Gündem

Hilton'da özel fasıl

Fehmi Koru’nun evindeki fasıl davetinin ardından Aydın Doğan’ın ev sahipliğinde Hilton Oteli’nde bir fasıl gecesi düzenlendi.

03 Mayıs 2009 03:00
Fehmi Koru’nun evinde verdiği fasıl davetinin ardından, bu kez Aydın Doğan’ın ev sahipliğinde geçen perşembe gecesi Hilton Oteli’nde bir fasıl düzenlendi. Geceyi, "Ha Kadir Topbaş yapmış ev sahipliğini ha Aydın Doğan. Fasıl bizim fasıllardan bir fasıl, gece bizim gecelerden bir gece..." sözleriyle özetleyen Taraf gazetesi yazarı Elif Çakır, yazısında birçok ünlü ismin buluşmasını anlattı...

“Küçük yaşta aldım sazı elime!”

Bir fasıl böyle geçti…

Ha Kadir Topbaş yapmış ev sahipliğini ha Aydın Doğan.

Fasıl bizim fasıllardan bir fasıl, gece bizim gecelerden bir gece.

Abartılacak bir durum yok yani.

Şimdi, en çok merak edilen “şarap var mıydı” sorusu.

Hilton olur da şarap olmaz mı!..

İsteyen kadeh kaldırdı, isteyen çay bardağında demli çaylarını içti. (Laf aramızda, Hilton’un çaylarını pek beğenmedik, soğuktu.)

Kıyamet koptu mu?

Yooo.

Zaten biz de başka türlüsünü söylemiyorduk ki…

Aheste aheste içilen kırmızı şarap kadehlerinin aksine, bizim çay bardakları sürekli dolup boşaldı.

Demek ki:

Şarap yavaş yavaş içilirken…

Çay “aman soğumadan bitirelim” telaşıyla biten sıcak bir içecekmiş.

Biz, çayları soğutmayalım telaşında şarkılara eşlik ettik, şarap içenler ise, ellerinde ağır ağır yudumladıkları kadehlerle... Kadehler uzun süre içenlerin önünde dururken, bizim çay bardakları havada uçuştu.

Gecenin neşesi, “Hilton’da niye mescit yok!” tartışması olacaktı ki, pek büyümedi.

Namaz kılanlar için bir oda hazırlandı, yerlere beyaz yatak çarşafları serilerek.

“Hilton’da mescit” krizi de böyle çabucak aşıldı.

* * *

Gerçi daha önceki fasıllarda da bir “ev sahibi” içeriği olmadı hiç.

Ama önceki fasıla katılarak sürpriz yapan Aydın Doğan, bizim ekibi özellikle Hilton’da ağırlamak istediğini söyleyince bir “karşılama” beklentisi doğdu belki.

Fakat Aydın Bey herkesten yirmi dakika kadar sonra geldi. (Gerçi şimdi aklıma geldi, o Aydın Doğan ki, zamanın başbakanı Mesut Yılmaz’ı bile evinin kapısında pijama ile karşılamıştı. Doğru o yıllarda sevmiştim Aydın Bey’in bu tavrını…)

Hilton’a girdiğimizde, kapıda karşılayan görevlilerin yanı sıra bizim organizatörlerden Erhan Köknar da vardı. 9. kattaki roof-bar’a çıkmamızı söylediler.

Yukarı çıktığımızda, manzaraya diyecek yoktu. Hilton’un çatısından İstanbul bir başka güzel görünüyormuş!..

* * *

Salona girer girmez, kimler var diye bakınıyorum, çaktırmadan. Salonu tamamen görebilecek bir yere oturdum.

İlk gözüme çarpanlar, aşina simalardı: Nazlı Ilıcak (bu kez oğlu Mehmet Ali ve gelinini de getirmiş), Mehmet Barlas, Fehmi Koru, Selahattin Sadıkoğlu, Yusuf Ziya Cömert, Mehmet Kamış, İskender Pala, Nursel Tozkoparan, Özlem Topal, Hakan Peker, Halil İbrahim Sarıoğlu, Ömer Erdem…

Taha Akyol, Derya Sazak, Sedat Ergin, Fatih Çekirge’yi görüyorum, bu gece aramıza yeni katılanlardan.. Hasan Bülent Kahraman da öyle…

Doğan’ın katılmasıyla birlikte ortalık bir hareketlendi. Sanırım, Hüsamettin Özkan ve Ahmet Hakan da onunla birlikte geldi.

