15 Temmuz Darbe Girişimi

GATA'lı akademisyenler: FETÖ'nün yapamadığını bir KHK yaptı

Milliyet yazarı Tunca Bengin, GATA'lı akademisyenlerden kendisine gönderilen e-postayı aktardı

18 Ağustos 2016 14:59

Milliyet yazarı Tunca Bengin, Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) kanun hükmünde kararnameyle Sağlık Bakanlığı’na devredildilmesinin ardından kendisine GATA'dan bir e-posta geldiğini belirtti. GATA'da görevli bir grup öğretim üyesi tarafından gönderildiği belirtilen mektupta "FETÖ’nün yapamadığını bir KHK yaptı. Geçmişimiz ve geleceğimiz bir KHK ile yok edildi. Yüreğimizde esen fırtınaları kim dindirecek? Özveriyle vatan için çalıştık, FETÖ ile amansızca savaştık ve FETÖ ile beraber sonlandırıldık..." dendi.

Tunca Bengin'in Milliyet gazetesinin bugünkü (18 Ağustos 2016) nüshasında yayımlanan "ABD Gülen’i neden sağ teslim etmez?" başlıklı yazısı şöyle:

ABD Fethulah Gülen’i iade edecek mi etmeyecek mi? Eder diyenlere göre; ABD insanları kullanır ve daha büyük bir menfaat karşılığı da anında satar. Dahası, ABD Türkiye ile ilişkilerinin bozulmasını istemez. Etmeyecek diyenler ise CIA’nın kullandığı birinin teslim edilme kararı çok kolay alınamaz görüşünde. Bu arada bir de “Eder ama sağ etmez” diyenler var. Yani FETÖ’nün darbe girişimi gibi, liderinin Türkiye’ye iade konusu da karanlık noktalarla ve deştikçe de yeni sorularla dolu... 

Dün bu durumu Türkiye adına geçmişte ABD’de kritik yerlerde bulunan üst düzey bir görevliyle konuştum ve ilginç yanıtlar aldım. Örneğin ilk saptaması şuydu ve o da bir soruydu:

“Bugün CIA Fethullah Gülen’i maddi ve manevi olarak desteklemekte ve dünyada 160 Ülkede, 2000’den fazla okulda, İngilizce öğretmeni kisvesiyle yüzlerce CIA ajanı görev yapabilmektedir. Yani CIA ve dolayısıyla ABD, Fethullah Gülen okulları vasıtasıyla ve öncelikle tüm İslam ülkeleri olmak üzere pek çok ülkede yasal casuslar/ajanlar bulundurmaktadır. Durumu bu şekilde kullanan ABD, Fethullah Gülen’i geri verir mi, verebilir mi?”

Doğal olarak yanıt da ondan geldi ve “Asla” oldu. Sonrasında ise “Verse bile sağ teslim etmez” diyerek nedenlerini şöyle sıraladı:

“Fethullah Gülen gibi onlarca Cemaat lideri ABD’de misafir edilmekte ve kullanılmaktadır. En azından bunlar nezdinde ABD itibarını ve güvenirliliğini de yok eder mi? CIA bu başarısız darbe girişimi sonucu ciddi bir itibar kaybetmiş ve Ortadoğu masasında tasfiyeler başlamıştır. Vietnam’dan sonraki ABD’nin en büyük hayal kırıklığıdır bu olay.

Fethullah Gülen şu anda Türkiye’ye iade edilmemek için ABD’yi tehdit etmekte, beni iade ederseniz ben de Türkiye üzerindeki planlarınızı ve beni nasıl kullandığınızı anlatırım demektedir. 

Fethullah Gülen’in ‘Evet, ABD beni Türkiye’deki rejimi, hükümeti yıkmak için kullandı dediğini düşününüz’ Böyle bir durumda neler olacaktır? Türkiye; İncirlik üssünü ve ABD tesislerini kapatacaktır, ABD ile siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel ilişkileri askıya alacaktır, NATO’dan ayrılma bile gündeme gelebilir. Türkiye ister istemez Doğu Bloku’na ve muhtemelen Rusya ve Çin’e yanaşacaktır.

