Dünya

İngiliz parlamentosundan hükümete 'Türkiye'ye tutumunu sertleştirme' çağrısı

"Ticaret anlaşmaları asla insan haklarının yerini alamaz"

10 Mart 2017 01:23

İrem Köker

İngiltere Parlamentosunun Westminster Salonu'nda Perşembe günü 16 Nisan referandumu öncesinde Türkiye'deki son durumun ele alındığı 90 dakikalık bir oturum yapıldı.

Oturuma katılan 20'ye yakın milletvekili, hükümete 15 Temmuz darbe girişiminin ardından insan hakları ihlallerinin arttığı gerekçesiyle Türkiye'ye yönelik tutumunu sertleştirme çağrısı yaptı.

Milletvekilleri ayrıca, Türkiye'deki durumun İngiliz Parlamentosunun Genel Kurulu'na taşınması girişimde bulunma kararı aldı.

Oturum, başkent Londra'nın kuzeyinde, Türk, Kürt ve Kıbrıs kökenlilerin yoğun bir şekilde yaşadığı Enfield North'un İşçi Partili Milletvekili Joan Ryan'ın girişimi ile toplandı.

Ryan, oturumda yaptığı konuşmada, Başbakan Theresa May'i Ankara ziyareti sırasında silah anlaşmasına imza atarken, insan hakları ihllaleriyle ilgili iddialar konusunda sessiz kalmakla eleştirdi.

İşçi Partili milletvekili, "Ticaret anlaşmaları asla insan haklarının yerini alamaz. Hükümet, Türkiye ile ilişkilerinde insan haklarını gündemine almıyor" diye konuştu.

May, Ocak ayında Türkiye'ye yaptığı ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede, savaş uçağı geliştirilmesi için 100 milyon sterlinlik bir savunma anlaşmasına imza attı.

İki ülke arasında şu anda 16 milyar sterlin olan dış ticaret hacminin de 20 milyar sterline çıkartılması amaçlanıyor.

'Arkadaşlarımın can güvenliği yok'

Galler İşçi Partisi'nden Ann Clwyd ise Türkiye'deki hükümetin, İngiltere'den aldığı silahları "eninde sonunda kendi halkının üzerinde kullanacağını" öne sürdü.

Clwyd, "Dört Türk arkadaşım buraya sürgüne geldiler. Çünkü Erdoğan tarafından mitinglerde hedef gösterildiler ve can güvenliklerinden endişeliler. Türkiye'de birçok akademisyen, gazeteci ve yazar, sıranın kendilerine ne zaman geleceğini soruyor" dedi.

Milletvekillerinin oturumda yönelttikleri eleştirilerin odağında 15 Temmuz sonrası ilan edilen olağanüstü hal döneminde (OHAL) kapatılan medya kuruluşları, görevden alınan kamu görevlileri ve akademisyenler ile ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar yer aldı.

OHAL döneminde çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle 20 bine yakın akademisyen, ya kadro hakkını kaybetti ya ihraç edildi ya da çalıştığı üniversite kapatıldığı için işsiz kaldı.

 

Yine bu dönemde hakkında işlem yapılan şüpheli sayısı 100 bini aşarken, 40 binden fazla insan darbe girişimiyle ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle tutuklu bulunuyor. Kamudan ihraç edilenlerin toplam sayısı da 100 bine yakın.

Oturuma katılan iktidardaki Muhafazakâr Parti Milletvekili Sir Edward Garnier de Türkiye'nin önemli bir NATO müttefiki olduğuna ve Suriyeli mültecilere kucak açtığına dikkat çekti.

Ancak Garnier de ikili ilişkilerde ticaretin, insan haklarından daha çok ön plana çıkması yönündeki eleştirilere katıldığını belirterek, "Türkiye, bir ölçüye kadar değerli bir ticari ve ekonomik ortaktır. Buradaki bir ölçüye kadar ifadesine dikkat çekmek istiyorum. Bunlar muhalefeti baskı altına almak ve hukukun üstülüğünü akamete uğratmak için bir bahane olamaz" diye konuştu.

Hükümetten eleştirilere yanıt

Kendisinin Türkiye ile ilgili 2015 yılında yayımlanan bir raporun yazarları arasında olduğunu anımsatan Garnier, o dönem Türkiye'deki bazı basın organlarının ve yorumcularının kendisini "Fethullah Gülenci olmakla suçladığını" belirtti.

Garnier, Türkiye'de yaşananların "komik olmaktan saçma olmaya" doğru evrildiğini de sözlerine ekledi.

Hükümet adına söz alarak eleştirelere yanıt veren Parlamento Dış İlişkiler Komitesi Sekreter Yardımcısı Muhafazakar Parti Milletvekili Tobias Ellwood, Türkiye'nin önemli bir müttefik olduğunu belirterek, ikili ilişkilerde insan hakları da dahil uluslararası hukuktan kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğinin açıkça ifade edildiğini söyledi.

Oturumun sonunda yeniden söz alan İşçi Partili Ryan, hükümetin yanıtını "hayalkırıklığı" olarak nitelendirerek, "Türkiye konusunda hükümet yeterince eleştirel değil. İleride daha sert bir tutum takınmadığı için pişman olabilir. Sesimizi yükselttiğimizde Türkiye için çok geç kalmış olabiliriz" diye konuştu.