ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarını deldiği iddiasıyla tutuklanan iş adamı Reza Zarrab'ın 'tanık' olarak ifade verdiği davada, eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın suçlu bulunmasının ardından Türkiye'nin davaya karşı 3 aşamalı bir plan uygulayacağı öne sürülüyor.
Hürriyet'ten Rıza Canıklıgil ile Nuray Babacan'ın haberi aynen şöyle:
Hükümet, ABD’deki eski Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla davasında jürinin altı suçlamanın beşi için verdiği ‘suçlu’ hükmünün ardından tepkisini dile getirirken, bundan sonraki olası gelişmelere yönelik olarak da ‘pozisyon’ geliştiriliyor. Başbakan Binali Yıldırım’ın, son AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu toplantısında dava değerlendirilirken “ABD aba altından sopa gösteriyor. Bu hukuki değil, siyasi bir dava. Yakından takip ediyoruz, bundan bir şey çıkmaz ama ardından başka davaların gelmesi için bir altyapı oluşturuluyor” dediği öğrenildi.
Zincir davalar gelebilir
Hükümet kaynakları da, bu davanın pilot kabul edilerek, zincir davaların gündeme gelip gelmeyeceğinin izleneceğini dile getirdi. Dava sırasında siyasi bazı isimlerin gündeme getirilmesinin, buna zemin hazırlama amacı taşıdığını savunan hükümet kaynakları, “Bu davayla ilgili üç ay sonra (11 Nisan) verilecek mahkeme kararından bağımsız olarak, bazı savcıların bu konuda hazırlık yapma olasılığı var. Bunun hükümete yönelik bir siyasi dava olarak kullanılma olasılığını dikkate alıyoruz” diye konuştu.
Üst mahkemeye delil itirazı
Eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın avukatlarının Federal Bölge Mahkemesi’ne yapacağı temyiz başvurusu da bir başka aşama olarak önem taşıyor. Atilla’nın cezaya yapacağı itirazlar kadar, Türkiye’nin dava devam ederken ABD’ye yönelik ‘delillerin yasaya aykırı yolla edinildiği’ tezi de gündeme getirilecek. Bu davanın ‘usul ve esas yönünden haksız ve yanlış kurgulandığı’ savunması oluşturulacak.
ABD ile Türkiye arasındaki Adli Yardım Sözleşmesi uyarınca, delillerin hukuka aykırı elde edildiği, Amerikan hukuku sisteminde usule uygun toplanmayan delillerin sanık aleyhine kullanılamayacağı tezi de işlenecek.
BM veya Lahey'e götürelim
Daha önce TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop’un dile getirdiği Türkiye’nin davayı Birleşmiş Milletler veya Lahey Adalet Divanı’na götürülmesi için hukuki alt yapının hazırlanabileceği önerisinin de incelendiği belirtildi. Şentop, ABD mahkemesinin Atilla kararının birçok teknik hukuk problemi taşımasının ötesinde, uluslararası hukukun da açık bir ihlali olduğu görüşünü dile getirdi. Şentop şöyle konuştu:
“ABD başka devletleri, onların tabiyetindeki gerçek ve tüzel kişileri bağlayıcı, bütün dünya üzerinde geçerli kurallar koyma yetkisine sahip değildir. Böyle bir yetki tekel olarak BM’ye tanınmıştır. BM bir ambargo kararı almıştır; Türkiye BM kararına uymuştur. BM kararını yetersiz bulan ABD ilave ambargo kararı almıştır. ABD kararı Türkiye için de başka devletler için de bağlayıcı olamaz. Böyle bir karara uymayan başka devlet vatandaşlarını ABD’nin suçlaması, yargılaması ve mahkûm etmesi uluslararası hukuka aykırıdır. ‘Tutarım, yargılarım, mahkûm ederim’ denilirse, bunun adı ‘uluslararası eşkıyalık’ olur. Bu tür oldu bittileri her devlet yapmaya kalkarsa dünya ABD vatandaşları dahil herkes için yaşanmaz hale gelir. Türkiye ABD’yi uluslararası hukukun imkânlarıyla mahkum ettirecek güce sahiptir; bu mücadelede yalnız da kalmayacaktır.