Bunları göze alması mümkün olmadığına göre ABD’nin önümüzdeki günler için iki seçeneği ortaya çıkmaktadır:

- Fethullah Gülen’i bir başka ülkeye göndermek (Böyle bir seçenek yukarıda yazılı sonuçları bire bir doğurmasa da buna yakın neticeler ve ilişkiler için hoş olmayan ABD’nin tercih etmeyeceği bir durum oluşturacaktır.)

- Fethullah Gülen’i öldürmek. Bunu da kendini bu işten tamamen sıyırmak ve farklı anlamalara sebep olmamak için; ya Pensilvanya’da yanında bulunan bir Türk’e veya Müslüman’a yaptıracak ya da ABD’de bir başka bölgede yaşayan bir Türk veya Müslüman aracılığıyla bu işi bitirecektir.”

Bu kehanetin doğru olup olmadığını önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz...

GATA’dan mektup var...

Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Kanun Hükmünde Kararname ile Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Bunun doğruları-yanlışları, ortaya çıkaracağı olumlu-olumsuz sonuçlar elbette birçok farklı platformda tartışılacak ve bir kanaate varılacak. Ancak bu işin bir de orada çalışanlar açısından duygusal boyutu var. Nitekim dün bize ulaşan e- posta da bu içerikteydi. Öğretim üyesi düzeyinde (yardımcı doçent, doçent ve profesör) bir grup askeri doktorun görüşünü yansıtan yazının girişine “Sadece bir duygu paylaşımı yapılmaktadır” diye bir not düşülmüştü, devamı ise şöyleydi:

“Biz, terörle mücadelenin en ortasındaki insanlardık. 40 yıllık harp ve terör cerrahisi tecrübemizi her Türk vatandaşının hizmetine sunduk. Her büyük patlamadaki yaralı insanlar, askeri, polisi, sivil vatandaşı bize geldi. Onları şefkatle kucakladık, gece gündüz demeden sabahlara kadar süren ameliyatlara girdik, günlerce kendilerine, eşlerine, ailelerine destek olduk.

Biz bunları yaparken, bu ülkede FETÖ’nün saldırılarına ilk maruz kalan kesim olduk. FETÖ’nün yüzünden biz hep kötü yerlere tayin edildik. Akademik kadrolarda hep önümüz kesildi. Yurtdışı görevler bize kapalıydı. Yılmadık, madem öyle, FETÖ seninle de mücadele ederiz dedik, ettik. 

Biz, bu ülkede kimse FETÖ’nün varlığına inanmazken, onunla ilk savaşan kesim olduk. İftiralara uğradık, hakkımızda onlarca idari soruşturma açıldı, baskıyla istifaya zorlandık. Telefonlarımız dinlendi, elektronik postalarımız çalındı. Yasa dışı fiziki takibe maruz kaldık. Yılmadık, kumpas davalara sanık yapıldık, hapis yattık. Bizi yok edemediler yine göreve döndük. Gitgide etrafımız sarıldı. GATA’daki FETÖ militanlarının arasında bir avuç kaldık. Her kapıyı aşındırdık, herkese anlattık. Duyulmadı, duyulmak istenmedi. Yok sayıldık. Ta ki 15 Temmuz’a kadar. Yüce milletimiz FETÖ militanlarının darbe girişimini başarısız kılınca umut sardı içimizi. Çektiğimiz acılar bitecek, bize çektirenler hesap verecekti. 

Mutluluğumuz çok kısa sürdü. FETÖ’nün yapamadığını bir KHK yaptı. Geçmişimiz ve geleceğimiz bir KHK ile yok edildi. Yüreğimizde esen fırtınaları kim dindirecek? Özveriyle vatan için çalıştık, FETÖ ile amansızca savaştık ve FETÖ ile beraber sonlandırıldık...”