Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Kadınsız siyaset, kadınsız demokrasi, kadınsız yönetim, sadece kadınlar için değil, bütün toplum için eksikliktir, hem de büyük bir adaletsizlik ve haksızlıktır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Dünya Aile Zirvesi'nin Esma Sultan Yalısı'nda gerçekleştirilen gala yemeğine, eşi Emine ve kızı Sümeyye Erdoğan ile birlikte katıldı.
Yemekte konuşan Erdoğan, zirvenin, bütün dünya ülkelerinde toplumun, yapının çekirdeği olarak görülen aile kurumunun ve onun temelini oluşturan kadının konumunun güçlendirilmesine önemli katkılar sağlayacağına inandığını söyledi.
Bugünün tarih açısından, kadınların demokratik haklarına kavuşması bakımından çok özel bir anlamı olduğunu belirten Erdoğan, ''Bugün Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanmasının 75. yılını kutluyoruz. 75 yıl önce 4 Aralık 1934'te, dünyanın birçok ülkesinden önce kadınlarımızın bu haklarına kavuşması nedeniyle millet olarak bundan gurur duyuyoruz'' diye konuştu.
Dünya ülkelerinde kadınların seçme ve seçilme hakkını ne zaman elde ettiğini ifade edeceğini belirten Erdoğan, ''Bu tarihleri sizlere vereceğim, inanıyorum ki şaşıracaksınız. Belki çalışmalar esnasında tartıştınız, müzakere ettiniz, ama biz de tekrarda fayda vardır'' dedi.
Kadınların seçme ve seçilme hakkına Fransa'da 1944'te, İtalya'da 1945'te, Yunanistan'da 1952'de ve İsviçre'de ancak 1972'de kavuşabildiklerine dikkati çeken Erdoğan, kadınların, aile yapısının temel taşı olduğunu, ailelerin de kültürel doku içinde çok özel ve ayrıcalıklı bir yere sahip olduğunu söyledi.
Kadınların İstiklal Savaşında da, Cumhuriyet'in kuruluşunda da, ülkenin çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarılma mücadelesinde de hep aktif olduklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Cumhuriyetimizin ilk yıllarında bile kadınlarımız siyasi ve medeni haklar bakımından ihmal edilmemiş, sosyal ve siyasal hayatın önemli bir parçası olarak görülmüştür. Türkiye'nin kuruluş mücadelesinde, Cumhuriyetin kuruluş aşamasında kadınlarımız can siperane şekilde her türlü fedakarlıkta bulunmuşlar ve bunu anlatan birçok tarihi olay vardır. Cumhuriyetten bu yana Türkiye'nin kalkınmasında, çağdaşlaşmasında, Türkiye'nin medeni dünyanın önemli bir temsilcisi haline gelmesinde çok önemli roller üstlenmişlerdir. Bugün hem Dünya Aile Zirvesi hem de bu anlamlı yıl dönümü vesilesiyle huzurlarınızda bütün dünya kadınlarına teşekkür ediyorum. Onların ezildiği bir dünya yaşanılır olmaktan çıkar, onların hiçe sayıldığı bir dünya güzelliklerden mahrum kalır. Onların dahil edilmediği, dışlandığı bir dünya şefkat ve merhamet duygularından yoksun kalır. Ucuz iş gücü olarak görüldüğü dünya adil bir dünya değildir. Kadının meta haline getirildiği bir dünya insani değildir. Onun için diyorum ki, kadınsız siyaset, kadınsız demokrasi, kadınsız yönetim sadece kadınlar için değil, bütün toplum için eksikliktir, hem de büyük bir adaletsizlik ve haksızlıktır.''
Başbakan Erdoğan, kadının eğitimden, üretimden, iş gücünden, toplumdan, adaletten, siyasetten dışlanması, toplumsal süreçlerin, demokratik mekanizmaların dışında tutulmasının, toplumun gücünün yarısını yok etmek ve yok saymak anlamına geleceğini belirterek, bütün bunların ötesinde daha da temelde kadının ikincil plana itilmesinin aile kurumuna adeta darbe anlamı taşıyacağını vurguladı.
Dünyanın giderek yıprandığını, yoksulluğun büyüdüğünü, sosyal adalet dengesinin her geçen gün daha da sarsıldığını ifade eden Erdoğan, şu anda dünyada 1 milyarı aşkın aç, yoksul ve sefil bulunduğunu söyledi.
-''YAŞAM KOŞULLARI ZORLAŞIYOR''-
Başbakan Erdoğan, dünya üzerindeki yaşam koşullarının fiziksel olduğu kadar ekonomik, sosyal ve siyasi olarak da kadın, erkek, çocuk, yaşlı ayırt etmeksizin tüm bireyler için gün geçtikçe daha da zorlaştığını belirterek, küreselleşme süreciyle büyüyen ve çeşitlenen bu durumların toplumun çekirdeği olan aileyi büyük tehditlerle karşı karşıya bıraktığını kaydetti.
