Spor

Fatih Terim: Galatasaray'da bana bunları yaşatanlara hakkımı helal etmiyorum

Terim: Bunların herhangi birinden sonra benim yerimde kim olsa istifa ederdi. Tam aksine ben, dördüncü yıldızı takmadan gitmeyeceğim dedikçe her şeyin şiddeti arttı

31 Ekim 2013 16:36

A Milli Takım Teknik Direktörü  Fatih Terim, Galatasaray'daki görevine son verilmesiyle ilgili olarak, "Her zor durumda bana ihtiyaç duyulan ve çağrıldığım her anda koşulsuz, hiç sorgusuz elimi ve aynı zamanda gövdemi taşın altına sokmaktan geri durmadım. Yaşatılanlardan dolayı bazılarına hakkımı helal etmiyorum. Bugüne kadar yapılanları eğer Galatasaraylılar içine sindiriyor ve affediyorsa ben de affediyorum" dedi. Terim, "Galatasaray’a bir daha döner misiniz" sorusu üzerine "Hayat, neden olmasın" derken, "Milli Takım'dan teklif gelmese yine ayrılır mıydınız" sorusuna da "Bence evet. Hele hele yaşananları gördükçe daha çok inanıyorum" diyerek yanıt verdi. 

Terim, yaptığı basın açıklamasına Galatasaray Başkanı Ünal Aysal'ın yaşadıklarını belirttikleri iletişim problemine dair, "Çok açık bir iletişim problemi yaşadık. Bunu kabul ediyorum ama ben derdimi Başkan'la bire bir konuşup çözmeyi istedim hep. Kapısından çıktıktan sonra konuşulanları internet siteleri, sosyal medyadan öğrenmeyi tercih etmedim" dedi. Terim, konuşmasının devamında "Antrenmanı bitirip odasına giden teri soğumadan işine son veren, GSTV’de hayal mahsülü bir anlaşmanın haberini veren, evine bildirimde bulundurmak için noter gönderen bir anlayış, benim 40 yıldır hatta daha öncesi Galatasaray’da gördüğüm, öğrendiğim bir uygulama değildir. Galatasaray Kulübü bu değildir" diyerek işine son verilme yöntemini eleştirdi. Terim, teknik direktörlüğü boyunca yaşadıklarını "Eleman meselesi, yönetim değişikliği, Albayrak ve Dürüst’ün ayrılıkları, Mersin maçı sonrası konuşulanlar, aylar öncesinden başlayan yeni hoca isimleri, maç öncesi primin futbolcuyla istişare edilmesi, bırakın kutlamayı, yaşananlardan sonra geçmiş olsun denmesi gereken bir yerde sadece futbolcuların kutlanması, daha neler neler" diye özetledikten sonra "Bunların herhangi birinden sonra benim yerimde kim olsa istifa ederdi" dedi.  

Terim, Galatasaray'ın teknik direktörlüğü için gelen teklifin detaylarını şöyle açıkladı: "Dürüst, Aysal ve ben öğlen mukavele imzaladık. Nasıl geldiğimi biliyorsunuz. Herkesin istediği bir ortam. Aynı akşam, evime gönderilen bir yönetici kendisi de sıkılarak 'Her yıl başarılı olmak kaydıysa bu 3 yılı 1’er seneliğe getirmek istiyor' dedi."  

Milli Takım teknik direktörlüğü teklifinin de nasıl geldiğini açıklayan Terim, TFF Başkanı Yıldırım Demirören'in Ünal Aysal'ı arayarak 'Mayıs’a kadar izin istiyoruz' diye sorunca "Ne demek isterseniz Ocak’ta verelim, yeter ki 2-3 hafta önce haber verin" yanıtı aldığını aktardı. Terim, konuşmaları "Demek ki vazgeçmeye ne kadar hazır, istekli" diyerek yorumladı. 

Fatih Terim, Galatasaray'da görevine son verilmesiyle sonuçlanan süreç ve Galatasaray Başkanı Başkan Ünal Aysal ile yaşadığı gerilim hakkında açıklamalarda bulundu. Terim'in konuşmasının satırbaşları şöyle:

"Kimileri için susmam ve konuşmamam, kimileri için ise artık konuşup anlatmam gerektiği yönünde görüşleri olduğunu biliyorum. Doğal olarak ben Galatasaray’ı düşünmek ve zarar vermemek için ne kadar titiz davrandıysam, ben böyle davranırken gündemin hiç değişmediğini gördüm. Bunu gördükçe daha fazla üzüldüm ve yaralandım.