Aydın Bey salona girer girmez herkesle teker teker ilgilendi, hoş geldiniz dedi.

Yanıma geldiğinde, “Hanımefendi sizi tanıyorum” dedi. “Önceki fasılı yazmıştın, beni de yazdın. Sizi yakından takip ediyorum.”

Teşekkür ettim, karşılıklı tebessümlerle bu fasıl bitti.

***

Hoş geldiniz faslından sonra yemeğe geçtik.

Yemekte Aydın Doğan’ın masasında Hüsamettin Özkan, Nazlı Ilıcak, Fehmi Koru, Sedat Ergin gibi ağır toplar yer aldı.

Yemek sonrasında fasıl için hiç vakit kaybedilmedi. Ortam kuruldu.

“Sen sanki baharın gülüsün, şen çiçeğimsin” ile başlayan fasılda, TRT İstanbul Radyosu sanatçılarından, usta yorumcu Adnan Çoban’ın solistliği öncülüğünde şarkıların biri gitti diğeri geldi. Adnan Bey’in eşi Yeşim Altıner Çoban da kemanıyla eşlik etti.

Doktor Ahmet Rasim Küçükusta da, göğüs hastalıkları konusundaki uzmanlığını uduyla da gösterdi.

* Gecenin neşeli anında Aydın Doğan’ın büyük rolü vardı.

Aydın Bey, “küçük yaşta aldım sazı elime”yi isteyince gülümsemeler kısa sürede yerini gülüşmelere bıraktı. Aydın Doğan herkesten fazla gülüyordu. Sanırım neler düşünülebileceği geldi aklına.

* Ahmet Hakan ise “Hangi kapıyı çalsam karşımda buruk acı” şarkısını isteyince, “Üzülme Ahmet, sana bütün kapılar açık” sesleri yükseldi.

* Fehmi Koru da, yazıdaki ustalığını eğlencede de gösterdi. Mikrofonlara ilk kez söyledi, sesi de güzeldi. Onun istediği şarkı da, Aydın Doğan kadar gülüşmelere yol açtı: “Bir kızıl goncaya benzer dudağın”…

Fasıl ilerledikçe diğer sanatçılar da sahne almaya başladı.

Samime Sanay ve gecenin sürpriz konuğu Melihat Gülses de nağmeleriyle geceyi renklendirdiler.

Melihat Gülses, Deniz Baykal’ın çok sevdiğini öğrendiğimiz, “Günaydınım, nar çiçeğim, sevgilim” şarkısını söyleyince, daha önceden organizatör Erhan’a söylediğim üzere, Başbakanımızın sevdiği “Beraber yürüdük biz yollarda”yı da söyledik.

Taha Akyol’la konuşurken, “Deniz Baykal bu şarkıyı çok seviyormuş, biraz sonra da Başbakanın sevdiği şarkıyı söyleyeceğiz” dediğimde şaşırdı, “Hangi şarkıyı seviyor?” diye sordu.

“Tabi ki, beraber yürüdük biz bu yollarda” dedim.

Böylece Deniz Baykal ve Tayyip Erdoğan da, sevdiği şarkılarla fasıldaki yerlerini almış oldular.

***

Bir fasıl gecesi daha sona ererken, Aydın Doğan, tekrar yanıma geldi.

“Hanımefendi iyi geceler” dedikten sonra, pat diye;

“Benim aleyhimde yazmasan…” deyiverdi.

“Kızdınız mı?” dedim.

“Yooo kızmadım, keyifle okudum tabiî ki… Ama yine de aleyhimde yazma…” derken gülümsüyordu.

O anda mahcup oldum, bir şey demedim.

Bari buradan söyleyeyim:

Aydın Bey, medya grubunuza söyleyin, en azından bir arada bulunduğumuz bu geceyi daha iyi anlasınlar, ülkeyi anlamak için…