Çözüm süreciyle ilgili konuşan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Eylül ayının 8 aydan fazla süren çatışmasızlığın kaderini belirleyecek bir süreç olduğuna dikkat çekerek, “Eğer AKP hükümeti kısa sürede çözüm iradesi ortaya koymazsa Kürt tarafının tek taraflı iradesi ve adımları karşılık bulmamış olacaktır. Bu da 8 aydır süren çatışmasızlık sürecinin sonu anlamına gelecektir” dedi.
ANF’de yer alan habere göre Cemil Bayık, Kürtçe günlük gazete Azadiya Welat’taki köşe yazısında çözüm sürecinde gelinen aşamayı değerlendirdi.
Çatışmasızlık sürecine karşın AKP Hükümeti’nin hiçbir adım atmadığını hatta savaş hazırlığı olan çalışmaları hızlandırdığına dikkat çeken Bayık, Eylül ayının 8 aydan fazla süren çatışmasızlığın kaderini belirleyeceğine işaret etti. “çatışmasızlığın bir karşılığı olmamışsa, tabii ki Kürt Özgürlük Hareketi de mevcut pozisyonunu gözden geçirir. Bundan daha doğal bir şey olamaz” dedi. “Kürt Özgürlük Hareketi, Kürt sorununu demokratik yollardan ve makul çerçevede çözmek istiyor. Ama makul ve sabırlı olması AKP hükümetinin her oyununu kabul edeceği anlamına gelmiyor” ifadesinde bulundu.
Bayık’ın Azadiya Welat’ta Kürtçe olarak yayınlanan yazısı şöyle:
“1 Eylül Dünya Barış Günü’nde hep savaşları durduracak zihniyet, yaklaşım ve uygulamalar beklenir. Türkiye ve Kürdistan'da ise Kürtlerle Türkiye'nin barışması için adımlar beklenmektedir. Yüzyıldır Kürtler üzerinde bir kirli özel savaş yürütülüyor. Kürtler varlıklarını ortadan kaldırmaya yönelik bu savaşa karşı direniyor. Özellikle son 30 yıldır Kürtlerin varlık yokluk direnişi büyük boyutlara ulaşmıştır.
Kürtler bu direniş süresince demokratik çözüm için defalarca ateşkes ilan edip çatışmasızlık ortamı yaratmışlardır. Son olarak 8 aydan fazladır çatışmasızlık sürmektedir. Bunun karşılığı olarak Kürtler ve demokrasi güçleri AKP'den adım atmasını beklemektedir. Ancak AKP hükümeti hiçbir adım atmadı, hatta savaş hazırlığı olan çalışmalarını hızlandırdı. Bu da çatışmasızlığı boşa çıkarma tehlikesi yaratmıştır. Bu nedenle Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi AKP hükümetini uyararak 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Kürt-Türk barışını sağlayacak adım atmasını istemiştir. Şimdi 1 Eylül’le birlikte AKP hükümetinin atacağı adımlar beklenmektedir.
Kader belirleyici ay Eylül
Eylül ayı 8 aydan fazla süren çatışmasızlığın kaderini belirleyecektir. Geçen aylarda Kürt Özgürlük Hareketi üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine getirmiştir. Demokratikleşme ve Kürt sorununun demokratik çözümü için bir hükümete sunulacak tüm kolaylıkları sunmuştur. Kürt sorununun çözümü için elverişli ortam sağlanmıştır. Artık Kürt sorununun çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi konusunda hiçbir engel kalmamıştır. Eğer Kürt sorununun çözümü için bir adım atılmıyorsa bunun tek nedeni vardır; o da AKP'nin çözüm zihniyeti ve iradesinin bulunmamasıdır.
Eğer AKP hükümeti kısa sürede çözüm iradesi ortaya koymazsa Kürt tarafının tek taraflı iradesi ve adımları karşılık bulmamış olacaktır. Bu da 8 aydır süren çatışmasızlık sürecinin sonu anlamına gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkarsa çekilmek için hareket halinde olan gerillalar da yerlerinde duracaktır. Çözüm için adım atılmazsa gerilladan başka bir tutum beklenemez. Gerilla bir amaç için mücadele etmişse, hiçbir adımın atılmadığı ortamda gerilla direnişçi tutumunu bırakmaz.
Çatışmasızlık karşılık bulmamışsa mevcut durum gözden geçirilir
Gerilla çatışmasızlık ortamı sağlanıp geri çekilme iradesi ortaya konulduğunda bunun bir karşılığının olacağına inanarak bu adımları atmıştır. Bu adımların karşılığının olmayacağını düşünseydi tabii ki ne çatışmasızlık ortamı sağlanır ne de geri çekilme iradesi ortaya konurdu. Bunu bir çocuk bile bilirken AKP hükümetinin ya da Başbakanın danışmanlarının bilmemesi düşünülemez. Bu nedenle bu çatışmasızlığın bir karşılığı olmamışsa, tabii ki Kürt Özgürlük Hareketi de mevcut pozisyonunu gözden geçirir. Bundan daha doğal bir şey olamaz.
AKP hükümeti, 1 Eylül tarihinin dillendirilmesini tehdit olarak değerlendiriyor. Kürtler taleplerinin karşılanmasını istiyor. AKP bunu da bir dayatma olarak görüyor. Demokratik zihniyetleri olmadığı için her şeyi biz yaparız, hem de bildiğimiz gibi yaparız, diyorlar. Onlara göre halk, toplum ve insanlar iktidarlardan talepte bulunamazlar; haklarının kabul edilmesi için zaman veremezler. Çünkü halkların, toplumların ve insanların hakları konusunda tüm tasarruf bu otoriter iktidarlara aittir. Tüm hegemon zihniyette olanlar böyle düşünür. AKP de böyle düşünüyor.
‘AKP Kürtler oyalamayı kabul etmediği için öfkeli’
Dünyanın her yerinde bu tür sorunların çözümü bir takvime bağlanır. Hakları için mücadele verenler taleplerini ortaya koyar. Kürtler de haklı olarak bunu yapmışlardır. Kürtler fedakarlık yapacak, ama AKP hükümeti oyalama yapacak ve fırsatını bulunca tasfiye harekatı geliştirecek! Varlık-yokluk mücadelesi veren ve kırk yıl ağır bedeller ödeyen Kürtler bu oyuna, bu kurnazlığa müsaade etmez.
AKP'nin öfkesi, Kürtler neden kandırılamıyor bunadır. Şimdiye kadar ‘alavere, dalavere Kürt Mehmet nöbete’ demişlerdir. Kürtleri hep aldatmışlardır. Ancak şimdi öyle bir Önderlik ve Hareket ortaya çıkmış ki, kandırılamıyor. Tabii ki bu Önderlik çok makul ve sabırlı yaklaşım gösteriyor. Kürt Özgürlük Hareketi de Kürt sorununu demokratik yollardan ve makul çerçevede çözmek istiyor. Ama makul ve sabırlı olması AKP hükümetinin her oyununu kabul edeceği anlamına gelmiyor.
Bu Önderlik, bu Hareket politiktir, politikada esnek ve yaratıcıdır; ama apolitik değildir. Hatta dünyanın en tecrübeli politik hareketidir. Bu nedenle AKP hükümeti Kürt Halk Önderinin başlattığı sürece sorumlu ve ciddi yaklaşmalıdır. Yoksa bu Önderlik AKP'nin oyunlarını yutmaz. Bu Hareket de bu halka karşı duyduğu sorumluluğun gereği Kürt sorununu çözmeyen politikalar karşısında direnişçi tutumunda sonuna kadar ısrar eder.”