Fehmi Koru*
15 Temmuz (2016) hain darbe girişimiyle ilgili düşüncelerimi dün burada yazdım, okudunuz.
Bugün hareket noktam dün izlediğim yenice bir film.
En önemli kumpaslarını mecburen paylaşacağımdan izleme keyfinizi kaçırmak istemediğim için filmin adını vermeyeceğim.
Filmde entrikalar iç içe geçiyor
Film, Rus Mafya çetesi içerisinde paralı işlerin merkezinde yer alan birinin ailesiyle birlikte Batı’ya sığınmak istemesini konu alıyor. Adam tesadüfen tanıştığı biri aracılığıyla İngiliz MI5 istihbarat birimine ulaşıyor. Birim içerisinde çatışan taraflar var ve…
Neyse… Adam sığınma hakkı verilmeyeceği endişesiyle ailesini geride bırakarak sadece kendisini Londra’ya götürmek üzere gelen helikoptere biniyor, ama daha kalkar kalkmaz helikopter infilak ediyor… Londra’ya gidip Mafya’nın beslediği önemli kişilerin banka hesaplarının listesini MI5’a sunma fırsatı bulamadan ölüyor adam; buna karşılık İngiltere ailesine sığınma hakkı tanıyor…
İstihbarat dünyası böyle bir dünya…
Sonra şu oluyor: Helikopterde ölen adamın İngiltere’ye yerleşen eşi, kendileriyle ilgilenen, ancak örgüt içi çatışmada yenilen tarafta kalan İngiliz istihbaratçıya kocasının hediyesi olarak bir tabanca gönderiyor. “Ne yapmamı istiyor bu kadın, kendimi öldürmemi mi?”endişesiyle eline aldığı tabancanın bir yerinden yenik istihbaratçının peşinden koştuğu liste çıkmasın mı?
Yenilen yenen duruma geliyor.
İstihbarat dünyası böyle bir dünya işte.
Önce bilinenlere bakalım
Bugün 15 Temmuz; hain darbe girişiminin ilk yıldönümü. Ülkemizin başına örülmüş çorap olarak görülen olayın en kritik yönlerinin tanıklarını televizyonlarda izliyoruz; meslektaşlar da çeşitli kaynaklardan elde ettikleri bilgileri köşelerinden okurlarıyla paylaşıyorlar.
Meclis’in oluşturduğu araştırma komisyonunun çok sayfalı raporu da, muhalefet şerhleriyle birlikte, şu günlerde yayımlandı.
Oku oku bitmiyor rapor.
Ne yalan söyleyeyim, okuduğum her şey, öğrendiğim her yeni ayrıntı ağzımı açık bırakıyor.
Kısaca FETÖ diye adlandırılan ve yakın zamanlara kadar eğitim konusuyla ilgilendikleri için her kesimden ilgi ve destek gören bir grupla ilintili bu darbe girişimi; her yeni ayrıntı öyle olduğunu biraz daha pekiştiriyor.
Kendi aralarında kem gözlerden uzak haberleşebilmek için özel bir ağ bile kurmuş örgüt; ülkenin dört bir yanındaki bağlılarının o amaca yarayan bir programı cep telefonlarına indirmelerini sağlamış. Örgütün sivil elemanları liderin yaşadığı ABD’ye giderek oradan aldıkları talimatı özel evlerde buluştukları örgütün asker elemanlarına aktarmışlar.
Örgüt askeriye içerisine sızdırdığı elemanlarının kısa süre sonra yapılacak YAŞ toplantısında devlet tarafından tasfiye edileceği bilgisini alınca, darbenin tarihini o toplantıdan önceye çekmiş…
15 Temmuz böyle planlanmış…
Operasyonun başlayacağı gün, örgütün kendisine MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı helikopteriyle kaçırma görevini verdiği bir pilot, öğle saatlerinde MİT’e giderek o gün darbenin yapılacağı ihbarında bulunmuş… İhbar üzerine meydana gelen hareketlenme, darbecileri, daha önceki darbelerde olduğu gibi gece yarısından üç saat sonra yapmayı planladıkları darbelerinin saatini 5-6 saat erkene almaya zorlamış…
Helikopter… İstihbarat örgütü… İhanet eden biri… Film gibi, ama gerçek…
İyi ki, erkene almışlar darbe günü ve saatini… İyi ki, içlerinden biri demokrasiye indirilmek istenen darbeyi içi kaldırmadığı için ihbarda bulunmuş… İyi ki, istihbarat örgütü (MİT) ve Genelkurmay ihbarı ciddiye alıp derhal tedbirlere başvurmuş…
Bunlar olmasaydı, maazallah halimiz nice olurdu?
Roman veya film senaryosu olsaydı
O günden beri “Yeni bir darbe olur mu?” senaryosu kamuoyunda tartışılıyor.
Geçmişte FETÖ mağduru olmuş bazı asker kişiler, çok yönlü tasfiyelere rağmen ordunun hala FETÖ’cüler ile dolu olduğunu ve günü gelince yeni bir darbe için harekete geçeceklerini ileri sürüyorlar.
Darbenin planlayıcıları arasında ‘yabancı parmaklar’ olduğu da yaygın bir kanaat…
Neticede bunlar da birer senaryo.
CHP 15 Temmuz’la ilgili ‘kontrollü darbe’ senaryosu yazdı, Meclis raporuna da ekledi senaryosunu. Hükümet, hiç değilse tepelerde birileri, darbenin geleceğinden haberdarmış, ama sonraki gelişmeleri yaşatmak için darbeye geçit vermiş…
Çok kaba bir senaryo bu; aktarırken bile tüylerimi diken diken ediyor.
Hürriyet’te Sedat Ergin’in iddianamelere dayalı yazılarını satır satır okuyan ve arşivleyen meslekten senarist bir dostumla konuştum. “15 Temmuz’dan LeCarré’ye yakışan bir roman yazılacak veya çarpıcı bir film yapılacak olsa…” diye başlayan soruma, “CHP’nin tezini geliştirip film uzunluğunda bir senaryoya dönüştürmek zor” cevabını verdi.
Onun “Film olsaydı…” diye üzerine basa basa uyardığı senaryosu şu: “İşin içinde yabancı akıllar da var deniyor ya… Ya 15 Temmuz, planlayıcıları tarafından, başından itibaren başarısız olması planlanmış bir girişim ise… Ya cep telefonu programına ulaşılmasını da geniş çaplı huzursuzluklar doğurması amacıyla kendileri önceden tasarladılarsa… Ya bir sonraki hamle darbe değil de başka hain bir girişim ise…”
Acaba Cumhurbaşkanı Külliyesi’nde danışmanlarca veya devletin istihbarat birimlerinde uzmanlarca farklı senaryolar üzerinde çalışılıyor mudur?
Bugün 15 Temmuz. Tam bir yıl önce bu gece tanklara ve silahlara direnen halkımız canı pahasına büyük bir kahramanlık destanı yazdı. Bunun değerini bilelim.