Gündem

Haşim KılıçYüksek yarıg

AYM Başkanı Kılıç: Yargıtay ve Danıştay bugüne dek yargıdaki birikmeyi nasıl çözebileceklerine dair bir toplantı yapmadı

15 Şubat 2011 02:00


T24- Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın "Yargıtay ve Danıştay başkanlarının bugüne dek üyeleriyle yargıdaki birikmeyi nasıl çözebileceklerine dair bir toplantı yapmadıklarını" sözlerini aktardı. Kılıç, “Üzülerek söyleyeyim, yüksek yargı bugüne dek uyumaktan başka bir şey yapmadı” dedi.


Murat Yetkin'in köşesinde yayımlanan (15 Şubat 2011) yazısı şöyle:


Kılıç: Yüksek yargı bugüne dek uyudu


Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, ‘yüksek yargı’nın bugün içinde bulunduğu durumda yıllardır yargıdaki birikimi gidermek için çaba harcamamış olmasının payı olduğunu söyledi. Radikal’in sorularını yanıtlayan Kılıç, Yargıtay ve Danıştay başkanlarının bugüne dek üyeleriyle yargıdaki birikmeyi nasıl çözebileceklerine dair bir toplantı yapmadıklarını öne sürerek “Üzülerek söyleyeyim, yüksek yargı bugüne dek uyumaktan başka bir şey yapmadı” dedi. Kılıç, “Belli günlerde konuşma yapıp mesaj vererek sorun çözülmüyor” diye konuştu.
Kendisinin 2007’de göreve geldikten sonra, AYM üyelerinin de desteğiyle birikmiş dosyaları karara bağlamayı iş edindiğini anlatan Kılıç, Mart 2011 sonu itibariyle AYM elinde 2010 yılı dışında bekleyen dosya kalmamış olacağını açıkladı.

Yargıdaki gecikmede adli tabiplik ve bilirkişilik sisteminin ‘akıl alacak gibi olmadığını’, ‘iflas noktasında’ bulunduğunu söyleyen Kılıç, buralara acilen el atılması gerektiğini söyledi.

Balyoz ve Ergenekon davalarında ceza sürelerine uzayan tutukluluk sürelerine karşı olduğu görüşünü tekrarlayan AYM Başkanı, bireysel başvuru ve kuvvet komutanlarının Yüce Divan’da yargılanmaları gibi konularda halkoylamasıyla kabul edilen anayasa değişikliklerinin uygulanmasına yönelik yasal boşluk olduğunu söyledi ve bunun giderilmesini istedi.

Kılıç’la yaptığımız telefon görüşmesi şöyle oldu:

Anayasa Mahkemesi’ndeki son yemin törenindeki konuşmanızda eleştirilerinizi yalnızca yargıya yönelttiğiniz yolunda aldığınız eleştirilere ne diyorsunuz?

“Benim eleştirilerimi yalnızca yargıya yönelttiğim eleştirileri doğru değil. O konuşmamın başında mesela muhalefetsiz bırakılmış bir ülkenin ne hale geleceğini sorguladım. ‘Yapılan eleştirileri, ortaya konan demokratik talepleri anlayışla karşılamak demokratik tavrın vazgeçilmez gereğidir’ dedim. ‘Muhalefetin, eleştirilerin, şok düşünce ve sarsıcı ifadelerin olmadığı bir sistemi, demokratik düzenle tanımlamak mümkün değildir’ dedim.

Bu eleştirilerim sizce kime yönelik olabilir?

Bunları söyledim, ama dikkatler yüksek yargıya yönelik eleştirilerime çevrilince, anlaşılan fazla öne çıkmadı. Yoksa daha önceki konuşmalarım gibi bu konuşmamda özgürlükçü ve haksızlıklara karşı tutum aldım.

Zaten bakın artık dünyada da dini, etnik, ideolojik gruplaşmalar yerini, hak ihlallerine karşı gruplaşmalara bırakıyor. Mesela, Mısır’da, Müslümanlar ve Hıristiyanlar, hak ihlallerine karşı birlikte mücadele ediyor; buradan çıkarılacak dersler var.”

