“Yakın akraba olduğumuzu sanmıyorum ama dünyada gerçekleşen herhangi bir adaletsizlik karşısında eğer siz de öfkeyle titriyorsanız, yoldaşız demektir ve bu çok daha önemlidir” der Che Guevara; onunla akraba olma ihtimalini soran birinin mektubuna cevaben. Bir mektuba yazdığı bu karşılık, onun dünya görüşünün özetidir aslında. Ernesto Che Guevara ismini, dünyanın en ücra köşesindeki insana ulaştıran da bu evrensel duruş; dünyanın neresinde olursa olsun dil, din, ırk farkı gözetmeden haksızlığa uğrayan birinin yanında yer alabilmektir.
39 yıllık kısa ömrüne birkaç hayat sığdırabilmiş doktor, ekonomist, düşünür, yazar Che. Ölümünden hemen bir yıl sonra patlak veren 1968 olayları, ateşlediği havai fişeğin gökte rengârenk açılıp can bulmasına neden oldu. Sokaklara dökülüp daha güzel bir dünya için yürüyen gençlerin taşıdığı pankartlar arasında onun fotoğrafları da vardı. 1968 geçti, Latin Amerika seyahatleri, Küba’daki gerilla mücadelesi, Bolivya geçti. Onu yok etmeye uğraşan bütün diktatörler ve onların orduları geçti. Che ise hâlâ aramızda.
Solcu bir ailede doğdu
Ernesto “Che” Guevara, 14 Haziran 1928’de Arjantin’de, beş çocuklu, Bask ve İrlanda kökenli bir ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya geldi. Sol eğilimli bir aile içinde doğmuş ve özgürlüğüne düşkün bu kültürlerin izlerini hep taşımış olan Che’yi, babası Ernesto Guevara Lynch daha sonra şöyle anlatacaktır: “İlk olarak şunu belirtmek isterim ki, oğlumun damarlarında İrlanda asilerin, İspanyol fatihlerin ve Arjantinli vatanseverlerin kanı akıyordu. Che, durmak bilmez atalarımızın bazı özelliklerin miras almıştı. Doğasında, onu uzak yolculuklara, tehlikeli maceralara ve yeni fikirlere sürükleyen bir şeyler vardı.”
Çok satan bir kitap
Hiç yorulmadan peşinden gittiği bu maceralardan biri de, Latin Amerika seyahatiydi. 1951’de, henüz tıp öğrencisiyken, okuldaki bir yılını dondurup, arkadaşı Alberto Granado ile birlikte motosikletle Amazon nehri boyunca Güney Amerika’yı dolaştılar. O günleri anlattığı Motosiklet Günlükleri daha sonra çok satanlar listesine girdi; bu halen dünyada en çok satılan ve ilgi gören kitaplardan biridir. Seyahatleri sırasında şahit olduğu adaletsizlik, yoksulluk ve halkın sıkıntıları; içindeki adalet duygusunu iyice perçinledi. Zengin- yoksul, devlet- halk arasındaki bu uçurumun kapanması için bir şeyler yapma isteği duymaya başladı.
Temmuz 1953’te çıktığı, bu kez Bolivya’dan Guetemala’ya uzanan yolculuğunda başka bir bilinç geliştirmişti. Zamanın ve seyahatlerinin ona kazandırdığı devrimci bakış açısıyla, “gerçek bir devrimci olmanın izini sürerken” Aralık 1953’te vardığı Guetamala’ya yerleşmeye karar verdi. Burada tanıştığı kişiler, yaşadığı olaylar ve gözlemleri onu yaşamının sonuna dek sürdüreceği devrimci mücadelenin içine soktu. Buradan Küba’ya geçişi, önce Raúl Castro, ardından abisi Fidel Castro’yla tanışması, buradaki devrimci mücadeleye katılması ve devrim başarıyla gerçekleştikten sonra Küba’nın onu ‘doğuştan vatandaş’ payesiyle onurlandırması.
Yerine getirmem gereken misyon
Onun bu temposunu anlamak için Bellekteki Che kitabında yer alan Bir Devrimcinin Profili başlıklı bölümde yer alan, bir gazetecinin, “Nasıl çalışıyorsunuz; sigara, içki, içer misiniz, kadınlardan hoşlanır mısınız?” sorusuna verdiği yanıtı alıntılamak istiyorum:
“İçki içmem, sigara içiyorum, kadınlardan hoşlanmasam erkek olmazdım; yine de şu ya da bu nedenle devrimci görevlerimi yerine getirmesem devrimci de olmazdım. Günde 16 ila 18 saat çalışıyorum, günde 6 saat uyuyorum vakit bulursam, bulamazsam daha az.
