Fehmi Koru*
Dünkü yazıma “HDP’nin kapatılması bir başlangıç.. Seçime kadar yapılacak daha başka ‘güzellikler’ var“ başlığını atarken aklıma bir an önümüzdeki hafta yapılacak AK Parti kongresi geldi; geldi ama ben “O kadarı çok yakın” deyip başlığı eski halinde bıraktım.
“Seçime kadar” diyeceğime “Kongre’yi bekleyin“ diyebilirmişim…
Eh ne yapalım, benim öngörü ufkum ancak bu kadar…
Piyasaları ürkütmesin diye hafta sonunun beklendiği iki haber okuyacaksınız bugünün gazetelerinde:
İlki şu: Türkiye’nin girişimleriyle başlatıldığı ve son biçimi pazarlıklar sonucu Türkiye’de kotarıldığı için İstanbul’da imzaya açılan ve bu özelliğiyle ‘İstanbul Sözleşmesi’ adıyla anılan Avrupa Konseyi damgalı ve Bakanlar Kurulu onaylı ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aİle İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele’ amacını isminde taşıyan sözleşme Cumhurbaşkanı kararıyla feshedildi.
Diğeri de en az onun kadar önemli: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dört ay önce Merkez Bankası başkanlığına atadığı Naci Ağbal’ı görevden aldı.
AK Parti kongresi 24 Mart’ta; çıkartılacak kararlara ve kongrede yapılacak konuşmalara yansıyacak daha başka ‘güzellikler’ de bekleyebiliriz.
Sürprizlere yakından bakalım
İstanbul Sözleşmesi denilen metin, dünyanın her tarafında yaygın biçimde örneklerine rastlanan aile içi şiddet, kadınların erkekler eliyle çektiği çileler ve cinayetlere maruz kalmaları göz önünde tutularak hazırlanmış bir sözleşmeydi. Taraf ülkelere belirlenmiş temel esaslar istikametinde yasalar çıkarma zorunluluğu getirmekteydi.
AK Parti içerisinden, AK Parti’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan‘a yakın sivil toplum örgütlerinden de destek görüyordu İstanbul Sözleşmesi.
Sözleşmeye aile bağlarını çözeceği gerekçesiyle karşı çıkan bir çevre de vardı. En sert eleştiriler AK Parti’nin itibar ettiği gazetelerden Yeni Akit ve Türkiye’nin yazarlarından geliyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fesih kararıyla o çevreyi mutlu etmek istediği anlaşılıyor.
Konunun medyada kimler tarafından gündemde tutulduğu göz önüne alındığında sözleşmenin iptali beklenebilecek bir gelişmedir.
Esas beklenmeyen gelişme Naci Ağbal’ın henüz koltuğunu ısıtmamışken görevden alınmasıdır.
Naci Ağbal AK Parti’nin son döneminin siyasetçiler ve bürokratlarda aradığı şartların neredeyse bütününe sahip bir kişidir. Bürokraside Maliye Bakanlığı müsteşarlığını üstlenmiş (2009-2015), siyasete girip Bayburt’tan milletvekili seçilince (2015) Maliye Bakanı olarak atanmış (2015-2018), Merkez Bankası başkanlığına getirilmeden önce de Cumhurbaşkanlığı’nda Strateji ve Bütçe Başkanlığı görevini yürütmüştür.
Merkez Bankası tarihine en kısa süreyle görevde kalmış başkan olarak geçecek Naci Ağbal, bu son görevine kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hep en yakınında bulunmuş, en güvendiği isim olma özelliğine sahipti.
Kendisinden hemen önceki başkanın uyguladığı “Faiz enflasyonun sebebidir“ diye özetlenebilecek para politikasını değiştirmiş ve en sonuncusu iki gün önce olmak üzere iki merhalede faiz oranını yükselterek durdurulamaz görüntüsü veren doların TL karşısında artan değerini aşağıya çekebilmişti.
Özellikle ikinci faiz artışı AK Parti’ye yakın bazı çevrelerde tepkiye yol açtı.
Merkez Bankası’nın yeni başkanı Şahap Kavcıoğlu bir dönem Naci Ağbal gibi Bayburt’tan milletvekili seçilmiş biri. Köşe yazarı olduğu Yeni Şafak gazetesinde Naci Ağbal’la başlayan faiz yükseltme kararına ilk günden karşı çıkmıştı Kavcıoğlu.
İstanbul Sözleşmesi’nin feshi Yeni Akit ve Türkiye gazetelerinin, Merkez Bankası başkanının değişmesi de Yeni Şafak gazetesinin arzuları istikametinde gerçekleşmiş sayılabilir.
Her iki haber de en fazla son zamanlardaki politikaları hararetle abonelerine duyuran Bloomberg başta olmak üzere yabancı haber ajanslarını şaşırtmıştır.
ABD başkanı Joe Biden ile Rusya devlet başkanı Vladimir Putin arasında baş gösteren söz düellosunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Biden karşısında Putin’i tutan açıklaması da, bundan böyle dış politikada karşılaşılabilecek değişikliklere hazırlık anlamı taşıması yönünden ‘sürpriz’ gelişmelere eklenebilir.
Titreyip kendine geliyor iktidar cephesi.
Kongreler istikamet belirler
Geçmişten de biliyoruz, AK Parti kongreleri, iktidarın bugüne kadar birkaç kez yaşattığı köklü dönüşümlerin ilk işaretlerinin alındığı zeminlerdir. Tayyip Erdoğan’ın kongrelerde yaptığı konuşmalara, kongrelerde dağıtılan politika belirleyici metinlere bu gözle bakılırsa, 24 Mart’ta yapılacak büyük kongrenin önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Örnek mi?
AK Parti en önemli dönüm noktalarından birini Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı süresinin sona erdiği 2014 yılında yaşadı. 2000-2014 yılları arasında ve özellikle AK Parti’nin iktidar olduğu ve Gül’ün başbakanlığı üstlendiği 2002 sonrasında uygulanan politikalardan uzaklaşılacağı 27 Ağustos 2014 tarihinde yapılan olağanüstü kongrede belli olmuştu.
O kongre ile, yapılan konuşmalarda adı hiç anılmayan Abdullah Gül’e “Güle güle“ denilmiş olmadı yalnızca; Gül’ün damgasını taşıyan dış politikada, ekonomide, demokratik uygulamalarda çok farklı yönlere evrilmenin yapı taşları da resmen orada döşendi.
Yeni döneme ayak uydurmayacağı düşünülenler günümüzde de yerlerini kaybedebilir; taşlar yerinden oynayabilir.
Çarşamba günü yapılacak büyük kongre önümüzdeki dönemin perspektifine ışık tutacaktır.
Bunu ben değil Cumhurbaşkanı Erdoğan söylüyor.
Dün, cuma namazından çıkarken kendisine uzatılan mikrofonlara, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediğini bir haberden aktarayım:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan büyük kongre öncesi heyecanlandıran sözler: Yapacağım konuşma 2023’ün bir manifestosu olacak.”
Anladınız siz.