‘Yargının siyasallaştığı’ eleştirilerine karşın Cumhurbaşkanı, Yargıtay ve Danıştay yasasını onayladı. Sizin de dikkati çektiğiniz yargıdaki birikim sorununa çözüm getirecek mi?

“Ben bu soruya cevap verirsem doğru olmaz; çünkü anamuhalefet partisi, onaylanması durumunda Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağını söyledi. Önümüze gelebilecek bir dosya hakkında konuşmayayım. (Nitekim bu konuşmadan kısa süre sonra CHP, AYM’ye başvuracağını ilan etti-MY)

“Ancak yüksek yargıya ilişkin düşüncelerim var. Üzülerek söyleyeyim, yüksek yargı bugüne dek uyumaktan başka bir şey yapmadı. Bakın ben Yargıtay’daki, Danıştay’daki arkadaşlarıma sordum; bugüne kadar Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı üyeleriyle ‘Şu kadar dosya birikmiş, bu sorunu nasıl çözmeliyiz?’ diye bir toplantı yapmış mı? Hayır, böyle bir toplantı yapılmamış. Oysa kendi içinde çözebilecekleri konuları, hükümete götürecekleri konuları birlikte tartışabilirlerdi. Sorunlar belli aralıklarla, belli günlerde konuşma yapıp mesaj vermekle çözülmüyor ki.

Ben 2007’de başkan seçildiğim gün, üye arkadaşlarla toplantı yaptım. Taa 2000 yılından beri bekleyen dosyalar vardı. Dedim ki, ‘Ben bu işi çözeceğim. Bana destek verin. Vermeyecekseniz de önümde durmayın’. ‘Vereceğiz’ dediler. Ve verdiler. Hepsine tek tek teşekkür ederim. Artık her hafta 7-8 dosyayı karara bağlar hale geldik. Size şunu söyleyeyim: Mart ayı sonu itibariyle 2010 yılı dosyaları dışında Anayasa Mahkemesi’nde bekleyen dosya kalmamış olacak. Bunu ‘neden bizi örnek almadınız?’ demek için anlatmıyorum; o incitici olur. Ama yargının üzerine düşeni yapmadığı görülüyor.”

Yargıtay dosyaların kendilerine geç geldiğinden şikâyet ediyor.

“Genel olarak yerel mahkemelerde sorun yok, sorun Ankara’da. Doğru, Hizbullah davasında 9.5 yıla yakın yerel yargıda beklemiş. Bakıyorsunuz bunun 5 yılı adli tabiplik, bilirkişi… Türkiye’de adli tabiplik, bilirkişilik sistemi iflas etme noktasında; bunlara acilen el atmak lazım. Akıl alır gibi değil.”

Balyoz davası tutuklamalarıyla yargının işleyişi yeniden tartışılıyor. Siz ne diyorsunuz?

“Tutukluluk sürelerinin cezaya dönüşür sürelere uzamasına karşı olduğumu daha önce de söylemiştim. Bu görüşüm bugün de geçerli. Onun dışında süren bir davayı etkileyecek bir şey söylemem hoş olmaz. Ama dikkatle izliyoruz.”

Dikkatle izlediğiniz nedir, mesela Balyoz, Ergenekon davalarında, yani tutukluluk süresi dışında?

“Ortada boyutları itibariyle de bizi ilgilendiren bir yargı aşaması var. Halkoylamasıyla, biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı tanındı. Şimdi bu davalar sonuçlandıkça bireysel başvurular gelebilir. Öte yandan genelkurmay başkanları, kuvvet komutanları, ayrıca Meclis başkanı yargılanması Yüce Divan’a, bizim durumumuzda Anayasa Mahkemesi’ne verildi.

Her iki durumda da bir işlem yapmamız gerekirse, bunun usulleri nedir bu konuda yasal boşluk, belirsizlik mevcut. Tartışmalar var. Bu yasal boşlukların bir an önce giderilmesi, yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor.”