Almanya’daki Deniz Feneri e.V operasyonunu yürüten ekibin başındaki Komiser Alexander Böhm, davanın dünkü duruşmasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “tanımam” dediği dolandırıcılık zanlısı Mehmet Gürhan’ın akıbetini Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Eckart Cuntz’a sorduğunu söyledi. Böhm ayrıca, bir başbakanlık danışmanının, Büyükelçi Cuntz’a, “Biz konuyla ilgili Alman Başbakanı Merkel’in müsteşarlığını haberdar ettik” dediğini de belirtti.
Deniz Feneri e.V. davasına dün Frankfurt Asliye Ceza Mahkemesi’nde yoğun güvenlik önlemleri altında devam edildi. Mahkeme heyeti 5’inci duruşmada soruşturmayı yürüten Başkomiser Böhm’ün yarıda kalan ifadesini dinledi. Nihai soruşturma raporunu özetleyen Böhm, Deniz Feneri e.V.’nin baştan beri suç işlemek amacıyla kurulduğu kanaatine vardığını belirtti.
‘Erdoğan arayıp bilgi aldı’
Siyasi baskı iddialarını da yanıtlayan Böhm, Başbakan Erdoğan ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in Büyükelçi Cuntz’dan Deniz Feneri e.V. davasıyla ilgili bilgi aldığını açıkladı. Cuntz’un Alanya’da 13 yaşındaki İngiliz bir kıza tecavüz iddiasıyla tutuklanan Marco Weiss ile ilgili olarak 22.11.2007 tarihinde Başbakan Erdoğan’la bir araya geldiğini ifade eden Böhm, görüşme tutanaklarını aktararak şunları söyledi:
Bakan Şahin de sordu
“Tarih 15 Aralık 2007. Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Eckar Cuntz Marco Weiss davasını görüşmeye Adalet Bakanlığına Bakan Şahin’le görüşmeye gitti. Bakan Şahin ‘Bizim Deniz Feneri ile Kanal 7 arasında ilişki var mı? Dört tutuklu var, bu iş neden bu kadar uzadı?’diye sordu. Bunu üzerine Cuntz, ‘Sizden Interpol aracılığıyla Deniz Feneri hakında bilgi istedik, cevap vermediniz’ yanıtını verdi. Bakan Şahin ise ‘Bilgiyi araştırmamız uzun sürebilir’ dedi.” Böhm, Büyükelçi Cuntz’un 22 Kasım 2007’de Başbakan Erdoğan’la da görüştüğünü söyledi. Böhm Başbakan Erdoğan ve Bakan Şahin’le yapılan görüşmelerden sonra Marco Weiss davasıyla ilgili görüşmelerin devam ettiğini anlattı.
Cuntz’un, “Başbakan’ın Deniz Feneri e.V. olayıyla ilgili detaylı bilgiye sahip olduğunu gördük” ifadesini de aktaran Böhm, Büyükelçi’nin “Başbakan’la görüştüğü günün akşamında, bir toplantıda karşılaştığı başbakanlık danışmanının, ‘Biz konuyla ilgili olarak Başbakan Merkel’in müsteşarlığını haberdar ettik” sözlerini de aktardı.
‘Adalet Bakanı davayı sordu’
Adalet Bakanı’nın da Büyükelçi ile 05.12.2007 tarihinde Marco olayıyla ilgili görüştüğünü söyleyen Böhm, bu görüşmenin tutanaklarını da şöyle aktardı:
“Yaklaşık 1 bir saat süren görüşmenin yarısında Türk Bakan konuyu Deniz Feneri’ne getirdi. ‘Ortada 4 sanık var, davanın hangi aşamada olduğunu görüşmek istiyoruz’ dedi.
Türk Bakanlık yetkililerinin elinde davaya ilişkin belgeler olduğunu gördük. Ama ne tür belgeler olduğunu anlayamadık. Adalet Bakanı soruşturmada neden ‘adli yardımlaşma’ yerine Interpol’ün kullanıldığı, dava açılmasının neden uzun sürdüğü konusunda şikâyetçi oldu. Biz de ‘Soruşturma sonucu şüphe kesinleşti. O nedenle adli yardımlaşma istemedik’ dedik.
‘Başbakana para’
Erdoğan’ın para aldığına dair ellerinde bir kanıt olmadığını, ancak adının geçtiği bir elektronik alındı belgesinin bulunduğunu da belirten Böhm, şöyle devam etti:
“02.02.2005 tarihli belgede ‘Başbakan’a verilmek üzere, miktarı belirtilmeyen şu kadar para aldım’ deniliyor. Firdevsi Ermiş, alındı belgesini Mehmet Gürhan’ın isteği üzerine hazırladığını söylüyor. Belgenin Almanca çevirisini sanık Mehmet Taşkan yapmış. Rakam da belli değilmiş. Ancak Ermiş, bu rakamın 250 bin euro olduğunu, paranın aynı gün ya da öncesinden bankadan çekildiğini ve Gürhan tarafından Zekeriya Karaman’a teslim edildiğini, bu paranın da Karaman tarafından Başbakan Erdoğan’a verildiğini ifade etti.”
