Gündem

Hüda Kaya, TRT’de konuştu

“Ne kadar vicdanlıysak, o kadar insanız”

13 Nisan 2017 23:24

HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, referanduma günler kala TRT’de propaganda konuşması yaptı. Kaya, 16 Nisan’da ‘hayır’ oyu verme çağrısı yaparken “Ne kadar vicdanlıysak, o kadar insanız” dedi. 

Kaya’nın konuşması şöyle:

Bir kadın olarak, 28 Şubat’ta cezaevinde fotoğraf çekilirken bile başörtümü çıkarmamı dayatanlarla, Ak Parti iktidarında, yatak odama müsait olmadığım bilindiği halde saldıranlarla, kelepçeleyerek beni taciz edenler arasında ki zihniyet farkı nedir? 

Dünün 28 Şubat darbecileri, halkın vicdanında, mağlup ve mahkûm oldular. Şimdi başkalarına 28 Şubat’ı misliyle yaşatanların Hakkın karşısında, tarih ve vicdan karşısında, yerleri nasıl olacak?

Bakın bir referandum sürecindeyiz. Siyasi eleştirilerimizi yaptık diye dokunulmazlıklarımız kaldırıldı ve partimizin Eş Genel Başkanları ve milletvekillerimiz aylardır hapislerde. 

Diğer liderler, milletin, bizlerin hakkıyla, meydan meydan mitinglerini yaparken, milyonlarca insanın iradesi olan siyasetçilerimizin, zindanlarda olması bile, başlı başına bir eşitsizlik ve haksızlıktır. 

Hangi düşünce ve partiden olursa olsun vicdanı olan insanlarımızın bu yanlışlara hayır diyeceklerini biliyoruz. 

Değerli kardeşlerim!

Sayın Cumhurbaşkanı “Belediye başkanlığım elimden alındı, hapis yattım” diyor. 

Bugün bir değil, on değil, 80’den fazla belediye başkanı cezaevinde. Seçilmiş 85 belediye başkanının yerine kayyum atandı. Başörtüsü mücadelesi verenlerden biri olan ve Türkiye’nin seçilmiş ilk başörtülü belediye başkanı bile, 2 yıldır hapiste ve yerine kayyum atandı. 

Hani, atanmışların değil seçilmişlerin Türkiye’si olacaktık? 

Bugün milyonlarca kadın, başörtülü veya başörtüsüz, içeride veya dışarıda zulümlerden, şiddetten, tacizlerden, adaletsizliklerden, haksızlıklardan dolayı nefes alamaz durumdayken, sadece ‘benim başörtülü bacım’ diye bu ülkenin kadınları ayrıştırılıyor.

Bugün kadınların, yıllar süren mücadesiyle, bedeller ödeyerek elde ettikleri bütün kazanımlar, gasp ve istismar ediliyor. 

Değerli kardeşlerim!

‘Eski Türkiye’de devlet köyleri yakıp yıktı’ diyordu bugünkü yöneticiler. 

‘Yeni Türkiye’de, tank ve topla yerle bir edilen şehirler, ilçeler. Evinden, yurdundan edilen, on binlerce aile. İşsiz bırakılan binlerce akademisyen, gazeteci, kamu emekçileri ve nicelerinin durumu, adalet ve vicdan ile izah edilemiyor. 

Bu ülkenin acı hatıralarla dolu cezaevlerinde, OHAL sürecinde yaşananları da halkımıza anlatmıyorlar. Ülkenin barışı ve huzuru için, 50 günü aşkındır açlık grevi devam ediyor. Hiçbir referandum, hiçbir seçim, tek bir mahpusun canından önemli değildir. Bu görmezlik ve duyarsızlık kabul edilemez.

Hepimiz görüyoruz ki, insanlarımız bugün doğru, güzel ve iyi olan ne varsa kaybetmekle karşı karşıyadır. 

Ülkemizin esas sorunu tekçi ve merkeziyetçi yönetim iken, yaşadığımız krizlerin aşılması için, yönetim ve yetkilerin paylaşılması ve yerelleşmesi gerekiyorken, atanmışların değil seçilmişlerin daha da güçlendirilmesi gerekiyorken; tüm gücün, yetkinin, yönetimin, yargının, ‘tek el’de toplanması, bizleri toplumsal barışa ve huzura nasıl kavuşturabilir?

Bir tek kişinin kararları ile ülke yönetilemez. Bir tek kişi hem cumhurbaşkanı, hem başbakan, hem başkomutan, hem baş yargıç olamaz.

Değerli kardeşlerim, 

Hakk için de, halk için de, ‘adalet’ hiçbir zaman, saraylardan çıkmamıştır, çıkamaz. 

Evi, halktan ayrı olan, Hak’tan da ayrılmıştır. 

Adı ne olursa olsun saraylar birdir ve saraylardan adalet beklenemez. 

Hem saraydan, saltanattan ve şatafattan, hem de Hak’tan ve halktan yana olunamaz. 

Gelin! Yüzümüzü saraylara ve saltanata değil, hakka, adalete, vicdana ve kardeşliğe çevirelim. Hayır diyelim. 

Bizler, ne kadar vicdanlıysak, adalete, ne kadar sahip çıkarsak, o kadar insanız.

Hakkı ayakta tutmak, bugün “kan dökülmesin, tabutlar gelmesin, gençler ölmesin” demektir.

İnsani ve vicdani olana yakışan, öldürerek, sürerek, hapsederek, aç bırakarak değil, yaşatarak, konuşarak helalleşmektir. 

Hakk olan ‘Ölüm değil çözüm’ demektir. 

Gelin! Hakkı müdafaa edelim ve ölümü değil, yaşatmayı kutsayalım.

Gelin! Hep birlikte tekçilik söylemlerine karşı, tekliğin, sadece Yaradan’ın hakkı olduğunu teslim edelim.

Bazıları, hiç kimse düşünmesin, aklını kullanmasın ve tek bir kişi, herkesin yerine karar versin, istiyorlar.

Kur'an’da Şûra suresi var. ‘Şûra’ konsey, kurul, meclis demektir. Allah, kendi seçtiği elçilere bile etrafındakilere danışmasını, Şura’dan ortak karar almasını emretmiştir. 

Ne kadar çok sesli, özgür, adaletli bir toplum olursak, o kadar Allah’ın istediği bir topluluk olabiliriz. 

Bütün insanlarımızın, mazlum, yoksul ve garibanlarımızın, gençlerimizin, kadınlarımızın ve çocuklarımızın şiddete, nefrete, savaşlara kurban edilmediği bir gelecek için, HAYIR diyelim.

Mutlaka ama mutlaka sandığa gidip, insani sorumluluğumuzu yerine getirelim.

Hayır diyelim ve hepimiz kazanalım. Sandıklara ve hayırlarımıza sahip çıkalım. 

Hayırla kalın. Hak’la kalın.