Düsseldorf'ta yayımlanan Handelsblatt gazetesindeki yorumda Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap ülkelerinin teröre destek verdiği gerekçesiyle Katar'a uyguladığı ambargoya ilişkin şu satırlar dikkat çekiyor:
"Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır'ın Katar'a abluka uygulaması yıllardır giderek tırmanan gerilimdeki son aşama oldu. Arap "kardeşlerin” gerçekten ne istediği hafta sonunda netlik kazandı: Radikal İslamcı gruplara yönelik desteğe son verilmesinin yanı sıra İran ile ilişkinin kesilmesi, Türk askerlerinin çekilmesi ve Arap televizyon kanalı El Cezire'nin kapatılması. Komşu ülkelerin Katar'dan bu taleplerinin açıklanmasının ardından ABD bunların "ailenin iç işleri” olduğunu açıkladı ve arabuluculuktan çekildi. Oysa Washington bu soruna taraf ülkelerin askeri olarak korunmasında önemli bir rol oynuyor. Ama ne zaman durum karmaşık bir hal alsa, büyük "anlaşmaların mimarı” Trump ortadan kayboluyor gibi görünüyor.”
Neue Osnabrücker Zeitung’daki yorumda ise Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı ve Başbakan Adayı Martin Schulz'un hafta sonunda seçim programının oylandığı Dortmund'daki parti kongresinde yaptığı konuşma ele alınıyor:
"Sosyal Demokrat Parti'nin umudu olan Martin Schulz'un Angela Merkel’in izlediği siyaseti demokrasiye bir saldırı olarak nitelendirerek, Başbakana bu şekilde yüklenmesi içinde bulunduğu çaresizliği gösteriyor. Böylelikle öncelikle Merkel’in izlediği tutum ve Alman Federal Meclisi'nde temsil edilen en güçlü partinin lideri olarak üstlendiği görev onaylanmış oluyor. Bunun yanı sıra Sosyal Demokrat Parti de iktidarın ortağı. Sosyal Demokrat Parti’nin başbakan adayının neredeyse Almanya için Alternatif Partisi tarzında daha iyi demokrat olduğunu iddia etmesi, pek şık bir tavır değil. Ama Schulz ve partililer ne yapsın? Sosyal eşitliği ön plana çıkartmak çoşturmuyor, çünkü insanların durumu genelde iyi. Hristiyan Demokrat Birlik Partisi hiç şikayet etmeden Schulz'un daha sert konuşmasına göz yumabilir. En azından böylelikle seçim kampanyaları biraz hareket kazanır.”
Süddeutsche Zeitung'daki yorumda da aynı konuya dair bir yorum yer alıyor.
"Schulz Merkel'e yüklenmekle Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Partisi’ne yardım etmiş oldu. Hristiyan Demokratlar neden fikirsiz olduklarını açıklamaya çalışmak yerine şimdi kolayca Sosyal Demokratların liderinin saldırılarına tepki gösterecekler. Aslında Schulz için Hristiyan Demokratların karşısında puan toplamak çok kolaydı. Zira Merkel demokrasiye saldırmasa da, Hristiyan Demokrat Birlik'teki parti içi demokrasiye zarar veriyor. Sosyal Demokrat Parti, bünyesindeki farklı kurullarda seçim programını bir yıldan uzun süredir tartışırken, Merkel seçim programını kurmaylarına gizlice hazırlattı. Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Yönetim Kurulu bile bir hafta sonra kabul edilmesi beklenen programın taslağını görmedi. Bu etkin bir yöntem olabilir ama parti içinde ortak karar alma mekanizmasının devre dışı olduğunu gösteriyor.”
Hannoversche Allgemeine Zeitung'da ise Almanya'da Eylül ayında yapılacak genel seçimler ve Başbakan Angela Merkel'in tavrı ele alınıyor:
"Merkel gerçekten liderlik yapmıyor, ciddi olarak planlamıyor, seçmenin canını yakacak şekilde yönetmiyor. Buna rağmen Angela Merkel Alman vatandaşlarının çoğu için mutlak bir başarı modeli. Uluslararası sahnede Merkel, özgür dünyanın lideri olarak adlandırılıyor. Gelecek, hedefler ile dijital, yeni ve adil bir dünya için sunulacak somut öneriler konusunda iç siyasetteki rekabette ise Hristiyan Demokrat Birlik, sorunları çözecek bir yapıda olduğu izlenimi yaratıyor. Bu programın adı da, kendisi de Merkel.”
© Deutsche Welle Türkçe
JD/GA