Avukat: Burada daha büyük şeyler oluyor
ABD’de görülen davada 11 günlük Noel tatilinden dönen jürinin eski Halkbank Genel Müdürü Mehmet Hakan Atilla’yı, yargılandığı toplam altı suçlamanın beşinden suçlu bulmasına ilk tepkiler savunma ekibinden geldi. Atilla’nın avukatlarından Victor Rocco, “Burada daha büyük bir şeyler oluyor ve davada gördüğümüz şeyler ışığında söyleyebilirim ki, bunun ortasında kalan da Atilla oldu... Nihayetinde o bir şebekenin ne mimarı ne de tasarımcısı; savcılık delillerine göre kendisine biçilebilecek en kötü rol ise fonksiyonel konumdaki bir şahıs olması. Gördüğümüz delillerin hepsi (Reza) Zarrab’la alakalıydı, Atilla ile değildi” diye konuştu.
Atilla’nın bu kararı son derece vakur karşıladığını belirten Rocco, “İsmini temize çıkarana kadar savaşma niyetinde. Henüz süreç sona ermiş değil” dedi.
Düş kırıklığına uğradım
Avukat Cathy Fleming ise “Jüri anlatmaya çalıştıklarımızı anlamadığı için, adil olmayan deliller mahkemede kabul edildiği için, jürinin doğruları göremediği için hayal kırıklığına uğradım... Bu yalnızca birinci tur ve temyiz mahkemesinin varolmasının da zaten bir nedeni var” yorumunda bulundu.
Duruşma 11 Nisan'da
ABD’de İran asıllı Türk vatandaşı Reza Zarrab’ın (34) tanık, Mehmet Hakan Atilla’nın ise tutuklu tek sanık olduğu İran’a yönelik yaptırımların ihlal edilmesi davasında jüri önceki gün kararını açıklamıştı. Atilla, İran’a yönelik yaptırımları delmek, ABD’yi aldatma suçuna iştirak, ABD bankalarını dolandırmaya iştirak, kara para aklama suçuna iştiraktan suçlu, kara para aklama suçundan ise suçsuz bulunmuştu. Atilla’nın avukatları temyize gitmeye hazırlanırken hüküm duruşmasının 11 Nisan’da yapılması bekleniyor.
NYT: 30 yıl hapis
Ceza belli olduktan sonra temyiz aşaması başlayacak. New York Times gazetesi, bankaları dolandırmak suçunun bile 30 yıla kadar hapis öngördüğüne işaret etti.
Eşle kucaklaşma
Reza Zarrab’ın tanık konumuna geçtiği davada tek sanık olarak kalan Mehmet Hakan Atilla jürinin kararını açıkladığı duruşmada ilk kez mahkemeye gelen eşi Burçin Atilla ile kucaklaştı. Mart 2017’de tutuklanan Atilla, 15 Aralık’taki duruşmada, eşini 269 gündür göremediğini, çocuğunu ise sadece iki saat görebildiğini söylemişti.
Siyasi kumpas
Manhattan Federal Mahkemesi’nden Hakan Atilla için çıkan ‘suçlu’ kararı Ankara’da şok etkisi yarattı. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, “Bu davanın FETÖ, CIA, FBI, ABD yargısının işbirliğiyle gerçekleştirdiği, siyasi bir dava olduğu ortadadır” diyerek şöyle devam etti: “Bu dava, FETÖ’yle FBI, CIA ve ABD yargısının işbirliğinin somut bir ispatıdır. Suçüstü yakalanmışlardır. Türkiye’nin bütün iş ve işlemlerinde, bankaları da buna dahil, uluslararası iş ve işlemlerinde, uluslararası hukuka, uluslararası anlaşmalara, Birleşmiş Milletler’in aldığı kararlara uygun iş ve işlemler yapılmaktadır. Bunlara aykırı bir iş ve işlemi söz konusu değildir. Halk Bankası’nın da bunlara aykırı iş ve işlemi söz konusu değildir. Birleşmiş Milletler kararının çiğnenmesi de söz konusu değildir. Zarrab davası, siyasi bir kumpas davadır. Hukuk, mahkeme ve muhakeme, siyasi bir yarar için göstere göstere kullanılmıştır. Bu davada karar, soruşturmadan önce verilmiş, soruşturma ve yargılama süreci, verilmiş kararın ilanı için sadece zorunlu usulün tamamlanmasıdır. Jürinin suçlu bulması ve bilahare mahkemenin vereceği karar, Türkiye açısından hukuki bir değer ifade etmez. Türkiye, FETÖ dahil hiçbir terör örgütüne boyun eğmediği gibi terör örgütlerinin yularını elinde tutan güçlere de boyun eğmemiştir. Başka bir ülke, Türkiye’yi ve Türkiye’nin kurumlarını yargılayamaz. Bu karar, uluslararası hukuka da aykırıdır.”