 

Ben de kırılan bir insanım

 

Takdir edersiniz ki benim de değerlerim ve çok kıymet verdiğim bir ailem var. Unutulmasın ki ben de düşünen, üzülen, sevinen, kızan hatta kırılan bir insanım. Sizlerin olduğu gibi. Konuştu, konuşmadı, ne zaman konuşacak diye devamlı eleştirdiniz beni. Bugüne kadar suskunluğumu şikayet edip söylenmek, gündem değiştirmek, sessiz kalıp dinlemek arasına bağladınız konuşmamamı.

Galatasaray markasına zarar verir miyim diye endişe ettim ama bakıyorum ki sistematik bir şekilde sürdürülen itibarsızlaştırma çalışmasından Fatih Terim’e zarar veriyor mu diye düşünen kimse yok. Şu an konuşarak yanlış yapıyor olsam da, başkasındansa kendimden olsun. Bana bir kere de kendimden zarar gelsin diye konuşmaya karar verdim.

Divan Kurulu’nda konuşma yapmayı beklemiştim, orada konuşacaktım. Ancak, bu kararı alma sebebim çok açık ve bariz. Yoksa Divan Kurulu’nda Sayın Kurul Yönetimi'ne bir konuşma ricası yapacaktım. Kendilerini de kapalı oturumda, Divan Kurulu üyesi ağabeylerimizle, bilgilendirme toplantısı yapacaktım.
Sayın Aysal’ın bir gazeteciyle yaptığı bir televizyon programı beni konuşmaya mecbur kıldı.

Profesyonellikte, kurumsallıkta bir karar alınır ve uygulanır, sonunda da biter. Bizde öyle olmadı, bittikten sonra da herkes yoluna gider. Bu böyle olmadı.

Hala herkesin kafasının bu konuda net olmadığını düşünüyorum.

Galatasaraylılara sesleniyorum. Lütfen bir haklı, haksız bir suçlu, suçsuz arayışına girmeyin. 60 yaşındayım ve beni 40 yıldır tanıyorsunuz. Değişmem, yerimden kımıldamam demedim hiçbir zaman. Ancak, yaşamamı toplumsal ve ailevi değerleri üzerine kurmuş, kendini geliştirmek için hala eğitim alan, Galatasaray kültürünü ve de geleneklerini pek çok kişiden iyi bilen birine, çıkıp da Galatasaray geleneklerine aykırı davrandın diyemezsiniz. 

40 yıldır Galatasaray’a hizmet eden biri olarak şunu öğrendim; hür irademle seçtiğim Başkan ve yönetimi hedef gösterecek, arkasından konuşacak bir eylem içinde olmamayı öğrendim. Bu nedenle bir süredir hemen hemen her açıklamada geçirilen ismime, hak etmediğim ve yaşamadığım halde yaşanmış gibi yaşamadığım şeyleri doğruymuş gibi gösterilen olaylara açıkçası cevap verecek olmaktan hicap duyuyorum, çok üzülüyorum. Bu kulübün bir Divan üyesi olarak Galatasaray başarılı olmak için her şey yapmak değildir. Galatasaray Ali Sami Yen’dir, Metin Oktay’dır.

Bir tartı olsa, pek çok kişiden ağır basar benim kefem çünkü orada yüreğim ve Galatasaray’la yaşadıklarımız vardır.

Üyelerin hür iradesiyle seçtiği yönetimi hedef gösterecek, arkasından konuşacak bir eylemde bulunmamayı öğrendim Galatasaray’da.

Sayın Aysal’ın da ifade ettiği gibi çok açık bir iletişim problemi yaşadık. Bunu kabul ediyorum ama ben derdimi Başkan'la bire bir konuşup çözmeyi istedim hep. Kapısından çıktıktan sonra konuşulanları internet siteleri, sosyal medyadan öğrenmeyi tercih etmedim. 

Velev ki biz dostuz, velev ki aramızda iletişim problemleri var ki hepimiz iyi biliyoruz ki problem olmayan ilişki yoktur hayatta.

