Gündem

Eski EDOK komutanları hakkında iddianame hazır

Korgeneral İyidil'in de aralarında bulunduğu 7 kişi hakkında iddianame hazırlayarak mahkemeye gönderdi

13 Haziran 2017 19:51

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimine ilişkin, eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Eğitim ve Doktrin Komutanlığı (EDOK) Muharebe ve Muharebe Eğitim Destek Komutanı Korgeneral Metin İyidil'in de aralarında bulunduğu 7 kişi hakkında iddianame hazırlandı.

Cumhuriyet Savcısı Cengiz Akgül'ün hazırladığı iddianame, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

İddianamede İyidil'in yanı sıra suç tarihinde korgeneral rütbesiyle KKK EDOK Okullar Komutanı olan Abdullah Barutcu, tuğgeneral rütbesiyle EDOK Harekat Eğitim ve Öğretim Başkanı olan Lütfü İhsan Yanıkoğlu, tümgeneral rütbesiyle EDOK Kurmay Başkanı olan Hamza Koçyiğit, tuğgeneral rütbesiyle EDOK Muharebe Geliştirme Başkanı olan Mehmet Topçu, binbaşı rütbesiyle EDOK Muhabere Geliştirme Başkanlığı Alınan Dersler Merkezi Faaliyet Gözlem Kısmında Gözlem Subayı Ersal Duman ve albay rütbesiyle EDOK Eğitim Yöneticisi ve Öğretmen Yetiştirme Okul Komutanlığı Harekat ve İstihbarat Subayı Süleyman Güven "şüpheli" olarak yer aldı.

İddianamede, şüphelilerden Güven dışındakilerin "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" suçlarını işledikleri kaydedildi.

Bunun yanı sıra İyidil, "Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek", diğer bütün şüpheliler ise "Silahlı terör örgütü üyesi olmak" ile suçlandı.

İddianamede, 26 Temmuz'da KHK ile kamu görevinden çıkarılan eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Muharebe ve Muharebe Eğitim Destek Komutanı Korgeneral Metin İyidil hakkındaki tanık beyanları ve bazı delillere yer verildi.

İddianameye göre, Genelkurmay çatı davası sanıklarından eski Genelkurmay Başkanlığı Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün kasasında, şüpheli Metin İyidil'in FETÖ/PDY mensubu olduğuna dair iddiaların bulunduğu yönünde bilgi mevcut olduğuna ilişkin MİT Müsteşarlığından 23 Haziran 2015'te Genelkurmay Başkanlığına gönderilen "Çok Gizli Kişiye Özel" ibareli yazı bulundu.

 

Partigöç ile görüşmüş

 

İddianamede, şüpheli Metin İyidil'in darbe girişiminden önce, 'FETÖ/PDY' mensubu askerlerle darbeye hazırlık konusunda düzenli görüşmeler yaptığı öne sürüldü. İyidil'in, 15 Temmuz'da, sözde Yurtta Sulh Konseyi Üyesi olan ve atama listelerinde imzası bulunan Genelkurmay çatı davası sanıklarından Mehmet Partigöç ile Genelkurmay Karargahı'nda görüştüğü bilgisi de iddianameye girdi. İddianameye göre İyidil, Isparta Dağ Komanda Okulu'nda eğitim gören Harbiyelilerin, Ankara'ya getirilip, darbe kalkışmasında kullanılabilmesi için çaba gösterdi.

İddianamede, İyidil'e ilişkin şu ifadelere yer verildi:

"Kalkışmanın sonuca ulaşmayacağına dair belirtilerin ortaya çıkması üzerine, ısrarla kendisinin darbe karşıtı olduğunu gösterecek şekilde faaliyetler ve davranışlar sergilemeye çalıştığı, bu kapsamda televizyon açıklaması yaptığı saatlerde, kendisinin zırhlı birliklerde bulunduğunu gösteren kamera görüntülerini temin etmeye çalışması gibi eylemlerle örgütün en başarılı olduğu takiye uygulamasını gösterdiği, EDOK Karargahında bir problem olmadığını öğrenmesine rağmen, darbenin engellenmesi için görevinin başına geçerek, olay gecesi ülke genelinde çok önemli olayların yaşandığı bağlı birliklerine resmi yollardan yazılı ve sözlü talimatlar verebilecek durumda olmasına rağmen, bir kafede telefon görüşmeleri ile darbe kalkışmasının gidişatını anlamaya çalıştığı, akabinde darbecilerin teker teker veya toplu olarak teslim alınması üzerine, hakkında darbeye teşebbüs eylemlerinden kamu davası açılan Yıldırım Güvenç'in birliğinden aldığı silahla ve sivil kıyafetle darbe girişiminin bastırıldığı sabah saatlerinde Zırhlı Birliklere giderek, burada zaten derdest edilmiş darbecileri kendisinin teslim aldığı yönünde, buradaki tankların darbe amacıyla dışarı çıkışlarını engellediği görüntüsünü vermeye çalıştığı, yine burada derdest edilen darbecilerin adli kolluk görevlilerine teslim edilmemesi için yoğun çaba gösterdiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, şüphelinin yukarıda başlık kısmında belirtilen suçları işlediği kanaatine ulaşılmıştır."

 

"Bana atılan iftiraların sebebini bilmiyorum"

 

İddianamede, Metin İyidil'in Ankara Merkez Komutanlığında alınan ifadesine de yer verildi. Kalkışmadan haberi olmadığını öne süren İyidil, şunları söyledi:

"Ben kalkışmanın hiçbir şekilde içinde değilim, hiçbir bilgim olmadı. Kalkışma olduğuna dair sözde emri Lojistik Komutanlığına gidince gördüm. Bu alçaklar ile bu kalkışmaya yönelik hiçbir görüşmem, irtibatım olmamıştır. Bu darbeyi hazırlayanlar, hiçbir şekilde kendilerine yakın olmadığımı ve hiçbir şekilde birlikte hareket etmeyeceğimi bildiklerinden beni hazırladıkları sözde darbe emrinde kuvvet komutanlığı emrine almışlardır. Ben anayasal düzene gönülden bağlı milletimin ve devletimin emrinde, mevcut komuta kademe zinciri içerisinde hareket eden şerefli bir Türk subayıyım. Bana atılan iftiraların sebebini bilmiyorum."

İyidil ifadesine şöyle devam etti:

"15 Temmuz 2016 günü hatırladığım kadarıyla saat 22.15 sularında İstanbul'da yaşayan emekli bir albayın oğlu olan Turgay Taşdemir, Boğaz Köprüsü'ndeki askeri hareketliliği gösteren bir mesaj attı ve 'abi bu nedir' diye sordu. Cep telefonumdan haber kanallarına bakıp durumu anlamak istedim. İlk aklıma gelen bir terör saldırısına karşı köprülerin kapatılmak istenmesiydi.

Orgeneral Kamil Başoğlu'nun eşi Perihan Başoğlu beni arayarak 'Metin Bey Kamil'i götürdüler' dedi. 'Kim?' dedim. '2-3 subay geldi bir ambulansa bindirip ite kaka götürdüler' dedi. Çok şaşırmıştım hemen bir muhakeme yaptım ortada garip bir durum vardı hemen sivil elbiselerimi giyerek evimi terk ettim.

Çayyolu'nda oturan arkadaşım emekli Albay Levent Altuncu'nun evine gittim. Onlarla bir durum muhakemesi yaptım. Bu arada arkadaşım olan Korgeneral Faruk Şengün'ü aradım. Onunla Çayyolu Mado'da buluşup hemen yakınındaki bir parkta durum muhakemesi yaptık.

Zırhlı Birlikler Okulu Komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol'a durumunu sordum. Bana kendisinin görevden alındığını ifade etti. Bu emrin sahte olduğunu, uymaması gerektiğini kendisine söyledim ve telefon kesildi. Bunun üzerine hem ben, Korgeneral Şengün, birlik komutanlığımızı arayarak, emir komuta silsilesi dışında gelen bu emirlere uymamalarını, uymak isteyenlerin vurulması emrini verdim. Çünkü gelen mesajdan bizim haberimiz yoktu, bize bir tebligat yoktu. Böyle bir faaliyetin tüm Silahlı Kuvvetleri kapsamadığı açıktı."

