-ERDOĞAN: SEÇİM EKONOMİSİ BENİM KİTABIMDA YOK İSTANBUL (A.A) - 05.05.2011 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sekiz yıldır mali disiplinden taviz vermediklerini ve bundan sonra da vermeyeceklerini belirterek, ''Seçim ekonomisi filan bu işler benim kitabımda yok. Böyle bir şeyi asla yapmayacağız. Çünkü seçim ekonomisi denilen olay bu ülkede müteşebbisin cebindeki parayı çalmaktır, bu ülkenin para değerleriyle oynamaktır, bu ülkeyi enflasyon canavarına mahkum etmektir'' dedi. Erdoğan, Türkiye Giyim Sanayicileri Derneğince düzenlenen ''4. İstanbul Moda Hazır Giyim Konferansı''nda yaptığı konuşmada, sürekli engellemeyle karşı karşıya kaldıklarını ve yıllar yılı 1500 maddelik Borçlar Kanunu ile 500 küsur maddelik Ticaret Kanunu'nu çözemediklerini söyledi. TOBB VE TÜSİAD ile görüştüklerini ve kendilerine, ''Bunu hallet'' denildiğini aktaran Erdoğan, ''Tamam biz halle hazırız ama bakın bunu biz Meclise şu anda sevk etmiş haldeyiz. Bir madde bizim 2-3 saatimizi alırsa 1500 maddelik bu yasa çıkar mı? Çıkmaz. 500 maddelik Borçlar Kanunu çıkar mı? Çıkmaz'' dediklerini belirtti. Bunun üzerine iş adamlarının muhalefetle görüştüğünü, ilk turda netice alamadıklarını, ikinci tur, tekrar bir tur derken en sonunda yaptıkları bir hamleyle bir haftada çıktığını anlatan Erdoğan, ''Bununla neyi anlatmak istiyorum? Bu işi elbirliği yaptığımızda, dayanışma içinde olduğumuzda ne kadar kolay olabileceğini. Bundan benim çıkarım, kazancım yok. Hatta şunu söylüyorum, paye onların olsun, yeter ki şu üzümü millet olarak hep beraber yiyelim ama dert bağcıyı dövmek olursa bu işi çözemezsiniz. Sıkıntı burada. Bizim bağcıyı dövme dönemini hep birlikte kapatmamız lazım. Batıda bunu göremezsiniz, Amerika'da göremezsiniz. Bizde bu anlayış henüz gelişmedi. Temenni ediyorum ki bu da gelişir'' diye konuştu. -VAAT YARIŞI- Başbakan Erdoğan, bir vaat yarışı olduğunu ve vaat yarışıyla bir yere varmanın mümkün olmadığını ifade ederek, şunları söyledi. ''İnsanlar ayda bir kere sokağa çıkıp bankaya uğrayacaklar paralarını alıp geçinecekler. Dünyada böyle bir şey var mı? Herkese 600 lira dağıtacaksın ve her şey gayet yolunda gidecek. Acaba kim çalışır? Böyle bir şey var mı? Biz bunu özürlümüz için yapıyoruz. Biz özürlüye bakana asgari ücret veriyoruz. Biz üniversite öğrencisine 340 lira, master öğrencisine 480 lira, doktora öğrencisine 720 lira, her ay veriyoruz. Bizim ilke kararımız şudur; hiçbir üniversite öğrencisi müracaat ettiğinde geri döndürülemez. Ya burs alır ya kredi alır ama boş dönmez. Neden? Çünkü biz demokratik laik sosyal hukuk devletiyiz. Sosyal devlet olmanın gereği budur. Öyle bir dönemin içine girdik ki, bu dönemde yoksullukla mücadele başka bir şey. Yoksullukla mücadelenin, bunun yanında sosyal desteğin bunların birbirinden farklı şeyler olduğunu ortaya koymamız lazım. Çünkü biz bu mücadeleyi verirken insanları tembelliğe sevk edemeyiz. Bunlar bizim yoksullukla mücadele, sosyal devlet politikalarımızla yarışmak adına, işte tembelliğe iten veyahut balık tutmayı değil de balık dağıtmayı öneren mantık. Biz bu mantıkla hiçbir zaman iç içe olamayız. Biz balık tutmayı öğreteceğiz. Bunu başaracağız. Bu olmazsa istediğiniz fabrikayı açın, istediğiniz yatırımı yapın çalışacak eleman bulamazsınız. Biz yoksulları finanse etme üzerine değil, yoksulluğu azaltma üzerine bir strateji uyguluyoruz.'' -''ANKARA'DA İSTİKRAR, GÜVEN VAR''- Başbakan Erdoğan, 2002'de gıda artı gıda dışı yoksulluğun toplam nüfusa oranının yüzde 27 olduğunu ve bunun 18 milyon kişiye tekabül ettiğini, 2009 yılında yapılan son