Partili cumhurbaşkanlığını içeren anayasa değişikliğinin kabul edilmesinin ardından "beşinci çocuğu" olarak nitelendirdiği partisine 979 gün sonra yeniden üye olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Bu partiye sırtını dönüp de iflah olan kimse görülmemiştir" şeklindeki sözleri "yeni parti" iddialarıyla ilişkilendirildi. Erdoğan'ın 1 saatlik konuşmasının sonunda sarf ettiği sözler sosyal medyada Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Bülent Arınç'a mesaj olarak yorumlandı.
Erdoğan'ın partili olduktan sonra AKP Genel Merkezi'nde yaptığı konuşmanın ilgili bölümü şöyle:
"Kardeşlerim, bizim sizlerle olan yol arkadaşlarımız pamuk ipliğine bağlı değildir. Bizim kardeşliğimiz, rüzgara göre yol değiştirmez. Bizim kardeşliğimiz ahiret kardeşliğidir, buna böyle bakacağız. Ama dava adamlığı da kolay değildir. Biz hor da olsa, öksüz de olsa bu davayı taşımaya razı olduk. Şimdi bunun hakkını hep beraber vermemiz lazım. Kimse bizi buna zorlamadı. Her birimiz kendi tercihimizle bu meşakkatli yola revan olduk. Er kişi niyetine musallada, doğrudan mezara. Bu ağır yükü çekemeyen, onları ademe takdir ediyor. Değerlendirmesini millete bırakıyoruz. Bu partiye sırtını dönüp de iflah olan kimse görülmemiştir"
'Partili Cumhurbaşkanlığı' resmen başladı; Erdoğan, Ağustos 2014'te veda ettiği AKP'ye geri döndü
Yeni parti iddiaları
16 Nisan'daki anayasa referandumu sürecinde AKP içinde "gizli hayırcılar" tartışması başlamıştı. "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin yüzde 51.4 "evet" oyu ile kabul edilmesiyle sona eren halk oylamasının ardından "yeni parti" iddiaları gündeme gelmişti.
Karamollaoğlu'ndan "AK Parti'deki endişeliler"e çağrı: Oyalanmayıp bize katılsınlar
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün SP'nin başına geçeceği veya yeni bir parti kuracağına dair gündeme gelen iddialar hakkında "Bunların hepsi partimizin önünü kesmek isteyenlerin çıkardığı dedikodular. Ne yeni bir parti kurulabilir ne bizim karşımıza kimse çıkabilir" değerlendirmesinde bulundu. AKP seçmeni arasında yüzde 40'a varan endişeli bir kitle olduğunu savunan Karamollaoğlu, "Samimi olarak arayış içindelerse, bize gelmekten başka çareleri yok. Bunu kimseyi küçümsemek için de söylemiyorum. Eğer 3-4 senelik zaman olsaydı, denenirdi. Artık kimse bu riske giremez. Yeni parti kurulması imkânsız, oyalanmayıp bize katılsınlar" çağrısında bulunmuştu.
Ömer Dinçer: Gül ve Davutoğlu'na haksızlık, korkulan yeni parti kurma akıbetini doğurur!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlık görevini üstlendiği dönemdeki ilk Başbakanlık Müsteşarı olan ve daha sonra Milli Eğitim ile Çalışma bakanlıkları görevini üstlenen Ömer Dinçer, AKP içinde yaşanan tartışmaların yeni parti kurulmasıyla da sonuçlanabileceğini savunmuştu. Habertürk gazetesinde (1 Mayıs 2017) "AK Parti’ye yönelik oyun içinde oyun" başlıklı bir yazı kaleme alan Dinçer, referanduma giden süreçte "gizli hayırcı" olmakla suçlanan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu hakkında "Eğer ileride Gül veya Davutoğlu’nun parti kurmasından, başkan adayı olmalarından endişe edildiği için bütün bu hadsizlikler ve haksızlıklar yapılıyorsa, bilinmeli ki bu davranışlar korktukları akibeti doğurur" diye yazmıştı.
