T24 - Hükümet, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla et fiyatlarındaki yüksek artışa çözüm arıyor. İlk akla gelen “et ithalatı”. Peki bu bir çözüm mü? Daha doğrusu “kalıcı bir çözüm mü?”
Milliyet gazetesi Ekonomi Müdürü Murat Sabuncu, Koç Holding Turizm, Gıda ve Perakende Gruubu Başkanı Ömer Bozer'le et ithalatını konuştu:
Fiyatlardaki yükselişin nedenlerini, et ithalatının neyi değiştireceğini Ömer Bozer ile konuştum. Bozer’i Migros günlerinden beri tanıyorum. Sadece masa başında oturan değil alana inen tüketiciye ulaşana kadar ürünlerinin tüm aşamalarını iyi bilen bir isimdir. Bir de şu anda onun Koç Holding’te yönettiği bölüme bağlı olan Harranova Besi Çiftliği’nden dolayı “etin” her halini biliyor. Yani hem besi kısımında hem kesim bölümünde hem de sanayisinde varlar.
Bozer aradığımda yine yollardaydı. Kendisiyle yaptığım görüşmeyi aşağıda bulacaksınız. Ancak kısaca burada söyleyeyim. Et ithalatının şu anda elinde 2.2 milyon besi hayvanı bulunan kitleyi çok olumsuz etkileyeceğini söylüyor. Bir de bunun kısa vadeli çözüm olduğunu..Onun önerisi TİGEM’ler vasıtasıyla belli sayıda canlı hayvanın ithal edilmesi…
Tarım Bakanı Mehdi Eker geçen hafta “karkas et fiyatının kilogramının 17 lira olduğunu, elinde büyük miktarda besi materyali bulunan spekülatörlerin kesim yapmayarak ya da bunu geciktirerek” fiyatlarda etkili olduğunu söylemişti. Sizce bu saptama doğru mu?
Besiciler fiyatlar daha da artacak diye malını satmıyor düşüncesi pek doğru bir saptama değil. Rakamlara bakılır ise biz de dahil tüm büyük besicilerin aylık satış rakamlarında bir düşme görülmez, son aylardaki satışları azalmadı. Zaten bu söz konusu büyük ölçekli besicilerin elindeki hayvan sayısı çok ufaktır ve bir manipülasyon yapmaya elverişsizdir. Biz hem besi hem de kesim yaptığımız için durumu daha doğru tespit edebiliriz. Rakamlar bunu göstermiyor. Hayvan belirli bir ağırlığa geldikten sonra yediği yem boşa gider. Yani ağırlık artmaz. Zaten 8 ay gibi uzun bir besi süresi oldukça önemli finansman yükü doğuruyor. Ahırların, tekrar ham hayvan ile doldurulması lazım. Bu nedenlerle büyük besici spekülatif davranamaz.
Bunu hakikat olarak kabul ederek çözüm üretmek sektörü dibe çekerken, havaya para atmaktır. Ham hayvanın, yetiştiriciden gelen arzın fiyat artışı beklentisi ile yavaşlamış olması doğruyu daha çok yansıtır. O da daha çok Doğu bölgesindedir. Ancak bu sorun da önemli yapısal bir sorun değildir. Zira hayvan yaşayan ve yürüyen bir canlı. Pirinç, bulgur gibi alıp depolayabileceğiniz bir şey değil.
Peki sizce ette yaşanan fiyat sorununun nedeni ne?
2003-2009 yılları arasında Türkiye’de enflasyon yüzde 61, yem fiyatları yüzde 67 artış gösterirken aynı dönemde et fiyatları sadece yüzde 24 arttı. Bu dönemde et fiyatları artışlarının, yem fiyatlarının ve enflasyonun çok gerisinde kalmış olması nedeniyle besiciler zarar ettiler. Bu durumda hem kayıtsız ekonomiyi körükledi hem de besiye alınan hayvan sayısının yani et arzının artmasını engelledi. Bu çarpık durumu besleyen belli başlı nedenler, kaçak hayvan girişi ve kayıt dışı et ticaretidir. Pek tabiidir ki bu çarpıklık ilk fırsatını bulduğunda patlayacak ve aynen bir sarkaç etkisi gibi aksi yönde aşırı hareket edecek idi. Nitekim öyle de oldu. Biz bunu zannedersem 2008 yılında öngörmüştük. Esas neden budur. Gerisi tali nedenlerdir. Et fiyatları 2009 yılının son çeyreğinden itibaren artışa geçti. Geç gelen artışlar her zaman piyasada aşırılığa ve dengesizliğe neden oluyor. Ancak şunu da kabul etmek lazım ki bu artış sayesinde evvelki dönemde zarar eden besici moral buldu ve besiye daha fazla yeni hayvan koymağa başladı. Bakanlık son zamanlarda sık sayım yaptırarak çok iyi yapıyor. Bu sayımlarda hayvan sayısında bir artış gözlemleniyor.
