Medya

Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı: FETÖ, Abdullah Gül'e şantaj yapacaktı!

"Ne hükümet ajanlığım kaldı, ne hükümet ajanı olarak buna yetkimin olmadığının itirazları"

09 Aralık 2016 12:46

Darbe girişiminin ardından Gülen cemaatine yönelik başlatılan soruşturma kapsamında verdiği ifadede "FETÖ, bir devlet büyüğümüze şantaj yapacaktı" diyen Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve Başbakan Binali Yıldırım'ın danışmanı Birol Erdem, söz konusu "devlet büyüğünün" 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olduğunu ileri sürdü. 

Karar yazarı Elif Çakır'a konuşan Erdem, "Kıyametler koptu. Ne hükümet ajanlığım kaldı, ne hükümet ajanı olarak buna yetkimin olmadığının itirazları! Direndim ve kararımdan vazgeçmediğimi söyleyince HSYK 1. Daire’deki bu yapıya mensup üyeler rapor aldılar,  bir hafta boyunca kararname toplantısı yapılmasını engellediler" diye konuştu.

Elif Çakır'ın "FETÖ'nün şantaj yapacağı o devlet büyüğü: 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül" başlığıyla yayımlanan (9 Aralık 2016) yazısı şöyle:

“Onlar” yani üç yıldır Adalet Bakanlığı’nı “paralellere altın tepside sunmakla” suçlananlar...

Sayın Sadullah Ergin ve müsteşarı Birol Erdem!

Aslında 17-25 Aralık kalkışmasıyla adlarına Paralel Yapı dediğimiz, 15 Temmuz kanlı darbesi sonrasında da FETÖ dediğimiz terör örgütüne dair devletin yürütmüş olduğu bugünkü hukuki mücadelenin temelleri ‘onların döneminde’ atılmış.

Yine aslında 17-25 Aralık kalkışması sonrasında emniyet ve yargı içerisindeki örgüt mensuplarını tasfiye edecek ‘kanun tasarı taslak’ hazırlıklarına 17-25 Aralık kalkışmasından çok öncesinde başlanmış.

Yani, tehlike fark edilmiş, ülkeyi kasıp kavuracak fırtınanın belirtileri aylar öncesinde “onların kurumundan” görülmüş. Ön alınmış. Bir savaşın hazırlığı yapılmış.

Nereden mi bu kanıya vardım?

Şuradan:

2010-2011 arasında HSYK üyeliği yapan ve Türkiye’nin en çalkantılı döneminde Adalet Bakanlığı’nda müsteşarlık görevinde bulunan Birol Erdem’in geçen hafta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na FETÖ’nün yargı içerisindeki yapılanmasına dair ‘tanık’ olarak verdiği 76 sayfalık ifadeden.

***

Salı günü Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi köşesinde Birol Erdem’in savcılık ifadesinden önemli anekdotlar paylaşarak, “FETÖ’nün önemli bir devlet büyüğüne şantaj yapacağını” yazınca, önce ‘tanık ifade” tutanaklarına ulaştım. Tutanağı okuduktan sonra da Birol Erdem’e... Sayın Erdem ile Ankara’da buluştuk. Ve elbette ki öncelikle “FETÖ’nün şantaj yapacağı o devlet büyüğünün kim olduğu”nu sordum...

***

Birol Erdem’in 17-25 Aralık kalkışmasına dair şu sözlerini önemli buldum: “17-25 Aralık kalkışmasının asıl hazırlığı tahminimce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda idi. 2013 yılı mayıs ayında FÖTÖ’nün kritik ve operasyonel isimlerinden Ankara Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş’i biz  görevden alınca örgüt de operasyon yerini ve muhtevasını değiştirdi. 7 Şubat MİT krizinden sonra Bakanlığımız zaten bu yapıya karşı alarm halindeydi. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’na yaptığımız operasyon aynı zamanda ‘yargı içerisinde bu yapının’ pasifize ve tasfiye edilmesine yönelik çalışmalara başlayacağımızın bir işaretiydi. 17-25 Aralık kalkışmasını Ankara’dan yapmış olsalardı, Türkiye bu badireyi kolay kolay atlamazdı.”

Birol Erdem’e sordum: Peki, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş’i hangi gerekçe ile Ankara Başsavcılığı görevinden aldınız?

İfademde de anlattım aslında. İfademde isim vermeyip ‘bir devlet büyüğümüze yapılacak şantaj operasyonu’ olarak anlattığım hadise Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’nı bulunduğu görevden almamızın temel sebeplerinden birisi oldu.”

Birol Erdem’e sordum: Kim o devlet büyüğü ve hadiseyi anlatır mısınız?

FETÖ’nün şantaj yapacağı devlet büyüğümüz 11. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’dü. Hadise şöyle: 2013 yılı şubat ya da mart ayı olmalı. Hakim evinde çalışıyordum. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı Emin Kuz aradı: ‘Acil bir konu var görüşmemiz gerekiyor’ dedi. Emin Bey’le Hakim Evi’nde buluştuk. Mevzuyu sordum. Emin Bey, ‘Bu cemaat mensupları Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik çok ahlaksızca bir girişim içerisindeler. Konuyla bir ilgilenin’ dedi ve elindeki tutanakları, evrakları gösterdi. Hadise şu: Bolu İzzet Baysal Üniversitesi’nde araştırma görevlisi ya da yardımcı doçent olarak çalışan bir şahıs aynı zamanda YÖK’te Üniversitelerarası Kurul’da da görevliymiş. Bu şahıs YÖK’ün arşivine giriyor. Sayın Cumhurbaşkanı’nın doçentlik tezinin intihal olduğuna dair YÖK’e bir şikayet mektubu yazılmış. Ve bu şikayet dilekçesi üzerine bir inceleme dosyası hazırlanmış. Ancak YÖK incelemiş, asılsız olduğunu görünce dosyayı kapatmış ve kaldırmış. Bu şahıs arşive giriyor ve YÖK’teki şikayete ilişkin inceleme dosyasının fotokopisini çekmeye çalışıyor. Arşiv görevlisinin dikkatini çekiyor ve YÖK Başkanı’nı arayıp durumu bildiriyor. YÖK Başkanı olay mahaline geliyor ve şahsa ‘Ne yapıyorsun, buraya nasıl girdin, ne arıyorsun?’ gibi sorular soruyor ve ‘Derhal yazılı savunmanı yaz getir’ diyor. Şahıs savunma yerine ‘Kurumdaki görevimden istifa ediyorum’ diye iki satırlık bir dilekçe yazıp kurumdan çıkıyor. YÖK Başkanı şahıs hakkında tutanak tutuyor.

Ancak bir buçuk saat sonra bu kez bu şahıs, yanında Ankara Emniyeti’nden polislerle ve elinde Ankara Cumhuriyet Savcısı Murat Demir’in yazılı talimatıyla geliyor. Güya ‘YÖK’te 28 Şubat sürecine ilişkin belgelerin imha edileceği ihbarı olmuş, dolayısıyla bu belgelerin yerinin gösterilmesi ve muhafaza altına alınması’ gerekiyormuş ve savcılık YÖK’te suç üstü yakalanınca YÖK’ten istifa eden müstafi şüpheliyi de ‘gözetmen ve bilirkişi’ tayin etmiş!! Kumpasa ve tezgaha bakar mısınız? Anında, bir buçuk saat içerisinde olayı kamufle edecek başka bir senaryo yazılıyor, talimat yazısı çıkıyor, Emniyet’ten polisler görevlendiriliyor! Emin Kuz’dan tutanak ve belgeleri aldım. En kısa sürede Murat Demir’in görev yerini değiştirdik. Ve Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’nın da içinde olduğu bu hadiseyi HSYK Kurulu’na taşıdım. Kıyametler koptu. Ne hükümet ajanlığım kaldı, ne hükümet ajanı olarak buna yetkimin olmadığının itirazları! Direndim ve kararımdan vazgeçmediğimi söyleyince HSYK 1. Daire’deki bu yapıya mensup üyeler rapor aldılar,  bir hafta boyunca kararname toplantısı yapılmasını engellediler. Toplantıyı kilitlediler. Mayıs ayında Başsavcı’yı biz görevden aldık. Giderek büyüyen tehlikeye ön almak için Yargıtay ve Danıştay’da bu yapının bir tomografisini çıkartıp ‘Yargıtay Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’ için kolları sıvadık. Zaten dananın kuyruğunu kopartan da bu oldu. Onlar da savaş kararını vermiş oldular!”

Birol Erdem’in ifade tutanaklarını ve arka planlarını yazmaya devam edeceğim. Çünkü bunlar tarihi kıymeti olan şeyler ve kayda geçirilmesi gerekiyor. Devam...

Adalet Bakanlığı’nın FETÖ ile mücadele kapsamında 2013 yılında hazırladığı kanun tasarısı taslağı...