Erkeklere özgü olduğu düşünülen kalp hastalıklarının kadınlarda ciddiye alınmaması tanı konulmasında gecikmelere, dolayısıyla kalp krizine neden olabiliyor.
Kalp hastalıklarından ölümlerin son 20 yıldır erkeklerde azalma eğilimine girmesine karşın, benzer gelişmenin kadınlarda yaşanmaması durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. Kadınlarda kalp hastalığı tehdidini, alınabilecek önlemleri Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ayşegül Zor ve Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Sertaç Çiçek ile konuştuk.
07 Eylül 2009, İstanbul; Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kardiyovasküler hastalıklar ölüm nedenleri arasında ilk sırayı alıyor. ABD’de yapılan bir ankette kadınlara “kendiniz için sağlıkta en büyük risk faktörü olarak neyi görüyorsunuz” sorusuna verilen cevaplarda meme kanseri birinci, rahim ve genital organ kanserleri ikinci, kalp damar hastalıkları da üçüncü sırada yer aldı. Oysa yaklaşık olarak her 30 kadından birisi meme kanseri nedeniyle yaşamını yitiriyor. Her 2.5 kadından birisi ise kalp damar hastalıkları nedeniyle kaybediliyor.
Amerikan istatistiklerine göre her yıl yaklaşık 500 bin kadın kalp krizi geçiriyor ve 250 bin kadın koroner arter hastalığı nedeniyle hayatını kaybediyor. Türk Kardiyoloji Derneği’nin verilerine göre koroner hastalığı nedeniyle ölümler 45-75 yaş arasında erkeklerde binde 8, kadınlarda binde 4.3 oranında gerçekleşiyor. Kardiyovasküler hastalıklara bağlı mortalite son 20 yıldır erkeklerde azalırken, benzer gelişme kadınlarda görülmüyor.
Konunun ciddiyetini, kalp ve damar hastalıkları konusunda kadınların ne tür önlemler alması gerektiğini Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ayşegül Zor ve Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Sertaç Çiçek ile görüştük.
Kalp hastalıkları, kadınlarda kaç yaşından itibaren daha çok görülmeye başlıyor?
Koroner arter hastalığı semptomları kadınlarda erkeklere oranla 10 yıl gecikmeli olarak özellikle menopozdan 5- 6 yıl sonra görülmeye başlıyor. Erkeklerde ise daha erken, 40’lı yaşlardan itibaren görülüyor.
Koroner arter hastalığı tanı yöntemlerinde kadın ve erkek arasında ne tür farklılıklar var?
En sık kullandığımız yöntemlerden biri olan egzersiz testinde hastanın efor kapasitesini, egzersize olan tansiyon cevabını görebiliyoruz. Standart egzersiz testinin kadınlarda koroner arter hastalığı açısından duyarlılığının ve özgüllüğünün daha düşük olduğu biliniyor. Bugüne kadar yapılmış birçok çalışma kadınlarda yüksek yalancı pozitiflik oranı ortaya koyuyor. Bir kadın hasta pozitif efor testi ile direkt anjiyografiye gönderildiği zaman bu hastanın koroner arterlerinin normal çıkma olasılığı, erkeklere göre çok daha yüksek. Bunun önemli nedenleri arasında 70 yaşın altındaki kadınlarda koroner arter hastalığı yaygınlığının düşük olması, kadınlara özel otonomik değişiklikler ve hormonların EKG üzerindeki etkileri sayılabilir.
Koroner anjiyografi erkeklere oranla kadınlara ne sıklıkta uygulanıyor?
Bu testlerin sonucunda sorun bulursak, kadın ya da erkek hastaları koroner anjiyografiye yönlendiriyoruz. Kadınların anjiyo olma olasılıkları erkeklere göre daha düşük. Anjiyografiye yönlendirilen kadınlar, genelde hastalığın ileri evrelerinde bulunuyorlar. Çünkü kadınlar genel olarak geç dönemde bize başvuruyorlar. Anjiyografi yapıldıktan sonra perkütan girişim ve bypass sıklığı ise her iki cinsiyette de benzer. Anatomi ve hastalığın durumu belirlendikten sonra seçimler cinsiyete göre değil, hastalığın durumu ve anatomiye göre belirleniyor.
