Gündem

Erdoğan: Utanmadan fikir özgürlüğüne yönelik operasyon diyorlar

'Sakın ha, uluslararası medyada çıkan olumsuz haberlere itibar etmeyin, kulak asmayın'

16 Ocak 2015 16:07

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Gülen cemaati yayınlarını da kapsayan 14 Aralık operasyonuna ilişkin olarak,  "Geçenlerde bir operasyon oldu, utanmadan bu operasyonu basın özgürlüğüne yapılmış bir operasyon gibi göstermeye gayret ettiler" dedi. Erdoğan, söz konusu operasyonu ağır bir dille eleştirerek basın özgürlüğüne müdahele eleştirilerinin yer aldığı bir rapor hazırlayan Avrupa Parlamentosu'na da işaret ederek "Sakın ha, uluslararası medyada çıkan olumsuz haberlere itibar etmeyin, kulak asmayın" ifadesini kullandı. Erdoğan, "Burada yürekli olun. Gelecek bizimdir. Türkiye güçlüdür, her geçen gün daha da güçlü olacak. Onlar da aynı değirmene su taşıyorlar, onların derdi başka ama bizim derdimiz daha başka" diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye Genç İş Adamları Konfederasyonu Genel Başkanı Erkan Güral ve Konfederasyon üyelerini kabul etti.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

Alışılmış bir cumhurbaşkanlığı görevine talip olmadığımı söylemiştim. Biz istişarenin uyumun koordineli şekilde çalışmanın önemini bilen faydasını görmüş bir geçmişe sahibiz. Ülkemizde 12 yıldır hakim olan güven ve istikrarın özellikle de bu istikrar ortamının gerisinde kalmamızın mümkün olmayacağını ifade etmiştik. Bir güven, iki istikrar demiştik. Ve bunu gerçekleştirdik. Bu iki sihirli kelime bizi buralara taşıdı. Güvenin olmadığı yerde istikrar olmaz. Eğer yatırımcı geleceğini göremiyorsa gelip o ülkede yatırım yapmaz. Bu bizim içerdeki yatırımcımız için de geçerlidir, dışardan gelecek yatırımcı için de geçerlidir. Bize gittiğimiz zaman ilk sordukları soru şu olur “seçim ne zaman” şu zaman. “Peki koalisyon mu, tek başına iktidar mı gelir”

 

‘9 seçimde de bunu yaşadım’

 

Onlar kamuoyu araştırmalarını yapıyorlar. Türkiye’de ne olur, tek başına iktidar mı gelir yoksa koalisyon mu olur onu görüyor. Ona göre Türkiye’deki yatırımı peşinen satın alıyor. Burada tek başına iktidar sinyali varsa, seçimler yapılmadan önce yatırımımı yaparım diyor. Ve 9 seçimde de bunu ben bizzat yaşadım. Gittiğim bir çok ülkede yani ABD’den Avrupa ülkelerine hepsi bu sorularla kahvaltılarda ne bileyim karşılıklı görüşmelerde bu sorularla karşı karşıya kaldık.

 

‘Demokrasi ve ekonomi arasında hassas bir ilişki var’

 

Demokrasi ve ekonomi arasında hassas bir ilişki var. Daha önce böyle bir ilişki söz konusu değildi. Birisi güçlendiğinde diğeri de güçleniyor. Yahu birisi çıksın, diğeri çıkmasın diyemezsiniz. Hamd olsun 12 yıl içerisinde biz bunu başardık. Bunun içinde her ikisi at başı, bugünlere geldik.

