Politika

Erdoğan'dan AB'ye rest: Olmuyorsa söyleyin

Başbakan Erdoğan, ABD'de AB'ye seslendi: Sürekli Kıbrıs'ı önümüze çıkarıyorsunuz. Oysa haklı olan biziz. Olmuyorsa olmuyor deyin, yolumuza Ankara Kriterleri'ye devam edelim

14 Kasım 2008 02:00
G-20 Zirvesi'ne katılmak için ABD'ye giden Başbakan Tayyip Erdoğan, Washington'daki Brookings Enstitüsü'nde bir basın toplantısı düzenledi. Konuşmasında AB'ye rest çeken Erdoğan, 'Olmuyorsa olmuyor deyin, biz de bilelim" dedi. Erdoğan, Kıbrıs sorununda da Türkiye ve KKTC'ye haksızlık yapıldığını ileri sürdü.

ABD ile ilişkiler

Konuşmasına Obama'nın zaferini kutlayarak başlayan Erdoğan, Türkiye'nin ABD ile ticari ilişkilerinin yetersiz olduğunu, yeni dönemde bunun daha da ilerlemesini umduğunu söyledi.  Türkiye ile ABD'nin dış politika yaklaşımında zaman zaman faklılıklar olabildiğini vurgulayan Erdoğan, işbirliğinin derinleşerek devam edeceğini ifade etti. Geçen sene Bush'un, PKK'nın ortak düşman olduğunu söylediğini anımsatan Erdoğan, yeni dönemde de aynı düşüncenin geçerli olmasını umdu. Yeni ABD yönetimi döneminde de teröre karşı işbirliğinin artarak devamını diledi. 
 
Küresel kriz

Başbakan Erdoğan, konuşmasının ilk bölümünde küresel krize değindi. Küresil krizin uluslararası işbirliğiyle aşılabileceğini belirten Erdoğan, ABD ve diğer uluslararası aktörlerle birlikte çalışmaya ve deneyimlerini paylaşmaya hazır olduklarını söyledi. Başbakan Erdoğan, "G-20 toplantısında küresel krize çzözüm yolları görüşülecek. Ancak zirveden bütün beklentiler karşılanabilir mi? Bu da bana göre bir soru işareti" dedi.
 
Türkiye de etkilenecek

Küresel krizin Türkiye'yi de etkileyeceğini vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin önceki krizlerden iyi ders aldığını ve iyi hazırlandığını, kriz konusunda büyük deneyim sahibi olduğunu kaydetti.
Erdoğan, "Bu bir ekonomik kriz değil, bir finansal krizdir. O yüzden henüz krizi büyük ölçekte yaşamadık. Krizi hiç yamayacağız demiyoruz. Zaten ufak ufak krizden etkilenmeye başladık. Ancak küresel kriz ülkelerin teker teker alacakları önlemlerle aşılamaz. Ortak hareket etmek gerekir" diye konuştu.

Dış politikada sıfır sorun

Türkiye'nin dış politikada sıfır sorun hedefiyle hareket ettiğini belirten Erdoğan, bu konuda da şunları söyledi: "Irak'ta tüm kesimlerle diyalog halindeyiz. Merkezi yönetimle sürekli görüşüyoruz. Bölgemizdeki uluslararası ve dış politik konularla çok yakından ilgileniyoruz. 
Düşman değil dost komşular istiyoruz. Lübnan'dan savaş sonrası istikrar çabalarında aktif rol oynadık. Suriye - İsrail görüşmelerine aracı oluyoruz. Bu arada Kafkasya İstikrar ve İşbirliği projemizi gerçekleştirmek için çalışıyoruz.
6 yıl önce komşularımızla ilişkilerimiz hiç iyi değildi. Yunanistan ile ilişkilerimiz çok kötüydü. Bulgaristan, Suriye, İran, Irak, Kafkas ülkeleriyle de aynı durumdaydık. Bugün bütün ilişkilerimiz gayet iyi konumda. Bu ülkelerle olan bütün münasebetler tabi ki güven ve istikrara dayalı. Bu ilişkelirimiz aynı zamanda dünya barışına katkı sağladığını düşünüyoruz.

