Gündem

"Erdoğan yanlısı basın, kazandığı her kuruşu hakkında 'Nazi' başlığı attığı Almanya ile bölüşmeye başladı bile"

Bülent Mumay: Mali yaptırım açıklamasının ardından 'Yandaş medya-Alman ortak' tesadüflerine ne dersiniz?

25 Ağustos 2017 02:12

Gazeteci Bülent Mumay, Alman yayın kuruluşu WDR için kaleme aldığı yazısında Almanya’nın Türkiye’ye yönelik ekonomik yaptırım tehdidinin ardından yaşanan gelişmeleri ele aldı. Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in açıklamasının ardından düzenlenen rüzgar enerjisi santrali ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tank ihalesinin medya grubu sahibi, iktidara yakın iş adamlarına ait holdingler ile Alman ortaklarının kazandığına dikkat çeken Mumay, Gabriel “Türkiye politikamız etkisini gösteriyor” demekte haksız değil, ülkesinde faaliyet gösteren şirketler artık terörle suçlanmıyor, üstüne üstlük Türkiye’den milyarlarca Euro kazanıyor” değerlendirmesi yaptı.

Mumay, “Bakmayın, Air Berlin’in iflasını açıklamasından sonra Erdoğan yanlısı basının “3. havalimanımız açılmadan Almanları batırmaya başladı” sevincine. Onlar kazandıkları her kuruşu, hakkında “Nazi” başlığı attıkları Almanya ile bölüşmeye başladı bile...” ifadelerini kullandı.

Bülent Mumay’ın WDR’de “Almanya’nın Türkiye politikası gerçekten sonuç verdi mi?” başlığıyla yayımlanan (19 Ağustos 2017) yazısı şöyle:

“Türkiye ile Almanya arasında yaklaşık bir yıldır yaşanan söz düellosundan sonra en net hamle, 20 Temmuz 2017’de geldi. Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, sabırlarının taştığını belirterek Ankara’nın yumuşak karnını hedef aldı: “Mali yaptırımlar uygulayacağız.” Alman yatırımcılara verdikleri garantinin kalkmasından, Türkiye’ye gönderilecek turistlere yönelik seyahat uyarılarına kadar gündemlerinde birçok maddenin olduğunu açıkladı.

Gabriel, tam olarak sabırlarını neyin taşırdığını söylemedi. Ancak bu çıkışından bir gün önce, 19 Temmuz’da Alman basınında yer alan “Türkiye, aralarında Mercedes ve BASF'nin de bulunduğu onlarca şirketi teröre destek vermekle suçladı” haberinin kuşkusuz bu “yaptırım” tehdidinde etkisi oldu. Alman hükümet kaynaklarının da doğruladığı bu şikâyet, Deniz Yücel’in tutuklanmasından “Nazi benzetmesi”ne kadar birçok sıkıntının yaşandığı Ankara-Berlin hattında yeni bir eşik anlamına geliyordu.

Önce “Yok”, sonra “Var ama yanlışlıkla”

Ankara, neredeyse tüm devlet protokolünün tercih ettiği Mercedes gibi Alman sanayi devlerine “terör destekçisi” dediğini anında yalanladı. Peşi sıra gelen açıklamalara göre "Böyle bir liste yoktu, hiç olmamıştı, gönderilmemişti.” Ertesi gün Gabriel’in “mali yaptırım” açıklaması geldi. Bu açıklamadan sonra, Ankara’nın yalanladığı liste aniden gerçeğe dönüştü. Türk kabinesinde görev alanının ucu ekonomiye değen her bakan, ardı ardına açıklama yapmak zorunda kaldı: “Evet böyle bir liste vardı ama yanlışlıkla gönderilmişti. İletişim hatası yapılmıştı.”

