Hüseyin Gülerce
(Zaman - 22 Haziran 2012)
Kandil'e girmeden önce...
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve arkadaşlarını kabulde, "Kandil'e neden girmiyoruz?" sorusuna cevaben; üç şart sıralamış (Orada bu konuda genelkurmayın yaptığı açıklamadan sonra BBP Genel Başkanı Sayın Destici ile görüştüm).
1. Devlet kararı olmalı. 2. ABD bölgeden çekildi ama Irak'taki hamiliği devam ediyor, uluslararası kamuoyunun da ikna edilmesi gerekir. 3. Muhtemel ağır kayıplara karşı kamuoyu hazırlıklı olmalı.
PKK terör saldırılarının ardından her defasında geniş bir kesimden "Kandil'e girilsin" çağrısı yükseliyor. Kuzey Irak sınırları içindeki Kandil'i, geçenlerde oraya giden gazeteci Avni Özgürel şöyle anlatıyor: "Kandil denen yer, bin kilometrekarelik bir alan. Orada yerel halkın yaşadığı köyler var. Suriye hududundan başlayıp İran hududuna kadar uzanan ve derinliği 12 kilometre olan bir coğrafya bu. Bu bin kilometrekarelik alanın tamamını PKK kontrol ediyor. Beş bin civarında silahlı unsur var Kandil'de. Türkiye'de de bu sayı, üç bin kadardır."
Org. Özel'in cevabından, "Kandil'e girmek kolay değil" iması çıkartılabilir. Devlet kararı kolay. MGK'da böyle bir karar alınabilir. Zaten hükümetin sınır ötesi yetkisi de var. Fakat ABD onay verir mi? Vermeyebilir. Neticede Kandil operasyonu, Kürt asıllı 3-4 bin insanı imha hareketidir. Kuzey Irak Federal Kürt devleti, "Kürtlerin imhasına" onay veren merci durumuna düşmek istemeyecektir. ABD de Kürt yönetimi ile bağları koparmak istemez.
Bir başka husus, "Kürtlerin toplu imhası" olarak algılanacak bir operasyon, bizim içimizde de derin yaralar açar. Terörü bitiriyoruz derken, Kürt sorununun çözüm yollarını berhava edecek bir süreç başlar.
Ayrıca Sayın Genelkurmay Başkanı'nın üçüncü şartı da önemli. Muhtemel ağır kayıplara karşı kamuoyu hazırlıklı olabilir mi? 25 seneden fazladır kuvvet yoluyla yapılan mücadeleden hâlâ bir sonuç alınamadı. Bunun en önemli sebebi, terörle mücadelenin, silahlı kuvvetlere havale edilmesidir. Dış düşmanla çarpışacak kurum, terörle mücadele adı altında siyaseti, siyasetçiyi esir aldı. En fazla şehit, teneke barakalara benzeyen ve onlarca defa saldırıya uğrayan karakollarda verildi. Bayrağa sarılı her şehit cenazesi, Türk-Kürt ayrılığını derinleştirdi. Ama en önemlisi, terörle mücadele TSK inisiyatifinde sıkıyönetim ve olağanüstü hal dönemlerinde yapıldı. Hükümetlerin denetim ve kontrolü olmadı. O kontrolsüz ve denetimsiz dönemlerde Ergenekon-PKK bağlantıları ile faili meçhul cinayetler işlendi. İnsan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti kimlere ne rantlar sağladı...
Onun için Kandil'e girmeden önce yapılması gerekenler var:
1. İnisiyatif hükümette olmalı.
2. Terörle mücadelede hukuk dışına asla çıkılmamalı.
3. Saldırıya en yakın ve en açık konumdaki karakollar TOKİ tarafından acilen ele alınmalı.
4. Er ve erbaşlar, baskın bölgelerinden iç bölgelere çekilmeli. Birkaç aylık eğitim almış askerler terörle mücadelede ön safta bulundurulmamalıdır.
5. Profesyonel birlikler, özel eğitimli asker-polis devreye daha hızlı girmelidir.
6. İstihbarat için son teknolojik imkânlar kullanılmalıdır. Araziye yerleştirilecek termal kameralar, insansız hava araçları konusunda bizim bilim adamlarımız, mühendislerimiz acilen devrede olmalıdır. Koskoca Türkiye, nasıl olur da İsrail'e mahkûm edilir?
7. İstihbarat birimleri arasındaki koordinesizliğe son verilmelidir.
8. Gelen istihbaratı değerlendirmede, hızlı karar verme ve hızlı müdahale için gereken ne ise mutlaka yapılmalıdır.
9. Sınır bölgelerinde saldırıya açık askeri birlik, tabur ve karakol bırakılmamalıdır.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın yaklaşımı, çözümü işaret ediyor. Terörle netice alınamaz. PKK-BDP-KCK kafası bunu kabul etmelidir. Milleti, devleti diz çöktürerek, güvenlik güçlerini hizaya getirerek Kürt sorununu çözeceğini zannedenler bunu asla başaramayacaktır. İşte tam da bu hakikatin gereği, Sayın Cumhurbaşkanı son yılların en önemli çıkışını yaparak, Kürt vatandaşlarımızın terörle ve teröristle aralarına çok kesin mesafe koymaları çağrısında bulunuyor.
Devletteki ve milletteki kararlılığı görmeyenler/göremeyenler hüsrana uğrayacaklar...