 

‘Bunlarda takiyye çok başarılıdır’

 

Ülkemize yönelik saldırılara baktığımızda, ekonomimizin hedef alındığını görüyoruz. İçerdeki bazı kesimlerin, kendi siyasi ekonomik çıkarları uğruna ülkemiz aleyhindeki kampanyalara destek verdiklerini üzüntüyle müşahede ediyoruz.  17-25 aralık demokrasiye ve sivil siyasete darbe girişiminden beri, paralel yapının bu konuda başı çektiğini biliyoruz. Düşünebiliyor musunuz, bu ülkenin vatandaşı olacaksın, pasaportunu taşıyacaksın, bir STK oluşturacaksın, ondan sonra da gideceksin Avrupa’da ABD’de Türkiye’nin aleyhinde kampanyalar sürdüreceksin. Bu kampanyalar tamemen yalan yanlış. Bunlarda bir de yalan meşrudur, takiyye gizlenme çok başarılıdır. Kendilerini çok iyi gizlerler saklarlar. Yeri geldiği zamanda hangi grubun kurumun içerisine gireceklerse, o kurumun değer verdiği neler varsa, bu kendilerine ters de düşse onu yaparlar. Bunların ana ilkesi şudur. Amaçları uğrunda her şey meşrudur. Her şeyi yaparlar.

 

‘Avukatlık o dönemde hukuk değildi’

 

Benim burada anlatmaktan edep edeceğim her şeyi yaparlar. 17-25 Aralık darbe girişimini sadece şahsımla, hükümetle ve partiyle ilişkili hale getirenler yanlış düşünüyorlar. Hadiseyi yanlış değerlendiriyorlar. Bu darbe teşebbüsü doğrudan demokrasiye milli iradeye, Türkiye’nin geleceğine yapılmıştır. Hedef Türkiye’nin birliğiydi, bütünlüğüydü, huzuruydu. Beni değil sizleri, sizlerin emeğini, varlığını hedef almışlardı. Her türlü tehditle haraçlar toplanabiliyordu. Maliyesinde, yargısında, emniyetinde, her türlü… Yargıya bir işiniz düşmüşse, bunların avukatlar zinciri her tür işi çevirebiliyordu. Çünkü avukatlık o dönemde hukuk değildi. Neydi? İkili ilişkilerdi. O da nereden geçiyordu? Parasal ilişkilerden geçiyordu. Bunu geçmişte başkaları yapıyordu, bu defa da ne yazık ki bu örgüt yapmaya başladı.

 

A'dan Z'ye yalan

 

Bu teşebbüs hamd olsun akamete uğradı. Verilecek mücadele diğer tüm hedeflerin önünü açacaktır. Bakınız biraz sonra değineceğim. Geçenlerde bir operasyon oldu. bu operasyonu basın özgürlüğüne yönelik yapılmış bir operasyon gibi göstermeye gayret ettiler. Halbuki tam aksi. Bunlar, tahşiye adı verilen bir kitap evine ve bu kitapevinin onların elindeki belli imkanları alacağını görerek, onlarına aleyhine yazdıkları yazılar sebebiyle, onların ihbar sebebiyle, bu insanlar 17 ay içerde yattılar. Ondan sonra da utanmadan ne diyorlar? Bunlar fikir özgürlüğüne, düşünce özgürlüğüne, medyaya karşı yapılmış bir operasyondur. A’dan Z’ye yalan. Bunlar bir çok yazarı çizeri hepsini onlarla örtüşmüyorsa defetmişlerdir. Onların yanından ayrılıp da daha sonra yaptıkları açıklamalarla ortaya çıkan bir çok yazarı çizeri görüyorsunuz.

 

'Türkiye eski Türkiye değil'

 

Demokrasinin olmadığı yerde ne sivil toplumun ne de girişimciliğin gelişmesi mümkün değildir. Bunların mumu yatsıya kadar yanacaktır, ondan sonra sönecektir. Her zaman ifade ettiğim gibi bunların tüm yaptıkları, bir üst aklın planlamasıyla yürütülen faaliyetlerdir. Ama hesaba katmadıkları bir şey var. Türkiye eski Türkiye değil, artık yeni Türkiye var. kendi istikametini kendi çizen, kendi hedeflerini kendi belirleyen bir Türkiye var. Geçmişte bizim gündemimizi dışarda birileri belirliyordu. Aziz milletimizle birlikte, sizlerle birlikte istiklalimizi koruma konusunda kararlıyız. Eski Türkiye hayaliyle yaşayanlar boşuna bekliyorlar. Türkiye bir daha o günlere dönmeyecek inşallah. Ülkemize yönelik tertiplerin saldırıların iki konuda daha yoğunlaştığını görüyoruz. Biri ekonomi, diğeri sosyal barış.

