Emre Uslu
(Taraf, 30 Mayıs 2012)
Erdoğan Uludere’de mayına bastı
İstanbul’daki il kongresinde esip gürleyince, Uludere hakkında Başbakan Erdoğan’dan çok önemli açıklamalar bekliyordum. Doğrusu “Uluslararası komplo” diye neyi anlatacağını daha çok merak ediyordum. Ancak dağ fare doğurdu. Erdoğan’ın açıklamaları İdris Naim Şahin’in açıklamalarının biraz daha özenli kelimelerle seçilmiş versiyonuydu.
Doğrusu İdris Naim Şahin’e yüklenen AKP’li müzakereci medyanın Erdoğan’ın İdris Naim Şahin benzeri bu açıklamalarına yönelik bir kelimelik eleştiri yazıp yazamayacaklarını merak ediyorum.
Erdoğan konuşmasında dünya tarihinde de Türkiye tarihinde de güvenlik alanında hataların olduğunu anlattı. Hataları eleştirmenin güvenlik güçleri üzerinde stres yarattığını belirtip onların daha fazla hata yapmalarına neden olduğunu da söyledi. Doğrusu konuşmasının en ilginç yanı örtülü de olsa PKK’lıları çoban sanıp müdahale etmeyen komutana sahip çıkmasıydı. Hatay’da köylüleri çoban sanıp öldüren askerlere de sahip çıktı Erdoğan.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Pınarbaşı’nda bomba patlatan PKK’lıların nasıl olup da Maraş’tan Pınarbaşı’na kadar geldiği sorusunu da çok sert dille eleştirdi. Konuşmanın en önemli noktalarından biri de, Uludere’de kaçakçılar neden PKK’nın döşediği mayınlara basmıyor da askerler basıyor. PKK’nın döşediği mayın haritaları kimin elinde diyerek, PKK ile işbirliği içinde kaçakçılık yapan köylüleri sorumlu tuttu Uludere olayından.
Başbakan’ın CHP Genel Başkanı’na yönelik eleştirisini haksız buluyorum. Kılıçdaroğlu’nun sorduğu “o PKK’lılar Maraş’tan Kayseri’ye o kadar yolu peşinde jandarma olduğu halde nasıl geldi” sorusu son derece haklı ve makul bir sorudur. O aracı içindekileri öldürmeden, imha etmeden durdurmadan bin bir çeşit yöntemi var. Bunu güvenlik birimleri biliyor. En basit yöntemi de öndeki ekibe haber verip aracın lastiklerini patlatarak durdurmak. Yani Erdoğan’ın söylediği gibi o aracı durdurmak için helikopter kaldırıp aracı imha etmenize gerek yoktu.
Eğer o araç gerçekten de normal bir asayiş uygulamasında bir jandarmaya çarpıp yaralayıp kaçsaydı o kadar yol gidemezdi. Bundan çok çok eminim. Ya aracın lastikleri patlatılarak durdurulurdu ya da arkadan ateş edilirdi. “Güvenlik güçlerinin üstünde Uludere baskısı vardı da o nedenle ateş etmediler” anlatımı da boş bir hikâye.
Pınarbaşı’nda patlayan araç neden durdurulmadı sorusunu anlamak için ek soru sormamız gerekiyor. O aracı kim takip ediyordu ve nereden itibaren? Daha açık soruyla o aracı İstihbarat birimleri mi takip ediyordu yoksa Göksun’da jandarmaya çarptıktan sonra durumu bir asayiş olayı olarak değerlendiren Göksun Jandarma ekipleri mi?
Ben o aracın İstihbarat ekipleri tarafından takip edildiğini düşünüyorum. Bunun için en önemli veri şu: Bölgesel sınırlama nedeniyle Maraş güvenlik güçleri bir aracı Kayseri sınırlarına kadar takip edebilir Kayseri’ye kadar takip edemez. Bu nedenle o ekibin resmî Jandarma araçları tarafından takip edilmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Zaten verilen haberlerde de PKK’lıların takip edildiklerini anladıkları için Pınarbaşı’na saldırdığını anlatıyor. Yani peşlerinde sivil istihbarat ekipleri vardı ve takip uzun süredir devam ediyordu.
Eğer bu senaryo doğruysa o zaman Kılıçdaroğlu haklı olarak o soruyu sorar. İstihbarat birimlerinin de bu soruya mantıklı cevap vermesi gerekiyor. Kılıçdaroğlu’nun sorusuna ek sorular da sormamız gerekiyor. Eğer o araç Pınarbaşı’nda patlamasaydı daha nereye kadar takip edilecekti? Ankara’ya girmesine izin verilecek miydi? Ya peşlerinde İstihbarat ekipleri olduğu halde Ankara’ya girince patlasaydı? Bu sorular sorulur ve sorulmalıdır. İktidarın görevi bu soruları ciddiye alıp ne gibi hatalar yapılmış onun önlemini almaktır. Soruların arkasında komplo aramak değil.
Erdoğan’ın açıkladığı ikinci konu mayın haritaları meselesi. Erdoğan şöyle diyor: “GATA’da bir askerimiz, el yapımı bombayla yaralandı. Dikkat ederseniz kaçakçıların hiçbiri bombalara basmıyor. Harita kimlerin elinde olabilir. Bu haritayla bombaların üzerine basmıyor, rahatça gidip geliyorlar.”
Sanırım Erdoğan’ı güvenlik güçleri fena halde yanıltıyor. Bana göre Uludere olayında Erdoğan’ı yanıltan o güçler kaçakçıların basmadığı bomba açıklamasını da yaptırdı Erdoğan’a. Belli ki Erdoğan o bombaların üzerine basılınca patlayan mayınlar olduğunu düşünüyor. Oysa o bombalar uzaktan kumandalı veya uzaktan kablo ile patlatılan IED denen bombalar. Bırakın üzerine basınca patlamayı butona basılmadığı sürece üzerinden araçlar geçse de patlamaz. Hatırlayın Erdoğan’ın Şırnak ziyareti öncesinde yolun altına yerleştirilmiş bir bomba ve o bombaya bağlanmış 500 metre uzunluğunda bir kablo bulunmuştu. İşte o kablolar ile patlatılıyor o bombalar. Yani Köylülerin ellerinde harita olmasına gerek yok o bombaların patlamaması için. PKK o bombaları köylüler geçerken patlatmıyor asker geçerken patlatıyor. Erdoğan’ı bu kadar yalın bir gerçek konusunda doğru bilgi vermeyip çok önemli bir açıklama yaptıracakmış gibi milletin huzurunda yanıltanlar Uludere olayında nasıl yanıltır gerisini siz düşünün...
Twitter’den ilk gelen tepkilere bakılırsa toplumun büyük bölümü de o mayın açıklamasına sıkı sıkıya sarılmış. Böylece o köylüler PKK ile işbirliği yapan PKK’nın mayın haritalarından haberdar köylüler olarak algılanıyor ama Erdoğan fena halde yanılıyor. Ayrıca PKK mayın haritasını korucu köylüleriyle paylaşacak kadar aptal bir örgüt değil. Erdoğan’a o mayın haritası açıklamasını kim yaptırdıysa Erdoğan’a çok büyük zarar verdi. Eğer Erdoğan samimi olarak Uludere olayını araştırmak istiyorsa o mayın saçmalığı bilgisini kimden almış onlara baksın...
Kısaca Erdoğan Uludere olayında hiç bu kadar açığa düşmemişti. Tek kelimeyle mayın açıklamasıyla mayına bastı.