Yalnız yaşamayı tercih eden birey sayısının giderek arttığını, yaşlı bakım evlerinin çoğaldığını, boşanma oranlarının arttığını, evlilik oranlarının düştüğünü, büyük şehirlerde bireylerin kalabalıklar içinde adeta yalnızlaştığını, hiçlik duygusunun insanların psikolojilerini törpülediğini, aile ve akraba sıcaklığının yerinin doldurulamamasının ciddi toplumsal travmalara sebep olduğunu anlatan Erdoğan, çocuk sahibi olmanın giderek ertelenen bir istek haline geldiğini dile getirdi.
Vatandaşlara her zaman en az 3 çocuk sahibi olmalarını söylediğini anımsatan Erdoğan, sözlerini söyle sürdürdü:
''Çocuktan ürken bir toplum, o ülkenin geleceğini yok eden bir anlayıştır. Ben bunu savunuyorum, buna inanıyorum. Çünkü çocuklar o toplumun, o ülkenin geleceğidir. Eski Almanya Başbakanı Schröder bana bir keresinde dedi ki; 'Başkan siz çok şanslısınız'. 'Niye?' dedim. 'Sizin genç nüfusunuz çok. Şu anda sizi AB'ye almak istemiyorlar ya, size yalvaracaklar. Çünkü şu anda Alman nüfusu yaşlanıyor. 10-20 yıl sonra, nasıl 60'lı yıllarda kapınızı çaldıysak, yine gelip kapınızı çalacağız. Türkiye ne olur AB'ye gel gir, çünkü AB'yi yürütecek genç, dinamik nüfusumuz yok diyeceğiz'. Vaka bu değil mi? İstediğiniz kadar teknolojiyi yakalayın, insan olmadıktan sonra bunların hiçbir anlamı yok. İnsan varsa bunlar var, insan yoksa bunlar yok. İnsan nerede var? İnsan ailede var. Üzülerek ifade ediyorum, aile kurumunun karşı karşıya kaldığı tehlike aslında tüm insanlığı tehdit eden boyutlara ulaşmaktadır. Her millet için aile, toplumun çekirdeği olduğu kadar kendi kültürünün, değerlerinin, örflerinin, geleneklerinin geleceğe aktarılmasının da sigortasıdır, güvencesidir.''
-''İLK EĞİTİM KURUMU; AİLE''-
Ailenin ilk eğitim kurumu olduğunu belirten Erdoğan, çocuğun doğduktan sonra değil, doğmadan önce anne karnında eğitim ve öğretim almaya başladığını anlattı.
Çocuk doğduğu andan itibaren maharetlerinin, nasıl beslendiğinin görüldüğünü belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
''Ona kim öğretiyor onu? Nasıl oldu bu iş? Bunların üzerinde iyi düşünmemiz lazım. Çeşitli hareketler yapıyor? Bunlar nasıl oluyor? Nerede veriliyor bu eğitim. Bunların üzerinde iyi düşünmemiz, tefekkür etmemiz lazım. O zaman anne babanın ikincil etapta bir eğitim öğretim kurumu olduğunu göreceğiz. Üçüncüsü okullarımız. Okullarımız da şu anda öğretim kurumudur, eğitim kurumu değildir. Bizim okullarımızda eğitim adeta yok. Sadece öğretim var. Eğitim nedir? Teorinin pratiği. Bu pratiği yapıyor muyuz? Yok. Bu noktada ailelere büyük işler düşüyor. İnanıyorum ki aileler bu açığı kapadığı sürece, o aile çok daha güçlü ve sağlıklı olacaktır. Yetişen yavrular geleceğe öz güvenle bakacak. İşte bu, tüm dünyadaki ailelerimizin en önemli eksiği. Aile değerlerinin zayıfladığı bir toplumda merhamet de zayıflar. Şefkat kimde var, merhamet kimde var? Bu duygu en çok annede var. Annesiz büyüyen bir çocuktan merhamet ve şefkat bekleyemezsiniz. Çok önemli. Onda acıma duygusu olmaz, ama o merhameti alanda acıma duygusu olur.''