Biz bütün bunlara rağmen, yine karşılıklı oturur ve yolları ayırırdık. Ben de başarılar dilerdim, eşyalarımı toplar çıkardım.

Tam burada, aklıma çok küçük bir anekdot geldi. Çoğunuz da buna şahitsiniz. İkinci gidişimde, rahmetli Özhan Canaydın’la oturduk. Artık ayrılmam gerektiğini söyledim. Teke tek oturduk, Allah’ı var, mekanı cennet olsun. 'Ben bunu açıklayamam' dedi. 'Ben açıklarım siz merak etmeyin' dedim, kulübün menfaati için. 'Ben gelmem oraya' dedi. 'Ben seni götürürüm Başkan'ım' dedim, koluna girdim ve basın odasına gittik. Sayın Başkan'ım yanımda otururken bunu açıkladım. Çok üzüldü, kendim koluna girip kendim arabaya bindirdim. Tam 10 sene geçmiş. Hiçbir yerde duydunuz mu? Hayır.

Madem Galatasaray değerlerinden bahsediyoruz. Antrenmanı bitirip odasına giden teri soğumadan işine son veren, GSTV’de hayal mahsülü bir anlaşmanın haberini veren, evine bildirimde bulundurmak için noter gönderen bir anlayış, benim 40 yıldır hatta daha öncesi Galatasaray’da gördüğüm, öğrendiğim bir uygulama değildir. Galatasaray Kulübü bu değildir. Benim burada tanımadığım, bilmediğim ve yaşamadığım bir davranış şeklidir. Ümit ederim, benden sonra da yerli yabancı hiç kimse bunu yaşamaz. Bunu yaşatmak Galatasaray’a yakışmaz.

 

Telefon kayıtları mı çıkarayım?

 

Sonuç itibariyle ne telefon kayıtları kaldı, ne de olmayan şeylerin yaşanmış gibi anlatılması. Ben de telefon kayıtlarını mı çıkarayım?

Eleman meselesi, yönetim değişikliği, Albayrak ve Dürüst’ün ayrılıkları, Mersin maçı sonrası konuşulanlar, aylar öncesinden başlayan yeni hoca isimleri, maç öncesi primin futbolcuyla istişare edilmesi, bırakın kutlamayı, yaşananlardan sonra geçmiş olsun denmesi gereken bir yerde sadece futbolcuların kutlanması, daha neler neler…

 

'Benim yerimde kim olsa istifa ederdi' 

 

Bunların herhangi birinden sonra benim yerimde kim olsa istifa ederdi. Tam aksine ben, dördüncü yıldızı takmadan gitmeyeceğim dedikçe her şeyin şiddeti arttı. Sayın Aysal’ın Antalya maçı sonrası açıklamalarının bir kez daha izlenmesinde yarar var.

Şimdi bunları görüştükten sonra her zor durumda bana ihtiyaç duyulan ve çağrıldığım her anda koşulsuz, hiç sorgusuz elimi ve aynı zamanda gövdemi taşın altına sokmaktan geri durmadım. Yaşatılanlardan dolayı bazılarına hakkımı helal etmiyorum. Bugüne kadar yapılanları eğer G.Saraylılar içine sindiriyor ve affediyorsa ben de affediyorum." 

Terim, basın açıklamasının soru cevap bölümünde yöneltilen soruları şöyle yanıtladı: 

- TFF ile sözleşme imzalayacak mısınız?

TFF’ye verdiğim sözün dışında henüz bir şey yapmadım. Bundan sonraki kariyerim beni ve ailemi bağlıyor. Henüz yaşananların etkisi geçmeden herhangi başka bir şey yapmam söz konusu olabilir mi?

- 12 Nisan’da 2013’te TFF ile görüşüp anlaştığınız söyleniyor?

Böyle bir şey olması mümkün değil. Bunu söyleyenler ispat etmek zorundadır. Antalya maçında ve Beşiktaş maçının devre arasında 4. yıldızı takmadan gitmeyeceğimi ifade ettim. Bunlar 12 Nisan ile uymuyor.

- Milli Takım ile görüşme şekliniz hep eleştirildi. Sürecin nasıl geliştiğini anlatır mısınız?