Fehmi Koru: Görüşler farklılaşmışsa, yeni bir partiye ihtiyaç var demektir
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün İngiltere'deki üniversite günlerinde oda arkadaşlığı yapan Fehmi Koru da yeni parti iddiasını değerlendirdiği bugünkü (2 Mayıs 2017) yazısında "Doğru olan davranış ise, birbirine yakın düşünenlerin o düşüncelerini paylaşacak kitlelere hitap eden bir yapı içerisinde (sivil toplum kuruluşu: dernek.. vakıf.. parti..) buluşmaları ve her önemli konuda görüşlerini kamuoyu ile paylaşmalarıdır. İktidarı alaşağı etmek için değil.. Onu halka daha iyi hizmete yönlendirmek için…" diye yazdı.
Erdoğan'ın konuşmasının tamamı şöyle:
AK Partimizin saygıdeğer mensupları, kurucular kurulumuzun, MKYK'mızın, MYK'mızın kıymetli üyeleri, çok değerli kardeşlerim. Hanımefendiler, beyefendiler, sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. 27 Ağustos 2014 tarihinde milletimiz tarafından cumhurbaşkanlığı görevine seçilmem sebebiyle anayasa gereği ayrılmak zorunda kaldığım, kurucusu olduğum partime, yuvama, sevdama, aşkıma bugün yeniden dönüyorum.
"Bu ayrılık aslında sadece bir resmi ayrılıktı"
Tam 979 gün sonra bu hasret, hamd olsun sona eriyor. Bugün burada bir kez daha "Selamın Aleyküm" diyerek heyetin içine tekrar dahil oluyorum. 16 Nisan anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanlarının parti üyeleri yasasının değiştirilmesi ve yasağın kaldırılmasını, böyle bir imkanı en güzel şekilde şu anda değerlendiriyor ve partime yeniden üye oluyorum. Tabii bu ayrılık aslında sadece bir resmi ayrılıktı. Aramızdaki mesafe, mevduat gereği olan bir mesafeydi. Gönlümüz hep beraber oldu. Hep beraberdik. Biliyorsunuz ki gönüllere sınır çekmek, duvar örmek mümkün değildir. Bize bu hududu kimler çekmiş, gönlüme dar geliyor gardaşım dedik, bugünlere geldik. Olağanüstü kongremizde vedalaşmayı yaparken, "AK Parti 13 yıllık bir siyasi parti olsa da aslında asırlar önce başlamış kutlu bir mirasın davasını omuzlarında taşıyan bir partidir" demiştim. Bize asırlar gibi gelse de, denizde bir damla olan 979 günlük ayrılığımızın sona eriyor olması beni asıl bu bakımdan heyecanlandırıyor. Milletimiz adına öncülüğünü üstlendiğimiz bu kutlu yürüyüşü inşallah önümüzdeki dönemde daha güçlü bir şekilde sürdüreceğiz. Bugüne kadar hangi sorunun üstesinden gelebilmişsek, yine milletimizin duası, desteği sayesinde geldik. Biz milletimiz için çalıştıkça, her göçükte milletimiz bize daha çok sahip çıktı. Yeri geldi milletimiz için göğsümüzü siper ettik, yeri geldi milletimiz bizim için gövdesini siper etti.
15 Temmuz bunun çok açık bir ispatıydı. Türkiye'ye saldıran herkesin bizi hedef almasının sebebi budur. Bazıları sanıyor ki mesele şahsımızdır, hükümetimizdir. Yanılıyorlar. Mesele milletimizdir, devletimizin ta kendisidir. Mesele bağımsızlığımızdır, hedeflerimizdir. Biz de, milletimiz de bu gerçeği çok iyi biliyoruz. Gecemizi gündüzümüze katarak ekonomiden alt yapıya ekonomiden adalete kadar elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Çalışacağız.
