Adana’da, PKK'nın şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK operasyonunda tutuklanarak Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderilen eski BDP Adana il yöneticisi ve DTK üyesi Hakki Kuru’nun ölmeden önce kaleme aldığı bir mektup ortaya çıktı. 11 Temmuz günü koğuşunda kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren Kuru’nun, ölümünden kısa bir süre önce yazdığı ve Adana’da yerel yayın yapan Radyo Dünya’ya gönderdiği mektup, ölümünden sonra radyoya ulaştı. Kuru'nun, her perşembe yayınlanan ve cezaevlerindeki tutsakların mektup gönderdiği, “Güneşi Düşleyenler” programına gönderdiği mektupta, "F Tipi, insanı çürüttüğü gibi canlıyı uzun yaşatmıyor. Burada yaşamı sürdürmek büyük bir maneviyat ve moral sahibi olmaktan geçer” diye yazdığı öğrenildi.
Özgür Gündem gazetesinin manşetinde (18 Temmuz 2012) Hamdullah Kesen imzasıyla yayımlanan haber şöyle:
Kuru mektubunda, Çukurova’nın sarı sıcak yazında tarlalardaki emekçilerin güneşin altında yaşadıklarının bir benzerini, kendilerinin de F tiplerinde yaşadıklarını söylüyor. Havanın sıcak ve bunaltıcı olduğunu ve hava sirkülasyonunun oluşmadığı havuz biçimindeki bir yerde, “cehennem” olarak tabir edilen bir mekanda kaldıklarını anlatıyor. Güneşin yansımasıyla betonlarda oluşan sıcaklığın da insanı hareket etmesiyle tepeden tırnağa kadar tere batırdığını, etraflarında serçe ve güvercin olmadığını, ötüşlerini dahi duymadıklarını ifade ediyor. Kuru, kuş ötüşlerine dahi hasret kaldıklarını belirtiyor. Cezaevinin zor koşullarına kuşların dahi dayanamadığını ise şu kelimelerle anlatıyor mektubunda: “Elimizdeki evcil kuş da uyum sağlayamadı. 3-5 kez ciyak ciyak ses çıkarıp elimizin içinde donup sertleşti. 3 arkadaş birbirimizin yüzüne baktık, ağzımızda kelimeler kilitlendi. Bize bir süredir arkadaşlık yapan kuşumuzun ayrılığı bizi derin bir üzüntü ve hüznün içine itti. F Tipi koşulları insanı çürüttüğü gibi canlıyı da uzun yaşatmıyor. Burada yaşamı sürdürmek büyük bir maneviyat ve moral sahibi olmaktan geçer.”
'Tabutluklar...'
Kuru, Türkiye’de yıllardır süren çatışmalı ve acılı durum karşısında kendilerinin demokratik tepki ve iradelerini kullandıklarından dolayı uzun tutuklama ve çürütmeyle baş başa bırakıldıklarının altını çiziyor. Türkiye’de anti demokratik uygulamalara karşı duranların ya sürgün edildiğini ya da uzun süre zindana atıldığını belirten Kuru, “Buraya geldiğimde fiziki bir sağlık sorunum yoktu. 4 ay gibi bir zaman geçti, fiziki sorunlarım çoğaldı. Bu durum sadece beni değil birçok arkadaşımı da girdabına almış bulunmaktadır. Tabutluklarda sağlık sorunları insanları olumsuz anlamda etkilemekte. Birçok insanın cezaevlerinde yaşamını yitirdiğini öğreniyoruz. Mahkemelerce hakkımızda cezai karar olmamasına rağmen uzun süre tutulmamız, buralarda yaşamımızı kaybetmemizin vicdani, ahlaki hiçbir tutarlılığı yoktur” diye kaydediyor.
'Analar moral kaynağımız oldu...'
Bir ananın her sabah evladının yokluğuyla yeni günün yaşam mücadelesine başladığını söyleyen Kuru, mektubunda anaların zindandaki tutsakların hepsinin kendi evlatları olduğunu belirten sözlerinin kendilerine güç verdiğini ve yalnız olmadıkları hissi uyandırdığını ifade ediyor. “Zindanlarda göz göre göre insanların ölümün içerisine atılmasını hangi vicdan kabul eder” diye soruyor Kuru ve adım adım ölüme sürüklendiğinin farkında olarak şu kelimeleri işliyor mektubunda: “Demokrasi ve özgürlüğün topluma sunulması için F tiplerinin bu acımasızlığına rağmen inancımızı büyütüp direnme sonucunda halkımızla kucaklaşacağımız günler pek uzak değildir. Demokratik bir ülkede, özgür, eşit ve onurlu bir yaşamda birlikte olmak dileğiyle...”