Ermenistan'la ilişkiler

Ermenistan ile ilişkilerde yeni bir sayfa açmak için çabalarımız sürüyor. Ermenistan'a önerdiğimiz ortak tarih komisyonu teklifimizin karşılık bulması için ABD'nin çabası da önemli.
Dağlık - Karabağ sorunu 17 yıldır aşılamıyor. Demek ki yeni bir çözüme ihtiyaç var. Bu da Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorun çözülerek aşılabilir. Karabağ sorununun çözümü Ermenistan'la ilişkileri iyi etkiler.

Kafkaslarda çözüm

Kafkaslarda ortak bir platform önerdik. Biz teklifimizi bütün ülkelere götürdük. Önce Rusya "evet" dedi. Sonra Gürcistan, Azerbaycan "evet" dedi. Ermenistan ile Türkiye'nin milli maçında da Ermeni liderden onay aldık. Daha sonra da bunun teyidini aldık. Sayın Koçaryan'a bir mektup yazarak ortak bir tarih komisyonu teklif ettim. 1 milyonu aşkın tasnif yapılmış belgemiz var. "Sizlerin de belgeleriniz varsa tüm belgeler üzerinde bir çalışma yapılsın. Sonra da siyasiler olarak biz oturup karar verelim. Ama kuru lobilerle, kuru yollarla netice almaya gidilecekse bu iş olmaz." dedim. Sorunları açık yüreklilikle tartışabilmeliyiz. 

'Kıbrıs'ta adalet bu mu?'

Başbakan Erdoğan, Kıbrıs sorunu konusunda da Türkiye ile KKTC'nin haksızlığa uğradığını savundu. Erdoğan, bu konuda şöyle konuştu:
"Türkiye ve Türk tarafı 2004 yılında Kıbrıs sorununun barışçı çözümünü istediğini ispat etmiş ve BM'nin teklifine onay vermiştir. 2004'teki bu çalışmalarda AB üyesi ülkelerin, ABD Başkanı Sayın Bush, Sayın Powel ve BM yetkililerine, başta Annan olmak üzere, "Hazırlanan Kıbrıs planına Kuzey Kıbrıs'tan "Evet" kararı çıkar ve eğer Güney Kıbrıs'tan "Hayır" çıkarsa ne olacak?" diye sordul. Şöyle söylendi: "Hiç merak etmeyin. O durumda her iki tarafa da aynı haklar verilecek." Yani AB, Annan Planı konusunda adil olma sözü vermişti.

'Annan'ın hazırladığı raporu çıkarın ortaya'

Ancak ilginç olan şu ki, kuzeyden "evet" güneyden ise "hayır" çıktı. Oylamadan bir hafta sonra da AB'ye kabul edilen Güney Kıbrıs oldu, cezalandırılan ise Kuzey tarafı oldu. Kuzeye ambargo hala sürüyor. Peki soruyorum: Adalet bu mu? Çözüme 'Evet' diyen KKTC hala cezalandırılıyor.
İşin tuhaf tarafı Annan'ın hazırladığı rapor hala ortaya çıkmadı. Bu rapor ortaya çıkarılmalı.

AB'ye çıkıştı: 'Olmuyorsa olmuyor deyin, yolumuza gidelim'

Hatta sonrasında AB sürecinde önümüze hep Kıbrıs meselesi getirildi. Nasıl getirirsin bunu? "Eğer Kıbrıs'ta şu şu şu durumları kabul etmezseniz, biz de fasıllarda aç kapa yapamayız." diyorsunuz. Ama biz de bu durumlara evet diyemeyiz! Biz tüm kriterler konusunda derslerimizi iyi çalışıyoruz ve tarih de yapılan tüm haksızlıkları kaydediyor. Eğer olmuyorsa söyleyin, biz AB kriterlerinin adını değiştirir, Kopenhag Kriterleri yerine Ankara Kriterleri deriz, yolumuza öyle devam ederiz. Eğer olmuyorsa "olmuyor" deyin! Türkiye'nin attığı adımların görmezden gelinmesi adil değil. 