Bu süreç benim hayatımda etik olarak her şeye uyduğum, hassas davrandığım bir süreçtir. Tüm dengeleri gözettim. Çok hassas davrandım. Her adımda tüm açıklığıyla görevime zarar gelmemesi için çok uğraştım. Demirören, Aysal’dan izin aldı, bana ‘Hocam izin aldım’ dedi, benden ondan sonra evine kahvaltıya gittim. Kahvaltıda sadece Demirören yoktu, yönetici arkadaşlarımız da vardı. Teklif kısmına gelince, “Başkanım benimle görüşmeden Aysal’dan teklif için de izin alın’ dedim. O da tamam diyerek aradı ve ‘Sayın Aysal izin verdi’ dedi. Bu telefondaki 2. konuşma. Ben oradan bana verdiğiniz teklifi Başkan'ımla paylaşacağım diyerek ayrıldım. Bunların hepsini Sayın Aysal’ın oluruyla yaptım. Burada çok çarpıcı bir nokta var. Sayın Demirören, "Mayıs’a kadar izin istiyoruz" diye sorunca cevap "Ne demek isterseniz Ocak’ta verelim, yeter ki 2-3 hafta önce haber verin" oldu. Demek ki vazgeçmeye ne kadar hazır, istekli, bundan da emin.

İmza töreni: Teklifin geldiği ilk andan itibaren izinsiz bir adım atmamışken süs imza mı rahatsızlık verdi. Sayın Demirören, imza atılan kağıdı gösterdi. O zaman kadar Galatasaray Kulübü hocaya güvenmek yerine o kağıdın peşine düştü. Uğradığım haksızlığı nasıl ifade edeyim ki? Teklif ve sonrasında yaşananlar Galatasaray’ı durdurmak için bir komplo ise bu komplonun kolaylaştırıcısı ve ekmeğine yağ süreni ne yazık ki çok uzakta değil. Ama ben değilim.

- Milli Takım teklifini TFF’den daha yüksek bir merciden mi aldınız?

Yani milli takım için Başbakan ile mi görüştünüz diyorsunuz. Sayın Başbakan’la zaman zaman görüşüyoruz. Sohbetlerimiz oluyor. Kendisi proje ve görüşlerimizi dinliyor. Sandığınız senaryolardan farklı bir durum olsa söylerdim.

Şimdi size bir şey sormak istiyorum. Benim yerimde olsanız ne yaparsınız. Her şeye göz yummuşsunuz. Çok samimi söylüyorum, rahmetliler bile bunu yaşasaydı isyan ederdi. Her şeyi bir kenara bırakalım. Benim G.Saray’a gelişimin 1. gününde ne oldu biliyor musunuz? Sanmıyorum. Dürüst, Aysal ve ben öğlen mukavele imzaladık. Nasıl geldiğimi biliyorsunuz. Herkesin istediği bir ortam. Aynı akşam, evime gönderilen bir yönetici kendisi de sıkılarak "Her yıl başarılı olmak kaydıysa bu 3 yılı 1’er seneliğe getirmek istiyor" dedi. 1 gün bile çıkıp bununla ilgili konuşmak.

- Yönetim Kurulu’ndan 1 gün önce Arıboğan’ın sizi aradığı doğru mu?

Madem öyleyse karar zaten alınmıştı. Böyleyse Kurul boşuna toplanmış oluyor. Oy birliği ile alınan kararın başka birinin kararı ile alındığı ortaya çıkıyor. Başkan aradı aramadı, ulaştı ulaşamadı, mesele bu değil. Zaten istenmeyen bir durum vardı mesele bu. Buna uygun bir kılıf aranıyordu demek ki şartlar o zaman oluştu.

 

'Prim pazarlığı haysiyet kırıcı'

 