Böhm, paranın Başbakan’a gerçekten verilip verilmediği konusunda net bir bilgisi olmadığını vurgularken, avukatlar, Almanca ve Türkçe metindeki “Başbakan” ve “Başbakanlık” ifadelerinin çeviri farklılığından kaynaklandığına dikkat çektiler.
‘Elebaşı Karaman’
Böhm, kaldırdıkları her taşın altından sanık Mehmet Gürhan, Mehmet Taşkan ve Firdevsi Ermiş’in yanı sıra Zekeriya Karaman’ın çıktığını belirterek, skandalın elebaşının Karaman olduğunu söyledi. “Karaman’ı, yüksek kriminal potansiyeli olan, pişmanlık ve özeleştirisi bulunmayan elebaşı olarak tanımlayabilirim” diyen Böhm, Karaman’ın hiçbir makbuzu imzalamadığını, Mehmet Taşkan’la haberleşmesinde de (e-posta ve iki ayrı cep telefonu) “Nuri Yılmaz” ve “Nostalji 75” takma isimlerini kullandığını belirtti.
‘Akman ortak’
Başkomiser, kurye olduğu öne sürülen ve hakkında ayrıca soruşturma yürütülen RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın da, Karaman’ın direkt ya da dolaylı ortaklığı bulunan şirketlere hissedar ya da ortak olduğuna dikkat çekti. Ayrıca Mehmet Taşkan’ın da ifadesinde, bağış skandalının başında Zekeriya Karaman, Zahid Akman, Mehmet Gürhan ve Mustafa Çelik’in bulunduğunu açıkladığını söyledi.
Başkomiser, RTÜK Başkanı Zahid Akman’la ilgili de şu ifadeleri kullandı:
“Akman’ın Deniz Feneri e.V. yönetiminde sorumluluğunu tespit edemedik. Ancak sermaye şirketleri ile ilgilendiğini söyleyebiliriz. Akman’ın yasadışı fiili muhasebe kayıtlarına ve tanık ifadelerine göre çeşitli zamanlarda kurye olarak görev yaptığını söyleyebiliriz. 2006’ya kadar sanık Mehmet Gürhan’ın evinde ikamet etmiş. Genelde Zekeriya Karaman ile birlikte Frankfurt’a gelip, paraları aldıktan sonra Türkiye’ye dönüyorlardı.”
‘Kanal 7 merkez’
Böhm, Erdoğan’ın Almanya ziyaretinde, Kanal 7 Int stüdyolarını ziyaret etmesinin düşündürücü olduğunu kaydetti. Deniz Feneri Derneği’nin Başkanı Engin Yılmaz’ın “Aramızda hukuki bağ yok” ifadesine rağmen, çalışanların, sanık ve tanıkların ifadeleri ile diğer kanıtlara göre Zekeriya Karaman’ın iki derneğin kurucusu olarak tanımlanabileceğini anlatan Böhm, bütün yöneticilerin bir biçimde Kanal 7 ortağı veya çalışanı olduğu ve işlerin aslında Kanal 7 İstanbul merkezinden yürütüldüğüne dikkat çekti.
‘Ankara’dan yardım alamadık’
Türk makamlarının, Deniz Feneri e.V. davasında aktif bir yardımda bulunmadıklarını belirten Böhm, “Davaya karışan isimlerin adres ve şirket ortaklıkları ile ilgili basit sorulara bile yanıt vermediler. 22.05.2007 tarihinde Federal Kriminal Dairesi üzerinden ve Alman Elçiliği aracılığıyla Ankara İnterpol ve İçişleri Bakanlığı’na kapsamlı belge gönderip yardım ve belge istememize rağmen, alışılmış uluslararası işbirliği temayüllerinin çok altında yanıt aldık” diye konuştu.
Hâkim: Fotoğraf Kanal 7’de çekildi
Gürhan’ın avukatı Ünal Kaymakçı, Başbakan Erdoğan ile Gürhan’ın fotoğrafının Doğan Medya Grubu’nun Avrupa Tesisleri’nin açılışında çekildiğini iddia ederek, bunun kanıt olamayacağını öne sürdü. Ancak araya giren hâkim, fotoğrafın Doğan Medya Grubu’nun açılışında değil Kanal 7’de çekildiğini söyleyince Kaymakçı sustu.
Davayı CHP ve DSP de izledi
Duruşmayı CHP MYK üyesi Ali Kılıç, CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, DSP MYK üyesi Mehmet Canpolat ve DSP İzmir Milletvekili Harun Öztürk de izledi. Kılıçdaroğlu, “Bu davada Türkiye yargılanıyor” dedi. DSP’li Öztürk de, “Almanya’da görünen davada buzdağının üstü gözüküyor” ifadelerini kullandı. Davaya bugün devam edilecek, kararın ise yarın verilmesi bekleniyor.