Anayasa Mahkemesi ve CHP'den şikâyet

Erdoğan, daha sonra soruları yanıtladı. İşte sorular ve yanıtları:

Anayasa'da değişiklik yapacak mısınız?

Bizde Anayasa Mahkemesi’nin sistemi ABD’deki gibi değil. Bizde Anayasa Mahkemesi en üst makamdır. Ayrıca parlamento atama yapamıyor bu kuruma. Anayasa Mahkemesi ile ilgili bir anayasa değişikliği için referanduma gitmek isteseniz bile yine Anayasa Mahkemesi’nin onayına ihtiyacımız var. Bir de 110 milletvekili bir araya geldiğinde Anayasa Mahkemesi’ne gidebiliyor. Biz siyasi partiler yasasında da bir değişiklik yapmak istiyorduk ama anayasa krizi nedeniyle rafa kalktı.

Sonra Parlamento Başkanımız yeni bir anayasa için çağrıda bulundu ama ana muhalefet partimiz destek vermedi. Sonuçta parlamentomuz irade ortaya koymasına rağmen değişikliği yapamadı. Bizim seçim barajımız yüksek. Bunun aşılması için 100 kontenjanlı Türkiye milletvekilliği uygulamasının hayata geçirilmesini istiyorum. Umarım olur.
Kadınlar konusunda da ilerleme sağladık ama yeterli değil. Bence sayı değil kalite önemli onun için kadın örgütlerini güçlendirmeye çalışıyoruz.

Irak konusunda yaşanan sorunlar nedeniyle bir kriz dönemi yaşandı. ABD ile Türkiye arasında ilişkiler daha nasıl gelişecek?

Önce parlamentomuz tezkereyi kabul etmedi. Bir sonraki tezkerede biz istekliydik bu kez Irak halkı istemedi ve biz de bunu iptal ettik.
Irak’taki durum iyi değil içler acısı. Belki de ABD’nin çekilme takvimi erken açıklandı. Iraklı güvenlik güçlerinin yetiştirilmesi gerekiyor. Biz yanı başlarındayız her türlü desteği vermeye hazırız.
İran’ın başta ABD olmak üzere yaşadığı sıkıntılı dönemi atlatmak için üzerimize düşen görevi yapmaya hazırız. Böyle bir şeyi çözebilirsek hem dünya kazanır. Hem de bölge kazanır. 

Siz mali krizle mücadele ederken önemli bir tanımda bulundunuz. Türkiye hükümeti konuya daha olumlu yaklaşıyor. Neden böyle bir söylem farklılığı var?

Dünyadaki piyasalar a 6,5 trilyon para enjekte edildi diyorlar. Ama Türkiye’de neden bu yapılmıyor diyorlar. Biz bunu 90’lı ve 2000’li yıllarda bunu yaşadık.
Bizim dönemizde batık banka yok. Bu bankaları çok iyi denetlememizden kaynaklanıyor.
Biz bakkal dükkanı açar gibi banka açılmasına müsaade etmedik.
22 banka fona devredilerek Türkiye bu bedeli ödedi. Şimdi bakıyoruz sıkıntılı durumda olan yok. Onlar da işi sıkı tutmuş. Onlara diyoruz ki böyle dönemlerde KOBİ’lere destek vereceksin. Bizden destek istiyorlar biz de gereken çalışmayı yapıyoruz.
Dünya ile mi ülkemizin koşullarına göre mi hareket etmeliyiz? Biz ülkemizin koşullarına göre hareket etmeyi tercih ediyoruz.
25 çeyrek büyüme yakalamışız. Biz kalkar 2009 için yüzde 2 büyüme dersek piyasa daha endişeli hale gelir. Yatırımların durması bakkalın kapısına kilidin vurulması demektir. Biz bunu nasıl yaparız. Bir ülke yatırımlarını durdursa o ülkede sanayi üretim hepsi durur.
Belediye gelirleri kanunu çıkardık biz bize diyorlar ki bu kanunu geri alın. Biz bu yerel yönetimlerin gelirlerini arttırıcı önlemler alamazsak ne yaparız.
Bütün bunları aştığımız takdirde IMF ile çalışmaya devam etmeye düşünüyoruz ancak olmazsa şartları gözden geçireceğiz. 

