Guardian bu sabah Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un Cenevre’de toplanacak Suriye kriz müzakereleri arifesinde yaptığı açıklamalara yer veriyor.
Moskova’nın, Esed’in kaderinin dışardan müdahaleyle belirlenmesine destek vermeyeceğini açıkladığını belirten Guardian, “Suriye krizine politik çözüm umutları, Rusya’nın, Esed’in görevi teslim etmesini gerektirecek uluslararası destekli politik geçiş planını onaylamayacağı konusunda ısrar etmesiyle yeni bir darbe aldı” ifadelerini kullanıyor.
Habere göre Suriyeli muhalifler gelecek politik düzenlemelerle ilgili pazarlığa oturmak için Esed’i n görevden ayrılarak ülkeyi terk etmesini şart koşuyor.
Guardian Lavrov’un “Dışardan herhangi bir müdahaleyi ya da herhangi bir reçetenin dayatılmasını desteklemeyeceğiz, destekleyemeyiz. Buna ülkenin başkanı Beşar Esed’ın geleceği de dâhil” şeklinde konuştuğunu aktarıyor.
Independent bu sabah Robert Fisk imzalı bir özel haberde “Batılı anlaşma ‘Suriye’yi iki yıl daha Esed’in ellerine bırakabilir’” diyor.
Habere göre Şam’dan bir kaynak Batı’ya petrol akışını Rusya’ya bağlı kalmadan güvence altına alma endişesinin, Esed’e zaman kazandırabileceğini belirtiyor.
Gazete haberini Cenevre’de toplanacak Suriye kriz müzakerelerinde görüşülecek Suriye geçiş süreciyle yakından ilişkili bir kaynağa dayandırıyor.
Independent, Suriye üzerinden Avrupa’ya uzanacak yeni petrol rotalarını güvenceye almak isteyen Batılı liderlerin üstü örtülü rızasıyla; Esed’in, muhaliflerinin düşündüğünden daha uzun bir süre görevde kalabileceğini yazıyor.
Haber şöyle devam ediyor: “Amerikalılar, Ruslar ve Avrupalılar İran ve Suudi Arabistan’ın hem Lübnan hem de Irak’taki politik tavizlerine karşılık Esed’in iki sene daha Suriye liderliğinde kalmasına izin verecek bir başka anlaşma daha hazırlıyor. Böylece Rusya Tartus kentindeki askeri üssünün devamlılığını ve İran ve Suudi Arabistan’ın desteğiyle Şam’da nihayetinde kurulacak herhangi bir yeni hükümetle ilişkilerini garantilemiş olacak. Rusya’nın, gelecekteki Suriye iktidar yapısında Esed’in bulunmasının şart olmayacağını kabul ederek verdiği taviz; durumun daha beter bir sivil savaşa dönüşmesini engelleyecek bir anlaşma karşılığında Esed’in başkanlığını kabul etmeye hazır Batılılar’ın da paylaştığı bir bakış.”
Fisk’e göre ABD-Rusya pazarlıkları iki süper gücün İran’ın Irak’taki etkisini ve Lübnan’daki Hizbullah müttefikleriyle ilişkisini tanıyabilir. Bu arada Suudi Arabistan ve Katar bu iki ülkedeki Sünni Müslümanların haklarını korumaya teşvik edilebilir.
Independent, dünya güçleri arasında devam eden pazarlıkların esas amacının Batı’nın Körfez ülkelerinden gelen gaz ve petrolü Moskova’nın kaynaklarına bağlı kalmadan güvenceye alabilme kararlılığı olduğunu söylüyor.
Independent’ın adını açıklamadığı kaynak “Batı’ya akacak iki ana petrol hattı rotasından bahsediyoruz: Biri Katar ve Suudi Arabistan kaynaklarının Ürdün ve Suriye, diğeri ise İran kaynağının Şii yönetimindeki güney Irak ve Suriye ve sonra Akdeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşması. Esas mesele bu ve Esed’in iki sene daha görevde kalmasına bu nedenle izin verecekler. Rusya’nın da Suriye’de sözü olmaya devam edecek” diyor.
'Esed baskı altında'
Savaş uçağının Suriye tarafından düşürülmesinin ardından Ankara'nın attığı adımlar gazetelerde yer almaya devam ediyor.
