Dersim'de 1936 yılında 4. Umum Müfettişliği'nde askerî istihbarat toplamak üzere 7 yıl görev yapan emekli emniyet amiri Mehmet Ali Doğaner, "Kadın, çoluk çocuk ölmüştür. Öyle öldürme de değil, kurşuna dizdiler. Yalan söyleyecek halimiz yok. Miktarını veremem. Kaçanlar, kurtulanlar kurtuldu" dedi.
Muzaffer Salcıoğlu Konya'nın Zaman gazetesindeki haberine göre; Dersim olayları hakkında bugüne kadar çok sayıda mağdurun anıları, hikâyeleri yazıldı. Ancak Dersim tanığı asker, siyasetçi ve devlet memurları bugüne kadar hiç konuşmadı. Bölgede, 4. Umum Müfettişliği'nde askerî istihbarat toplamak üzere 7 yıl görev yapan emekli emniyet amiri Mehmet Ali Doğaner bu sessizliği Zaman'a bozdu.
1934'te polis okulundan mezun olduktan sonra Dersim'e tayin edildiğini belirten emekli emniyet amiri Mehmet Ali Doğaner, ilk olarak Korg. Abdullah Alpdoğan'ın istihbarat subayı Ragıp Gümüşpala'nın emrinde 7 yıl çalıştığını söyledi.
Dersim hadisesinin üzerinden yaklaşık 75 yıl geçti. 1934 yılında askeri istihbarat toplamak üzere ilk görev yeri olarak Elazığ'daki 4. Umum Müfettişliği'ne görevlendirilen Mehmet Ali Doğaner, bölgede 7 yıl çalıştı. 103 yaşındaki emekli Emniyet Amiri Doğaner, Zaman'a dönemin tanığı olarak ilk kez konuştu. Doğaner, isyanın bastırılması sürecinde çocukların ve kadınların da öldürüldüğünü şu sözlerle doğruluyor: "Kadın çoluk-çocuk ölmüştür, yalan değil. Öyle öldürme de değil, kurşuna dizdiler hem de. Yalan söyleyecek halimiz yok. Miktarını veremem. Kaçanlar, kurtulanlar kurtuldu."
Aşiret reisleriyle devlet yetkililerinin 'Durumu nasıl düzeltebiliriz' konusunda görüşmeler yapıldığını aktaran Doğaner, Ragıp Gümüşpala'nın bir gün kendisine 'Aşiret reislerini Dersim'den alıp Elazığ'a götürme' emrini verdiğini aktarıyor. Doğaner, o günü şöyle anlatıyor: "Aşiret reislerini almak için askerler Mameki denilen bugünkü Tunceli'ye gitti. Askerlerden önce 80-90 yaşındaki aşiret reisleri dağları, dereleri tepeleri aşıp çıkıp geldi. Mehmetçiği göremeyince heyecanlandık panikledik. Kürtçe bilen birini bulup sorduk askerlerimizi. Mehmetçik tam bir saat sonra o tepeleri aşıp gelebildi. Ardından aşiret reislerini Elazığ'a götürdük."
Aşiret reislerinin Elazığ'da bir ay görüşme yaptıktan sonra ayrıldıklarını anlatan Doğaner, Dersim'e yapılan büyük askeri harekatlara giden süreci şöyle anlatıyor: "Aşiret reisleri görüşmelerin ardından 'biz gedeceğiz' dediler. Salıverdik gittiler. Aradan bir hafta geçmedi, Ovacık'ta bir karakolumuzu bastılar. 13 subayımızı şehit ettiler. O günlerde Hatay mevzuu da ortaya çıkınca devlet harbe hazırlanmaya başladı. Ama asker nerede; Tunceli'de. Olur mu? Hatay mevzuu da çıkınca Tunceli'nin temizlenmesi gerekti. Çünkü harp etmek için asker lazım. 4. Müfettiş Korgeneral Abdullah Alpdoğan'dan emir-komuta alındı ve 3. Ordu'ya verildi. 3. Ordu, bir haftada Tunceli'yi temizledi." Bu harekatlarda kadın ve çocukların da öldürüldüğünü doğrulayan Doğaner, "Ben görmedim ama biliyorum. Yalan söyleyecek halimiz yok. Kadın çocuk ölmüştür yalan değil. Kurşuna dizdiler hem de öyle öldürme de değil. Kaçanlar, kurtulanlar kurtuldu. Bir kısmı, Konya, Kayseri gibi Orta Anadolu'nun köylerine sürgün edildi. Sonra devlet af çıkardı, isteyenler memleketlerine döndü." şeklinde konuşuyor.
Dersim'e 36 kez askeri harekat yapıldığını hatırlayan Doğaner, harekatların bu kadar çok olmasını dönemin subaylarının tutumlarına dayandırıyor. Harekata katılan subayların, bölgedeki çatışmayı dindirmek için çabalamadığını söyleyen Doğaner, "Dersim'e giden subaylar 'hayvan herifler', tevkif etmeye gitmemişler, ceplerini doldurmaya gitmişler. Aşiret reislerinden almışlar paralarını, dönmüş gelmişler." dedi. Doğaner, Dersim hakkında bundan başka bilgi veremeyeceğini ifade ederek "Anlatamam, çünkü çekinirim, korkarım." diyor.