Ameliyat olan ya da stent takılan bir kadının iyileşme süresi erkeklerden farklı olabiliyor mu?
Kadınlarda bypass, stent gibi işlemlerden sonra ağrılar devam edebiliyor. İlaç almalarını gerektiren göğüs ağrıları, ameliyat başarılı geçse de devam edebiliyor. Bu durumun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte damar yapısının iyi olmadığı ve koroner kan akım rezervinin düşük olduğu durumlarda görülebiliyor. Koroner akımı bozan nedenler arasında ileri yaş, hipertansiyon ve diyabet yer alıyor. Ayrıca hormonal nedenler de bulunuyor. Yapılan çalışmalar kadınlarda ve erkeklerde uzun dönemli damar açıklığının ve sağ kalım süresinin benzer olduğunu gösteriyor.
Obezite, kadınlarda kalp hastalıklarının artmasında etkili oluyor mu?
Kadınlarda kardiyovasküler hastalıklar koroner arter hastalığı, hipertansiyon, inme, konjestif kalp yetersizliğini kapsıyor. Tüm bu hastalıklar kadınlarda 55 yaş üzerinde artmaya başlıyor. Araştırmalar dünyada ve Türkiye’de obezite ve diyabetin erken yaşlardan itibaren artmaya başladığını gösteriyor. Obezite ise kadınlar için erkeklere göre daha ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Obezite, görülme sıklığı 45- 65 yaş arasında en yüksek seviyeye çıkıyor. Obezite ile birlikte hipertansiyon, diyabet, kalp ve damar hastalıkları görülme riski de artırıyor.
Belirtileri önemseyin
Kadınlar ve erkekler arasındaki en önemli farklardan biri hastalığın belirtileri oluyor. Koroner arter hastalığı olan kadınlar ve erkekler benzer şekilde göğüs ağrısı şikayetiyle hekime başvuruyorlar. Kadınlarda erkeklerden farklı olarak nefes darlığı, bulantı, terleme, yorgunluk, hazımsızlık, bayılma gibi şikayetler de görülebiliyor. Bu belirtiler kalp dışında başka hastalık arayışına yol açtığından tanı gecikebiliyor. Kalp krizi geçiren kadınlar bile acile çok geç başvurabiliyorlar.
Kalp hastası olan bir kadın doğum yapabilir mi?
Gebelik ve kalp hastalıkları birbiriyle yakın ilişkilidir. Kalp hastalıkları genelde gebeliği engellemez; ancak hem anne hem de bebek için risk oluşturabilir ve özel bir yaklaşım gerektirir. Gebelik esnasında artan metabolizma hızını karşılamak için kalbin üzerindeki yük artar. Bu nedenle daha önce farkına varılmamış veya sınırda seyreden bir kalp hastalığı gebelikte ortaya çıkabilir. Kalpteki hastalığın ciddiyetine ve derecesine göre gebelik izlenebiliyor. Fakat bazı kalp hastalıkları var ki, onların gebe kalmasını istemiyoruz. Çünkü ciddi boyutlarda yaşamı tehdit edebilecek sorunlar ortaya çıkabiliyor. Özellikle belli kapak hastalıklarında gebeliğin izlenilmesine izin verebiliyoruz.
Doğumsal kalp hastalıkları anneden bebeğine geçer mi?
Annede doğumsal kalp hastalığı varsa, bebeklerinde aynı veya benzer problemlerin oluşma olasılığı, olmayanlardan daha fazladır. Ancak tedavi edilmiş doğumsal kalp hastalıklı annelerin tıbbi kontrol altında gebe kalabileceklerini belirtmek gerekiyor. Bu durumdaki annelerin gebelik esnasında fetal ekokardiyografi yöntemi kullanılarak, bebeklerinin kalbinde herhangi bir problem olup olmadığını belirlemek ve buna yönelik planlama ve tedavi yapmak mümkün.