 

‘Tek hanede kalmasını istemeyen birileri var’

 

Ekonomimizi zayıf göstermek için yürütülen gayretleri sizler gayet iyi biliyorsunuz. Gezi olayları sırasında “tüketmeyin ekonomi dursun” çağrıları yapılmıştı. 12 yıldır saldırılara manipülasyonlara maruz kaldı. O olaylar esnasında faiz 4,6’ya kadar düşmüştü. Bu olaylarla birlikte hemen faiz yükselmeye başladı ve ülkemizde tabi faizin meddahlığını yapanlar çok bunu da söyleyeyim. Hala bunun gayreti içinde olanlar maalesef var. Ben cumhurbaşkanı olarak her yerde söylüyorum. Biz devletin borçlanma faizini yüzde 63’ten aldık, tek haneye indirene kadar verdiğim kavganın şahidi olan bir çok arkadaşım var. Ama tek hanede kalmasını istemeyen birileri hala var. Bunu da bilmenizi isterim.

 

Faiz lobisi...

 

Ben şunu biliyorum, kim ne derse desin. Bir defa yüksek faiz bu ülkede yatırımın önündeki en büyük engeldir. Eğer yüksek faiz devam edecek olursa bu ülkede yatırımlar bizim istediğimiz seviyede asla yürümeyecektir. Ve bu ülke girişimci doğuramayacaktır. Bu faiz lobisi son zamanlarda reel yatırımdan çok, daha kolay para nasıl kazanılır, paradan para nasıl kazanılır… Hep buna doğru gidiliyor.

 

‘Yatırımcının önünü açacağına tıkıyor’

 

Finans sektörü bakıyorsunuz korkunç paralar kazanıyor ve kendi öz sermayesiyle de diyemiyorum biliyor musunuz… Burada da bakıyorsun vatandaşın mevduatlarıyla paradan parayı kazanıyor ve bunun vatandaşa tekrar dönüşümü noktasında da kendi hesaplarını yapıyor. En az imkanı sağlamak suretiyle burada yatırımcımızın önünü açacağı yerde önünü tıkıyor.

 

‘Merkez Bankası'na: Yahu neyi bekliyorsun sen?’

 

Bizim insanımız hakikaten çok haysiyetli. Aldığı borcu ödemekte şu anda yüzde 3 sıkıntı var. Böyle bir toplumun içerisinde finans sektörünün riski bile yok denecek noktadadır. Reel sektörde risk bundan çok daha fazladır. Bunu görüyor, dolayısıyla, yüksek faize de kimse ses çıkarmıyor. Merkez Bankamız da hakikaten dünyada herkes inerken, bizim merkez bankası sağ olsun hala olduğu yerde duruyor. İnmiyor, düşürmüyor, yahu neyi bekliyorsun sen? Buyurun petrol fiyatları 45 dolara geldi.

 

‘Merkez Bankası bağımsızdır diyebilirler... ben de bağımsızım’

 

Azerbaycan Devlet Başkanı buradaydı, biz hesapları 60 dolar üzerinden yaptık. Şimdi burada sıkıntımız var. Yatırımlar konusunda sıkınımız var diyorlar. Orada o 15 doların hesabını yapıyor. E bizim petrolle ilgili bizim bir sıkıntımız yok. Tam aksine lehimize şu anda. Bunun halkımıza dönüşünü yatırımcıya dönüşünü süratla sağlamak lazım. Ey Merkez Bankası daha neyi bekliyorsun. Şimdi diyebilirler ha, Merkez Bankası bağımsızdır, ben de bağımsızım.

