HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Silopi'de 7 Ağustos günü başlayan ve halen devam eden olaylar için gittiği Şırnak'ın Silopi ilçesinde barışın katledilmesine izin vermeyeceklerini belirterek, "Güneşi balçıkla sıvayamazlar. Demokratik değerlerimizi katletmelerine izin vermeyeceğiz" dedi.
ANF'de yer alan habere göre, HDP'nin üçüncü heyeti Silopi'ye giderek incelemelerde bulundu. HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Mardin milletvekilleri Gülseren Yıldırım ve Erol Dora ile Diyarbakır Yenişehir Belediyesi Eşbaşkanı Ülkü Baytaş'ın da yer aldığı heyet, HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ve Ferhat Encu ile DBP ve HDP ilçe yöneticileri tarafından ilçe girişinde karşılandı. İlk olarak HDP Silopi ilçe binasına geçen heyet, burada yaşanan olaylara ilişkin bilgi aldı.
İlçe binasında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, halka dönük saldırıları seçimden sonra Erdoğan tarafından başlatılan halk iradesine karşı darbe hareketinin bir parçası olduğunu söyledi.
'Şırnak'ta meşru olmayan tek şey AKP'dir'
AKP'nin Şırnak'ta bir tabela partisine dönüştüğünü belirten Yüksekdağ, "Şırnak'ta HDP'nin vekilleri yani halkın gerçek vekilleri olarak bulunuyor. Burada gerçek olmayan, meşru olmayan tek güç varsa oda AKP ve AKP'nin siyasi kollarıdır, saray ve saray kurumlarıdır. Buradaki meşru güç, halkın seçilmiş gücüdür, vekilleridir ve o vekillerle sembolize olan siyasi gücüdür" şeklinde konuştu. AKP hükümetinin 7 Haziran seçimlerinden sonra bu gücü hazmedemediğini belirten Yüksekdağ, "Yıllarca saray ve AKP hükümeti halkın gücünü görmedi. Halkın gerçek isteklerini görmedi. Bakın burası Şırnak, ilk özel savaşların yapıldığı yer. Kontra gerillaların kurulduğu ve inşa olduğu yer. JİTEM'in sınırsızca kullanıldığı ve örgütlendiği yer. Şırnak'ta devlet ve faşizm örgütlendi. 1990'lı yıllar boyunca demokrasi ve barış bilincini bu topraklarda karartamadılar, ortadan kaldıramadılar. Bu toprağın dili olsa da konuşsa. Bu topraklar neler gördü? Bu Silopi toprakları neler gördü? Nice zulümler, nice ölümler, nice kalleşlikler nice vahşet. O 1990'lı yıllar boyunca bu kötülüklerin hiçbirinin ruhu, barış ve demokrasi ruhunu almasına izin vermedi. Bu topraklar ve bu halk bu günde izin vermeyecek bunu çok iyi biliyorum" dedi.
'Erdoğan Şırnaklıları kendi yurttaşı olarak görmedi'
"Neden Şırnak halkı sana oy vermedi? Sana bir tek vekil göndermedi?" diye soran Yüksekdağ, "Bunun muhasebesini yapın ama biz buna cevap verelim. Şırnak halkı AKP'ye buradan meclise vekil göndermedi çünkü AKP hükümeti halkın yaralarını sarmadı. O özel savaş, kirli savaş boyunca yaşanan yaralarını sarmadı. Buradaki yurttaşları, kendi yurttaşı, kendi evladı olarak görmedi. Halen 1990'lı yıllardaki gibi 'Türkün gücünü göreceksiniz' diyor. Evet, burada yaşayan halk Türk değil Kürt. Zaten Kürt olarak bilinsin diye yıllar boyunca haykırdı. Ama siz bölge halkına yüzyıllardır 'Yaşayacaksan Türk olarak yaşayacaksın' dediniz. 'Kürtçe konuşabilirsin ama Türklüğe itaat ederek, Türk gibi yaşayacaksın' dediler yıllar boyunca. Bölge halkı, kendi kültürünü yaşamak için, bu ülkenin kendi kimliğini bir yere atmak zorunda kalmadan, kendi kimliğini çiğnemek zorunda kalmadan, eşit yurttaş olarak yaşamak için bedel verdi yıllarca" dedi.