"Bu ülkede kim ne derse desin,
ikinci sınıf vatandaş yoktur"
Cumhurbaşkanlığına aday olduğumuzda "Bu bir veda değil, yeni bir başlangıçtır" demiştim ve yeni dönemi Fatiha ile başlatmıştık. Gerçekten partimizi kurduğumuz 2001 yılından 2014 yılı Ağustos ayına kadar yaşadıklarımız tarihi bir değişimin, dönüşümün ifadesidir. Ülkemize kazandığımız hizmetlerin en yakın şahidi milletimizin ta kendisidir. AK Parti olarak bizim en büyük gücümüz milletimizin değerlerine sahip çıkmamızın yanı sıra, milletimizin hayat kalitesini artırmamızdır. Ülkemizin ücra köşesinde mütevazı kulübesinde yaşanından, en büyük şehirlerdeki plazalarında yaşayan vatandaşımıza kadar herkes hizmetlerimizden yararlanıyor. Asla ayrımcılık yapmadık, yapmayacağız. Sözümüzün muhatabı bize kulak verenlerdir, ama icraatımız herkes içindir. Bu ülkede kim ne derse desin, ikinci sınıf vatandaş yoktur. Seksen milyonun tamamı birinci sınıf vatandaştır. Teröre, ihanete sapmayan her insanımızın başımızın üzerinde yeri vardır. Biz bu samimiyetle, gayretle çalıştığımızda milletimizden gereken karşılığı göreceğimize inanıyorum. Onun için ben değerli kardeşlerimize yükümüzün daha da ağır olduğunu özellikle hatırlatmak istiyorum. AK Parti'nin başarısını anlamak istemeyenler hep başka yere bakıyor. Oysa milletimizle aramızdaki muhabbete baksalar, her şeyi çözecekler.
Ülkemize AK Parti tarzı siyasetini kazandırdığımıza inanıyorum. Siyasi literatüre böyle bir kavram soktuk. Değerli arkadaşlar, gönül olarak birlikte olsak da, hukuken ayrı kaldığımız 2.5 yılı aşkın sürede Türkiye, ülkemiz ve milletimiz açısından hayati olan çok önemli meseleler yaşadık. Milletin oyuyla seçilen cumhurbaşkanını kabul etmek istemeyenler, davetlerimize iştirak etmemekten Meclis'te ayağa kalkamamaya kadar her türlü direnişi sergilediler. Bilhassa Cumhurbaşkanlığı Külliyesi üzerinden akla hayale gelmeyecek ahlaksızlıkları sergilediler. Ülkemizin başarısını bu tür iftiralarla gölgelemek isteyenleri her zaman olduğu gibi Allah'a emanet ettik. "Gelmem" diyen kim varsa, sonunda bir gün Beştepe'nin yolunu öğrendi. Ciddi bir terör tehditiyle karşı karşıya kaldık. Kürt kardeşlerimizi sokağa çıkan bir siyasi partinin ihanet derecesindeki sorumsuzluğu, çok sayıda vatandaşımızın canına mal oldu. Yasin Börü ve arkadaşlarının da aralarında olduğu 50 kişiyi aşkın vatandaşımız, bölücü terör örgütü tarafından katletildi. Bir yanda ana muhalefetin iftiraları, diğer yandan terör örgütlerinin sinsi eylemlerinin gölgesinde 7 Haziran seçimlerine ulaştık. Bu seçimlerde ülkemiz ilk defa istikrar ve güven ortamını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. AK Parti'nin tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde edememesi, ülkemizi yıkıcı bir krizin eşiğine getirdi. Anayasamızın bize verdiği yetkiyi kullanarak ülkemizi bu krizden sağ salim çıkaran 1 Kasım seçimlerine ulaştırdık. Bu süre zarfında yaşanan sorunların bir diğeri de, terör eylemlerinin aleniyet kazanarak artmasıdır. Ceylanpınar saldırısı, bizim için bardağı son damla olmuştur. Devlet tüm imkanlarıyla bu terör örgütlerinin üzerine gitmeye başlamıştır.
"Acırsak, acınası hale geliriz"
Seçimlerin yenilenmesi sürecini başarıyla yürüterek siyasi istikrarı yeniden elde ettik. Türkiye, AK Parti iktidarlarının siyasi ve istikrar iklimine yeniden kavuşmuş oldu. Bölücü terör örgütünü açtığı çukurlara biz, birer birer gömdük. Suriye'den sınırlarımıza yönelen tehditleri tamamen ortadan kaldırmak için de kapsamlı bir operasyon hazırlığının son aşamasına geldik. FETÖ'nün kurumlarımızdan tasfiyesi konusunda önemli ilerleme kaydettik. İşte Türkiye, burada tarihinin en büyük ihanet teşebbüsüyle karşı karşıya kaldık; 15 Temmuz. Asker elbisesi girmiş FETÖ mensubu teröristler, devletin namuslarına emanet ettiği namlularını milletimize çevirerek ülkeyi işgale kalkışmışlardır. Milletimizin canı pahasına verdiği bir mücadele ile, düşünün 29 gün sabahlara kadar bu millet 81 vilayette uyumadı. Bu neydi? Ülkesine, milletine sahip çıkmaktı. "Gece gündüz demeden uyumayacağım" dedi. Başarısızlığa uğrattığımız bu darbe girişimi, başka hiçbir şekilde elde edemeyeceğimiz dersler içermekteydi. FETÖ ile mücadelenin hızlandırılmaması durumunda başımıza neler gelebileceğini gördük. Birileri kalkmış "Öyle değildi, böyle değildi" diyor. Öyle veya böyle, takiyyenin bu kadar başarılı yapıldığı bir başka örgüt Türkiye'de yoktur. Bunlar kendilerini gayet iyi biliyor. Biz bu aşamada kalkıp da şöyle dedi, böyle dedi diye bakamayız. Zaman zaman arkadaşlarıma söylüyorum, önünüze gelip gözyaşı dökenler de olabilir. Ben şuna inanıyorum "Acırsak, acınası hale geliriz."