Kalın: İç işlerimize müdahale
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın kararla ilgili “Zaten bu davanın Türkiye’nin iç işlerine müdahaleye, Türkiye’nin iç siyasetini karıştırmaya dönük bir kumpas olduğu çok açıktı” diyerek şöyle devam etti: “Hukuk adına utanç verici bir senaryo hayata geçirilmektedir. Sözde delillere, sözde tanıklara baktığımız zaman, aslında baştan düşmesi gereken bir mahkeme süreci söz konusu. Tanık olan söz konusu şahıs, ‘Buradan çıkmak için her türlü yalanı söylerim’ diyor. Bundan sonra karar duruşması ve temyiz süreci var. Takibe devam edeceğiz. Utanç verici bir siyasi operasyon.”
Dışişleri: Hukuk ayıbı
Dışişleri Bakanlığı, kararı şöyle eleştirdi: “New York Güney Bölgesi Savcılığı’nca hazırlanan SR 15 Cr.867 numaralı tadil edilmiş iddianame temelindeki davada Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın juri tarafından altı suçlamanın beşinden suçlu bulunmuş olması haksız ve talihsiz bir gelişmedir. ABD mahkemesi, sahte ve siyasi istismara müsait sözde delillere dayanarak gerçekleştirilen ve Türkiye’nin iç meselelerinin gerçek dışı kurgular temelinde tartışıldığı bir süreçte, örneğine rastlanmamış bir şekilde Türkiye’nin içişlerine müdahil edilmiştir. Bu arada ABD tarafından maddi ve lojistik destek sağlanmak suretiyle bazı FETÖ mensuplarının yargı sürecini etkileyecek gerçek dışı iddialarda bulunmalarına ve sahte deliller sunmalarına fırsat verilmesi mahkemenin inanılırlığını yok etmiştir. Bu haliyle bir hukuk ayıbına dönüşen kararın düzeltilmesi en büyük temennimizdir.”
Burada anlatmalı
ABD’de çıkan karara hükümetten tepkiler yükselirken CHP kanadından da “Reza Zarrab baştan Türkiye’de yargılansaydı, Türkiye’de cezaevinde bulunsaydı bu dava hiç olmayacaktı” yorumu geldi. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir şunları söyledi:
“Amerikan yargısında gıyabi yargılama yok, sanık ele geçmeden yargılama yapılmıyor. Reza Zarrab baştan Türkiye’de yargılansaydı, Türkiye’de cezaevinde bulunsaydı bu dava hiç olmayacaktı. Ağır bir ceza, bu tablonun en masumunun böyle bir cezaya çarptırılması üzücü. Hakan Atilla Türkiye’de yargılanmış olsaydı daha az bir cezayla kurtulurdu. Çünkü bakanı, genel müdürü rüşvet alırken bunlara direnmiş. Ancak Türkiye’de bununla ilgili dava açılması için geç değildir. Bu yargılama yapılarak Türkiye bu pisliğin içinden çıkarılmalıdır. Bir bedel ödenmesi gerekiyorsa da bu bedeli bankanın, genel müdürün ödemesi gerekir. Korkarız Türkiye bu yanlış nedeniyle çok sıkıntılı süreçlere gidebilir. Çağlayan’ın anlaşma yapıp her şeyi orada anlatması yerine burada yargılanıp anlatması gerekir.”