İmam hatip lisesinde okuduğu sırada yaşadığı bir anısını anlatmaya başladığı sırada Erdoğan'ın sözleri alkışlarla kesildi. Erdoğan, lisede okurken, ''eğitimde en önemli etkenin aile mi, okul mu olduğu?'' konusunun tartışıldığı bir münazarada okul konusunu savunduğunu anlatarak, bu sırada okulları ve kreşleri incelediğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, kreşleri incelerken bir öğretmenin, ''Oğlum hiçbir zaman anne, babanın yerini bizler tutamayız. Ben burada bu çocuklara annenin dışında hiçbir şey söyletemedim. Hep 'anne' derler. Bu derece annelerini arayış içindedirler. Bizim ellerimizin sıcaklığı bile onlara anlamlı gelmiyor. O asıl sıcaklığı arıyor. O sıcaklık annede'' dediğini aktardı.
''Ana gibi yar, İstanbul gibi diyar olmaz'' diyen Erdoğan, aile değerlerinin kaybolmaya yüz tuttuğu bir toplumda şefkat, paylaşma duygusu ve her şeyden önemlisi sevgi gibi insani hasletlerin kaçınılmaz olarak yok olmaya yüz tutacağını söyledi.
-''AİLE KAVRAMININ GÖNLÜMÜZDE ÇOK ÖZEL BİR YERİ VAR''-
Yalnızlığa itilen modern insanın bu değerleri yaşatması ve gelecek nesillere aktarmasının mümkün olmadığını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:
''Merhameti bize öğreten herkesten ve her şeyden önce ailedir. Şefkati aşılayan her şeyden önce ailedir. Adaleti, paylaşmayı, sorumluluk duygusunu, sevgi ve saygı gibi hayati değerleri her şeyden önce aile ortamında tanırız. Tüm bu değerler evrenseldir. Evrensel olduğu kadar her toplum için aynı zamanda milli birlik ve beraberliğin, dayanışmanın teminatı yine bu değerlerdir. Onun için aile en mukaddes varlığımızdır. Onun için aile, toplumumuzun temel taşıdır. Onun için aile kavramının bizim kalplerimizde, gönüllerimizde, hayat felsefemizde çok özel ve anlamlı bir yeri vardır. Onun için ailenin zayıflamasına, aile değerlerinin kültürel erozyona kurban gitmesine asla müsaade edemeyiz, etmiyoruz. Bunun tedbirlerini bütün dünya birlikte almalı. Bugün ne mutlu ki bizler Türk toplumu olarak iyi bir noktadayız, fena değiliz. Bütün dünyada aile değerleri en sağlam milletlerin önde gelenlerinden bir tanesiyiz, ama yeterli mi? Değil. Ciddi bir erozyonda olduğumuzu biz de görüyoruz. Aile birliğimizi muhafaza ettiğimiz oranda ülke olarak gücümüze güç katacağımızı, birlik ve bütünlüğümüzü koruyabileceğimizi kavramış bir toplumuz. Böyle bir mirası devraldığımız için bir avantajımız var. Kendi değerlerimize ve kültürümüze sahip çıktığımız sürece daha mutlu, müreffeh olacağımıza inanıyorum.''
Başbakan Erdoğan, sosyal devlet anlayışlarının temelinde ailenin yattığını vurgulayarak, sosyal politikalarının özünde aileyi, anneyi, babayı, çocuğu ve yaşlıları güçlendirmenin bulunduğunu anlattı.
Özürlü ve yaşlıları asla unutmadıklarını kaydeden Erdoğan, tüm toplumu ilgilendiren bu konunun sadece devletin tedbirleriyle yetinilmemesi gereken önemli bir alan olduğunu söyledi.
Bu konuda sivil toplum örgütlerine, yerel yönetimlere, medyaya, öğretmenlere büyük görev düştüğünü ifade eden Erdoğan, tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik krizden en çok etkilenen kurumun aile olduğunu kaydetti.
Son yıllarda boşanmaların, tek ebeveynli ya da parçalanmış ailelerin sayısının arttığını dile getiren Erdoğan, uyuşturucu kullanımının özellikle gençler arasında yaygınlaştığını, cinsel ve diğer adi suçlarda artış gözlendiğini söyledi.
Erdoğan, özellikle kitle iletişim araçlarının aile ve toplumun değerlerini göz ardı etmesiyle birlikte tehlikeli bir ahlaki ve kültürel yozlaşma sürecinin yaşandığını anlatarak, küresel ekonomik dalgalanmalar nedeniyle oluşan yoksulluğun da aile kurumunu derinden sarstığını kaydetti.
Tüm bu tehlikeler arasında yıprananın kadınlar olduğunu vurgulayan Erdoğan, kadınların güçlü ve dirençli olmasının toplumların ayakta kalmasında en önemli unsur olduğunu söyledi.
Gala yemeğine, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, İstanbul Valisi Muammer Güler ve eşi Neval Güler, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve eşi Özleyiş Topbaş ile zirve için gelen yabancı konuklar ve davetliler katıldı.