleri otobana 500 metre ile daha yakında bulunanlar ve saatte 20 bin aracın geçtiği otoban kenarında oturanlarla yapılan yeni bir çalışmada, bu kişilerde kanser riskinin 3 kat daha fazla olduğu ortaya çıkmış. Çünkü mazotlu araçların toksidesi doğrudan kanser riskini artırıyor. Çocuklarin tişörtlerine yazılan boyalı yazılar bile kanser riski içeriyor.
Meslekleri gereği gece çalışanlar ne yapmalı?
Bir kere sonrasında en az 7 saat uyumalılar. Beslenmelerine çok önem vermeliler, günde 3-4 öğün yemek yemeliler. Sebze ve meyveleri düzenli olarak tüketmeliler. Cebinizde bile elma taşımalısınız. Hafif sporlar, doğa gezileri, yürüyüşler ve yüzme en faydalı sporlardandır. Sabah kahvaltısı yapmadan asla dışarı çıkmayın. Domatesinizi, peynirinizi, zeytininizi, yeşil biberinizi ve yumurtanızı yiyin. Belli aralıklarda, fast-food’tan kaçarak sebze ağırlıklı ve beyaz ete, balığa yönelik bir gıda rejimi takip edin. Bu sizin genetik bozukluğunuzu bile zaman içerisinde düzeltebilir. Günde en az yarım kilo ev yoğurdu yemeliyiz. En uzun yaşayan insanlar “yoğurt yiyen” insanlardır.
Sentetik madde içeren yastık, yorgan ve yataklar riski artırıyor
Evimizde kullandığımız maddelerin hangileri kanser riski içeriyor?
Mutfak eşyalarında da kanser riski yüksek. Mesela, elektronik radyo çalar bile bir yerde kanserojen. Özellikle, sentetik halılar. Deterjanla silindiğinden kanserojen nitelik kazanıyorlar. Sirke ile silmemiz gerekir. Bunun dışında duş jeli de tehlikelidir. Koltuk altı deodorantları ve rujlar. Rujlar, kadınlarda kömür katranı ihtiva ediyor. Allık ise asbest içeriyor. Kuru temizleme, elbise ve leke çıkarıcılara çok dikkat etmeliyiz. Teflon tavaların çizilmişleri ve eskimişleri kanserojen. Hatta yumurtayı bile bu tavalarda aşırı kızartmak ve ekmeğin az miktarda yanması bile kanserojen. ,
Peki içtiklerimiz...
Musluk suyuna çok dikkat edilmeli. Çünkü klorlu. Yattığımız yorganlar, yastıklar, sentetik yatakların hepsinin içerisinde sentetik maddeler var. Bu yüzden, atalarımızdan kalan pamuklulara dönmemiz gerekiyor. Çünkü leke tutmayan yastıklar, doğrudan doğruya kimyasal koruyucularla parlatılıyor. Diş parlatıcıları, tırnak cilaları da kanserojen madde bulundurur.