İyidil, daha sonra Zırhlı Birlikler Okulu'na geçerek, buradaki darbecilerin esir alınıp, enterne edilmesi emri verdiğini söyledi. Metin İyidil, "Bu arada birlik komutanlarımla sürekli konuştum ve darbecilerin emirlerine uyanlara karşı gerekirse silah kullanılmasını emrettim." dedi.

Sanık İyidil, Harbiyelilerin uçakla Ankara'ya gönderilmesinin önüne geçmek için hiçbir Harbiyelinin kışla dışına çıkarılmaması emrini verdiğini de söyledi.

 

"16 Temmuz sabahına kadar lojmandaki kapıcı dairesinde saklanmıştır"

 

İddianamede, şüphelilerden emekli Korgeneral Abdullah Barutcu'ya da yer verildi.

İddianamede, "Daha önceden Özel Kuvvetler Komutanlığı dahil terörle mücadelede önemli ve kritik birliklerde görev yapmasına rağmen, hain darbe girişimi sırasında herhangi bir çatışma yaşanmayan EDOK Karargahı'ndaki görevinin başına giderek, kendisine bağlı okul ve birlikleri darbeye karşı yönlendirmediği gibi 16 Temmuz sabahına kadar lojmandaki kapıcı dairesinde saklanmıştır" ifadeleri kullanıldı.

Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede Barutcu'nun olay tarihinde EDOK Okullar Komutanı olduğu belirtildi. Barutcu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadede, bazı komutanlarla 14 Temmuz 2016'da İstanbul, Balıkesir ve İzmir'e gittikten sonra 15 Temmuz akşamı Ankara'ya döndüğünü, saat 19.30 sıralarında Merasim Sokak'taki lojmanına geçtiğini anlattı. Yorgun olduğu için uyuya kalmışken, saat 21.30 sıralarında uçak sesleriyle uyandığını belirten Barutcu, tedirgin olduğunu, eşi ve kızının korktuğunu, Genelkurmay Karargahı tarafından atış sesleri geldiğini ifade etti.

Barutcu, şu ifadeyi verdi:

"Eşim tanıdığı için Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı'nın eşiyle görüşmek üzere konutunu aradı. Telefonu alarak, Aksakallı ile görüştüm. Ona ne olup bittiğini sorduğumda bana 'Komutanım, beni düğünde kaçırmaya çalıştılar, ancak direndim ve kurtuldum. Eve geldim. Şu an evdeyim. Kendi güvenliğimi almaya çalışıyorum. Ortada bir anormallik var. Sanırım bir grup asker tarafından müdahale gerçekleşiyor. Benim astsubayımın helikopterden atış ile bacağını kopardılar' dedi. Aksakallı Paşamın anlatımından bir kalkışma ile karşı karşıya olduğumuzu anladım. Bunun üzerine Aksakallı Paşa'dan önceki Özel Kuvvetler Komutanı olmam sebebiyle beni de kaçırmaya teşebbüs ederler diye değerlendirerek, karşı komşum olan Tuğgeneral Rıza Çağatay'ın kapısını çaldım. Yarım saat evlerinde kaldık. Rıza Çağatay Paşa da ne olduğunu bilmiyordu. Eşiyle beraber o da korkmuştu."

Barutcu, bir süre sonra EDOK Okullar Komutanlığı Kurmay Başkanı Albay Recep Özdemir'in kendisini arayarak, nöbetçi amirin görüşmek istediğini söylediğini, havacı bir yüzbaşıyla görüştüğünü, bu kişinin "Komutanım sıkıyönetim emri geldi" dediğini aktararak, şöyle devam etti:

"Sıkıyönetim ilanı ile ilgili olarak herhangi bir reaksiyon göstermedim. Moralim bozuldu. Çünkü sıkıyönetimi gerektirecek en ufak bir şey yoktu. Ülkemizde kamu düzeni bozulmuş değildi. Ekonomimiz iyiydi. Yanıma Rıza Çağatay Paşa'yı ve eşini, kendi eşim ve kızımı alarak binamızın bodrum katında kapıcı odasına sığındık. Rıza Paşa'nın eşi dış kapıyı anahtarla kilitledi. Birer anahtar da bize verdi. Bodrum katındaki kapıcı odasındayken Tümgeneral Kemal Yeni, eşi ve oğlunun evde olduğunu öğrendik. Onları da yanımıza çağırdık."