'Süreci Şırnak halkına saldıranlar bitirdi'
Hükümetin yıllardır halkın taleplerini ve halkın iradesini tanımadığını söyleyen Yüksekdağ, "Hükümet, halkın oyuyla yaptığı seçimi tanımıyor, bunun yerine savaş çıkartıyor. Bölgede ve Türkiye kapsamlı bir savaş başlattı. İşte bu durum, bir siyasi iktidarın ne kadar gayri meşru olduğunun göstergesidir. Bunun karşısında meşru olan tutum bugün burada ve çeşitli yerlerde halkımızın demokratik talepleridir, halkımızın bu süreç içerisindeki demokratik tutum ve duruşudur. Ne yaptı bu insanlar size? Buradaki devlet kurumları, bir devlet kurumu ve temsiliyeti göremediler. Bizim vekiller, vali ve kaymakama ulaşamadılar. Sınırda cenazeye işkence yapılınca kimse 'dur' demedi. Ama burada halkın duruşu var. Siz bu halkın cenazesinde, yasında, yoksulluğunda, acısında devlet gücünü gösteremeyeceksiniz ama sonra diz çöktürüp işkence ettireceksiniz. Bu asla insanlık değerlerine göre bir tutum değil. İktidarlarını tekrardan kazanmak için savaş başlattılar. Burada halk savaş hazırlığı yapmadı. İnsanlar 7 Haziran seçimlerinden sonra barış olacağına inanıyordu. Savaş hazırlığı yapan AKP ve saraydır. Dolmabahçe mutabakatına imzası bulunan ve sahip çıkmayan, AKP ve Erdoğan'dır. Bu süreci Ağrı Diyadin'de '5 askerde ölsün' diye terk edenlerdir. 'Çatışmasızlık ortamı bitsin' diyen AKP ve Saray değil miydi? Gerilimi ve çatışmayı yaratanlar, Şırnak halkının üzerine operasyonlar düzenleyenler bu süreci bitirdi. Ve bu süreçteki bütün kayıpların sorumlusu, 'Asker, polis ve gerilla ölsün' diyen bu hükümettir" şeklinde konuştu.
'Halk demokratik yaşamını savunuyor'
Yüksekdağ, "İnsanlar hastane önünde öldürüldü. Bu savaşta çocuklar öldürüldü. Ağrı'da çocuklar, gençler ölüyor. Hükümete sorsanız 'vatan için millet için bu savaş' der. Bu suçları işleyenlerin yeri bellidir. Burası da tarihin çöplüğüdür. Bizler Şırnak, Hakkari ve Van'ın hiçbir zaman tecrit edilmesine izin vermeyeceğiz. Halk kendisini ve kendi demokratik yaşamını savunuyor. Bu halkı neden böyle bir zorunlulukla baş başa bırakıyorsunuz. Oysa halk barış için hazırdı. Türkiye halkına buradaki insanları 'terör' diye veriyorlar. Artık yıl 1990'lı yıllar değil, halk da 1990'lı yıllardaki halk değil. Güneşi balçıkla sıvayamazlar. Barışı katletmelerine izin vermeyeceğiz. Demokratik değerlerimizi katletmelerine izin vermeyeceğiz. Bu Sarayda halkımızı ve halklarımızı daha çok görecekler. Ve biz bu gücümüze inanalım. Bu güç bize geleceğimizi kazandıracaktır. Halkın özgücünü Silopi'de gördük" şeklinde konuştu.
Yüksekdağ'dan sonra konuşan Kürkçü ise, yurttaşların ailelerine başsağlığı dileyerek, "Onlar bizlere zalim, haksız, gayri meşru rejime karşı direnerek, bizlere bu zalim rejime karşı direnilebilineceğini göstermişlerdir. Onların mücadelesini anlamalı, yaşamalı ve yaşatmalıyız" dedi.
Erdoğan'ın hükümete direktif vermeye hakkı olmadığını söyleyen Kürkçü, "Ortada aslında bir hükümet yoktur. Bu hükümetin görevine 7 Haziran'da son verilmiştir. Hükümete 'Sen çekil başkaları yönetsin' denmiştir. Yurttaşlara savaş çıkartan bir hükümetin encamını bütün dünya görmektedir. Türkiye madem IŞİD'e El Kaide'ye karşı savaşıyor, o zaman niçin Kürtlere ateş ediyor, evlerini bombalıyor. Bu soruyu tüm dünya soruyor. Tayyip Erdoğan'ın yalanlarını Türkiye dışında bütün dünyada biliniyor" şeklinde konuştu.
Heyet yapılan konuşmaların ardından Zap Mahallesi'ne geçerek yurttaşların ailelerini ziyaret etti. Öldürülen Mehmet Hıdır Tanboğa'nın annesi Zeynep Tanboğa, "Komşusunun evinin yangınını söndürmeye giden oğlum polis tarafından katledildi. Eğer bu baskılar böyle devam ederse çocuklarımız alıp Cudi Dağı'na çıkacağını belirtiyor" şeklinde konuştu. Ardından öldürülen Hamdi Ulaş'ın da evine geçen heyet, aileye başsağlığı dileklerinde bulundu. Hamdi Ulaş oğlu Şahin Ulaş "Başka çocukların babasız kalmaması için biran önce bu savaşı durdurun" şeklinde konuştu. Heyet son olarak öldürülen 3 çocuk babası Kamuran Bilin'in evine geçti.