"Bugüne kadar açmadığınız
şu fasılları açmaktan başka çareniz yok"
Pensilvanya'daki terörist başı orada, 170 ülkeyi idare ettiğini söylüyor. Bu kaynak nereden geliyor? ABD'de devlet, bu ödemeyi bizzat yapıyor. Herkese böyle bir ödeme yapılabilir mi? Bütün bu soru işaretlerinin yanıtını bulmamız lazım. Almanya'daki gelişmelere bakıyoruz, rezalet. Her türlü destek bunlara veriliyor. Bu destek niye veriliyor? Güçlenen Türkiye'nin önünü kesmek için veriliyor. Benim bir bakanım uçuş izni alıp Avrupa'ya gidemiyorsa buna bir çare bulmak lazım. "Şimdi ne yapacağız" diyorlar. Bugüne kadar açmadığınız şu fasılları açmaktan başka çareniz yok. Bunu açarsanız ne ala, açmadığınız takdirde... Türkiye bunların kapı kulu değildir. Bugüne kadar ne söylendiyse, ne dendiyse hepsi yerine gelmiştir. Şimdi dün bir haber alıyorum. Yakında NATO zirvesi var, görüşme talepleri var. 5 tane madde saymışlar. İlk adımı Türkiye'nin atması gerekir, OHAL kalkması gerekir vesaire vesaire. Geçin bunları geçin. Sen önce git Fransa'daki OHAL'i kaldır. Biz bu terörle mücadeleyi neyle vereceğiz? Orada 10 tane 15 tane terörist öldürüldü Fransa'da, bundan dolayı OHAL ilan edildi. Bizde devleti yıkmaya yönelik bir darbe girişimi var, 249 şehidimiz var. Biz OHAL ilan edemeyeceğiz, beyefendilerden izin alacağız. Böyle bir şey olabilir mi? Önce bu fasılları halledeceksiniz, verdiğiniz sözleri tutacaksınız. Ondan sonra masaya otururuz. Aksi takdirde sizinle görüşecek bir şeyimiz olamaz.
"Suriye'de hatta Irak'ta
yeni bir dönemin adımları atılmış olacak"
Fırat Kalkanı Harekatı ile Suriye'de başarılı operasyonlar yürüttük. Oralardan DEAŞ atılmıştır. Şimdi sırada Mümbiç ve bildiğiniz gibi Rakka var. Burada hedef, başta ABD olmak üzere koalisyon güçleriyle neler yapabiliriz? Yarın günübirlik bir Rusya ziyaretimiz var. Yarın bunları Putin ile konuşacağız. 16'sında da ABD seyahatimiz var. Orada da bütün bunları görüşeceğiz. İnşallah yeni bir süreci başlatabilirsek, Suriye'de hatta Irak'ta yeni bir dönemin adımları atılmış olacak.