Barutcu, televizyondan gelişmeleri takip ettiğini söyleyerek, sabah 07.30 sıralarına kadar bodrumda beklemeyi sürdürdüklerini, ardından herkesin kendi dairesine çıktığını belirterek, şunları kaydetti:

"Daha sonra resmi kıyafetimi giyerek, saat 09.00 sıralarında EDOK Okullar Komutanlığı Karargahı'ndaki yerime gittim. Emir subayım gelerek beni götürdü. Saat 09.30-10.00 sıralarında Kuleli Askeri Lisesi Komutanlığına 14 Temmuz 2016 günü atanan ve devralan görevine fiilen başlayan Kurmay Albay Mürsel Çıkrıkçılar cep telefonumdan beni arayarak kapıya polisin dayandığını, içeriye girmek istediklerini, ancak savcılık kararının olmadığını, ne yapması gerektiğini sordu. Ben de EDOK adli müşaviriyle görüşerek emniyet güçlerine zorluk çıkartmadan hareket etmelerini ve suça karışanlar konusunda yardımcı olmasını emrettim."

Barutcu, aynı akşam Kuleli Askeri Lisesi'nde darbe girişiminde bulunanları tespit için görevlendirildiğini belirterek, "Ben kesinlikle fiilen veya fikren darbe girişimi içerisinde yer almadım. Darbe girişiminde bulunanların hazırladığı listede görevim devam şeklindedir. Ben okullar komutanıyım, hiçbir silahlı gücüm yoktur. Mevcut görevimin devam etmesinin hiçbir anlamı yoktur." açıklamasında bulundu.

 

Atama listesini düzenleyenlerce kendilerinden olduğu gösterilmiş

 

İddianamede, Barutcu'nun, darbecilerin "Yurtta Sulh Konseyi" tarafından hazırlanan sözde Sıkıyönetim Atama Listelerinde, Atandığı Görev-1 bölümünde, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Doktrin Komutanı ve Okullar Komutanı yazdığına, Atandığı Görev-2 bölümünün boş olduğuna işaret edilerek, şu değerlendirmeler yer aldı:

"Barutcu'nun, darbeci Yurtta Sulh Konseyi tarafından hazırlanan sözde Sıkıyönetim Atama Listelerinde EDOK Komutanı ve Okullar Komutanı olarak görevlendirilmesinin şüphelinin darbe girişiminde atama listesini düzenleyenlerce kendilerinden veya güvenilir olduğunu gösterdiği, bu hususun darbecilerin atama listeleri konusunda Genelkurmay Karargahı iddianamesinde de yer aldığı anlaşılmıştır.

Şüphelinin alınan ifadeleri sırasında şahsi olarak kullandığı cep telefonu numarasını hatırlamadığını belirterek, ısrarlı sorulara rağmen şahsi cep telefonu numarasını vermemiş, bunun yerine resmi makam telefonunun numarasını vermiştir. Şüpheliye bağlı Kuleli Askeri Lisesi'nde darbe gecesi kalkışma meydana gelmiş, öğrenciler semt karakolunu basmış, Kuleli Askeri Lisesi'ndeki erler de Boğaziçi Köprüsü'ne ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne darbe girişimine destek için gitmişlerdi. Buna karşılık şüpheli, kendisine bağlı Kuleli Askeri Lisesi komutanıyla sabahleyin cep telefonu ile görüştüğünü kabul etmiş, ancak gece Kuleli Askeri Lisesi'nde olanlarla ilgili bilgi vermemiş, darbe girişiminde aktif olarak yer alan Kuleli Askeri Lisesi komutanı Kurmay Albay Mürsel Çıkrıkçılar ile sabahleyin cep telefonu irtibatı kurduğunu kabul etmiştir.

Daha önceden Özel Kuvvetler Komutanlığı dahil terörle mücadelede önemli ve kritik birliklerde görev yapmasına rağmen, hain darbe girişimi sırasında herhangi bir çatışma yaşanmayan EDOK Karargahı'ndaki görevinin başına giderek, kendisine bağlı okul ve birlikleri darbeye karşı yönlendirmediği gibi 16 Temmuz sabahına kadar lojmandaki kapıcı dairesinde saklanmıştır. Bu şekilde şüphelinin üzerine atılı suçları işlediği kanaatine varılmıştır."

 

Şüpheli Hamza Koçyiğit

 

İddianamede, şüphelilerden suç tarihinde EDOK Kurmay Başkanı olan emekli Tümgeneral Hamza Koçyiğit'in, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde halen yargılandığına, buradaki iddianamede Koçyiğit'in "TSK içerisinde yapılanan FETÖ/PDY terör örgütünün üyesi olmak" ile suçlandığı vurgulandı.

İzmir'de hazırlanan iddianamede, Koçyiğit'in "örgüt mensuplarının gizli faaliyet yürüttüğü cemaat evlerine gidip geldiği, örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde faaliyetlerini yürüttüğü, maaşının yüzde 10'unu örgüte maddi destek sağlamak için verdiği" belirtilerek, şu tespitlerde bulunuldu:

"Örgüt içerisinde örgütün amacına hizmet etmesi için okul öncesi eğitime tabi tutularak, sırasıyla askeri lise ve harp okullarına girmesi sağlanan, bilahare TSK mensubu olan örgüt mensuplarının öğrencilik yıllarında, okuldaki diğer öğrenciler, okul komutanları ve öğretmenler hakkında etnik kimlikleri, siyasi görüşleri, aile yapısı; alkol, kadın, para ve makam olarak adlandırılan zaafları vb. genel ve özel bilgileri rapor haline getirerek, kendisinden sorumlu örgüt mensuplarına verdiği anlaşıldığından Koçyiğit'in TSK içerisinde elde ettiği kişisel verileri hususi sorumlusuna vermiş olduğu, hayatın normal akışı ve mantık kuralları sonucu anlaşılmaktadır.

TSK içerisinde yerleştirilen FETÖ/PDY mensuplarının görev yaptığı birlik içerisinde konumu itibari ile elde ettiği askeri bilgi, belge ve dokümanları gerek dijital, gerekse fiziki olarak temin ettikten sonra örgüt lideri Fetullah Gülen'e iletilmek üzere kendisinden sorumlu sivil hususi sorumlusuna verdiği anlaşıldığından, Koçyiğit'in TSK içerisinde elde ettiği bilgi ve belgeleri kendisinden sorumlu örgüt mensubuna verdiği, hayatın normal akışı ve mantık kuralları sonucu anlaşılmaktadır."

Koçyiğit'in, darbe girişimi sırasında, EDOK Karargahı'na gelen darbe mesajlarının uygulanmasına dair talimat verdiğine ilişkin tutanak ve beyanlar bulunduğu bildirilerek, şu ifadelere yer verildi:

"Koçyiğit'in, olay gecesi birliğinden ayrılarak sabah saatlerine kadar FETÖ mensubu olan ve darbeciler tarafından eşi Saadet Us ile birlikte sözde Sıkıyönetim Mahkemesi hakimi olarak görevlendirilen Akif Us isimli Askeri Hakimin evinde beklediği, darbenin bastırılmasının akabinde EDOK Karargah ceridelerinde kendisi ve bu dosyamızdaki diğer şüphelilerle ilgili lehe değişiklikler yaptırmaya gayret ettiği, darbenin bastırılmaya başladığı sabah saatlerinden itibaren usulsüz bir şekilde ve nedenini açıklamadan askeri helikopter temin etmeye çalıştığı, bilgi ve belgeler ile ifadeler birlikte değerlendirildiğinde, kendisine yüklenen suçları işlediği kanaatine varılmıştır."

 

Şüpheli Lütfü İhsan Yanıkoğlu

 

İddianamede, şüphelilerden Lütfü İhsan Yanıkoğlu'nun suç tarihinde tuğgeneral rütbesiyle EDOK Harekat Eğitim ve Öğretim Başkanı olarak görev yaptığı, KHK ile 26 Temmuz 2016'da kamu görevinden çıkarıldığı hatırlatıldı.

Yanıkoğlu'nun, FETÖ/PDY elebaşı Fetullah Gülen gibi Erzurum Pasinler nüfusuna kayıtlı olduğu vurgulanan iddianamede, Yanıkoğlu'nun, darbeci Yurtta Sulh Konseyi tarafından hazırlanan sözde Sıkıyönetim Atama Listelerinde "K.K Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Kurmay Başkanı" olarak olarak gösterildiği bildirildi.

Polatlı 58. Topçu Tugayı ve Topçu ve Füze Okul Komutanlığında gerçekleşen darbeye kalkışma eylemleri ile ilgili olarak düzenlenen iddianamede, darbecilerce hazırlanan ve olay gecesi iletişim amacıyla kullanılmak üzere oluşturulan "Birlik, telsiz çağrı kodları, irtibat personeli" başlıklarının yer aldığı listede Yanıkoğlu'nun 13. sırada B5 koduyla yer aldığı ifade edilen iddianamede, Yanıkoğlu'nun vardiya yatakhanesindeki odasında yapılan aramada, 1 dolar banknot ele geçirildiği kaydedildi.

Yanıkoğlu'nun, "olay günü öğlen saatlerinde Genelkurmay Karargahında darbecilerin Yurtta Sulh Konseyi üyesi Mehmet Dişli ile bir araya geldiği, aynı şekilde darbe günü ve sonrasında, Genelkurmay Karargahı çatı iddianamesi sanıklarından eski korgeneral Salih Ulusoy ile sürekli irtibat halinde olduğu" belirtilen iddianamede, yine aynı davanın sanıklarından Genelkurmay Emniyet Subayı Gökhan Eski'de bulunan ve hemen hemen tamamı darbeciler arasında yer alan, özel olarak işaretlenmiş listede Dişli ile Yanıkoğlu'nun isminin aynı sırada bulunduğunun altı çizildi.

İddianamede, bu gerekçelerle Yanıkoğlu'nun üzerine atılı suçları işlediği kanaatine varıldığı bildirildi.

 

Şüpheli Mehmet Topçu

 

İddianamede, emekli Tuğgeneral Mehmet Topçu'nun, darbe girişimi sırasında EDOK Muharebe Geliştirme Başkanı olduğu belirtilerek, darbeye teşebbüs eylemlerinin başladığı saatlerde görev yaptığı karargaha geldiği kaydedildi.

Topçu'nun, darbecilerin hazırladığı sözde sıkıyönetim direktiflerinin yerine getirilmemesi yönünde tavır gösterdiği yönünde ifadeler bulunduğu aktarılan iddianamede, Gökhan Eski'de bulunan listede isminin Mehmet Dişli ile birlikte özel olarak yer aldığı ifade edildi.

Topçu'nun, Yurtta Sulh Konseyince hazırlanıp birliklere gönderilen atama listelerinde "K.K. Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Eğitim Kolordu Komutanı" olarak gösterildiğine yer verilen iddianamede, "Şüphelinin en azından darbeye hazırlık aşamasında darbecilerle birlikte hareket ettiği, darbeye teşebbüs eylemlerinde darbecilerle birlikte yer almasının planlandığı anlaşılmaktadır." ifadesi kullanıldı.

İddianamede şüpheli Topçu'ya ilişkin şu değerlendirmede bulunuldu:

"Birbirinden habersiz hücreler şeklinde yapılanan Fetullahçı Terör Örgütünün gizliliğe azami önem vermesi ve yıllarca örgüt içerisinde yer alan bir kişinin ancak çok sınırlı sayıda örgüt mensubunu tanıyabildiği göz önüne alındığında, bu darbe planının eklerinde yer alan atamaların örgütün en üst düzeydeki sivil ve askeri mensuplarınca ortaklaşa hazırlandığı, örgüt içerisinde yer alan her iki veya üç asker kişinin sivil bir imam veya abi sorumluluğunda faaliyet gösterdiği dikkate alındığında ise yüzlerce örgüt mensubunun mesleki ihtisas ve tecrübeleri de göz önüne alınarak görevlendirilmesinin, örgütün en üst düzey üyelerinin koordinesi olmadan mümkün olmadığı, planın eklerindeki atama planlaması incelendiğinde bu eklerin bir iki gün içinde hazırlanamayacak kadar kapsamlı ve önemli görevleri içerdiği, tüm örgüt mensubu askerlerin bilgilerinin tutulduğu, örgütün ABD'de bulunan merkezindeki üst düzey yöneticileri tarafından genel taslağının oluşturulduğu, teknik düzenlemesinin yapılması ve son halinin verilmesinin ise üst düzey sivil ve askeri personelin katıldığı ve darbe plan ve organizasyonun yapıldığı ev toplantılarında gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle şüpheli Topçu'nun da belirtilen eylemleri işlediğine dair kanaat oluşmuştur."

 

Şüpheli Süleyman Güven

 

İddianamede, 26 Temmuz 2016'da kamu görevinden çıkarılan ve suç tarihinde albay rütbesiyle EDOK Eğitim Yöneticisi ve Öğretmen Yetiştirme Okul Komutanlığı Harekat ve İstihbarat Subayı olan Süleyman Güven'in, darbe teşebbüsünü planlayan ve uygulayanlar arasında yer alan ve darbeci Yurtta Sulh Konseyi Üyesi Murat Koçyiğit ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütünce organize edilen toplantı ve faaliyetlerde yer aldığı kaydedildi.

Nitekim Güven'in, Antalya'da görev yaptığı dönemde sohbet gibi adlarla anılan örgütsel faaliyetlere katıldığına ilişkin, geçmişte MİT bünyesinde faaliyet gösteren Müşterek İstihbarat Koordinasyon Merkezinde, Jandarma Genel Komutanlığı adına başkan yardımcısı olarak görev yapan Arif Kalkan'ın ifadeleri bulunduğu bildirilen iddianamede, Güven'in, FETÖ/PDY mensubu olarak, TSK kadrolarında yer aldığının değerlendirildiği ifade edildi.

 

Şüpheli Ersal Duman

 

İddianamede, sanıklardan Ersal Duman'ın binbaşı olarak EDOK Muhabere Geliştirme Başkanlığı Alınan Dersler Merkezi Faaliyet Gözlem Kısmında Gözlem Subayı olduğu, 26 Temmuz 2016'da kamu görevinden çıkarıldığı aktarıldı.

Duman'ın, 15-16 Temmuz 2016 gecesi evindeyken darbe girişimine katılmak üzere sivil kıyafetleri ve şahsi silah ve teçhizatı ile evinden çıkıp saat 05.00 sıralarında herhangi bir görev ve yetkisinin olmadığı Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığının nizamiyesinden içeriye girmeye çalıştığı, ancak içeriye alınmadığı anlatılan iddianamede, Duman'ın, sabah saatlerinde Zırhlı Birlikler Okulu'nda darbeye kalkışan askerlerin yakalanmaları ve derdest edilmeleri sırasında orada bulunduğu belirtildi.

Şüphelilerden Metin İyidil'in sözlü emri ile bir süre onun koruması olduğu ifade edilen iddianamede, "Duman'ın, Risale-i Nur Cemaatinin Kurdoğlu grubundan olduğuna, darbeye karşı destek olmak için silah ve teçhizatıyla sivil kıyafetlerle çatışma alanlarına gitmek istediğine dair savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu, bu şekilde belirtilen suçları işlediği kanaatine varılmıştır." bilgisine yer verildi.