Daily Telegraph Türkiye’nin dün sabah Suriye sınırına tanklar, uçaksavarlar ve roketatarlar taşıyan bir askeri konvoy yollamasını Esad’ın sınırda baskı altında olduğu ifadeleriyle yorumluyor.
Gazete “Beşar Esed dün gece Türk ordusunun sınıra çıkarma yapması ve isyancıların Şam’ın merkezinde gerçekleştirdiği saldırılar dolayısıyla, 15 aydır devam eden ayaklanmaların en büyük sınavıyla karşı karşıya kaldı” diyor.
Konvoyun, geçen hafta yakınlarında Türk jetinin vurulduğu Yayladağı köyü mevzii ile Altınözü ve Reyhanlı civarına konuşlanarak güney sınırını güçlendirdiğini belirten Telegraph, Türkiye’nin öte yandan da yarın Batılı müttefikleri ile Cenevre’de bir araya gelerek Esed’in geleceğini tartışacağını hatırlatıyor.
Times, dünya haberleri sayfasında büyük puntolu bir başlıkla “BM zirvesi öncesinde fikir birliği umutları suya düşerken, Türkiye sınıra birlik gönderdi” diye yazarken, Financial Times gazetesi de "Türkiye güç gösterisi yaptı" diyor.
Financial Times'ın İstanbul muhabiri, sevkiyatın, uçağın düşürülmesinden sonra Suriye ile artan gerginliğin son göstergesi olduğunu aktarıyor.
Gazete, hareketliliği, Ankara'nın Suriye ile askeri angajman kurallarını değiştirmesine bağlıyor.
Uçağın düşürülmesi sonrasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "tazminat ya da özür" beklentisini kamuoyuna açık olarak seslendirmemeye özen gösterdiği de Financial Times muhabirinin dikkat çektiği bir başka nokta.
Times gazetesi de Başbakan Erdoğan'ın "Kimseye saldırma niyetimiz yok" açıklamasını hatırlatıyor ve Türk televizyonlarının askeri konvoylar Hatay’ın Yayladağ ilçesine yol alırken ki görüntülerini yayınladığı ayrıntısına yer veriyor.
Rusya'nın Suriye'ye saldırı helikopteri göndermekte ısrarcı olacağı da gazetenin aktardığı ayrıntılar arasında.
'Çocukluğumun Türkçe filmleri'
Londra'da yaşayan bir Suriyeli'nin Fares Şemseddin imzasıyla yazdığı görüş yazısında Türkiye'nin sınıra askeri sevkiyat yapmasının isyancıları memnun edeceği yorumu yapılıyor.
Yazıda, Ankara'da Başbakan Erdoğan'ın sarf ettiği sözlerin --Batıda basmakalıp dile getirildiği söylenen çıkışlarla karşılaştırıldığında-- Şam nezdinde çok daha etkili olduğu görüşü dile getiriliyor.
Yazar, Erdoğan'ın kullandığı dili, kendi ifadesiyle, "Türkiye'nin yeni-Osmanlı dış politika anlayışında Suriye'nin yeniden geleneksel etki alanı içinde olacağının" işareti olarak görüyor.
Şemseddin, kendi ailesinin de Türkiye ile sıkı bağları olduğunu, Suriye'de benzer bir durumun pek çok kişi geçerli olduğunu belirttikten sonra Türkçe'nin dil ve yaşam biçimi olarak Suriye'de derin bir etkiye sahip olduğunu aktarıyor.
Çocukken, Türkçe bilen, anneanne ve dedesiyle birlikte seyrettiği Türkçe filmlerin yerini bugün Türk dizilerinin aldığını da yazısına ekliyor.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde 1916-1918 arasında olanları "Büyük Arap İsyanı" olarak niteleyen yazar, Suriye ve Türkiye söz konusu olduğunda bir aşk-nefret ilişkisinin olduğunu; ilişkilerin eskiye göre zayıflamakla birlikte hala güçlü olduğunu yazıyor.
Bugün olanlarla tam bir paralellik taşımasa da 20'nci yüzyılın başlarındaki olayların akışına ilişkin bir ayrıntı veriliyor.
Fares Şemseddin, Fransızların bugün Suriye olan toprakları işgal etmesi ardından Halep'te başlayan işgal karşıtı savaşın Türklerin desteğiyle başlayıp, büyüdüğünü ve ancak Türklerin desteklerini çekmeleri sonrasında çöktüğünü hatırlatıyor. (BBC Türkçe)