Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, 15 Temmuz darbe girişiminde cuntacılar tarafından harekat merkezi olarak kullanılan Akıncı Üssü davasındaki ifadelere yönelik olarak Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın 'tuzağa' çekildiğini öne sürdü. Selvi, AKP'li Şaban Dişli'nin kardeşi Mehmet Dişli ile darbenin lider kadrosunda olduğu öne sürülen Akın Öztürk'ün ifadeleriyle, "Akar orada derdest edilmiş bir Genelkurmay Başkanı mı, yoksa verilen emirlerin hepsine başüstüne denilen bir komutan mı? Burada Akar’ı işin içine çekme gibi bir tuzak olduğuna inanıyorum. Çünkü hem Mehmet Dişli hem Akın Öztürk ifadelerinde, Hulusi Akar’ın Yurtta Sulh Konseyi üyelerini ikna etmek üzere kendilerini birkaç kez onlara gönderdiğini anlatıyorlar" dedi.
Hürriyet'te Abdulkadir Selvi'nin "Darbe gecesinden aydınlatılması gereken noktalar" başlığıyla (8 Ağustos 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
15 Temmuz darbe girişiminin operasyon üssü olan Akıncı davasında çok ilginç gelişmeler yaşanıyor.
Akıncı Üssü’nün karakutusu olan Akın Öztürk, planlı bir şekilde Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar’ı hedef alıyor.
Hulusi Akar darbenin başladığını haber veren Mehmet Dişli’nin, “Konseyin Başına geçmenizi istiyorlar” dediği ilk andan itibaren darbecilere karşı çıkmıştı.
Hakeza, götürüldüğü Akıncı Üssü’nde darbenin beyin takımından Ömer Faruk Harmancık ve Kubilay Selçuk’un imzalamasını istedikleri Yurtta Sulh Konseyi bildirisini de imzalamamıştı. Akar daha sonra, “O imzayı atsam her şey bitmişti”diyecekti. Akıncı Üssü’ne kurulan kürsüden canlı yayında darbe bildirisini okuması yönündeki teklifi de elinin tersiyle geri çevirmişti.
Elbette ki darbeci Akın Öztürk ya da Mehmet Dişli’nin değil, darbeye karşı çıkıp demokrasinin yanında yer alan Hulusi Akar’ın beyanlarını esas alacağız.
Bununla birlikte darbecilerin zihinleri bulandırma çabalarına karşın Genelkurmay Başkanı Akar’ın bazı noktaları aydınlığa kavuşturmasına ihtiyaç var.
Hulusi Akar’ın, kendisine silah çektiği anda, “Sık ulan şerefsiz” diye karşılık verdiği darbeci Levent Türkkan’ın bir beyanı var. Mehmet Dişli’nin, darbenin başına geçmesi teklifiyle Genelkurmay BaşkanıAkar’ın yanına girdikten sonra dışarı çıkıp, ‘ortada’ içeri girin dediğini aktarıyor. Darbeye karşı çıkan Genelkurmay Başkanı hakkında ‘ortada’ demek ne anlama geliyor?
Akın Öztürk'ün iddiası
Son günlerin moda deyimiyle, hayatın pardon darbe gecesinin akışına uygun olmayan bazı noktaların açıklığa kavuşturulması gerekiyor.
Akın Öztürk’ün, darbe gecesi Akıncı Üssü’nde Genelkurmay Başkanı Akar’ın durumuna ilişkin, “Kesinlikle ona karşı bir saygısız tavır zinhar görmedim. Verdiği emirlerin hepsine başüstüne dendi. Bir komutana nasıl davranılırsa öyle ve aynen önceki gibi davranıldı. İstediği zaman telefonla görüşme imkânı vardı” sözlerinde olduğu gibi.
Akar orada derdest edilmiş bir Genelkurmay Başkanı mı, yoksa verilen emirlerin hepsine başüstüne denilen bir komutan mı? Burada Akar’ı işin içine çekme gibi bir tuzak olduğuna inanıyorum. Çünkü hem Mehmet Dişli hem Akın Öztürkifadelerinde, Hulusi Akar’ın Yurtta Sulh Konseyi üyelerini ikna etmek üzere kendilerini birkaç kez onlara gönderdiğini anlatıyorlar. Her dediği yerine getirilen Genelkurmay Başkanı, buna neden ihtiyaç hissetsin?
Darbe gecesi Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere Bakanlar Kurulu üyeleri, kalkışma haberi aldıkları anda ilk olarak Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’a ulaşmaya çalışıyorlar. Ama Akar’ın telefonlarına ulaşılamıyor. Darbenin ruhuna uygun bir durum. Oysa Akın Öztürkbaşka bir şey söylüyor.
Mahkeme Başkanı’nın, “Genelkurmay Başkanı istediği kişi ile görüşebilir mi?” sorusuna, “Tabii görüşebilir. Nitekim öyle de oldu. Telefon önündeydi, isteseydi kendisi konuşurdu. Cumhurbaşkanı’nı ara deseydi, ben de arardım” diyor.
Ümit Dündar'dan sonra
Bir de Ümit Dündar’ın 06.45’te Genelkurmay başkanvekilliğine atanması sonrasına ilişkin yaşananlar var. Dişli, Akar’ın kendisi aracılığıyla darbecilere gönderdiği mesajı şöyle anlatıyor:
“Şunlara söyle bu iş artık benim de kontrolümden çıkıyor, artık benim de yapacak bir şeyim kalmayacak, bu inisiyatifi de kaybediyoruz, git şunlarla bir daha görüş, TSK bu işi benim emrimle durdurursa sonuçları farklı olur, polisin askere silah çekmesinin telafisi olmaz, bu bir faciadır, müsaade etsinler ben Cumhurbaşkanı’yla, Başbakan’la görüşeyim, bu işi durduralım. Ben Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı ikna ederim, bu son şans.”
Bir de Akın Öztürk’ün savunulması işi var.
Akın Öztürk çapraz sorgusunda, “Ben de zaten Akar’ın, Başbakan ve toplantıdakilere, ‘Siz ne diyorsunuz, gidin ya’ diyerek, benim kendisine yardım etmeye çalıştığımı anlattığını duydum. Tanığı Dişli generaldir, sorun” dedi.
İşte izahı gereken bir cümle daha.