 

‘Kendileriyle konuşacağım, bu iş böyle yürümez’

 

Kendileriyle de konuşacağım. Bu iş böyle yürümez. Burada bir şey var. Bizim yatırıma ihtiyacımız var, istihdama, üretime ihtiyacımız var. Şimdi istihdamda bir sıkıntı görünüyor. Yani bir çok batı ülkesiyle mukayese edilmeyecek şekilde iyiyiz de, inelim yüzde 5’e kadar ya, düşelim buralara. Biz geldiğimizde hizmet sektörü felaketti. Ama şimdi yeni alanlar açıldı. Oteller bizim sadece yaz mevsiminde çalışırdı. Ama şimdi dört mevsim otellerimiz çalışır hale geldi. Bu bizim için çok önemli bir atak.

 

‘Turizmde yatırım yapacak yer bulmakta zorlanıyoruz’

 

Biz şimdi turizmde yatırım yapacak yer bulmakta zorlanıyoruz. Az önce televizyonu izliyorum odamda. Erciyes’teki oteller okullar tatile girmeden yüzde 85 doluluk var. Bu bir şeyi gösteriyor, neyi? Refah düzeyi aynı zamanda yükselmiş. Bu tür hem alanlar açılıyor. Palandöken, Erciyes’e bakıyorsunuz her tarafta. Eskiden deniz kum güneş diye bakarken, şimdi biz turizmin hepsinde varız. Buralara durup dururken gelmedik.
Bakıyorsunuz ihracatımız rekorlara doymuyor.  Bir önceki yıla göre yüzde 4 artışla 158 milyar dolara ulaşarak cumhuriyet tarihimizin en yüksek seviyesine çıktı.

 

Saray kısa süre sonra Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olacak

 

Güçlü bir Türkiye istemiyorlar. Sadece Cumhurbaşkanlığı Sarayı. Şu anda Saray, kısa süre sonra Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olacak. Hemen yanımızda kongre merkezinin arka tarafında bölgede şöyle bir Cuma camii yok, orada cami inşa ediyoruz. Kongre merkezinin bana göre sağ tarafında çok amaçlı 2 bin kişinin katılacağı aynı anda yapabileceğimiz yemekli toplantıyı kast ediyorum.

Şu anda Türkiye’de bizim en büyük kütüphanemiz 2 milyon cilt kütüphaneye sahip olan bir kütüphane. Dünya çok farklı bir yerde. Orada asgari 4 milyon cilt kitap alabilecek şekilde hem dijital ortamda hemde yaprak kitapla orada bir cumhurbaşkanlığı kütüphanesi kuralım. Orada ayrı bir hedefimiz olacak, 24 saat öğrenciye halka açık bir kütüphane haline getirmek. Bunun hazırlıklarını yapıyoruz, projeler hazırlanıyor. İki yılda bunları bitireceğiz. Saray kavramından rahatsız olanlar temenni ederim ki külliyeden rahatsız olmazlar.

Böyle anlattıkları gibi falan de değil yani. Dün baktım bir tanesi ana muhalefetten diyor ki, 5-6 milyar dolara mal oldu diyor. Yahu parayı harcayan biziz. Nereden çıkarıyorlar böyle rakamlar anlamak mümkün değil. herhalde İngiltere’deki sarayın restorasyonu yapılacak, 5 milyar dolara mal olacakmış. Belki ortaya takıntı yapmış olabilir. Ama bunu bilmesi lazım. Her şeyi bunların kayıttadır. Biz burayı proje hariç 18 ayda bitirdik. Anıtkabir için hazırlıklara 1941’de başladı, yapı ancak 1953’te tamamlanabildi. Cumhurbaşkanlığı sarayı ise projeyle birlikte iki yılı bile bulmadı. Meclis ve anıtkabir projeleri inşa edildikleri dönemde ülkemizin bütçesini sarsmıştır. Oysa bugün türkiye bunun gibi onlarca yüzlerce projeyi aynı anda bitip inşa edip halkın hizmetine ulaşacak seviyededir.