Ankara Batı (Sincan) Başsavcıvekili Durdu Özer tarafından hazırlanarak, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen 78 sayfalık fezlekede, Gülen cemaati okullarının ABD'nin Rusya'yı çerçeveleme politikasının ürünü olduğu belirtildi.
Habertürk'ten Fevzi Çakır'ın haberine göre, fezlekede FETÖ’nün, 2. Dünya Savaşı sonrası ABD’nin Rusya’yı çevreleme politikası kapsamında oluşturduğu bir proje olduğu belirtilerek, şu tespitlere yer verildi:
ABD'nin keşfettiği araç dindir: Bu görüşe göre, Rusya’yı çevreleyen komşuları Rusya’nın değil ABD’nin kontrolünde olmalıdır. Rusya’nın zayıflatılması için yapılacak iş ise etnik ve din-mezhep yapısıyla oynayarak ülkeyi istikrarsızlaştırmaktır. Zira Rusya 60 farklı etnik grubun yaşadığı, 21 cumhuriyet 88 federal birimden oluşan idari yapısı karmaşık bir devlettir. 21 milyon Müslüman yaşamakta, Müslüman nüfus artarken Rus nüfus azalmaktadır.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasıyla 15 devlet bağımsızlık kazanmıştır. Bunlardan Orta Asya Türk cumhuriyetleri ve Azerbaycan’da önemli miktarda petrol ve doğalgaz rezervi bulunmaktadır. Bu ülkeler Batı için yeni bir pazar oluşturmaktadır. Ancak, denize çıkışları olmadığı ve ekonomileri bağımlı olduğundan Rusya’nın toparlanması ile tekrar Rusya güdümüne girmeleri kaçınılmazdır. Bu nedenle ABD, bu ülkeleri Rusya’dan uzaklaştırmak ve kontrolüne almak için bir politika geliştirmiştir. ABD’nin keşfettiği araç dindir.
FETÖ okulları bir proje: Rusya Hıristiyan, Türk cumhuriyetleri ise Müslüman alt kimliğe sahiptir. O halde komünist sistemde zayıflamış Müslüman kimlik canlandırılmalıdır. Bu plan çerçevesinde Rusya ve çevresindeki Türk cumhuriyetlerinin istikrarsızlaştırılması, kendi enerji kaynaklarını yatırıma dönüştürmelerinin engellenmesi ve aynı zamanda Rus enerji hatlarının geçişinin önlenmesi hedeflenmiştir. Bu plan çerçevesinde kendisini o yıllarda cemaat olarak kamufle eden örgüt, SSCB’den ayrılan Türk cumhuriyetlerinde küresel/emperyal üst aklın talimatıyla okullar açmaya başlamıştır.
Eğitimi fırsata çevirdiler: 1980 darbesi sonrası yönetime gelen hükümetlerin izlediği liberal politika, yapılan hukuki düzenlemeler ve sosyal değişim Gülen hareketinin (FETÖ) gelişmesine önemli katkıda bulunmuştur. Türkiye’deki eğitim sistemini de örgüt büyük bir fırsata dönüştürmüştür. Varoşlarda yaşayan insanlar acılarından çıkış yolunu aramış, bu sorunu fark eden örgüt, hareketini dershaneler ve eğitim temelinde dizayn etmiştir.
Devşirme politikası: Böylece Gülen’in söylemlerindeki ‘devletin kılcal damarlarına sızma’ talimatı hayata geçirilmiş, Osmanlının devşirme politikası tozlu raflardan indirilerek varoşlardaki öğrenci potansiyeli üzerinden günümüze uyarlanmıştır. Dolayısıyla örgüt kendince sorun olarak gördüğü sosyal sorunlarını bir rejim sorununa dönüştürmüştür. Rejim mücadelesi silah kullanılarak gerilla mücadelesi şeklinde yapılabileceği gibi sessizce devleti içten ele geçirme şeklinde de yapılabilir. FETÖ’nün seçtiği yol, sessizce devleti içten ele geçirmek olmuştur.