Yaşam

'Hıyar gibi...'

“Düştüm işte ben hıyar gibi” demiş. Önce “düştüm”e takıldım. Sonra “hıyar gibi” ne “menem bir şeydir”e kafa yordum...

22 Kasım 2009 02:00


Ümit Otan
 
“Düştüm işte ben hıyar gibi”  demiş. Önce “düştüm”e takıldım. Sonra “hıyar gibi” ne “menem bir şeydir”e kafa yordum. İçinden çıkamadım.
 
“Hiçleşme”nin tavana vurduğu o röpartaj  ve fotoğrafları bir kalem geçtim de, her konuda “aslanlar” gibi konuşan, yazan Rasim Ozan Kütahyalı kardeşime kendini savunurken söylediklerini hiç mi hiç yakıştıramadım…
 
O röportajı ve fotoğrafları gördüğümde şoke oldum desem abartı olur mu bilmem. İçimde bir şeylerin ezildiğini hissettim. Sevgili dostum Alper Görmüş’e “sığındım”. Beni de o röportajın “kahramanlarını” da en iyi o anlayabilirdi…
 
Neredeyse olayı unutup gidecektim ki, sabahın köründe T24’te Ozan Kütahyalı’nın “savunmasını” okuyunca, kendi kendime “işte budur” dedim…
 
Demek ki bazı  “ağabeylerinin”, “ablalarının” yolu onu da cezbetmiş…
 
Demek, yazdıklarını, söylediklerini yeterli bulmamış daha çok “parlamak” için…
 
Olabilir. Kendisinin seçimidir.
 
Ama önümüzde apaçık duran “gerçeği” her zaman yaptığı gibi “aslanlar” gibi savunmasını beklerdim.
 
Demiş ki, “Dandik bir iş oldu”
 
Nasıl bir iş olacağını bekliyordu ki?
 
“Cinliği”, nasıl bir iş olacağını önceden görmesine yetmemiş miydi?
 
“Kendini düşünen insan böyle pozisyona düşer mi” diye sormuş.
 
Neden olmasın, tercih meselesi…
 
“Düştüm işte ben hıyar gibi…” de son “bombası…
 
Hıyarın ne suçu var ki burada?
 
Ozan Kütahyalı ile aynı yaşlarda bir yazar var. Yazılarını keyifle okuyordum. Ne zaman ki bir reklam filmindeki o “şuh” kahkahalarıyla yüz yüze geldim, artık okuyamıyorum. En ciddi yazılarında bile içim dışım kahkaha oluyor. Yabancılaştırma efekti gibi…
 
Taraf gazetesini çıkaran grup  hoş da bir dergi sunuyor okurlara: K Dergisi…
 
Geçen haftanın (6 Kasım 2009) kapağını  Jean Baudrıllard’a ayırmış. Pek derinlikli bir çalışma olmasa da öne çıkardıkları bir spot vardı. Baudrıllard şöyle diyor:
 
“Kapitalizm, erkeği tehlikesiz hale getirip ehlileştirmek ve bir dolap beygiri yapmak için kadını kullanır…”
 
Bundan sonra Kütahyalı’yı nasıl okuyabileceğimi bilemiyorum.
 
En önemli yazıda, göğüs kıllarına dokunan bir kadın eli gelip oturacak karşıma.
 
En “babayiğt” yaklaşımında, yakasından çekiştirilen “cinsel obje” beni rahat bırakmayacak…
 
Baudrıllard’ın, “Bir dolap beygiri”  ne yaparsam yapayım, hep peşimden koşturacak…