PKK, YPG, DEAŞ; amaç bu ülkeyi bölmektir, bu devleti çökertmektir, bunu bileceğiz. Buna karşı biz milletimizle birlikte ne diyoruz? Tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek millet. Bütün vatandaşlarımızdan istirhamım şudur, milletin birliğini ne yapıp ne edip sağlamamız lazım. Biliyorum 16 Nisan için Türkiye'nin dört bir yanında çok koşturdunuz. 81 vilayette bu çalışmayı şimdi bizim tek millet anlayışıyla taçlandırmamız lazım. Bunu başarmak zorundayız. Kucaklıyoruz, kucaklayacağız. Ama bu havuza herkes gelmek zorunda değil. sevgilililer sevgilisine herkes icabet etti mi? Yok. Bizim davetimizi yaparız, gelmeyene söyleyecek bir şeyimiz yok. İki, tek bayrak. Bizim bayrağımıza alternatif bir bayrak asla düşünülemez. Ve biz, o paçavralara asla o niyetle bakanlara da o niyetle bakmayız. Gereği neyse onlara da onu yapıyoruz. Onun için YPG/PYD, bunların Kuzey Suriye'deki hedeflerini kursaklarında bırakacağız. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Başkasından bize hayır yok. Üç, tek vatan. Kimse bu vatan topraklarını bölemez. Kimse böyle bir gayretin içine girmesin. Onun için geldiğimizden bu yana verdiğimiz söz neydi? Batı'da ne varsa Doğu'da da o olacak. Biz bunları yaptık mı? Yaptık.
Hâlâ da yapmaya devam ediyoruz. 15 yıl önce, 20 yıl önce kim derdi Hakkari'ye havalimanı yapılacak? Ama biz bunu yaptık. Iğdır'a kim derdi? Ardahan'a kim derdi? Bunları bu iktidar yaptı. Bu ülkede ayrımcılık, bölücülük olmasın diye yaptık. O yüzden kimse bize "Bölücü" diyemez. Batı'nın uşakları buraya gelip, Diyarbakır'ı şurayı burayı dolaşıp "Türkiye'de bölücülük var" diyebilirler. Asla, asıl bölücülük onlarda. İşte buyurun İsviçre'de önce parlamentoda dev bir bayrak asmışlardı. Biliyorsunuz şakağıma silah dayamışlardı. Şimdi de Zürih başkonsolosluğumuza boya fırlattılar. Sonra tüm duraklara "Erdoğan'ı öldürün" yazılar. Nerede polisleri? Türkiye'de olsa biz böyle bir şeye müsaade eder miyiz? Bir ufak hareketlenme olsa, bizim güvenlik güçlerimizin ilk yaptığı oralarda güvenlik önlemi almaktır. Ama biz karşılığını ne yazık ki oralarda göremedik.
"Türkiye bu halk oylamasına
durup dururken gelmedi"
Hatırlarsınız darbe girişiminin hemen ardından "Başaramayacaksınız" diye haykırdığımızda milletimizin bize gözyaşları ile eşlik etmesi bu irfanın sonucudur. Milyonlarca insan bayrağın indirilemeyeceğini, bayrağın indirilemeyeceğini söylerken bizim üzerimizdeki sorumluluğu da kat be kat artırmıştır. Bu vesile ile milletimizin ve devletimizin bekası için hayatlarını feda eden tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Değerli arkadaşlar, hiç şüphesiz hukuken AK Parti'den uzak olduğumuz dönemin en son ve en önemli sınaması 16 Nisan halk oylamasıydı. Türkiye bu halk oylamasına durup dururken gelmedi. Bu meselenin bir yönetim sistemi tartışması olduğunu hep söyledik. Güncel gelişmeler açısından bakarsanız 10 yıllık geçmişi var. Türkiye'nin parlamenter sistemi Osmanlı'da tercih edilmiştir. Cumhuriyet döneminde bu tercihte ısrar edilmiştir. Darbeler, muhtıralar, kaoslar içinde geçen bu uzun dönemi kimsenin dikensiz gül bahçesi gibi göstermeye hakkı yok. 2007 yılında sistem bir kez daha tıkandığında bu işin böyle gitmeyeceği anlaşılmıştır. 367 garabeti, amaçlananın tam aksi yönde ilerleyen bir sürecin başlangıcı olmuştur.
"Yüzde 51,4 AK Parti oyu değildir,
yüzde 48,6 da CHP oyu değildir"
Ülkemizde cumhurbaşkanları, darbe yönetimleri tarafından sembolik olmanın çok ötesinde yetkilerle teçhiz edilmiştir. Halk oylaması kampanyası boyunca dilimizin döndüğünde bu sistemin ne olduğunu milletimize anlatmaya çalıştık. 16 Nisan'da demokratik haklarını kullanan 50 milyon vatandaşımızın tamamına teşekkür ediyorum. Dünyada bu katılım oranının eşi benzeri yok. Anayasa değişikliğine "evet" diyerek bu tarihi dönüşüme katkı veren 25 milyon vatandaşıma şükranlarımı sunuyorum. "Hayır" diyenlere de demokratik haklarını kullanma younda gayret sarf ettikleri için teşekkür ediyorum. Bizim onlara şükranlarımız, herhalde onların da "evet" diyenlere şükranlarını gerektirir. Yüzde 51.4 bir AK Parti oyu değildir. Ama şunu da söyleyeyim, yüzde 48.6 da bir CHP oyu değildir.