Ankara’nın resmi “pardon”undan sonra yaşananları konuşacağız. Ama biraz Türkiye’deki medya sahipliğini anlatabilmek için bir parantez açalım… 2002’de AKP iktidara gelene kadar, devletten ihale almak isteyen işadamları, baskı oluşturabilmek için medya sahibi oluyorlardı. Erdoğan’dan sonra düzen değişti. Erdoğan, ihalelerle zengin ettiği işadamlarına, medya patronu olmalarını şart koşuyordu. Elbette kesintisiz propaganda yapabilmek ve siyasi rakiplerini baskı altında tutmak için. Türkiye’de son dönemdeki neredeyse tüm devlet ihaleleri, Türkiye’nin ilk nükleer santrali de, büyükşehirlerin elektrik ihaleleri de, İstanbul’a yapılan dev havalimanı inşaatı da bu şirketlere verildi. El konan ya da zorla el değiştirilen medyaları satın alan özellikle Kalyon ve Sancak adlı şirketler, iktidarın propagandasını yaparak servetlerine servet katıyorlardı.

Başka açıklaması yok, tesadüfler zinciri

Parantezi kapatıp “pardon”dan sonra yaşananlara geri dönelim. 20 Temmuz’dan sonra yaşananlara… Gabriel’in “mali yaptırım”  tehdidinden sonra Türkiye’de yapılan en büyük devlet ihalesi, rüzgar enerjisi üzerineydi. İhaleye, bu alandaki uzman çokuluslu şirketler yerli ortaklarla giriyorlardı. Milyarlarca Euro tutarındaki ihaleyi kim kazandı dersiniz? Alman şirketi Siemens!

Peki, ihaleyi düzenleyen Enerji Bakanlığı’nın tepesinde kim oturuyor? Berat Albayrak. Cumhurbaşkanı  Erdoğan’ın damadı. Peki, Siemens’in yerli ortağı olan Kalyon inşaat kim? Türkiye’de Erdoğan propagandası yapan medya grubu Turkuvaz’ın sahibi olan şirket. Peki, Turkuvaz Medya’nın CEO’su kim? Serhat Albayrak. Soyadı tanıdık geldi değil mi. Erdoğan’ın damadı olan Enerji Bakanı’nın ağabeyi çünkü kendisi.

Çok ilginç tesadüfler değil mi? Devam edelim… Türk Silahlı Kuvvetleri, çok yakında yaklaşık 11 milyar Euro’luk bir tank ihalesi açıyor. Peki, bu ihalenin “favorisi” kim dersiniz? Elbette, Erdoğan yanlısı diğer medya grubu Sancak(*).

Grubun sahibi Ethem Sancak, AKP’nin yönetim kurulu üyelerinden. Kendi gazetelerine verdiği röportajlarda “Erdoğan’a âşık” olduğunu söyleyen, “Referandumda evet geçerse önümüz otoban gibi açılacak” diyen bir iş adamı. Önü epey açılan Ethem Sancak’ın bu ihaledeki ortağı kim sizce? Geçen hafta Stern’den öğrendik hepimiz: Alman şirketi Rheinmetall. İktidar yandaşı bir şirket ve Alman ortağı. Tesadüfe bakar mısınız! Bu arada eklemeden geçmeyelim, propaganda hizmetiyle yeterince zenginleşen Sancak, birkaç gün önce medya grubunu Erdoğan’ın eski fedaisine devretti.

3. havalimanını açmadan sizi batırdık!

Gabriel, 20 Temmuz’daki mali yaptırım açıklamasından sonra yaşanan “Yandaş medya-Alman ortak” tesadüflerinden sonra ne dedi dersiniz? Birkaç gün önce ikinci bir açıklama yaptı: “Türkiye politikamız etkisini gösteriyor.” Haksız değil, ülkesinde faaliyet gösteren şirketler artık terörle suçlanmıyor, üstüne üstlük Türkiye’den milyarlarca Euro kazanıyordu. Bakmayın, Air Berlin’in iflasını açıklamasından sonra Erdoğan yanlısı basının “3. havalimanımız açılmadan Almanları batırmaya başladı” sevincine. Onlar kazandıkları her kuruşu, hakkında “Nazi” başlığı attıkları Almanya ile bölüşmeye başladı bile...

(*) Ethem Sancak'ın medya grubu Esmedya birkaç gün önce Hasan Yeşildağ'a satıldı. Yeşildağ'ın, Erdoğan cezaevinde bulunduğu zamanda suç işleyip hapse girdiği, burada Erdoğan'ın feadiliğini yaptığı öne sürülüyor. Hasan Yeşildağ'ın ayrıca Papa suikastçisi Mehmet Ali Ağca'nın da yakın dostu olduğu iddia ediliyor.”