araştırmada yoksulların toplam nüfusa oranının yüzde 18'e indiğini ve nüfus artışı da dikkate alındığında rakamın 12 milyon 750 bin kişiye gerilediğini belirtti. Türkiye'de 2006'dan itibaren günlük harcaması 1 doların altında olan yoksul kalmadığını ve bunu sıfırladıklarını ifade eden Erdoğan, günlük harcaması 4,3 doların altında kalanların oranının da 2002'de yüzde 30 olduğunu ve oranın da yüzde 4'e kadar çekildiğini vurguladı. Erdoğan, ''Bu mücadele durmayacak. Bunu kararlılıkla sürdüreceğiz ve bu oranları çok daha aşağılara çekeceğiz'' dedi. İnsanları tembelleştirerek, hazıra alıştırarak değil, destekleyerek, teşvik ederek, ekonomik hayatın içine çekeceklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu: ''Eğer bunu ölçülü, dengeli şekilde yapmazsanız, işte evin üzerine o zaman kanatlı bir deve konar, ocağınızı çökertir. Moralimizi asla bozmayacağız. Moralimiz her zaman yüksek olacak. Bardağın dolu tarafına bakıp nereden nereye geldiğini göreceğiz ve boş tarafını doldurmak için daha büyük inançla çalışacağız. İhracat rakamları, üretim endeksi, hazır giyim faaliyet endeksi ortada. Türkiye küresel finans krizini aşarak güçlü ve emin adımlarla geleceğe, 2023'e doğru ilerliyor. İnşallah hep birlikte sorunları geride bırakarak mevcut sorunları da aşarak hedeflerimizi tutturacağız. TİM'in yaptığı çalışma ortada. 2023, 500 milyar dolarlık ihracat hedefi. Bu bizim çalışmalarımızda da gerçekleşebilecek bir rakamdır. Öyle hayal değil. Bu ülke bu rakamı fazlasıyla gerçekleştirir. Yeter ki biz kararlılığımızı sürdürelim. İşte göreve geldik sekiz buçuk yıl önce 36 milyar dolardı, 132 milyar doları bu ülke yedi yılda gördü. Önümüzde on iki yıl var. On iki yılda bu katlayarak artacak. Dünyada konumu çok farklı bir Türkiye var. Üretimi ve ürünleriyle çok farklı bir Türkiye var. Hiç endişeniz olmasın. Köydeki çiftçi bile toprağını ekmeden önce köyünün havasına değil, Ankara'nın siyasi havasına bakıyor. Bugün Ankara'da istikrar var, güven var. 81 vilayeti istikrarla büyütecek bir atmosfer var. Sekiz yıldır mali disiplinden taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Seçim ekonomisi filan bu işler benim kitabımda yok. Böyle bir şeyi asla yapmayacağız. Çünkü seçim ekonomisi denilen olay bu ülkede müteşebbisin cebindeki parayı çalmaktır, bu ülkenin para değerleriyle oynamaktır, bu ülkeyi enflasyon canavarına mahkum etmektir ve paranızın değerini birin yanına sıfırları koya koya milyoner denilen zengini adeta... Eskiden tuvalete bin liraya giderken, bir milyona gider hale getirdiler bizi. Bunları yaşamadık mı bu ülkede? Yaşadık. Birin, ikinin, üçün yanına sıfırı koymak lazım, öyle bir noktaya getirdiler bizi.'' ''Kamu net borç stokumuz göreve geldiğimizde yüzde 61'di ama şu an yüzde 25'' diyen Erdoğan, şöyle dedi: ''Bu imkanlar hep böyle yakalandı. İtalya'ya bakın, Japonya'ya bakın. İtalya yüzde 126, Yunanistan zaten tamamen istikametini kaybetmiş. Dolayısıyla istikrarı kaybetmeyeceğiz. İki sihirli kelimemiz var; güven ve istikrar. Eğer güveni kaybedersek bu ülkeye uluslararası küresel sermaye gelmez, buradaki davetlilerimiz gelmez. Önce burası güvenli bir liman durumuna gelmeli. Eğer burası güvenli bir limansa buraya küresel sermaye gelir, uluslararası sermaye gelir ama güvenli bir liman değilse gelmez. Bunu başarmak durumundayız. İstikrar onun ardından geliyor. Zikzaklar çizen bir anlayışın olmadığı yer, çok önemli.'' Konferansa başarı dileyen Erdoğan, moda ve hazır giyim sektörünün mensuplarına ve çalışanlarına Türkiye'nin büyümesine verdikleri katkıdan dolayı teşekkür etti.