Ben Galatasaray’dan gönderilme nedenimin ne olduğunu herkesin anladığını sanmıyorum. O günden bu yana bu kararı haklı göstermek için nedenler sıralanıyor. Kimse benimle çalışmak zorunda değil. Hak etmediğim iddiaları servis etmek yakışmıyor. Dahası asıl bunlar haysiyet kırıcı. SMS kayıtlarının bir gazeteciye servis edilmesi haysiyet kırıcı. 6-1’lik bir maç sonrası prim pazarlığı yapmak haysiyet kırıcı. Alnının akıyla 2 sene şampiyon olmuş, başarılar yaşatmış hocanızı değerlerinden vurmaya çalışmak yanlış. Ne yapalım telefon kayıtlarını mı açalım biz de. Bunlar bana yakışmaz. Bunlardan daha çok önemsediğim bir konu da konsantrasyonumu kaybettiğimi söylediği. Aşk olsun hatta yazıklar olsun. İlk başlarda alınan skorlar nedeniyle mi beni sorgulayacaksınız. Başarı varsa varsın yoksa yoksun öyle mi? Ne deyim, yazık. O zaman Şampiyonlar Ligi’ni hatırlayalım geçen sene. Madem bu kadar açık konuşuyoruz söyleyelim. Ben sadece başarısızlıklardan sonra değil, çok büyük başarılardan sonra da telefonumu kapattım. Geçen sene şampiyonluk gecesi kapattım. İçinizden bazıları da beni arayıp ‘Hocam bu yapılır mı’ dedi. O telefonları ben aileme karşı da kapattım evime de gelmedim. Bazıları kaybeder çok üzülür. Bu olamaz mı?

-Çalıştığınız sürede tüm transferlerde sorun olduğu söylendi.

- Ben ekonomist değilim ama Galatasaray’ın gelir gider dengesini bilen biriyim. O nedenle bugüne kadarki ihtiyaçlara, isimlere bu açılardan baktım. Biz transferleri Galatasaray’a faydalı olsun diye yaptık.

Beşiktaş maçından önceki yemekte Başkan bana ulaşamıyor. Yardımcılara da ulaşamıyor ki kaptan olmayan bir futbolcuyla prim pazarlığı yapılıyor. Oyuncular tebrik ediliyor, emeği geçen kimse tebrik edilmiyor. Aynı anda daha stadı terk etmeden Galatasaray Başkanı’nın böyle bir deklarasyon yayınladığı haberi geliyor. 30 saniye Fatih Terim olun. Galatasaray tarihinde de bu tip deklarasyonlar tek tiptir. Ertesi sabah öğreniyorum ben prim meselesini.

-Galatasaray’a bir daha döner misiniz?

Hayat, neden olmasın.

-5 ay önce güvenmiyorum dediğiniz TFF ile çalışmanızda ne nedenler var?

Burada Milli Takım için elini taşın altına sokmaktan bahsediyoruz. Türk futbolu ve ülke başarısı için herkes biraraya gelebilir ve gelmelidir de.

- Milli Takım'dan teklif gelmese yine ayrılır mıydınız?

Bence evet. Hele hele yaşananları gördükçe daha çok inanıyorum.

- Sneijder’i istemediğiniz doğru mu?

Benim bu zamana kadar hangi futbolcu ile sorunum oldu. Sneijder’in özelinde değil konumuz. Biz verirken 5 kişilik liste veriyoruz. Zaman zaman listede olmayan biri alınır.

-Galatasaray bu yıl 4. yıldızı takarsa, kutlamaya da sizi çağırırsa gider misiniz?

Giderim. Her zaman söylediğim gibi asıl olan Galatasaray’dır.

- Sizce yöneticileri tesiste olmaya neden bu kadar hevesli?

Ben de bilmiyorum, bilen biri varsa bana anlatsın. Geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Pek çok konuya açık yüreklilikle cevap verdim. Herkese teşekkür ediyorum. Son sözüm; Beni ben yapan Fatih Terim’i imparator diye bağrına basan muhteşem Galatasaray taraftarına. Ben ne sizden, ne de Galatasaray’dan ayrılmadım ayrılmam da. Elimi kalbime koyuyorum Galatasaray taraftarına sonsuz teşekkürlerimi koyuyorum. 40 yılda hakkım varsa helal ediyorum. Siz de hakkınızı bana helal edin.

 

Taraftarlar, denizden destek verdi

 

 
A Milli Futbol takımı Teknik Direktörü Fatih Terim'in Grand Tarabya Oteli'nde düzenlediği basın toplantısı sırasında, denizden tekneyle gelen sarı-kırmızılı taraftarlar, açtıkları pankartlar ile tecrübeli çalıştırıcıya destek mesajı gönderdi.
Teknenin üzerindeki pankartlarda "İnadına Terim" ve "Ya Terim Ya Ölüm" ifadeleri yer alırken, tecrübeli çalıştırıcının " Galatasaray 'a ilk imzamı 1974 yılında attım" açıklamasını vurgu yapılan 1974 yazılı ve sonsuzluk işareti olan pankart da dikkati çekti.