Gündem

İngilizler bizi savaşa kışkırttı

Avukatları aracılığıyla gönderdiği mektupta, yaşanan sorunların 'Uluslararası' boyutuna da dikkat çekti.

12 Aralık 2009 02:00

T24- Avukatları aracılığıyla gönderdiği mektupta, gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Abdullah Öcalan, DTP sonrası dönemle ilgili sinyaller verirken, yaşanan sorunların 'Uluslararası' boyutuna da dikkat çekti.

PKK'ya yakınlığıyla bilinen Gündem-online'da 'Görüşme Notları'adıyla yayınlanan yazıya göre, Abdullah Öcalan, Adalet Bakanlığı’ndan gelen heyetle uzun uzun görüştüğünü belirterek, 'Açılıma karşı değilim ama yöntem yanlış' dedi. Eğer doğru yöntem belirlenmezse AKP'deki mevcut zihniyetin Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalanmaya götüreceğini ifade eden Öcalan, 'Bu sorunun kesin çözümü için, nasıl olacak bilmiyorum ama Meclisin bir karar alması lazım' mesajını verdi.

DTP’nin kapatılması davasını da değerlendiren Öcalan, “DTP kapatılması davasının kararı muhtemelen Cuma günü çıkacakmış. Dünyanın sonu değil, kapatırlarsa da mücadelelerini sürdürürler, yollarına devam ederler. Yine Türkiye’de her kesimden demokratları içine alan demokratik bir yapılanmaya gidilebilir' ifadelerini kullandı.

Bunlar İngiliz siyasetidir

Öcalan açılım sürecine karşı olmadığını ancak yöntemin yanlış olduğunu şöyle dile getirdi: 'Nuray Mert, yazısında bu açılımın gerekli olduğunu ama yöntemin yanlış olduğunu söylüyor. Doğrudur açılım şarttır fakat yöntem doğru değildir. Bunlar İngiliz siyasetidir, Amerika yürütüyor. Bu İngilizler müthiş. Dört yüz yıldır dünyayı yönetiyorlar. Türkiye’de de İngilizler bir yandan Kürtleri kışkırtıyorlar diğer yandan da devlete de bastırın diyorlar, ikili oynuyorlar. Bu politika “tavşana kaç tazıya tut' politikasıdır. Bu durumu üç örnekle açıklayacağım. Birincisi; 1925 Şeyh Sait döneminde Binbaşı Noel vasıtasıyla Kürdistan’da Şeyh Saitlerle görüşüp alttan destekliyormuş gibi yaptılar ve Seyit Abdulkadir’le de İstanbul’da görüşerek bir yandan Kürtleri kışkırttılar öbür taraftan kendi adamları olan İnönü ve Recep Peker, Fevzi Çakmak, bunlarla Mustafa Kemal’in etrafını sararak etkisizleştirdiler ve Hükümeti ellerine aldılar. Bu süreçte bir yandan Kürtleri kışkırttılar öte yandan da Kerkük ve Musul’u almak karşılığında Hükümeti de bastırma konusunda desteklediler. Çok acılar yaşandı.'

Bizi de savaş konusunda kışkırttılar

'İkinci olarak; 1990’lı yılların başında ABD’nin Irak’a ilk müdahalesiyle beraber bunlar bize savaşma konusunda bizi destekleyeceklerini söylüyorlardı. Aynı şekilde Avrupa’daki temsilcilerimiz üzerinden savaşın sizi destekleyeceğiz diyorlardı. Öbür taraftan da Doğan Güreş’e İngiltere’de bastırma konusunda yeşil ışık yaktılar. O dönem basında yazılmıştı, Doğan Güreş’in kendi beyanatıdır. İngiltere’den geldiği zaman aynen şunu söylüyordu; 'İngiltere bize yeşil ışık yaktı'. İşte yine bilinen o büyük acılar yaşandı. Üç bine yakın köy boşaltıldı, binlerce faili meçhul cinayet oldu. Tansu Çiller-Doğan Güreş dönemi. Ergenekon tutanaklarından da geçiyor; birbirlerine 'kahpe' diyorlar. Bizi de savaş konusunda kışkırttılar öbür taraftan da devlete kırdırttılar. Tam bir kör dövüşü. Özal bu senaryoyu çözemediği için hayatına mal oldu, biz de o zaman tam çözememiştik, bu nedenle biz de 1997 sonuna kadar savaşı sürdürdük, sonra anladık. Bu sorunun savaşla çözülemeyeceği, siyasi bir sorun olduğu yönünde Karadayı’nın da görüşleri vardı. Kıvrıkoğlu’nun da böyle düşündüğünü zannediyorum. ’98’e kadar Karadayı, ‘98-2002 arası da Kıvrıkoğlu Genelkurmay başkanıydı. O dönem Ecevit, bir şeyler yapmak istiyordu ama sanırım Bahçeli takoz koydu. Daha sonra bu Ergenekoncular -ki iddianamede de var– kendi aralarında; biz 2000’deki geri çekilmeyi, gerillanın sınır dışına çekilmesi sürecini iyi değerlendiremedik diyorlar.'


Akp süreci 60 yıl önceden hazırlandı

'Üçüncü olarak son yedi yıldır 2002’de AKP iktidarıyla başlayan süreçtir. Bu süreç 60 yıl öncesinden hazırlanan bir süreçtir. Bu sürecin iki amacı vardır. Birincisi radikal islamı tasfiye etmek, ikincisi ise demokratik özgür Kürt hareketinin özünü tasfiye etmektir. Zaten AKP’nin yedi yıldır da yapmaya çalıştığı budur ve bu işi iyi de yapıyor.'

Açılıma değil yönteme karşıyım

Öcalan sözlerini şöyle sürdürdü: 'Ben de söylüyorum; açılıma karşı değilim ama yöntem yanlış. Doğru yöntem belirlenmeli. Siz arabayı atın önüne koyarsanız olmaz. Zaten araba iple ata bağlıdır. Doğrusu atı arabanın önüne bağlamaktır. Ama bu açılımda temel yanlış şudur; arabayı atın önüne koyuyorlar. Peki böyle olur mu? Bu şekilde araba hareket eder mi, etmez. Bu ata da arabaya da zarar verir. Temel sorun yöntem sorunudur. Yasa ve yönetmelikten önce bu gereklidir. Özellikle bu çocuklarla ilgili yasa, 221 etkinlik pişmanlık yasası vb. değişikliklerle sorunu çözeceklerini sanıyorlar böyle olmaz.'


Doğru yöntem belirlenmezse AKP de biter

Buradan Erdoğan’a da sesleniyorum. Eğer doğru yöntem belirlenmezse, demokratik siyaset ve çözümün önü açılmazsa nasıl ki Enver Paşa ittihatçılığı Osmanlıyı parçaladıysa AKP’nin mevcut olan zihniyeti de Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalanmaya götürür, AKP de biter. CHP ve MHP’nin iktidarında ise kan akar. Ben Sayın Erdoğan’ın iyi niyetli olduğunu düşünüyorum, hala inanmak istiyorum. AKP içinde dürüst olanlar var, gerçek anlamda demokratik çözümden yana olanlar var. Ama bunların ne kadar etkili olduklarını bilmiyorum. AKP içinde tasfiyeci olanlar da çoktur. Ben hala demokratik çözüm için elimden geleni yapabilirim. Ama demokratik çözümün önü açılmazsa KCK kendi yolunu belirler, savaşa da barışa da kendisi karar verir. Ben buradan hiç bir şeye karışamam. Bu doğru da olmaz.'