"AİHM'in bu ülkenin
seçim işlerine karışma yetkisi yok"
Önümüzde yerel seçim var. Önümüzde parlamento ve başkanlık seçimi var. Orada her şey daha net ortaya çıkacaktır. Onun için Türkiye'de başvurulması gereken her yere başvuruyorlar. Yahu YSK nihai karar mercidir. Sen onunla tatmin olmuyorsun, AYM diyorsun. Oradan da umudunu kesiyorsun oradan AİHM'e gidiyorsun. Ya AİHM'in bu ülkenin seçim işlerine karışma yetkisi yok. Yenilen pehlivan yenilgiye doymuyor. Onun için sabırlı ol. Önümüzde 2019'da seçimler var, milletin gönlüne gir. Ama bunu yapmıyorlar, hala Türkiye'yi ne kadar Türkiye düşmanı varsa, terörist varsa onların kapılarına gidiyor. Onlarla kampanya yürütecek kadar düşüyor.
Durmayacağız, çat kapı yapacağız. Palası pulu olana gitmemize gerek yok. Bizimle yürüyenler asıl olarak yürüyenler onlar. Diğerlerini de dışlayalım demiyorum tabii. Onun için biz kura yapar gibi çat kapı gidelim. Bizi yanlış bilene doğrusunu da anlatalım. Özellikle gençlere ve kadınlara özel önem vereceğiz. Onun için kadın kollarımızın görevi çok çok daha ağır, çok çok daha önemli. Kadınların gönlünü fethetmek için ne yapılması gerekirse yapacağız. Ben de eşime ve Semiha Hanım'a teşekkür etmek istiyorum. Binali Bey'den geri kalmayalım.
Enflasyonu düşüreceğiz. Faizleri mutlaka aşağı çekeceğiz. Faiz, enflasyon bir sebep-netice meselesidir. Mevcut projeleri süratle tamamlayacağız, yenilerini süratle devreye sokacağız.
"Bu partiye sırtını dönüp de
iflah olan kimse görülmemiştir"
Terörle mücadele ve Suriye operasyonların yaşadığımız tecrübeler, savunma sanayinin kendi kendimize yetmemiz için önemli mesele olduğunu göstermiştir. Etrafımız ateş çemberiyle çevrilmiş, içerisinde de aynı görüntüyü ortaya çıkarmaya çalışanlara rağmen büyüme rakamlarımız ortada. Kardeşlerim, bizim sizlerle olan yol arkadaşlarımız pamuk ipliğine bağlı değildir. Bizim kardeşliğimiz, rüzgara göre yol değiştirmez. Bizim kardeşliğimiz ahiret kardeşliğidir, buna böyle bakacağız. Ama dava adamlığı da kolay değildir. Biz hor da olsa, öksüz de olsa bu davayı taşımaya razı olduk. Şimdi bunun hakkını hep beraber vermemiz lazım. Kimse bizi buna zorlamadı. Her birimiz kendi tercihimizle bu meşakkatli yola revan olduk. Er kişi niyetine musallada, doğrudan mezara. Bu ağır yükü çekemeyen, onları ademe takdir ediyor. Değerlendirmesini millete bırakıyoruz. Bu partiye sırtını dönüp de iflah olan kimse görülmemiştir.
İnşallah bundan sonraki çalışmalarımızda saflarımızı sıkılaştıracağız. Kaydedecek zamanımız yok. 2019'a kadar geçecek süreyi iyi değerlendirmemiz lazım. Halka ve hizmet yolunda Mevlam bize güç versin. Rabbim yol arkadaşlarımızı daim eylesin. Bu düşüncelerle konuşmamıza son verirken, aileme yeniden dönmenin heyecanı ve mutluluğu içerisinde hepimize sevgilerime, saygılarımı sunuyorum. Hepinizi Allah'a emanet ediyorum.