Gündem

Fehmi Koru: Erdoğan Nisan 2017'den beri neden il il geziyor; galiba sadece o biliyor...

"Twitter oy kullanmıyor, ama oy kullananları etkilemede önemli bir unsur"

11 Mayıs 2018 13:56

Fehmi Koru*

AK Parti’nin önemli isimlerinden, hükümet sözcüsü de olan başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ, Twitter’da uluslararası boyut da kazanmış olan ‘T A M A M’ kampanyası için bayağı ‘akıllı’ lâflar etmiş.

Dedikleri şu:

“24 Haziran’da emaneti yine cumhurbaşkanımız alacaktır. İktidara gitmenin yolu sandıktan geçer. İktidar Twitter’dan değil, sandıktan çıkacaktır. Milletimiz onu nasıl 15 Temmuz’da canı pahasına müdafaa etti ise 24 Haziran’da da onu muhafaza edecektir. Bizim ülkemizin seçimlerinde başka ülkenin değil bizim vatandaşlarımız oy kullanacak.” 

‘Akıllı’ dedim diye dudak büktüklerini düşündüklerime soruyorum: Akıllıca değil mi bu lâflar?

Gerçekten de Twitter seçmen değil bir iletişim aracı, dolayısıyla oy kullanamaz; tıpkı yabancı ülke vatandaşlarının da kullanamayacakları gibi. İktidara kimin geleceğine de sandık karar veriyor. Milletimiz 15 Temmuz’da demokrasiye sahip çıkmıştır. Aritmetik olarak da, hem genel seçimin hem de cumhurbaşkanlığı seçiminin galibinin ‘cumhur ittifakı’ olması tabiidir.

Mantık yerli yerinde, o yüzden de ‘akıllıca’ işte.

Hatta bu cümlelere, partisinin iktidarda bulunduğu 16 yıl içerisinde çeşitli alanlarda ülkeye kazandırdıklarını da ekleyebilirdi.

Kazın ayağı biraz farklı: Örnekler…

Bu mantık örgüsünde aksayan tek şey şu: Oy kullanacak olan kitleler bazen farklı bir mantıkla davranarak iktidarda bulunanlara sürprizler de yapabiliyor.

O sürprizlerden biri ‘ülkeye çağ atlattığı’ iddiasının sahibi olan Anavatan Partisi’ne yapılmış, ‘siyasi haklar referandumu’nda eski siyaset kadrolarının yasaklarının kaldırılması konusunda ikircikli davranan ve sandıkta tam ortasından ikiye bölünen kitleler, ilk genel seçimde iktidarın el değiştirmesi yolunda oy kullanmışlardı.

ANAP iktidardan gitti, referandumda “Siyasi yasağı devam etsin” diye oy kullanmış halkın yarısına yakınından önemli bir bölümünün de desteğiyle, Süleyman Demirel bir kez daha başbakan, partisi DYP de iktidar oldu.

Erdal İnönü’nün SHP’siyle birlikte…

Olmaz demeyin, oluyor işte.

Zaten bu yüzdendir ki, belli aralıklarla seçimler yapılıyor ve ne kadar başarılı olursa olsun, bir gün geliyor iktidarlar değişiyor.

İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası’na karşı mücadele cephesinin simge ismi İngiltere başbakanı Winston Churchill, zafer sonrasında gidilen ilk seçimde başbakanlığı terk etmek zorunda kalmamış mıydı?

Ada halkı ülkeye savaş kazandırmış devlet adamına en kalbi duygularla teşekkürü ihmal etmediği halde, kendisini muhalefete gönderebilmişti.

Benzer bir olayı Baba Bush da ABD’de yaşadı. İlk Körfez Savaşı’nda Saddam Hüseyin’in işgal ettiği Kuveyt’i kurtarmış, dünyanın dört açılan gözleri önünde Irak üzerine yağdırdığı bombalarla ABD’nin liderliğini pekiştirmişti Baba Bush; herkes onun bir dört yıl daha ülkesini yönetmesi sonucunu beklerken, sandıktan, küçük bir eyaletin pek az tanınan valisi Bill Clinton başkan olarak çıkıvermişti.

Bazen seçime katılanlar farklı bir mantıkla hareket edebiliyor işte.

Farklı olmasını beklerdim

Hükümet sözcüsü de olan Bekir Bozdağ bu gerçeği bilmeyebilir, ancak ‘siyaset bilimci’ kimliği de bulunan, bir ara bakanlık da yapmış Star yazarı Yalçın Akdoğan’ın da ondan farklı olmayan bir mantıkla seçim konusuna yaklaşmasını yardırgadım.

‘Topu sandığa gömülecek’ başlıklı bugünkü yazısını “Bu yüzden sonuç değişmez, Türkiye şahlanışa devam eder” cümlesiyle bitirmiş Yalçın Akdoğan.

Bekir Bozdağ’ın yukarıda alıntıladığım cümlelerine çok benzeyen ‘akıllıca lâflar’ Akdoğan’ın yazısında da var.

İşlediği temayı gerekçelendiren bölümü okuyalım isterseniz:

“Çünkü varlık değil yokluk üzerine kurulan siyaset yok hükmündedir. /Kendi varlığına değil, başkasının yokluğuna endeksli siyasetten siyasi bir varlık ortaya çıkmaz. / Kendinin ne olduğunu değil, başkasının ne olmadığını anlatan siyasetçi bir siyaset inşa edemeyecek siyasetçidir.” [Siyahlamalar kendisine ait]

Üzerinde bayağı derin düşünüldüğünü belli eden yazı, artık 50 günden daha az bir süre kalmış olan seçimin galibini şimdiden ilan ediyor: Tayyip Erdoğan…

Seçimin favorisinin Tayyip Erdoğan ve aritmetik bakımından daha birinci turda ipi göğüslemesi beklenen adayın da o olduğunu herhalde rakipleri de biliyordur.

AK Parti’nin yüzde 50’ye yakın oyu vardı son seçimde, ittifak cephesinin ikinci partisi MHP de yüzde 12’ye yakın oy almıştı; en az yüzde 60’lık bir kitleyi arkalarına almış partiler bunlar.

Tayyip Erdoğan da halkın oyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olmayı yüzde 52 oyla ve ilk turda elde etmişti.

Bütün bunlar kuru ve yalın gerçekler. Bu gerçekler, önümüzdeki seçime kadar geçecek süre içerisinde yapılacak kampanyalar sonunda da varlığını sürdürecek olursa, iktidar partisi için zaten mesele yok demektir.

Peki ama Tayyip Erdoğan, 16 Nisan (2017) referandumundan hemen sonradan başlayarak, o il senin bu ilçe benim demeden, neden olağanüstü çaba sarf ediyor?

Galiba hiçbir seçimin çantada keklik olmadığını AK Parti’de bir tek Tayyip Erdoğan biliyor.

Twitter gibi sosyal medya uygulamalarının dünyanın farklı ülkelerinde seçimlerin kaderini nasıl etkilediğini de bir başka gün genişçe anlatırım.

Evet, Twitter oy kullanmıyor, ama oy kullananları etkilemede önemli bir unsur.

*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.