Fehmi Koru*
Bir şarkısında ilk insanlar olan Adem ile Havva’dan ‘cahil’ diye söz ettiği için karakter suikastına uğratılmak istenen Sezen Aksu’yu tartışıyoruz. Ancak bu tartışmanın bir şarkı sözünü ve bir şarkıcıyı çok aşan bir boyutu var, esas onun üzerinde yoğunlaşmak gerekiyor.
Kendi kişiliklerini fersah fersah aşan değerlere kavuşmuş bazı şahsiyetlerin itibarlarının aynı zamanda ülkenin değeri olduğu boyutu…
“Sezen Türkiye’dir” cümlesinde yatan değeri…
Aynı cümle Orhan Pamuk için de kullanılabilir.
Hepsiyle gurur duymamız gereken sayıları sınırlı başka şahsiyetler için de…
Jean-Paul Sartre..
Fransa’nın o zamanki uzantısı Cezayir yüzünden siyaseten çalkantılı günler yaşadığı bir dönemde, devlet politikalarının karşısında yer alan, sert eleştirilerde bulunduğu gibi aleyhte gösterilere de katılan filozof Jean-Paul Sartre’ı kınayan, onun tutuklanmasını isteyenler çıkmıştı.
Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’ün hepsini susturan cevabı bugüne kadar unutulmadı.
“Sartre Fransa’dır” demişti arkasında parlak bir askeri geçmiş ve general unvanı bulunan Cumhurbaşkanı de Gaulle.
Ülkemize maalesef hoyrat bir dil hakim. Herkes -birer değer olan herkes, istisnasız- o dil ile yaralanmak isteniyor.
Kolay yaftalar var ve kıymetleri kendilerinden menkul bir takım tipler o yaftaları kime uygun gördülerse ona karşı kullanabiliyorlar.
Bunun bir örneğine Orhan Pamuk Nobel edebiyat ödülüne layık görüldüğü günlerde de rastlamıştık.
Ülkemize ilk kez dünya çapında bir ödül kazandırdığı için kıymetli bohçalar içerisinde saklanmayı hak eden bir değer olmasına rağmen, dönemin Cumhurbaşkanı, Orhan Pamuk’u tebrik etmekten geri durmuştu.
Aynı ideolojik çizgide bulunmadıkları için…
O günlerde olduğu gibi daha sonraları da siyasete ilişkin sözleri yüzünden, bir tek çarmıha gerilmemişliği kaldı Nobel ödüllü romancımızın. O da kendisini daha güvenli hissettiği başka bir ülkeye gitmeyi yeğledi.
Milyonlarca okumuş yazmış dünya vatandaşı kitlelerin aklına, “Türkiye” denildiğinde, kendi dillerine çevrilmiş romanlarından tanıdıkları Orhan Pamuk geliyor.
Eserleri dünyanın dört bir tarafında kitapçı vitrinlerinde hep görünür yerlerde sergileniyor ve milyonlarca satılıyor.
Günümüzde kadir kıymet bilmede gerileme anlamına gelen bir anlayış pek çok ülkede yaygınlaşıyor. ‘Woke’ veya ‘sansür kültürü’ denilen bir akım, yerleşik şahsiyetleri, tarihe mal olmuş özellikleri üzerinden güncel kabuller ile sorgulayıp, yerle bir etme girişiminde bulunuyorlar.
Nice şahsiyet, yaşadığı dönemde olağan sayılan nitelikleri yüzünden, bugünün değer ölçüleriyle yargılanıp tarihi kişiliklerine dayalı değerleri yok edilmek isteniyor.
‘Woke’ etkisiyle isimleri önemli meydanlardan siliniyor, heykelleri yerinden ediliyor.
Kişilerin tarihte oynadığı merkezi roller görmezden gelinerek…
Bizde bu durumun her an patlak vermesi için uygun bir zemin bulunuyor.
Ülkeye on yıl hizmet etmiş bir başbakan ile iki bakan askeri darbeyle yönetime el koyanlar tarafından idam sehpasına gönderilmiş, sonraki darbelerde halkın iş başına getirdiği siyasi kadroları yargılamaktan geri durmamış bir ülke olduğumuz için, o anlayışa kolayca uyum sağlayabilecek bir ülke bizimki.
Ülkenin en değerli sanatçılarından birinin, beş yıl önceye ait bir şarkısının bir kuplesini meramı çok aşan bir biçimde yeniden yorumlayarak hedef seçilmesine bu gözle bakmak gerekiyor.
‘Sansür kültürü’ denilen sarsaklığın etkisi altına düşmekten uzak durmamız şart.
İnsanların itibarları kolay oluşmuyor. Fırtınalara, hatta kasırgalara maruz kaldıkları, yıpranmaları için önlerine pek çok engeller çıkarıldığı ve türlü iftiralara göğüs germek zorunda bırakıldıkları halde, yıpratıcı bir sınamadan yıpranmadan geçebilirlerse, sonunda itibara sahip olabiliyor değerli insanlar.
Değer haline dönüştükten sonra da çileleri bitmiyor.
Çekemeyenler paçalarını bırakmıyor.
Toplum onlara sahip çıkıyor ve işte birilerini en fazla o kahrediyor.
Sezen Aksu o değerlerimizden biri.
İtibarlarının korunması gereken başka değerlerimiz de bulunuyor.
Hiç değilse son tartışmalar ışığında onların itibarlarını korumanın toplumun görevi olduğunu hatırlayalım.
[Şu yazacağımın Sezen Aksu ve şarkısıyla bir ilgisi yok; yazacağım bütün ‘değerler’ için geçerli bir kural: Yanlış yapmaz mı toplumun ‘değer’ verdiği insanlar? Onlar da insan ve insanlar yanlış da yapar. Ancak bir ‘değer’ söz konusuysa onun yanlışı bile itibarını zedelemek amacıyla kullanılmamalı.]
Sartre örneği unutulmamalı.
Adem ile Havva’dan bu yana toplumları hep meşgul etmiş bir konu bu ve kendi özelimizde bu tartışmadan yararlanarak ve zenginleşerek çıkmanın yolunu bulmalıyız.
Değerlerin değerini bilip onları koruyarak…
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.