*Fehmi Koru
Bu konuları bilebilecek durumdaki bir dostum “AK Parti’nin son seçimde aldığı oy sunulmaya çalışıldığı gibi değil, oyu yüzde 35 civarına düştü, MHP’nin oyu da yüzde 15’i buldu; AK Parti ortağı MHP’ye 10 il ve yaklaşık 50 önemli ilçe belediye başkanlığını hediye etmiş oldu” görüşünde.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da, parti yönetiminden isimlerle yaptığı değerlendirmelerde, “Eski sistem olsaydı en çok oyu alan kazanacağı için bu seçimde kaybettiğimiz hemen bütün büyükşehirler yine bizde kalacaktı; yeni sistem ‘yüzde 50+1’ dayattığı için bunlar başımıza geldi” dediği birkaç kanaldan kulağıma ulaştı.
Her seçimde oyu biraz daha azaldığı ve kendi eliyle zorladığı ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ de ‘yüzde 50+1’ dayatması yaptığı için MHP ile ittifak kurmak zorunda kaldı AK Parti…
Doğal olarak, ‘Cumhur İttifakı’ dışında kalan partiler de stratejik davranmaya başlayınca, sonunda ortaya şimdiki tablo çıktı: ‘Cumhur İttifakı’nda MHP iktidar ortağı AK Parti’den daha kazançlı; büyük kentlerde de muhalefetin stratejik tavrı dengeleri AK Parti aleyhine çevirdi.
Şirketler sahada malum soruya cevap arıyor
AK Parti İstanbul’a son savletiyle asılıyor ve lideri Tayyip Erdoğan’ın kişisel siyaset macerasında her güzelliğin başladığı kenti elinden kaçırmamak için seçimi yenilemek dahil her şeyi göze alacak görüntüsü veriyor; ancak bir yandan da yenilenecek seçimde kaybın daha büyük olmasından endişe ediliyor.
Oyların bir daha bir daha saydırılmak istenmesinin pek çok sebebi dile getirildi, gösterilen gerekçelerin hepsi doğru da olabilir; ancak benim önem verdiğim esas gerekçe, yeniden sayımla kazanılan zamanda, AK Parti’ye çalışan araştırma şirketleri aracılığıyla, seçimin yenilenmesi durumunda nasıl bir sonuç alınacağı sorusuna cevap arandığıdır…
Şirketlerin şu günlerde fellik fellik saha çalışması yürüttüklerini sanıyorum.
Anketlerle cevabı aranan soruya aslında topluca bulunulan mekanlar ışık tutuyor. Beş büyük kulübün İstanbul’da yapılan maçlarında, tribünler, tek bir ses halinde “Mazbatayı verin” diye bağırıyor.
AK Parti’nin kendilerine birer stadyum hediye ettiği kulüplerin taraftarları bile bağırıyor “Mazbatayı verin” diye…
Devlet Bahçeli, iktidarın ortağı olarak, tezahüratları hoş karşılamadığını korkutucu bir dille ifade etti. Fenerbahçe-Galatasaray derbisi öncesinde yaptığı uyarının taraftarlar nezdinde doğuracağı etkiyi merak ettim doğal olarak…
Çekinmemişler, Kadıköy de benzer tezahüratlarla inlemiş…
Yenilendiği takdirde, iki seçim arasında başka yerlerden İstanbul’a seçmen taşımak da herhalde mümkün olmayacak ve birbiri ardına oyları sayılarak kendilerine kuşkuyla bakıldığı izlenimi verilen insanlar yeniden sandık başına gidecekler.
31 Mart günü verdiği oyunu kimler, hangi taraf değiştirecektir acaba?
Anketler işte bu soruya cevap arıyor…
Yenilenecek seçimde her parti aynı adayla seçmen önüne çıkmak zorunda imiş. Yasanın gereği buymuş. Peki ya aday bu defa “Ben yokum” derse ne olacak?
Binali Yıldırım sözgelimi?
AK Parti’nin geçmişinde bakanlıklar, başbakanlık ve TBMM başkanlığı bulunan İstanbul belediye başkan adayı Binali Yıldırım 31 Mart’tan sonra fazla ortalıkta görünmeyerek ikinci raundda yer almayabileceği görüntüsü veriyor.
O olmazsa seçim de yapılamayacak mı, kural yerine gelmeyeceği için?
Partilere Yüksek Seçim Kurulu (YSK) adaylarını yenileme fırsatı verdiği takdirde, ya CHP dışındaki muhalefet partilerinden biri AK Parti tabanından bir miktar daha oy devşirebilecek yeni bir ismi aday olarak gösterirse?
Yenilenecek seçimde yine aday olmaya zorlanırsa, AK Parti adayı Binali Yıldırım gönül yorgunluğunu kampanyaya olumsuz biçimde yansıtmayacak mı?
Soru çok…
Anketler ne diyor bilmiyorum, ancak seçimin yenilenmesi ihtimalinin iktidar cephesinin büyük partisi açısından en riskli senaryo olduğuna eminim.
İktidar kendisine yeni müttefik aramalı
Bütün güzellikleri başlattığı için AK Parti ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan açısından olağanüstü önemli olan İstanbul belediye başkanlığı, yenilenecek seçimle, aynı kadronun gelecekle ilgili 2023 ve 2071 türü bütün planlarını akamete uğratacak bir yeni gelişmeye kapı aralayabilir.
İstanbul her halükarda AK Parti tarafından kaybedildi. En doğru tavır, hiç uzatmadan bunu kabul etmektir.
O kadronun bundan sonra esas düşünmesi gereken, ittifak için altlarını oyan MHP’den daha az zararlı -hatta eski güzel günleri canlandırmaya da yarayabilecek- bir müttefik bulmak olmalı. Kendilerine daha yakın, ülkeyi birlikte daha rahat yönetebilecekleri bir müttefik…
Yeni parti kurulmasın diye tedbirler almak yerine, gardını düşürmeli ve vaktiyle kendi içerisinde bulunanlardan bunu yapacaklara şükran duymalı.
“AK Parti eskiden o ittifakı içinde taşıyordu” diyorum ve bu yazıya burada son veriyorum.
*bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır