Dokuz aylık hamile eşi iki kişinin tecavüzüne uğrayan ve 11 aylık oğluyla birlikte öldürülen Suriyeli Halid el Rahmun, yaşadığı büyük acının ardından Türkiye’ye döndü. Acılı baba, işe giderken katillerden biriyle aynı servise bindiği o günü, “Doğuma birkaç gün kalmıştı. Eşimi hastaneye götürmek için izin alıp eve geldim. Kapı yarı açıktı, baktım kimse yok... Emani’nin çantası, terlikleri, eteği oradaydı. Yattıkları oda karışıktı. Bağırdım: Emani! Halef! Telefonla aradım, ulaşamıyordum. Hastaneyi aradım. Emani yok...” sözleriyle anlattı.
Hürriyet'ten İsmail Saymaz'ın haberine göre Halid el Rahmun Şam’da 1990 yılında on çocuklu bir ailede doğdu. Beş yıl Suriye Ordusu’nda askerlik yapan El Rahmun, Esad’a küfrettiği iddiasıyla altı ay tutuklu kaldı. İşkence gören El Rahmun, 2014’te ordudan kaçtı. Ailesinin yaşadığı İdlib’e bağlı Cibali köyüne dönen El Rahmun, iki ay muhaliflerin arasında kalıp kaçakçılarla Türkiye’ye geçti. Adana’da 30 TL yevmiyeyle fıstık topladı ve odun kesti. Sakarya’nın Alifuatpaşa ilçesinde tavuk fabrikasında yükleme işi buldu. Bir yıl çalışıp para biriktirdikten sonra 2015’te evlenmek için İdlib’e döndü. Köylüsü Emani el Rahmun ile evlendi. Düğün sonrası çift, kaçakçılarla zorlu yolculuğun ardından Şanlıurfa’dan Türkiye’ye giriş yaptı.
"İftarlık götürdüm"
El Rahmun, 2017 başında Kaynarca’da bir piliç fabrikasında işe girdi. Aynı fabrikada çalışan, katillerden Birol Karacal’ın bulduğu eve yerleşti. Ev, Karacal’ın karşı dairesindeydi. El Rahmun, şükran duyduğu için Karacal’ı ağabey gibi gördü. Ramazan ayında, eşi engelli olan Karacal’ın evine iftar yemeği götürdü. Aralarında sorun yoktu. Cemal Bay ise El Rahmun’a göre ‘pis’ bir adamdı. El Rahmun dahil diğer işçilere bağırıyor, sataşıyordu. El Rahmun’u kavga için dışarıya çağırıyordu. Cinayetten yaklaşık bir ay önce yıkanma tartışmasından ötürü Bay, El Rahmun’a saldırmaya kalktı. El Rahmun, “Cemal sürekli bağırıyordu. Temiz biri değildi. Şefe şikâyet ettim. Benden uzaklaştırdılar’’ diyor.
Ortadan kayboldu
El Rahmun, cinayetin işlendiği 6 Temmuz günü 04-12 vardiyası için saat 03’te evden çıktı. Evin önünde servisi beklerken, yanında Karacal da vardı. El Rahmun, cinayet sabahını şöyle anlattı: “Evden çıkarken Emani ayaktaydı, oğlum odada uyuyordu. Eşim kapıyı kilitledi. Servise binmeden önce Birol’un kafası karışıktı. ‘Servise mi, arabaya mı binsem’ diye düşünüyordu. Bizimle servise bindi. İşe gittik. Cemal Bay’i güvenlikçi odasında sandalyede uyurken gördüm. Birol ile soyunma odasına girdik. Üzerimi değiştirirken Birol’a telefon geldi. Biraz uzağa gitti. Ne konuştu, bilmiyorum. Biraz sonra amir geldi, ‘Birol nerede?’ dedi. ‘Belki tuvalete gitmiştir’ dedim. Sabah saat 6.30’da, eşimi hastaneye götürmek üzere izin aldım. Doğuma birkaç gün kalmıştı.
"Bir şey duydun mu"
Binaya girdim. Kapı yarı açıktı, kilitli değildi. Baktım eve, kimse yok... (Ağlıyor) Emani’nin çantası, terlikleri, ayakkabıları, eteği oradaydı. Yattıkları oda karışıktı. (Eşyaları) Öptüm... Bağırdım: Emani! Halef! Telefonla aradım, ulaşamıyordum. Birol’un eşi geldi. Dedi ki ağlama, belki hastaneye gitmiştir. ‘Bir şey duydun mu?’ dedim, ‘Duymadım’ dedi. Birol’u aradım. ‘Neredesin?’ dedim. ‘Babam hastalandı, onun yanına gittim’ dedi. Hastaneyi aradım. Emani yok... Saat 7.30’a doğru Birol geldi, evine girdi. Bakmadı bile bana. Şüphelenmedim. Şüphem olsa öldürürdüm.
"Bana iğne yaptılar"
Saat 8’de polise gittim. Birol beni sık sık arıyordu. ‘Ne oldu, buldun mu eşini?’ diye... Başkomiser şüphelendi. Birol ve eşini gözaltına aldılar. Polise Birol, ‘Cemal ile inek çalmaya gittik’ demiş. Ama bana ‘Babam hastalandı’ demişti. Yalan söylediğini anladım. Birol ‘Ben yapmadım, Cemal yaptı’ dedi. Ben ağlıyordum. Başkomiser geldi, yavaş yavaş olayı anlattı. Kendimi tuttum. Hastaneye gittik. Emani ve oğlumu görmeden önce bana iğne verdiler. (Ağlıyor) Emani’yi görünce kendimi tutamadım. Hep kan... Bayılmışım. Beni hastaneye yatırmışlar.”
"O ikisi Türkiye demek değil"
Eşi ve oğlunu kaybeden El Rahmun, iki saldırganın, gözleri döndüğü için olayı gerçekleştirdiklerini düşünüyor. Karacal’ın eşinin suçlulara yardım ettiğini ileri süren El Rahmun, “Bu kadın nasıl bir şey duymadı” diyor. Soruşturmanın ağır ilerlediğinden yakınan El Rahmun, Türkiye’ye kızgın olmadığını vurguluyor: “Türkiye’de bunu yaşayacağım aklıma gelmezdi. Aklıma gelse bir dakika durmazdım. Toprak yer, durmazdım. Niye yaşıyoruz, şerefimizi korumak için. Türkler bana ağabey ve kardeş gibi davrandı. Çok iyi insanlar tanıdım. Bir liram kalmadığında yardım ettiler. Bu ikisi nasıl çıktı, bilmiyorum. Zaten o iki kişi Türkiye demek değil. Türkler ben hastaneye yatarken bana destek verdiler.”
Avukat: Nefret suçu
El Rahmun’un avukatı Cihat Gökdemir ise tecavüz ve cinayetin nefret ve ırkçılık saikiyle işlendiğini belirterek, şunları söylüyor: “Bu kişiler sapkın bir düşünceyle bu suçu işlemiş olabilir. Ama bir Suriyeli’yi seçmelerinin sebebinin, arkasının olmadığı, polise gidemeyeceği ve sınır dışı edilme korkusu olduğunu düşünüyorum. AİHM’nin yerleşik içtihatlarına göre bir suç, sınır dışı edilme korkusuyla hukuk yoluna başvurmayacak bir yabancıya karşı işlenmesi halinde bu nefret suçudur ve ırkçılıktır.”