Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlık görevini üstlendiği dönemdeki ilk Başbakanlık Müsteşarı olan ve daha sonra Milli Eğitim ile Çalışma bakanlıkları görevini üstlenen Ömer Dinçer, lise ve üniversiteye geçiş sınavlarında yapılan değişikliklere ilişkin olarak "Bu işler oldukça karmaşık, içinden çıkmak çok zor. Galiba uzmanlarına bırakmak en doğrusu olacak" dedi.
Ömer Dinçer'in Habertürk'te "Sınav, yine sınav yeni sınav" başlığıyla yayımlanan (2 Ekim 2017) yazısı şöyle:
TEOG kaldırıldı, yerine yeni sınav geliyor. Bu kez açık uçlu soru sorulacak.
18 Mart Üniversitesi’nin akademik yılı açılışında konuşan Sayın Başbakan,“TEOG’un filan değiştiği yok. TEOG 8’inci sınıfın ilk sömestri, ikinci sömestrdeki bir sınavının merkezi olarak yapılmasıdır. Bunun öğrenciler ve veliler üzerinde oluşturduğu bir gerilim, stres var. Öğrencinin kaderini bir sınava bağlamayalım diyoruz” dedi.
Çözüm olarak getirilen yeni sistemi ise şöyle özetledi: “Yeni uygulama bunu getiriyor. Sınav kalkıyor. Her yılın yıl sonu başarı ortalaması alınıyor. Bu bir veri. Ayrıca derslerdeki öğrencinin ilgisi ve kabiliyeti izleniyor ve tespit ediliyor. Buna belirli bir oranda da katkı yapan yine 8’inci sınıfta sınav yapılıyor.”
8’inci sınıfta yapılacak sınavın özelliği ise açık uçlu olması, soruların merkezi soru bankasından gelmesi, her okulun kendisinin yapması, cevapların dışarıda okunması.
Sayın Başbakan, üniversiteye giriş için de benzer bir uygulama yapılacağını, merkezi sınavın teke indirileceğini ve sadece sınavın değil, öğrencinin ortaöğrenim başarı puanlarının da göz önüne alınacağını ifade etti.
Ortaöğretime geçiş
Milli Eğitim Bakanlığı’nın genelgesine göre TEOG kaldırıldı. Ama Sayın Başbakan’ın açıklamasına göre hem kalktı hem kalkmadı. Ayrıca TEOG’da 6, 7 ve 8’inci sınıfın başarısı dikkate alınırken, şimdi 5’inci sınıfın başarısı da eklendi. Yani çocuklar hazırlığa 1 yıl önceden başlayacak.
Ama bir gerçek var ki, adı henüz konulmasa da ortaöğretime geçiş sınavı kalkmadı.
Zaten ortaöğretim yeniden yapılandırılmadan sınavların -ister merkezi ister mahalli yapılsınkalkması teorik olarak mümkün değil, doğru da değil. Bu sınavlar olduğu sürece de hazırlık programlarının (adına ister dershane deyin, ister etüt merkezi, ister hafta sonu kursları) ve aileler üzerindeki sınav baskısının kalkması söz konusu olmaz.
Diğer taraftan sıralanan sınav özellikleri ve uygulama yöntemi bugünkü sistemden daha fazla sorun doğuracağa benziyor. 1.3 milyon sınav kâğıdını çok sayıda öğretmenin okuması gerekecek, bu ise değerlendirmelerin denkliği sorununu çıkarır. Klasik tip sınav kâğıtlarını bilgisayara okutmanın ise başarılı ve geçerli programları henüz yok. Bilebildiğim kadarıyla Kazakistan’da açık uçlu soruları bilgisayarla okuma uygulaması deneniyor. Başarısı henüz kanıtlanmış değil.
Okullar arasında kalite farklılığı, fen lisesi, sosyal bilimler lisesi, proje okulu veya tematik okul gibi çeşitlilik devam ederken, eğitimin niteliği ulusal düzeyde yaygınlaşmadan, öğretmenlerin niteliğini geliştirmeden ve bütün yurt sathında tekli eğitime geçmeden öğrencilerin ve velilerin bu okullara talebi devam eder. Ayrıca bu talebi teşvik eden bir de üniversiteye giriş sınavı var.
Yükseköğretime geçiş
Yükseköğretime geçiş sınavının teke indirilmesi ve 4 puan türüne düşürülmesi olumlu bir adım.
Ancak tek sınav baskısını azaltmak için, öğrencinin kendini hazır hissettiği zaman girebileceği şekilde, yılda en az 3-4 kez sınav yapmak gerekir. Tıpkı TOEFL sınavı gibi, öğrencinin müracaatıyla belirli merkezlerde sınav yapmak bu baskıyı büyük ölçüde azaltır. Ayrıca aynı öğrenci birden çok sınava girerek aldığı en yüksek puanı üniversiteye yerleşmede kullanabilir.
Böyle bir sınav için bir soru bankasına ve bu banka için de en az 20 milyon ve üzeri soruya ihtiyaç var. Bunun temini ise ancak 3-5 yılda mümkündür. 2010 yılında böyle bir soru bankası için hazırlık yapılmış ve ÖSYM’nin sorularının, sınavdan sonra kamuoyu ile paylaşılmasına son verilmişti. Birkaç yıl soru biriktirildi, ancak daha sonra hükümet kararını değiştirerek soruların bir kısmını tekrar kamuoyuna açtı.
Hiç şüphesiz, üniversiteye girişte merkezi bir sınav puanı ile yerleştirmeyi ayrı ayrı düşünmek lazım.
Merkezi sınav puanı birçok ülkede uygulanıyor. Yerleştirme ise hem merkezi sistemle hem de üniversite kararına bırakılarak kabul sistemiyle gerçekleşebilir. Üniversitede kabul sistemi olmasına rağmen ABD’de ortaöğretimdeki AP uygulamasına ek olarak SAT sınav puanı aranır. Lisans üstü programlarda GMAT ve GRE sınav puanları gözetilir.
Kabul sistemine geçebilmek için, merkezi sınav puanına, ortaöğretimde bilgi ölçen değil yetenek geliştiren programlara, spor ve sanata yönelik başarılara gerek var.
Görüldüğü gibi, ortaöğretim ile yükseköğretim sistemini birlikte ele almak şart.
Bu işler oldukça karmaşık, içinden çıkmak çok zor. Galiba uzmanlarına bırakmak en doğrusu olacak...