Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ramazan'ın yoksulluğu, yoksulları tanımayı öğreten bir paylaşım ayı olduğunu belirterek, ''Fakir, fukaranın, garip gurebanın hatırlanması gereken bir ay. Onun için orucu tutuyoruz. Onun için açlık nedir bunu anlıyoruz'' dedi.
Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı, ATV'de canlı olarak yayınlanan ''Başbakan ile Özel'' adlı program, sanatçı Neşet Ertaş'ın seslendirdiği türküyle başladı. Ertaş, bu yıl 72 yaşına girdiğini ve türkülerinde kardeşlik ve barış temalarını işlediğini söyledi.
Başbakan Erdoğan da programa ''Ana'' türküsüyle başlamanın ayrıca bir zenginlik kattığını belirterek, ''Ana gibi yar, İstanbul gibi diyar olmaz'' dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde başlattığı ev gezmeleri ve Ramazan ayına yönelik soru üzerine Başbakan Erdoğan, İstanbul'da belediye başkanı olduğu andan itibaren bu geleneği başlatmayı bir görev telakki ettiklerini söyledi.
Beş yıldızlı otellerin salonlarında verilen iftarlarda işin manevi hazzı ve tadının alınamadığını ifade eden Erdoğan, ''Çünkü Ramazan aslında yoksulluğu, yoksulları tanımayı size öğreten bir ay, bir paylaşım ayı. Fakir fukaranın, garip gurebanın hatırlanması gereken bir ay. Onun için orucu tutuyoruz. Onun için açlık nedir bunu anlıyoruz. Bunun için dedik ki; bu tür otellerde verilen iftarlara gitmeyelim. Onlara Ramazan'dan sonra da gideriz. Ramazan boyu biz fakir fukaranın evine gidelim'' şeklinde konuştu.
Özellikle ayrım yapmaksızın, çat kapı, önceden haber vermeksizin iftara yarım saat kala ev ziyaretlerini yaptıklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Gidilen evlere ev demek için binlerce şahit lazım. Çöktü çökecek. Bir evde olması gereken şartlar yok. Kimisi özürlü çocuklarıyla birlikte orada yaşıyor. Kimisi yaşlı karı-koca yaşıyor. Bakanı yok. Onlarla beraber aynı sofrayı paylaşmak veya arkadaşlarımızla, kadın kollarımızla bir sofra oluşturmak... O iftarlar bize farklı zevk vermeye başladı. Buna ben eşimi de dahil ettim. 'Sen de ayrıca git' dedim. 'Bunu devam ettirelim, burada da bırakmayalım' dedik. 'Yaşanmaz koşullardan o insanları kurtaralım' dedik. Yoksa duymakla bu iş olmuyor, bu yaşanır. 'Bunları medyaya, şuraya buraya da vermeyeceğiz' dedik. Kim, nerede, ne oldu asla böyle bir şey de bilinmeyecek. Bunları bu şekilde yaptık.''
Başbakanlığı döneminde ise bu süreci aynen devam ettirmeye karar verdiklerini vurgulayan Erdoğan, bu geleneğin 7 yıldır sürdüğünü kaydetti.
Erdoğan, ''Ama biz bunları konuşmayız, anlatmayız. Sadece bu evlere gideriz. İstisnadır bizim Ramazan'da bu tür beş yıldızlı otellerde verdiğimiz iftarlar. Bu yıl sadece NATO Genel Sekreteri Rasmussen ve Suriye Devlet Başkanı Esad ile bunu yaptık. Bunun dışında sadece bu evleri dolaştık'' şeklinde konuştu.
Erdoğan, bu yıl Ramazan'da Ankara ve İstanbul'da bu tür 20'ye yakın evi dolaşma fırsatı bulduklarını belirterek, arkadaşlarına da sürekli tavsiyelerde bulunduğu ve Türkiye genelinde bunu yapmaya çalıştıklarını söyledi.
Başbakan Erdoğan, ''Çünkü bizim geleneklerimizde kendini bilmek, fakir fukaranın, garip gurebanın derdinden anlamak var. Bizim en büyük zenginliğimiz bu değil mi? Bu zenginliğimiz olmasaydı, Arjantin'e, Meksika'ya dönerdik. Onlarda isyan var, bizde isyan yok. Bizde daha yoksuluna, daha fakirine bakıyorsunuz, haline hamd ediyor. Aynı sofrayı paylaşmak çok önemli şey'' diye konuştu.
-YEŞİL KART-
Vatandaşların birçoğunun, onlara tanıdıkları hakları tam olarak bilmediğini, dolayısıyla da kullanamadığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
''Başbakan olduğumun ilk yılında 14 milyon yeşil kartlıya bakım yaptık. Fakat baktık ki burada suiistimaller var. Yeşil kart sahibi olmaması gereken de yeşil kart kullanmaya başladı. Çünkü sigortalı veya Emekli Sandığı mensubu olanlar belli bir katkı payı ödüyordu. O zaman yeşil kartlının katkı payı yoktu. Onu ödememek için yeşil kart çıkartanları tespit ettik. Bu tür sıkıntılar oldu. Şu anda 10 milyonun üzerinde yeşil kartlı var. Tabii ki genel sağlık sigortasıyla artık her doğan şu anda sosyal güvence altında doğuyor.''
Erdoğan, ayrıca özürlülere bakım ücreti sağladıklarını, özürlülerin annelerine, yaklaşık olarak asgari ücret kadar bakım ücreti verdiklerini kaydetti.
-ÇOCUKLUK YILLARINI ANLATTI-
Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine çocukluk yıllarından da bahsederek, zengin bir ailenin çocuğu olarak doğmadığını, çok ciddi bir hayat mücadelesi veren bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini söyledi.
Okula başladığında, daha çocuk yaştan itibaren kendi ekmeğini kazanma mücadelesi verdiğini anlatan Erdoğan, ''Yeri geldi simit sattık, yeri geldi şeker sattık. Yatılı okudum ve okulda arkadaşlarıma kartpostal satardım. Bu şekilde bir mücadele vardı'' dedi.
Erdoğan, orta öğretim yıllarında amatör kümede futbol oynamaya başladığını ve aldığı ücret ve transfer paralarıyla üniversite eğitimini tamamladığını kaydetti.
Sosyal yaşamı, eğitim yaşamı ve daha sonra siyaset yaşamı içinde mücadeleler verdiğini dile getiren Erdoğan, ''Ardından bu kapılar açıldı ve buralara kadar geldik. Ama bütün arzumuz; ülkemize nasıl hizmet vereceğiz. Milletimize hizmeti çok önemsiyoruz, çünkü biliyoruz ki halka hizmet hakka hizmettir. Bu anlayışla bu süreci devam ettirdik ve ettireceğiz'' diye konuştu.
''Çocuklara aşığım'' diyen Erdoğan, gittiği yerlerde çocuklara hediye verme alışkanlığının, belediye başkanlığı döneminden beri devam ettiğini söyledi.
Erdoğan, tüm illerdeki çocukların bunu öğrendiğini belirterek, ''Çocuklar, Başbakan amca demiyorlar, Tayyip amca diyorlar ve Tayyip amcanın onlara hediye vermesi lazım. Onları sevindirmek bambaşka bir duygu'' şeklinde konuştu. (sürecek)