Kasım 2004’te başlayan ve bugüne kadar kesintisiz devam eden Yenikapı Arkeolojik Kazıları kritik bir dönemece girdi. Kurtarma kazısı niteliğindeki bu çalışma, İstanbul Metrosu ve Marmaray Projesi kapsamında inşa edilen tüptünelin buluşacağı, Türkiye’nin en büyük yeraltı istasyonuna yer açabilmek için başlamıştı.
Projenin yürütücüsü Demiryolları Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü (DLH), kazıyı yürüten İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin bilimsel çalışmayı Temmuz 2008 sonunda bitirerek alanı inşaat için kendilerine teslim edeceğini duyurmuştu.
Oysa arkeologların son günlerde ulaştığı buluntular, bitirilmesi bir yana, kazının belki de en önemli safhasına gelindiğini gösteriyor. Çünkü kazının devam ettiği deniz seviyesinden yaklaşık 6.3 metre aşağıda bulunan katman, İstanbul’un tarihöncesi dönemine ait bulgular içeriyor.
Geçtiğimiz ay içerisinde ulaşılan ve İÖ 6000 ile 6300 arasına tarihlenen mezarlar, bu buluntuların en göze çarpanı. Mezarlar, Bizans döneminde suyla dolan ve liman olarak kullanılan bu alanda, tarihöncesi dönemlerde bir höyük olduğunu gösteriyor. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’a göre bu mezarlar Neolitik dönemde (İÖ 5500 ile 6300) bölgede bulunan evlerin altına yapılmış (taban altı) gömüler olabilir.
İkinci ihtimal ise mezarların Neolitik yerleşimin kıyısında oluşturulan bir “ölüler kenti”nin habercisi olması. Mezarların, tarihöncesi yerleşimin altında mı yoksa yanında mı yer aldığı, yakın zamanda aydınlanabilir.
Ancak Roma İmparatoru Theodosius tarafından kurulan ve 4 ile 11. yüzyıl arasında kullanıldığı bilinen kent limanının altından bir tarihöncesi yerleşimin çıkması, kazının şu ana kadarki en heyecan veren yönü. Mehmet Özdoğan, İstanbul ve tüm Marmara Bölgesi’nin tarihi hakkında bugüne kadar ulaşılamayan bilgileri sağlayabilecek bu katmanın çalışılması için İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü’ne bir program sunduklarını belirtiyor.
Özdoğan’a göre, Yenikapı’da dört yıllık çalışmanın anlamlandırılabilmesi, nereye oturduğunun bilinebilmesi için bu katmanın çalışılması gerekiyor. Bu, bugüne kadar yapılan kazıların kullanılır bir bilgiye dönüşmesi için şart. Başka Yerleşim Var mı? Özdoğan’ın ortaya koyduğu en önemli soru ise mezarların bulunduğu seviyenin altında daha eski insan yerleşimlerine ait bir başka tabakanın olup olmadığı. Bu soru, arkeologlar kadar proje danışmanı jeologları da ilgilendiriyor. Çünkü tarihöncesi yerleşimin keşfedildiği alanda henüz kayalık zemine ulaşılamadı.
İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Namık Yalçın, İÖ 6300’den daha eskiye giden bir yerleşim olup olmadığının anlaşılması için kazı alanının altındaki kil tabakasının tabanına inilmesi gerektiğini söylüyor. Yalçın Yenikapı’daki kazının “siyah kil” diye adlandırdığı bu tabakanın tabanına ulaşmadan sonlandırılmasını doğru bulmuyor. İlk izlenimde doğal yollarla oluşmuş bir bataklık gibi görünen siyah kil tabakası, üzerinde insan yerleşimine izin vermeyecek yapıda.
Geçtiğimiz hafta Namık Yalçın’ın bahsettiği siyah kil tabakasında sondaj yapan arkeologlar, Neolitik döneme ait çok sayıda çanak çömlek parçasına ulaştı. Bu parçaların bir şekilde bataklığa düşen ve dibe çöken buluntular olup olmadığı kazının bu aşamasında cevaplanamıyor. İster çevredeki bir başka yerleşimin artıkları olsun, ister kil tabakasının daha altındaki bir yerleşimin işaretleri, bu buluntular Yenikapı’daki tarihöncesi yerleşimin devam ettiği düşüncesini güçlendiriyor. Namık Yalçın “Elimizde sağlam veriler olana dek temkinli gitmemiz lazım” diyor. Ancak Yenikapı’daki siyah kil tabakasının altından yeni bir yerleşimin izlerinin ortaya çıkması, İstanbul ve dünya tarihini etkileyecek bir gelişme.
Bu durumda Mehmet Özdoğan’ın söylediği gibi, yepyeni bir strateji ve planla yeni bir kazının başlaması gerekiyor. Arkeolojik kazılar, 2009’da sonlandırılması öngörülen Marmaray Projesi’ni halihazırda yaklaşık iki yıl geciktirmiş durumda. Dev projenin, İstanbul’un geçmişine ışık tutmayı uman arkeologlara ne kadar sabredeceği merak konusu
Gökhan Tan / Atlas