Zira evvelce zarar eden besici şimdi yaptığı işten nemalanmaya başladı. Ancak burada bir zenginleşme var demek tamamen yanlış olur, ilelebet zararda olunur veya kayıt dışı kalınır ise, sağlıklı bir sektör gelişiminden söz etmek de imkânsızdır. Tüm bu fiyat artışına rağmen, mevcut ham hayvan alış, yem maliyeti, besi maliyeti ve et satış fiyatı sabit kalsa dahi bugün ham hayvan alıp, 8 ay besleyip, bu hayvanı satan besici kâr edemez. Bu hesap başa baş gelir. Tabii yüzde yüz kayıtlı durumdan bahsediyorum. Zarar veya başa baş noktasında sektör için sürdürülebilir bir gelişim için iklim bulunmaz.
‘Kontrollü ve kotalı buzağı ithali olabilir’
Türkiye’nin 1 milyon 200 bin ton civarında kırmızı et tüketimi, 576 bin ton ise kayıt altında kırmızı et üretimi var. Et açığının karşılanması için ne yapılabilir? ithalat çözer mi?
Türkiye’de et tüketimi çok düşük olduğu için sorun et açığı sorunu değil. Sorun tamamen devresel ve biraz sabredildiği takdirde piyasa kendi dengelerini kuracaktır.
İthalat bindiğimiz dalı kesmek olur. Besici uzun yıllar sonra karlı iş yapmaya başladığı için besideki hayvan adedi artıyor. Siz ithalat yoluyla et fiyatını düşürürseniz, bugün beside bulunan 2.2 milyon hayvan büyük zarara neden olur. Yani besici büyük darbe alır. Son yıllarda memleketimizde büyük ölçekli, bilimsel manada yapılan besicilik artmakta iken bu darbe hiç doğru olmaz. Bu takdirde besideki hayvan sayısının artması ve verimli modern besiciliğin gelişmesi hayal olacak. Kim zarar edeceği işe para yatırır, sektörün gelişerek büyümesi için verimliliğe kafa yorar. Arz daha da ufalır ise, mevcut besicilere büyük zararlar yazar ise, talebi ithalle canlandırmak çok yanlış olur ve etkisi çok kısıtlı kalır, piyasa daha da daralır. Bunun yanı sıra etkileri diğer sektörlere de dalga dalga yayılır mesela sütçülükte de zora girer. Ancak bu arada kısıtlı ölçüde kontrollü ve kotalı buzağı ithalatı dengeye ulaşmayı kolaylaştırabilir. Bu dengenin de önümüzdeki 12 ayda oturması gerekir. Zira besi süresi 8 aydır.
‘En önemli sorun kayıtdışılık’
Başbakan Erdoğan, son dönemde hızla yükselen et fiyatlarına ilişkin sorunun çözülmesi için bakanlara talimat verdi. Sizce bu sorun kısa süre içinde çözülebilir mi?
Ortada bir sorun olduğu aşikâr. Ancak bu sorun kısa vadeli tedbirler ile sağlıklı bir şekilde çözülemez. Orta ve uzun vadeli çözümler geçerlidir ve kalıcıdır. Bu tedbirler de, tutarlı ve uzun vadeli tarım politikası, hayvan ırkının daha verimli olacak şekilde ıslahı, besiciliğin büyük ölçekli ve bilimsel bir şekilde yapılmasının teşvik edilmesi, hastalıkla mücadele, kaçak hayvan girişinin önlenmesi, et tüketimini arttırmaya yönelik pazarlama ve ticari faaliyetlere önem verilmesi ve her şeyden önemlisi sektörün tamamının kayıt altına alınması olarak özetlenebilir. Tüm bu faaliyetlerde, kamu, özel sektör ve sivil toplum kurumlarının koordineli bir şekilde çalışması gereklidir. Sorunun çözümünü bugünden yarına halletmek, yarından öbür güne yine çok daha ters etkileri göze almak anlamına geleceğinden, arzu edilenin bu olmadığını düşünüyorum. Bu piyasanın içinden bir bakışla, son 5 yılda nasıl bir ortam hangi sonucu doğurdu bakış açısıyla, evvelce de yüksek miktarlarda yapılmış olan et ve canlı hayvan ithalatının sektörü özellikle besi kısmını nasıl güdük bıraktığını görmemek mümkün değil. En önemli sorun et piyasasının çok küçük ölçekte kalmış olması ve kayıt dışılıktır.