“Dünyada yerine getirmem gereken bir misyonum olduğunu düşünüyorum, onun adına her şeyi feda etmem gerekiyor; gündelik zevkleri, evi, kişisel güvenliği ve belki hayatın kendisini. Bu benim politik bağlılığım, bundan hayatımın sonuna kadar sapmam.
“Ben Arjantin’de doğdum. Ama size Fidel ve Marti’nin de Amerikalı olduğunu söylememe izin verin. Arjantinli kültürel bir sustratumum var ama kendimi aynı zamanda Kübalı olan kadar Kübalı hissediyorum. Amerika’da ve dünyada da, herhangi bir ülkenin acısını aynı şekilde duyuyorum”
Yakın dostlarını kaybeder
Devrimci olmak pek çok açıdan acılı bir deneyimdir. Che, pek çok yakın dostunu mücadele sırasında kaybeder. Gerilla Savaşı’nı kaleme alırken, son okumasını ve düzeltilerini yakın arkadaşı Camilo Cienfuegos’un yapmasını arzulamıştır. Ama kitabın tamamlanmasından kısa bir süre önce bir uçak kazasında hayatını kaybeden Camilo’nun kitaba katkısı olmamış, sadece kitapta adı anılmıştır. Kitabın başında yer alan Camilo’ya… bölümüne şöyle başlar Che:
“Bu kitap aslında okuyup düzeltmeler yapmasını istediğim ancak buna kaderinin müsaade etmediği Camilo Ciefuegos’a ithaf edilmiştir. Tüm bu satırlar, İsyan Ordusu’nun büyük yüzbaşısına, bu devrimin yarattığı en büyük gerilla kumandanına, kusursuz devrimciye ve kardeşçe bağlı olduğum dostuma bir saygı ifadesi olarak kabul edilebilir.”
Sesini duyurmak için
Gerilla Savaşı, Che’nin kaleme aldığı en önemli başvuru kaynaklarından biridir. Dünyanın her köşesine sesini duyurmak için yorulmak bilmeden çalışır. Arazi şartlarında gerillaların nasıl mücadele etmesi gerektiğini, kendi deneyimlerine dayanarak, en ince ayrıntısına kadar anlatır bu kitabında. Sözün yetmediği yerde şekillerle, gerekirse yaşanmış örneklerle, herkesin anlayabileceği, uygulayabileceği bir kararlılık örneği olarak ardında bıraktığı kitaplardan biridir. Bu pratik uygulama kitabının yanında ekonomi metinleri, günlükler, kitap eleştirileri hatta öyküler yazar. Tüm bunların arasında çocuklarına kartlar, sevdiklerine mektuplar göndermeyi ihmal etmez.
Her fırsatta okur Che. Edebiyattan felsefeye, sanattan bilime uzanan geniş bir ilgi alanı vardır. Nelson Mandela onu, “Özgürlüğü seven her insan için ilham kaynağı” diye tanımlar. Jean-Palu Sartre’a göre de o, “sadece bir entelektüel değil aynı zamanda çağımızın eksiksiz insanı”dır
Ölümünden bir yıl sonra, 1968’in bayraklarından biri olması da bu eksiksizliğinden kaynaklanmaktadır. Onun devrimci anlayışı, halkın duyarlılıklarını göz ardı etmemeyi, onları anlamak için kendini her yönde geliştirmeye çalışmayı, konumu ya da eğitimi sebebiyle elitist bir tutum içine girmektense, bakan payesini aldığı zaman ülkenin gelişmesi ve kalkınması için işçilerle omuz omuza çalışmayı birinci sırada ele almayı gerektirir
İdealizmini sonuna kadar sürdürmüş, henüz kırk yaşına varmadan bunların birçoğuna ulaşmıştır. Hepsinden önemlisi, yaptığının doğruluğundan bir an bile şüpheye düşmemiş, kendi çıkarlarını bir an olsun aklına getirmemiş gerçek bir devrimcidir.
Daha mutlu bir dünya
Tarihte lider olmaya soyunan ancak günümüze isimleri kalmayan insanlardan onu ayıran da bu. İngiltere, Türkiye, Almanya ve dünyanın hemen her ülkesinde kitaplarının hâlâ yayımlanıyor olmasının, gencinden yaşlısına sokakta kime sorsanız insanların onun adını ve yaptıklarını hemen hatırlayacak olmalarının nedeni de bu kararlılığı ve idealistliğidir. Che, en kısa halde daha adil, daha özgür, daha mutlu bir dünya mümkün demektir.