Siz İran’ın dış stratejisini durdurmayı nasıl sağlayabilirsiniz?

Nükleer enerjinin barışçıl amaçlı veya kitle imha silahı olarak kullanılma durumu var. Biz Türkiye olarak ilkini destekliyoruz. Biz bu yaklaşımı gösteriyoruz ama burada şu var İran böyle bir silahı kitle imha silahı olarak üretiyorsa ona bunu yapma diyenlerin de nükleer silah konusunda aynı şeyi yapması gerekir. Burayı ben bir soru işareti olarak görüyorum.
Dünyada en büyük yatırım silah sanayine ayrılıyor. Dünya barışına yoksul ülkelerin kalkınmasına böyle bir para ayrılmıyor.
İran ikinci şıkka yönelik bir gayret içindeyse İran’daki gizlilik bundan kaynaklanıyor.
Bizim nükleer silaha yönelik bir gayretimiz yok. Sadece nükleer enerjiye yönelik yatırım yapıyoruz. 

Avrupa Komisyonu bir öneri getirdi. Doğalgazın Kafkaslar üzerinden Avrupa’ya getirilmesine yönelikti bu öneri. Türkiye enerjiye ilişkin bu girişimleri nasıl görüyor?

Türkiye’nin bulunduğu coğrafya nedeniyle önemli bir rolü var. Azerbaycan’ın çıkardığı doğalgaz ancak 2014-2015 yıllarında 20 milyar metreküpe çıkacak. Bizim 8 milyar metreküp kadar talebimiz var. Bir Nabucco’ya baktığımızda Nabucco’nun talebi yılda 30 milyar metreküp. Avrupa bu gazı nereden alacak?
Türkmenistan, Irak veya Rusya’dan gelecek bu gaz. Biz de bir söz var. Üzüm mü yiyeceğiz bağcıyı mı döveceğiz. Biz hem tüketiciyiz hem de nakliyeciyiz. Bizler transatlantikte Yunanistan’a gaz vereceğiz. Şimdi bir İtalya hattı yapılıyor. Bütün bunlar yapılırken diğer görüşmeleri de yürütüyoruz. Biz enerji hatları konusunda en avantajlı konumdayız. Türkiye olarak tüm bunları başarmaya hazırlıklıyız. Görüşmelerden süratle netice almak konusunda gayret içindeyiz. 

Bu ülke İslam’la politika arasındaki ilişkiyi de merak ediyor. Sizce bu ilişki nereye gidiyor?

Türkiye’nin en önemli rolü demokratik,laik ve sosyal bir ülke olması. Halkının yüzde 99’unun Müslüman olması ve Müslüman bir ülke olarak demokrasinin niteliklerini kavramış olması.
AB süreciyle ilgili olarak 1,5 milyarlık İslam dünyası ilgiyle takip ediyor. Türkiye’nin cu süreçte aldığı mesafe İslam dünyası ile Batı arasında barışa huzura çok önemli bir hizmet edecek.
Biz Anti-Semitizim konusunda ilk telaffuz eden bir ülkeyiz.
Fakat son zamanlarda İslamafobia bizi üzmektedir. Karikatür krizlerini yaşadık. Almanya’da çok daha çirkin bir gelişme olacaktı ancak dışişleri bakanlığının girişimiyle önlendi.
Bir ülkeden bir şeyler bekliyorsan “1ben o ülkeye ve inanç gruplarına karşı ben verdim” demek gerekir.”